Derimizin altında acıyı hissetmemizi sağlayan yeni bir organ keşfedildi
İsveç’te araştırmacılardan oluşan bir ekip, acıyı nasıl hissettiğimizi netleştirebilecek bir keşif yaptı. Ekip, glia hücrelerinin bir türü olan Schwann hücrelerinin mekanik acıları hissetmemizde büyük bir rol oynadığını öne sürüyor.
Günümüzde vücudumuzun tüm bölümlerini bildiğimizi ve yeni bir organın artık bulunamayacağını varsayarız ancak İsveç’teki bir ekip, belirli acı türlerini hissetmemizi sağlayan, hücrelerden oluşan karmaşık bir ağ keşfettiğini duyurdu. Bulgu, acıyı nasıl hissettiğimiz ve nasıl dindireceğimiz hakkında önemli noktaları gün ışığına çıkarabilir.
Normalde cildimizde oluşan hisleri belirli sinir hücrelerinin hassas noktaları ile algıladığımız düşünülmektedir. Bu sinir hücreleri, diğer türlerde olduğu gibi koruyucu bir miyelin tabakası ile kaplı değildir. Sinir hücreleri, "glia" adı verilen hücrelere bağlıdır ve onlar tarafından hayatta tutulur. Merkezi sinir sisteminin dışında bulunan glia hücrelerinin en büyük türü Schwann hücreleridir.
Ümit Kılınç'ın webtekno.com'da yer alan haberine göre çalışmayı yapan araştırmacılar, perşembe günü Science dergisinde çalışmalarını yayınladılar. Araştırmacılar, Schwann hücrelerinin kendi sinir hücreleri ile diğer hücrelerden farklı şekilde etkileşim yaptığını keşfetmişler. Bu Schwann hücrelerinden bazılarının sinir hücreleri ile ağ şeklinde iletişim ağı kurduklarını gözlemlemişler. Bu gözlem üzerine fareler üzerinde deney yapan araştırmacılar, Schwann hücrelerinin acının algılanmasında önemli bir rol oynadıklarını belirtiyorlar.
Örneğin bir deneyde farelerin patilerine ışığa duyarlı Schwann hücreleri konulmuş. Işık yandığında fareler acı çekiyormuş gibi davranmaya ve patilerini koruma altına almaya başlamışlar. İlerleyen deneylerde de bu hücrelerin soğuk veya sıcak hisleri yerine kesilme ya da çarpma sonucu oluşan mekanik acıya tepki verdikleri gözlemlenmiş.
YENİ ORGAN KAVRAMI NEREDEN GELİYOR?
Schwann hücreleri, cilt boyunca karmaşık bir şekilde sisteme bağlı olduğu için araştırmacılar bu ağın bir organ olarak tanımlanmasını savunuyorlar. İsveç’teki Karolinska Enstitüsü’nden Patrik Ernfors bunu şu şekilde aktarıyor: "Çalışmamış acıya duyarlılığın yalnızca ciltteki sinirlerle değil, aynı zamanda yeni keşfedilen acıya duyarlı organda yaşandığını ortaya koyuyor."
Ernfors ve ekibi, son zamanlarda yeni bir organ keşfi yaptığını söyleyen ilk ekip değil. Geçen yıl ABD’deki araştırmacılar, interstitium olarak adlandırdıkları, derinin altında bulunan ve diğer iç organları çevreleyen sıvı dolu bir ağın bir organ olarak kabul edilmesi gerektiğini savundular.
Bilimdeki birçok şeyde olduğu gibi bu hücreleri ve nasıl çalıştıklarını incelemek için daha çok çalışma yapılması gerekiyor. Örneğin fareler, insanlarda acının kökenini incelemek için paha biçilmez modellerdir ancak bu hücrelerin insan vücudunda gerçekte nasıl işlediğine dair hiçbir şey bilemeyiz. Çalışmada yapılan deneylerin hepsi sadece fareleri içeriyordu. Bu yüzden bu sistem, insanlarda mevcut olmayabilir ya da aynı şekilde mevcut olabilir. Enforns, Gizmodo’ya yaptığı bir açıklamada şunları dile getiriyor:
"Henüz insanlar üzerinde çalışmadık. Bununla birlikte farede bulunan tüm duyu organlarının insanlarda da mevcut olduğu göz önüne alındığında, bu organın insan derisinde de mevcut olması mümkündür."
Bu organın vücudumuzda bulunup bulunmadığı bilinmese de kronik acının önüne ne kadar zor geçildiği düşünülünce, herhangi bir potansiyel ipucu değerlendirmeye değer.
"Mekanik allodini (allodini: tişört giymek gibi acı verici olmayan mekanik uyarıcılardan acı hissi yaşamak) genellikle nöropati ile ilişkilendirilir. Mekanik allodiniye sebep olan etmenler hâlâ bilinmemektedir. Bu hücreler (Schwann hücreleri) mekanik acıyı hissetmekte önemli oldukları için mekanik allodini ile de ilişkileri olabilir."
Ekip bundan sonra bu hücrelerin acı ile nasıl aktif hâle geldiklerini inceleyecek. Bu çalışma içerisinde hücrelerin yüzeylerinde bulunan, mekanik uyarıma yol açan proteinlerin de keşfi bulunuyor. Ekip ayrıca kronik acının tedavi araştırmasında kullanılan hayvan modelleri üzerinde yapılan çalışmalarda da yer edinmek istiyor.