Sadece emek değil kültürü de birleştiren direniş
Fatma YÖRÜR - Sene 1973, 30 Ekim 1961 tarihinde, Bonn’da Türkiye ile Almanya arasında "İşgücü Alımı Anlaşması" imzalanmasının üzerinden 12 yıl geçmiş. 10 yılı aşkın sürede Almanya’da hayat mücadelesi veren Türkiyeli işçilerin sayısı binler olmuştur.
Türkiye’den göçenler için uyum, yaşam, aile bölünmeleri, dil bilmezlik üstüne bir de Almanya’da % 8’lere ulaşan enflasyonla, ekonomik olarak sıkıntılı bir dönem yaşanıyor.
Bu dönem Almanya’nın Köln kenti ciddi anlamda göç alan kentler arasında. 1973 Ağustos ayı sonunda bundan tam 44 yıl önce Türkiye’den göç eden Türk ve Kürt işçilerin öncülük ettiği tarihi bir grev, tam burada yaşanıyor.
Ford fabrikasında Türk, Kürt, Yugoslav, İtalyan ve Alman işçilerin yer aldığı enternasyonal grev komitesi artan ekonomik buhran, baskı ve ayrımcılık, gelir adaletsizliği karşısında bir araya geliyor.
GELİR ADALETSİZLİĞİNE VE AYRIMCILIĞA KARŞI ORTAK MÜCADELE
Rainer Schmidt, Avrupa Ezilen Göçmenler Konfederasyonu’na 2013 yılında şu bilgileri paylaşıyor:
"1973 grevi sırasında Alman işçiler ücret grubu 8 - 9 Mark'a ve Türk işçiler daha zor koşullarda çalışmasına rağmen ücret grubu 4 ila 6 Mark'a çalışıyorlardı. Yazar Günther Wallraff göçmenlerin çalışma koşullarını cehenneme benzetmiyordu.
Grevden 1 yıl önce işçi temsilcileri seçimleri oldu. Sadece 1 Türk işçi Mehmet Özbağcı adaydı ve 5600’den fazla oy (% 32) aldı. IG-Metall sendikasının uzun listesinin adayları toplum 9000 bin oy almıştı. Dönemin sendika bürokrasisi seçimlerde göçmenlerin oylarını ciddiye bile almadı."
10 bin civarında Türk ve Kürt göçmen işçinin öncülük ettiği grev bu koşullarda gelişir. 30 binden fazla işçinin çalıştığı ve Almanya ekonomisini için kilit öneme sahip otomobil sektöründe yürütülen bu grev sendikalar tarafından engellenmeye çalışır.
İşçiler Baha Targün'ün başında olduğu bir grev komitesi kurar, sendikaya karşı kurulan komite fabrikada tüm ana kapıların kontrolünü ele geçirir. Grevi başlatan göçmen işçiler, toplumun en aşağılanan kesimini oluşturmaktadır. Zorlu çalışma koşullarına sahip bu süreç sonunda yaratılan dayanışma aynı zamanda entegrasyon ve kültürler arası alışverişi de başlatacaktır.
ALMANYA ÇAPINDA GREV DALGASI İZİN GÜNLERİYLE BAŞLAR
Enflasyonla birlikte bir yıl önce yapılan toplu iş sözleşmeleriyle alınan zamlar erimiştir. Sendikalar yeni toplu sözleşme ve ücret artışı taleplerinde bulunmaktadır. İşverenlerin geniş bir kesiminin bu taleplerini bastırmaya çalışması sonucu Almanya çapında grev dalgası yükselmektedir. Az sayıda olsa da bazı işyerlerinde sendikaların talepleri kabul edilmiştir.
Ford Fabrikası'nda ise en önemli sorun işyerindeki yaz tatilinin 4 hafta olması ve bu sürenin uzatılamamasıdır. Göçmen işçiler 4 haftalık izin süresinin ülkelerine arabayla gidip gelmeleri için yeterli olmadığını ileri sürmektedirler. Yazın 6 haftalık bir izin kullanmak istemektedirler. Bu talepleri fabrika yöneticileri tarafından kabul edilmemiştir ve sendikalar da bu iddia toplu sözleşme görüşmesinde dile getirmedi .
1973 yılı yaz tatilinde Türkiye’ye gidenlerin bir kısmı doktor raporu alarak iznin bitim süresinden bir veya iki hafta sonra işbaşı yapmışlardır. İşveren bu raporları kabul etmeyerek tatil bitiminde işbaşı yapmayan bütün işçilere çıkış vermeye başlar. Otomatik bantta çalışan işçi sayısının azalması sonucu, burada çalışanların iş yükünün artması da fabrikada öfkeyi artırır.
Direnişi başlatan işçilerin iki istemi vardır. İşten çıkarılan 500 civarında Türkiyeli işçinin işe alınması ve herkesin saat ücretinin 1 Mark artırılması. Bu taleplerinin sendika tarafından desteklenmemesi ve işverence kabul edilmemesi sonucu Türkiyeli işçiler toplu olarak iş bırakmaya başlar. Bu eylemler kurulan bağımsız grev komitesi tarafından yönetilir.
BİLD GAZETESİ "ALMAN İŞÇİLER FORD’DU KURTARDI"
24 Ağustos Cuma günü grev başlar, hafta sonu kısmen çalışanlar olur, ama Pazartesi günü bütün Ford Fabrikası'nda üretim durmuştur. Grevin örgütlemesinde aktif olan çok az sayıda Alman işçinin dışında Almanlardan katılan olmaz. Fabrika Türkiyeli işçiler tarafından işgal edilir. Bütün Türkiyeli işçiler toplu olarak hareket etmektedirler.
Sendikaların desteklemediği bu grevde devreye Türk Konsolosluğu girer. İşçiler haklarını almakta kararlıdır ve geri adım atmaz. Cuma günü işverenin dışardan getirdiği grev kırıcıları tarafından işyerinde yürüyüş yapan grevcilere sopalarla saldırı olur, polis de grev komitesinde olan ve grevi yürüten öncü işçilerin önemli bir kısmını gözaltına alır. Grev böylece sona erdirilir. Çok sayıda kişinin işine son verilir. Bazıları da sınır dışı edilir. Sonuçta 4 Türk ve 5 Almandan oluşan grev komitesi tutuklanır.
Bild gazetesi "Alman işçiler Ford’du kurtardı" başlığıyla duyurur saldırıyı. Polis grev komitesinde olan ve grevi yürüten 70 öncü işçiyi ve eyleme katılanların önemli bir kısmını gözaltına alır. 100 işçinin işine son verilirken, 600 işçi işten çıkış almaya zorlanır.
Grev bastırılmıştır, ancak sınıf bilinci kazanan işçiler iki yıl sonra, 1975 İşçi Temsilciliği seçimlerinde, grev kırıcılığında başrolü oynayan işçi temsilciliği başkanı ve tüm taraftarları seçimi tümüyle kaybederler.
'AMAÇ ENTERNASYONEL BİR İŞÇİ SINIFININ ÖNÜNE GEÇMEKTİ'
Süreç ilerledikçe çalışma saatleri düşer ve iş ücretleri Almanlarla eşitlenmeye başlar.
Ford grevinin sınıf mücadelesi tarihinde önemli noktalarından biri de o güne dek sendikal mücadeleden dahi uzak duran göçmen işçilerin, Almanya’da yıllardan sonra ilk grev ve işgali gerçekleştirmiş olmasıdır.
Bu grevin bir diğer önemli noktası da, ilk kez patronların Türkiyeli işçilere direkt saldırmasıdır. Zaten onları işten çıkarmak isteyen yönetim, Türkiye’deki tatilden geç dönmeyi gerekçe göstererek, onlara fesih ihbarlarını gönderir. Bu dönemi yakından takip edenlere göre, bu süreçte Alman işçilere bir şey olmadı. Bu grevle böylesi enternasyonal bir işçi sınıfının ayırılması amaçlanmıştır.
'BU HEM ALMANYA'DA KALICI OLMA KARARI HEM DE HAK TALEBİYDİ'
Alman tarihçi Svenja Huck’un tez konusu olarak çalıştığı bu grevi Huck, Artı Gerçek için yorumluyor.
- Bu grevin Alman işçi sınıfı mücadelesinde farkı neydi?
"Bence bu grev çok daha radikaldi. Sendikalar, işçilerin yanında olmayıp, patronların safını tuttular. Türkiyeli işçiler bu sistem içinde olmadığı için Almanlardan daha hızlı bağımsız bir liderlik kurdu ve daha net taleplerde bulunabildiler. Maalesef Alman işçilerin desteği hızla azaldı, çünkü onlara Alman sendikalardan, patronlardan ve medyadan da Türklere karşı güçlü bir propaganda verildi. İşini tamamen kaybetmekten korktular. O yüzden birkaç gün sonra grevden uzak çekildiler ve en sağcı kesimler son günde Alman polisiyle beraber Türklere saldırdı."
- Bu grev göçmen işçilere neler kazandırdı uzun vadede?
"Bu grevle ilk kez bu kadar büyük bir grup göçmen işçi kendi iş şartları için direndi. O grevde olan Alman işçiler meslektaşlarına "Eğer zaten kendi vatanına dönecekseniz niye direniyorsun?" dediler. Buna rağmen direnen Türk işçiler risk aldılar. Bu demek oluyor ki artık dönmeyi düşünmüyorlardı. Almanya'da kalmaya karar verip iş şartlarını kontrol etmek istediler. İlk kez kendilerini yetkilendirdiler ve ondan sonra göçmen işçilerin sesini susturmak zor oldu."
- Sonuçları bakımından göçmen işçilere cesaret mi verdi yoksa cesaret mi kırdı?
"Bence o grevden sonra çoğunluğun cesaretini yok oldu maalesef. Ama toplum bu tecrübeden önemli bir ders aldı ve sonraki nesillere bunu aktarabildi.
Örgütlenmek, direnmek ve vazgeçmemek onların gücüydü ve gördüğümüz gibi patronları korkuttular. Diyelim daha iyi Almanca bilseydiler ve Alman işçiler daha fazla destek verseydiler, Ford Köln, bugün belki Türk işçilerin kontrol altında olabilirdi."