Homo sapiens, salgınları atlatabilecek adaptasyona sahip
Flinders Üniversitesi’nden arkeolog ve tarihçi Dr. Ania Kotarba, geçmişte Homo Sapiens’i tehdit eden aşırı olayların, toplumun (ve ekonominin) tekrar kalkınabileceğine dair kanıtlar sunduğuna dikkat çekiyor.
Kotarba, eski uluslararası ticaret yollarını ve aşırı değişimlere karşı insan adaptasyonunu inceleyerek geçmişteki küresel bağlantıyı araştırıyor.
Kotarba, ilk olarak antik dünyada kentleşme, nüfus artışı ve proto-küreselleşme süreçlerinin bulaşıcı hastalık ve salgınlara izin verdiğini söylüyor. Bunlar genellikle şaşırtıcı bir şekilde ekonomiyi güçlendirmişti.
Erman Ertuğrul'un arkeofili'nde yer alan haberine göre Dr. Kotarba, "1300’lerde Avrupa ve Yakın Doğu nüfusunun dörtte bir veya daha fazlasını öldürdüğünü düşündüğümüz Kara Ölüm, aslında uzun vadede, işçi sınıfları için yaşam ve çalışma koşullarında iyileştirmeler sağladı, pazarlar yarattı ve ekonomiyi canlandırdı." diyor.
Arkeolojik kanıtlar, eski salgın hastalıkların kentsel yaşamın temelleriyle başladığını ve eski küresel ekonominin ortaya çıkışı ile yoğunlaştığını gösteriyor.
"Bulaşıcı hastalıkların arkeolojik olarak yaygın olduğunu bildiğimiz ilk dönem, küçük avcı-toplayıcı grupların daha yerleşik bir yaşama geçtiği Neolitik dönemdi. İlk kalıcı büyük yerleşimler ve kentleşmeye geçiş, birbirleriyle ve atıklarla beslenen yeni evcil hayvanlarıyla yakın evlerde yaşayan insanların sayısını artırdı."
"Bu durum, bubonik vebalar gibi zoonotik (hayvan kaynaklı) hastalıkların ilk defa geniş çaplı yayılmasına izin verdi. Ancak ilk zoonotik hastalıklar, en eski atalarımız Australopitecus Africanus’tan birinde, yaklaşık 2,8 milyon yıl öncesindeki iskeletlerde görülebilir."
"Arkeoloji, hem modern hem de arkaik insanların bununla milyonlarca yıldır uğraştığını ve daha modern benzeri yaşam tarzlarına doğru ilerledikçe salgın hastalıkların daha da arttığını gösteriyor."
Bronz Çağ’da dünyanın farklı bölgelerinde (yaklaşık MÖ 3000-1200) gelişen tamamen kentleşmiş şehirler arasındaki uzak ticaret ilişkileri geliştikçe, durum daha karmaşık hale geldi.
Zaten bu aşamada birçok antik kentin nüfusu 100.000’den fazla insana ulaştı, antik Roma’nın MS 200 civarında 1 milyondan fazla insana ulaştığı söyleniyor.
"Bu durum, bubonik vebalar gibi zoonotik (hayvan kaynaklı) hastalıkların ilk defa geniş çaplı yayılmasına izin verdi. Ancak ilk zoonotik hastalıklar, en eski atalarımız Australopitecus Africanus’tan birinde, yaklaşık 2,8 milyon yıl öncesindeki iskeletlerde görülebilir."
"Arkeoloji, hem modern hem de arkaik insanların bununla milyonlarca yıldır uğraştığını ve daha modern benzeri yaşam tarzlarına doğru ilerledikçe salgın hastalıkların daha da arttığını gösteriyor."
Bronz Çağ’da dünyanın farklı bölgelerinde (yaklaşık MÖ 3000-1200) gelişen tamamen kentleşmiş şehirler arasındaki uzak ticaret ilişkileri geliştikçe, durum daha karmaşık hale geldi.
Zaten bu aşamada birçok antik kentin nüfusu 100.000’den fazla insana ulaştı, antik Roma’nın MS 200 civarında 1 milyondan fazla insana ulaştığı söyleniyor.
"Genellikle egzotik ve lüks mallara (baharat gibi) olan talebe bağlı olan ticaret yolları, antik dünyada, ortaçağ ve erken modern dönemlerde yaygın bulaşıcı hastalıklardan sorumluydu. Küresel ekonominin başlangıcından bu yana, karavanlar ve gemiler farklı halkları, kültürleri ve ekosistemleri daha önce benzeri görülmemiş bir şekilde birbirine bağladı ve bu nedenle küresel hastalıkların yayılmasında kilit düğümler olarak hizmet etti."
"Bunun nedeni, antik dünyada hiç yolcu gemisi bulunmamasıydı, bu nedenle tüm insanların ticaret yolları boyunca ticari gemilerde bulunması gerekiyordu. ‘Karantina‘ kelimesinin kendisi aslında denizcilik terminolojisinden gelmekte."
Dr. Kotarba, "Homo sapiens’in aşırı demografik ve çevresel stres olaylarından başarılı bir şekilde sağ çıkan Dünya’daki en uyarlanabilir türlerden biri olduğunu söylüyor. Buna, 75.000 yıl önce Toba süper volkanik patlaması da dahil. Bu patlama, tüm gezegende hayatta kalan tahmini 3.000-10.000 insanla genetik bir darboğaz oluşturmuştu."
Dr. Kotarba ayrıca 25-50 milyon insanı öldürmüş gibi görünen Geç Roma Jüstinyen Vebasını (MS 541-542) işaret ediyor. "Bu olaydan sonra, bir tür olarak tekrar geri döndük, hayatta kalanlara daha fazla uyarlanabilir özellikler kattık."
Bu tarihsel tablo, şimdi antik hastalıkları araştırmanın ön saflarında yer alan biyomoleküler arkeoloji ve patojen genetik sayesinde eski ticaret yollarının bağlantılarını inceleyerek daha açık hale geldi.
Yeni teknikler, çeşitli virüs ve bakteri türlerinin bölgesel boyutuna ve erişimine yeni bakış açıları getiriyor ve tarihsel pandemilerden ve diğer felaketlerden, olumlu uzun vadeli sonuçların emsaline işaret ediyor.
Dr. Kotarba, "COVID-19 salgını nedeniyle evlere kapanmamızın, iklim değişikliği gibi bazı küçük olumlu etkilerini zaten görüyoruz." diyor.
"İnsanların daha fazla bahçecilik yaptığını ve doğaya daha yakın olmaya çalıştıklarını görüyoruz, oysa popülasyonist hükümetler takipçilerini kaybediyor gibi görünüyor, çünkü seçmenler halkı bilgilendirmek için empati ve kanıta dayalı veriler kullanan liderlere yöneliyor."
"Umalım ki, Antik Mısır, Roma ve Ortaçağ Britanya’sındakiler gibi, izolasyonumuzdan daha güçlü ve daha akıllıca tekrar geri döneceğiz."