'Cüneyt'e gizlice ilaç verdik'
HABER MERKEZİ- Yapımcı Türker İnanoğlu hayatını kaleme aldı. Kitapta Cüneyt Arkın'a ilişkin anılara da yer veren İnanoğlu, "Cüneyt, içki içtiği zaman agresif ve tecavüzkar olurdu. Cüneyt’i sık sık karakollardan toplardık" diye yazdı.
Sözcü'den Nil Soysal'a konuşan İnanoğlu, Cüneyt Arkın'la ilgili sorulara şu yanıtları verdi:
- Avrupa'da da çok meşhur oldu mu o dönemde…
Olacaktı… Ben Küçük Şahit ve Küçük Kovboy filmlerinin bir bölümlerini Cinecitta stüdyolarında İtalya'da çektim. Zaten filmler co-prodüksiyondu. Küçük Kovboy filminin başrolünde Cüneyt, İlker ve dönemin Fransız yıldızı Pascale Petit vardı. Cüneyt oraya gitti ve bir anda efsane oldu.
Çok da yakışıklı tabii… Olmaz böyle bir şey! Herkes sete hücum etti. Yapımcılar, yönetmenler filan hepsi Cüneyt'i görmeye geldiler. Dünyanın en büyük şirketlerinden biri bununla bir ön anlaşma yaptı. Cüneyt'in bütün dünyası değişecekti. Orada sekiz ay kalıp, önce lisan öğrenecekti. Sonra dört aylık bir eğitim daha olacaktı. Bir sene sonra da yıldız olarak patlatacaklardı dünyada! Cüneyt çift ruhlu bir adam. Alkol problemi vardı. İçki içmediği zaman dünyanın en beyefendi adamıydı. İçtiği zaman ise agresif ve tecavüzkar olurdu. Türkiye'de tanıştığı İtalyan bir sanatçı var o zaman. Kız Türkiye'de film çekmiş. Cüneyt'i arıyor otelden. Buluşuyorlar, bara gidiyorlar. Kızın ağzını burnunu kırıyor barda. Haydi karakola. Musevi asıllı bir menajeri var. Leon Sason. Yaşıyorsa Allah ömür versin. İsrail'e gitmişti en son. Gece beni yataktan kaldırdı. "Ağabey" dedi "Biz karakoldayız!" "Oğlum ben ne yapabilirim. Türkiye'de olsak yaparım da, burada kimi tanırım" dedim. Sonra hatırladım… Pineski adlı önceden tanıdığım bir yapımcı vardı. Onu bulduk, aldık götürdük karakola. Kızla konuştu. Kızı yumuşattılar, davasından vazgeçti. Döndük geldik otele. Ama Cüneyt o kadar mahcuptu ki… Normalde çok da efendi adamdır zaten. Daha karakolda ayılmıştı. Utancından kafasını kaldıramıyordu.
- "Şöhret peşindekiler..."
İstanbul'da da sık sık olay çıkarırdı. Artık iş öyle bir hale gelmişti ki; millet buna bulaşıp, gazetelere düşüp, şöhret olma peşindeydi. Bir akşam Elmadağ'da bir gece kulübünün önünde yine biri buna laf atıyor. Bu da küfür ediyor. Adam da uyanık tabi; "Bana küfür etti" diye karakola gidiyor… Her gece ararlardı beni. O gece de yine bir yerdeyim. Benim evde de yardımcı Mihriye Hanım var. Geldim eli ayağı titriyor. "Ne oldu" dedim. "Cüneyt Arkın yine olay çıkarmış" dedi.
Her aradıklarında gider miydiniz karakola?
(Gülüyor) Giderdim tabii. Gitmezsem nasıl çıkacak? O gece beni bulamayınca; Arif Hanoğlu diye eski deniz subayı bir dostumuz vardı. Cüneyt'i de çok severdi. Onu aramışlar. O da kalkmış gitmiş karakola. Şikayetinden vazgeçirmek için adamla konuşuyor. Ama adam Nuh diyor peygamber demiyor… "Bana i..e dedi, davacıyım" diyor. Tam o sırada ben geldim. Karakoldaki polisleri tanıyorum… En son Arif Hanoğlu dayanamadı. Baktı adam ikna olmuyor bir türlü; "Ulan" dedi; "İ..e misin değil misin? Poponu muayene ettireceğiz (!)." Döndü komisere; Komiser bey muayene istiyorum" dedi. Komiser de hemen; "Yaz oğlum!" diye tutanak tutturmaya başladı! Adam o zaman korktu ve böylece olay bitti. Ama her defasında bu kadar şanslı olmazdı Cüneyt. Bazı uyanıklar da bundan para koparmak için dayak yerdi! Sonra gidip davacı olurlardı. Cüneyt yıllarca kazandığı paranın bir kısmını tazminatlara ödemek zorunda kaldı!
"Betül sayesinde içkiyi bıraktı"
Arkın'ın içkiyi karısı sayesinde bitirdiğini ve Arkın’a yedi yıl boyunca gizlice ilaç verdiklerini anlattı: Betül sayesinde içkiyi bıraktı. O bir evliyadır! Peygamber gibi kadındır. Cüneyt’in hayatını o kurtarmıştır! Bir ilaç buldu. Bu ilacı suyuna, sütüne, çayına katınca, alkolden nefret ediyorsun. Ama öyle gidip eczaneden falan alamıyorsun. Türkiye’de yok zaten. Getirtmek de öyle kolay değil o zaman. Betül bunu ilk bana söyledi. Dedim ki, "Ben getirtirim bu ilacı." Cüneyt’e gizlice verdik. Bu sır tam yedi yıl sürdü. Cüneyt de bu sayede içkiyi bıraktı" dedi.