Psikolog Tütün: Koronavirüs köklü değişikliklere yolaçtı

Psikolog Tütün: Koronavirüs köklü değişikliklere yolaçtı
'Koronavirüs köklü değişikliklere yolaçtı. Hem kişilerde hem sosyal davranışlarda hem de toplumda.'

Almanya'nın Baden Württemberg eyaleti Mannheim kentinde, psikolog terapist olarak, 30 yıldan bu yana sağlık hizmeti sunan Hasan Dewran Tütün yeni tip koronavirüsün (Covid-19) toplum üzerinde oluşturacağı etkileri üzerine Artı Gerçek'e değerlendirmelerde bulundu.

Koronavirüs salgınının hem kişilerde hem toplumda köklü değişikliklere yolaçtığını belirten ve krizin adının 'belirsizlik, kontrolsüzlük' olduğunu söleyen Tütün sorularımızı yanıtladı:

- Çağın hastalığı haline gelen yeni tip koronavirüse (Covid-19) yönelik neler söyleyebilirsiniz?

Ben bir tıp doktoru değilim. Koronavirüse ancak bit tıp uzmanı açıklama getirebilir. Ama ben de bir vatandaş olarak sizin gibi koronanın çıkışından ve onun yarattığı necilerden etkileniyorum. Buna her gün psikolojik muayenehanemde her gün buna tanık oluyorum. 

Bunun insanlar üzerindeki kısa anda izi çok derin olduğunu söyleyebilirim. Bu çağda ilk defa böyle bir krize düşüyoruz. Bu koronavirüs krizinin ülkeler üstü bir kriz olduğunu vurgulamak isterim. Dünyayı etkisi altına almış olduğu bir krizdir.

Bakıyoruz sokaklar bomboş, işyerleri kapatılmış, firmalar durdurulmuş, uçaklar uçmuyor, sınırlar kapatılmış, herkes evlerine çekilmek zorunda kalmış, Türkiye’de de durumlar aynı şekilde.

'BUNA KRİZ DİYORUZ'

Almanya’nın genelinde durumlar böyle. Bazı ülkelerde bu kriz çok derinden vuruyor insanları. Bazı ülkeler de bunun henüz etkilerinin farkında değil. Buna kriz diyoruz. Kriz nedir? Örnek vereyim. Diyelim ki adamın birisi rahat bir huzurlu yaşam içerisinde ya bir trafik kazasına kurban gitti, ya da günün birinde hastalıkları sonucunda doktora gitti. Diyelim ki doktor kanser teşhisi koyar. Bir anda insanın hayatı allak bullak olur. Ama önce insan ona karşı direnir, doğru olmadığına inanır, ikinci üçüncü görüşe başvurur. Ya da başkaları bu krizi farklı olarak yorumlarlar. Suçu kendi üzerine alırlar. Suçu başkasının üzerine atarlar. Ya da yanlışlık olmuş derler.

Bunların hepsi insana belirli bir süre bir umut verir. Bu bir geçiştir oyalar. Bazı insanlar bu oyalamalardan dolayı güç de toplayabilir. Aynı koronavürüse yönelik de öyle. O kadar çok farklı görüşler ortaya atılıyor ki o kadar anlamamaya meyil var.

Bunun bir bitkisel silah olduğunu söyleyen görüşler var, yalan olduğuna dair görüşler var. Bunların hepsi benim için Almanca ‘Bewelt Jugend Strateji’ derler yani ‘gençlik stratejisi’ birer stratejidir. İnsanın kendi imkanı kendi gücüne göre, kendi dünya görüşüne göre öne attığı bir stratejidir. Ben bunu böyle değerlendiriyorum.

'KÖKLÜ DEĞİŞİKLİKLERE YOLAÇTI'

Koronavirüs köklü değişikliklere yol açtı. Hem kişilerde hem sosyal davranışlarda hem de toplumda. Bunun toplumda getireceği şeyler henüz belli değil. Bu gelenekleri de aile ilişkilerini de değiştirebilir.

Örneğin; ben sizin ile buluştuğumuzda, tokalaşır, öpüşürdük. Ama şimdi mesafe koymak zorundayız. Ama düşünün ki Türkiye’de torun ile dede buluştuklarında, torun gider dedesinin elini öperdi. Ama şimdi ise dedesinin elini öpmekten çekinir haklı bir şekilde dedesini korumak için. Bunlar da o çocuklar için bir yeniliktir. Yeni bir değişmedir ve birçok ülkelerde de öyle.

Mesela görüyoruz bir çok insan hepimizin sevdaları, umutları var,. Birimiz işe bağlıyız, birimiz sosyal ilişkilere çok bağlıyız. Yani bu kriz bir çok şeyi elimizden alıyor. Bizi geri tepiyor. Evlere doluyoruz ya da bir çoğu için tabii. 

Burada terapide bana çok güçlü insanlar da geliyor, Çok şanssız insanlar da geliyor. Nasıl şanssız insanlar?Diyelim ki birilerinin çocukluğu zayıf geçmiş. Gençliğinde darbeler almış, iş yerinde darbeler almış, evliliğinde darbeler almış ya da ufacık bir kaza geçirmiş bir de ayağı kırılmış, bu şahıs bu krize karşı nasıl dayanabilir? O gücü nereden alsın?

Bazen diyoruz; Türkiye'de yaşam çok daha iyi, orada akrabalar arasında bir bağlılık var diye aklıma geliyor. Ama bu ara Türkiye'de değilim. Orada yaşamadığım için onu görmüyorum.

Burada bana çok farklı ülkelerden insanlar var, terapi için hastalarım var. Onların içerisinde yaşlıları tamamen yalnız. Kimilerine kiliseler, kimilerine yardım şirketleri, kimilerine de sosyal dernekler yardımcı oluyorlar. Kimilerinin gücü o kadar az ki kendileri yardım almak için çabada bulunmuyor, girişimde bulunmuyor. 

'BU KRİZİN ADI BELİRSİZLİK, KONTROLSÜZLÜK'

Bu krizin adı; "belirsizlik, kontrolsüzlük." Bu kriz önceden her hangi müjdeyle gelmiyor. Düşünün mesela bir yağmur yağmadan önce bilirsiniz ve ona göre önlem alabilirsiniz. Ama koronavirüs birden geliyor. Bir yılan olsa gelişini görürüz, Bu kriz bir görünmeyen düşmandır. İnsanları yıkan bu diyebilirim.

-Koronavirüsün Almanya'da ve Türkiye'de etkilerinden korunmak için bir psikolog olarak neler söyleyebilirsiniz ?

Bana terapist olarak gelen çok farklı insanlar olarak, aileler, tek yaşayan kadınlar var. Benim önereceğim bu salgına karşı önce tedbirimizi alalım. Tedbir çok önemli ve zaruridir. Bu üç hafta mı, üç ay mı sürer belli değil. Ama burada zararı azaltmak için kurallara uyalım. Sağlık bakanlıklarının yayınlamış oldukları kurallar ve öneriler var. Onlara kesinlikle uymamız ve uygulamamız gerekiyor. Düğünler toplantılar artık yok.

'KORKACAĞINA ÖNCE TEDBİRİNİ AL'

Yani korkacağına önce tedbirini al. Korku çok kötü bir duygudur. Korkaçağına ufacık şeyler yapınız. Korkuya karşın güçlen. Korkuyu azalt. Mümkünse evinizde arkadaşlarınızla telefondan konuşun, dialog geliştirin. İmkanınız varsa evinizde bahçe işleri yapın. Örneğin, bir maske kendiniz dikebilirsiniz ya da evinizde yeni ilginç bir menü çeşitleri icat edebilirsiniz. Yaratıcı şeylerdir bunlar.

Korkuyu gözardı etmek kormamak anormaldir. Korku doğaldır bir insan için ama korkuyu yenmenin imkanları çoktur. Yani evinizde farklı şeyler yapabilmek. Ne var ki tedbir almamak kadar büyük bir yanlışlık yoktur. 

Ayrıca Türkiye'de durumları hiç değerlendiremem. Çünkü 40 yıldan bu yana Almanya'da yaşıyorum. Altı hafta öncesi Türkiye'deydim. Bizdeki Anadolu zihniyeti ve mantalitesi 50 yıl öncesi, yüz yıl öncesi devamlı savaşlar sahnesiymiş. Asya ve Avrupa arasında bir köprü. O köprüden sürekli olaylar, savaşlar, depremler bunlar hiç azalmamış. Çok defa her zaman yine insanlar sıfırdan başlamışlar. İnsanlar devamlı çaresizliklere yol açmış. Bizden önceki kuşaklar ve nesillerde ne oluşturmuşlar? Bana sorarsanız  yani, olayları çabuk sindiriyoruz. 'Deprem oldu gitti ne yapalım?' 'Savaş oldu aybettik ne yapalım?' 'Kuraklık geldi ekinimiz kurudu ne yapalım?'

'KADER DEYİP ÇABUK KABUL EDİYORUZ'

Yani durumu daha çok sineye çekiyoruz, kabul ediyoruz. Kader deyip çabuk kabul ediyoruz. Hemen yeni bir döneme geçiyoruz. Belki o kadar fazla direnmiyoruz. Paniğe kapılmıyoruz, yani tedbirsiziz, yani böyle olaylarada alışık değiliz.

Şöyle diyelim; Tabiatın çığına, depremine, felaketlerine alışığız. Hatta Anadoluda ürünlere saldıran çekirgeye dahi alışığız değil mi? Bu tür sosyal ekonomi de darbelere ve durumlara yol açan gelişmeleri, bizden önce ki nesiller sık sık tanıdığı için biz de kabul ediyoruz. Bunu hazırlıksız olarak kabul ediyoruz. Bunların tehlikeli boyutlarını önceden bilsek, iyi değerlendirebilsek, bilimsel olarak  başka daha iyi düşünme şansımız olur. Ama yine de bu da güçlü bir yandır. Yani korkmamak. Çabuk sineye çekmek, üzerini kapatmak bir nevi yenme strajesidir diye algılıyorum.

Ben, hepimiz umarımki bu krizi aştığımızda -Kriz içerisinde her zaman bir potansiyel saklıyor, gelişme potansiyeli- yeni tecrübelere ve kabiliyetlere sahip olacağız. Davranışım ve toplum davranışımız, bir nevi bu krizi aşınca daha güçlü olacak. Ben buna inanıyorum. Yayın hayatınızda başarılar dilerim.

Öne Çıkanlar