Sevgili tuhaf bakışlı adam;

Sevgili tuhaf bakışlı adam;
Şimdi bazı sesler kulağıma çalınıyor: Bu tuhaf bakışlı adam da kim, diye… O adam, Ahmet Altan‘dan başkası değil. Ben ona tuhaf bakışlı adam...

Şimdi bazı sesler kulağıma çalınıyor:
Bu tuhaf bakışlı adam da kim, diye…
O adam, Ahmet Altan‘dan başkası değil.
Ben ona tuhaf bakışlı adam derim.
Derinden bakar.
Simsiyah gür kaşlarının altından, iki karanlık çukurdan süzer adamı…
Tanımasan korkabilirsin.

Sevgili Ahmet kardeşim;
Bir kitap çalışması yapıyorum. Bunun için sağı solu karıştırıyorum, arşivimde dolaşıyorum.
Geçen gün Aktüel'den kestiğim senin bir yazına rastladım.
Bir tarihte, San Francisco'da bir gece vakti sarhoş bir orospu sana sormuş:
"Kim kendi hayatının efendisidir?"
Sen de oturup yazmışın yazını.

Yıllarca, San Franciscolu sarhoş bir orospudan kaptığım bir hastalık gibi o tuhaf sorudan hiç   kurtulamadım, gençliğimin büyük bir kısmında rastladığım insanlara, "Acaba kendi hayatının efendisi mi?" diye baktım.
"Kim kendi hayatının efendisidir" diye sordum.
Hayatını yalnızca kendi istekleriyle yaşayabilen, kaderine ve geleceğine hükmedebilen kim vardı, kim, "hayatımı kendi isteklerimle biçimlendirdim" diyebiliyordu.
Kaç isteğimiz gerçekleşmeden kalmıştı, kaç isteğimizden gizlice vazgeçmiştik, geride kalan yıllarda kaç gerçekleşmemiş istek boynu bükük bir halde terkedilmişti.
Başka hangi isteklerimizden vazgeçecektik?
Ne diye kendi isteklerimizi gerçekleştiremiyor, hayatımızın efendisi olamıyorduk?
Ve eğer hayatımızın efendisi biz değilsek, kimdi?

Sevgili Ahmet;
Trump da, Erdoğan da kendi hayatlarının efendileri değildir.
Ama biz kendi hayatımızın efendisiyiz.
Evet öyle.
Çünkü savunduğumuz değerler var.
Özgürlük…
Hukuk…
İnsan hakları…
Barış…
Demokrasi…
Bu değerleri Trump ve Erdoğan gibilerine karşı savunduğumuz içindir ki, biz varız, biz hayatımızın efendisiyiz, onlar değil.
Kendine iyi bak sevgili kardeşim, seni gerçekten özledim.

 

Öne Çıkanlar