'Bütün dinlerin kadınlarla ciddi bir sorunu var'

'Bütün dinlerin kadınlarla ciddi bir sorunu var'
FEMEN'in iki aktivisti kaleme aldıkları ‘Zulmün Anatomisi' kitabında farklı dinlere mensup kadınların mağdur oldukları şiddet olaylarını anlatıyor....

FEMEN'in iki aktivisti kaleme aldıkları ‘Zulmün Anatomisi' kitabında farklı dinlere mensup kadınların mağdur oldukları şiddet olaylarını anlatıyor. Hillier ve Shevchenko'ya göre dinin en çok saldırdığı organ ‘kafa'.

HABER MERKEZİ- Evrensel feminist hareket FEMEN’in iki aktivisti Inna Shevchenko ve Pauline Hillier’nin kaleme aldığı ‘Zulmün Anatomisi’ (Seuil Yayınevi) başlıklı kitap geçtiğimiz hafta Fransa’da yayınlandı. Kitapta dünyanın çeşitli bölgelerinde farklı dinlere mensup kadınlar mağdur oldukları şiddet olaylarını anlatıyor. Kadınlar, bu trajik öykülerinde, erkek şiddetinin vücutlarının hangi organlarına yönelik olduğunu uzun uzun dile getiriyor. 7 organ üzerinden 7 bölümden oluşan kitabın son bölümü ‘Bir teşhis ve Çareler’ başlığını taşıyor.

Siyasi mizah gazetesi Gazi Charlie Hebdo’nun 22 Mart tarihli son sayısında kitabın iki yazarı ile yapılmış tam sayfalık bir söyleşi yayınlandı. Özet:

– Dinlerin kadın vucudu üzerinden fantazmlarını betimleme fikri nasıl doğdu?

Hillier: Bizim feminizm anlayışımız gereği, dinlerle kadınlar arasındaki ihtilafı kaçınılmaz olarak vücut üzerinden gördük. Biz kendi vücutlarımızı birer siyasi araç olarak kullandığımız için, özellikle köktendincilerin vücutlarımıza yönelik korkunç saldırı ve tehditlerine maruz kaldık. Bizi dövdüler, aşağıladılar, işkence yaptılar, hapsettiler, memelerimizi koparmaya çalıştılar, saçımızı başımızı yoldular, yüzümüze tükürdüler, bizi zorla çarşafa soktular. Sonra korkunç tehditler aldık: Sizi iğfal ederiz, cinsel organınızı delik deşik ederiz, dilinizi keseriz, gözlerinizi çıkarırız, yüzünüze asit dökeriz… dediler. İşte bütün dünyada kadınlar bu tür saldırı ve tehditler altında. Çünkü kadınlar vücutlarını ve ruhlarını dinin kargılarından korumaya çalışıp kurtulmak, özgürleşmek istediklerinde, işte bu tür saldırılarla karşılaşıyor. Biz FEMEN olarak dini-pederşahi otoriteye bu nedenle nefret duyuyor ve mücadele ediyoruz. Bir yerde bizim el konmuş, morarmış, bıçaklanmış, delik deşik olmuş vücudumuz, kitabımız olan Zulmün Anatomisi’nde ilk hasta kadının vücudu. Bu kitap bir teşhir kitabı, bir itham kitabı ama biz okurlarımızı ikna etmek de istiyoruz tabi ki…

– Bu dini çevrelerin kadın organlarına yönelik şiddetinde en çok hedef aldıkları organ hangisi?

Shevchenko: En garip olan, dinlerin kadın vücudu konusundaki aşırı tutkusu. Daha biz kendi vücudumuzu doğru dürüst tanımadan öğrenmeden, bütün organlarımızın dincilerin kafasında çok önceden tanımlanmış olduğunu, kodlandığını ve denetim altına alındığını görüyoruz. Aslında kadın vücudu, dinlerin sandığının çok ötesinde işlevler görür. Ama bakın kafa mesela, dinin en çok saldırdığı organdır kafa. Neden? Çünkü kafamız, aklımız sayesinde biz kendimizi bağımsız bir insan, bir kişilik olarak tanımlayabiliriz. Yani öyle sadece kadın olarak, anne olarak, eş olarak, kızkardeş ya da abla olarak değil. Aklımız sayesinde öğrenebiliriz, yaratabiliriz, evrimleşebiliriz, yani sadece dua ve kural ezberlemeyiz. Dinler, cinsiyetçi fikirlerini afişe etmek için, siyasi bayraklarını kafalarımıza çakmaya çalışır.

– Kitabınıza yönelik ilk tepkiler nasıl?

Hillier: Bu kitap sayesinde bizim dine karşı verdiğimiz mücadele daha iyi anlaşılmaya başladı. Biz kimilerinin iddia ettiği üzere beyinsiz ve nefret saçan kadınlar değiliz. Yakın zamanda meydana gelmiş on kadar somut örnekten yola çıkarak kaleme aldık kitabımızı. Kadın erkek, dindar dinsiz, FEMEN ya da FEMEN olmayanlar… herkes hemfikir: Dinlerin kadınlarla ciddi bir sorunu var!

– Sizin bu evrenselci feminizminiz sanki biraz tecrit konumunda değil mi?

Shevchenko: Eğer biz izole olmuş isek evrenselci fikirlerin izole olduğundandır. Bize yakın sandığımız fikirler ve çevreler bile aslında evrenselci değil, herkes kendi dükkanının peşinde, cemaatçılık çok yaygın. Bizim için feminizmin temeli hümanizmdir, kayıtsız şartsız hak eşitliğini savunuyoruz. Toplumsal cinsiyet, derinin rengi, etnik kimlik, dil ya da kültür ayırımı yapmadan özgürlükleri ve temel hakları savunuyoruz. Le Pen’in faşizmi, İslamcı popülizm ve cemaatçiliğin ortak bir yanı var: Bu üç akım da hep bölünmeden, ayrılıkçılıktan söz ediyor. Şimdi feminizm de bu eril akımların saldırısına uğradığında, feminizm de bölünüyor. Kadınlara yönelik savaş evrensel olduğu için kadın hakları da evrensel olmak zorunda.

Hillier: Beyaz kadınların feminizmi, siyah kadınların feminizmi, İslami feminizm, hristiyan feminizm, Batı feminizmi ya da Doğu feminizmi gibi sözler ediliyor. Bu kimliksel parçalanmalar bizim mücadelemizi zayıflatıyor. Oysa ki biz ‘Dünya Vatandaşıyız’, tıpkı Hippiler gibi. Zaten başımızda da bir çiçek haresi var.

– Çıplak memelerinizle eylem gerçekleştirdiğinizde erkekleri korkuttuğunuz hatta şiddet gösterisi yaptığınız söyleniyor…

Shevchenko: Şiddet gösterisi mi? Neymiş o? Çıplak bir vucut, silahsız, boya ile yazılmış bir slogan ve bir taç çiçek… Bu mu şiddet? Oysa ki bundan daha barışçıl bir görüntü olabilir mi? Şiddet diyenler anlamıyor: Çünkü bir kadın güçlü bir şekilde, yüksek sesle aktif vücuduyla talebini ifade ediyor. Şurası doğru olabilir: Özgür bir kadın, cinsiyetçi ve pederşahi bir toplum için şiddet olarak algılanabilir. Dogmatik ve yaşlanan bir sistem açısından bakıldığında evet büyüyen, gelişen kadın özgürlüğü, bir tehdittir. Zayıf olmadığımızda, sessiz kalmadığımızda, pederşahi toplum bizle başa çıkamayacak, o zaman da kendi mezarını kazmak zorunda kalacak.

Öne Çıkanlar