Türkiye'nin ilk vegan kasabı İstanbul'da açıldı

Türkiye'nin ilk vegan kasabı İstanbul'da açıldı
Türkiye’nin ilk vegan kasabı İstanbul Kadıköy'de açıldı. Limonita Vegan Kasap’ın işletmecileri, "Bu dükkanda hayvanlar tezgah üstünde değil el üstünde tutuluyor" diyor.

Limonita Vegan Kasap, vegan ayı olarak bilinen kasım ayında İstanbul Kadıköy'de açıldı. Üstelik Türkiye’de ilk vegan kasap olma özelliği taşıyan bu dükkan, vegan/vejetaryen sayısı en yüksek olan ülkelerden İngiltere’deki ilk vegan kasapla aynı zamanda açılmış oldu. Deniz Yoldaç Yalçın, süreci "hayal ortaklığı" olarak nitelendiriyor.

"Hem sağlık hem etik nedenlerle bitkisel beslenmeye geçenlerin sayısı gerçekten de hızla artıyor" diyen Yalçın, şöyle devam ediyor: "Açıldığımızdan bugüne şaşırtıcı bir ilgi gördük ve görmeye devam ediyoruz. Hayvansal eti, bitkisel et ile ikame ederek veganlığı tercih etmeseler bile yaşam tarzını değiştiren birçok müşterimiz var ve bundan daha büyük bir mutluluk yok bizim için. Son yaşanan pandemi sürecinin de insanları biraz daha doğaya dönmeye ve gelecek nesillere ne bıraktığımızı sorgulamaya ittiğini, bunun da vegan olanların artışında açıkça etkili olduğunu gözlemleyebiliyoruz."

VEGAN KIYMA, SUCUK, SOSİS...

Yalçın’a göre Limonita Vegan Kasap dükkanında hayvanlar tezgah üzerinde değil yalnızca el üstünde tutuluyor. Kasaptaki ürünlerin tamamına yakını kendi üretimlerinden oluşuyor. Örneğin tantuni, pişirmeye hazır vegan kıyma, kasap sucuk veya frankfurter sosis gibi ürünler oldukça popüler. Dükkan için sektörün önde gelen markalarıyla işbirliği de yapılıyor. Türkiye’de veganların başka yerde bulamayacakları RozVif gibi ürünler kasapta bulunabiliyor. 

Gazete Kadıköy'den Fırat Fıstık'ın haberine göre işletmecilerden Yalçın, "Ben doğduğumdan beri et yiyemeyen biriydim. Balık ve tavuğun tadını bilmeden büyüdüm" diyor ve ekliyor: "Eşim ise Limonita’nın kuruluşundan sonra aslında ne kadar kolay vegan olabileceğini gördü. Benden çok daha önce vegan oldu. Gerçekten entelektüel birikimi inanılmaz güzel insanlarla tanışma fırsatımız oldu Limonita sayesinde. Bu da geçiş sürecimizi çok kolaylaştırdı."

Türker Yücesoy de dükkanın ortaklarından. Yaklaşık üç yıl önce vegan olmaya karar verdi ve bu süreci şöyle anlatıyor: "Evi iki kedi ile paylaşıyorum ve onlar benim ailem gibi oldular. Bu süreçte bir hayvanı bu kadar sevip koklarken, diğerini tavada pişiriyor olmak beni beslenmeyle ilgili kararlarımı sorgulamaya itti. Bu yolda izlediğim çok özel belgeseller ve takip ettiğim sanatçı/düşünce insanlarının da vegan olma hikayeleri beni çok etkiledi. Ani bir kararla önce yumurta ve eti çıkardım hayatımdan. Bir kaç ay sonra da peynir, süt ve yoğurt türevleri hayatımdan çıktı. Şimdi vicdansal ve sağlıksal açıdan kendimi çok daha ‘hafif’ hissediyorum."

Veganlık, Türkiye’de birçok tartışmada "çok zor" veya "pahalı bir süreç" olarak anlatılıyor. Yücesoy ve Yalçın, bu ezberlerin farkında olduklarını ve çokça karşılarına çıktığını söylüyor: "Gönül rahatlığıyla bunun eksik ve hatta yanlış bir bilgi olduğunu söyleyebiliriz. Aslında yanlış olan, vegan besinler denilince akla ilk gelenin avokado, chia tohumu, hindistan cevizi yağı olmasına neden olan pazarlama stratejileri. Hatırlanması gereken ise kuru fasülye ve pilavın, ezogelin çorbasının,  pazardan alabileceğiniz her türlü sebze ile yaptığınız yemeğin vegan olduğu. Peynir, yoğurt gibi ürünleri de basit tariflerle evlerinde yapabileceklerini öğrendiğinde birçok kişi için çok daha kolay bir süreç olacağına eminim. Kasabı açarken hayalimiz, bir annenin karnıyarık tepsisine girebilmekti. Bunu başarmak istiyoruz en başta."

VEGANLIĞA DAİR YANLIŞ BİLGİLER

Bir diğer ezber ise veganlığın insan sağlığına olumsuz etkileri olduğuna yönelik. Yalçın bu konuda da şunları söylüyor: "Tam tersi aslında. Son yıllarda yayınlanan bilimsel çalışmalar da aslında bunu destekliyor. İşlenmiş hayvansal etin Dünya Sağlık Örgütü'nün açıkladığı verilere göre sigara ile aynı kategoride kanserojen olduğu ve sütün, kemikleri güçlendirmek yerine tam tersine kemik erimesine yol açtığı artık bilim insanları tarafından kanıtlarıyla kabul edilmiş bir gerçek. Takviye olarak alınmazsa B12 vitamini eksikliği, uzun yıllar sonra söz konusu olabilir ama aslında bu vitaminin de hayvanlara dışarıdan enjekte edildiği gerçeğini biliyoruz. Bu yüzden de aradan hayvanları çıkarmanın çok daha doğru olduğunu düşünüyoruz." 

Pandemi döneminde online sisteme adapte olunmadığı takdirde çok daha olumsuz etkilenebileceklerini söyleyen Yalçın, "Pandemi sürecini lehimize çevirdiğimizi, eksiklerimizi tamamladığımızı, müşterilerimizle daha iyi ilgilendiğimizi söyleyebiliriz. Böylece kendimizi geliştirmek için geri bildirim toplama ve özeleştiri yapma fırsatımız da oldu. Onların yönlendirmeleriyle kasap ürünü çeşidimizi iki-üç katına çıkardık. Dijital menümüz ve instagram sayfamız üzerinden Türkiye’nin her yerine sipariş göndermeye başladık. O yüzden bu dönem bittiğinde her şeyin daha güzel olacağına olan inancımız tam." diyor.

NEDEN KASAP?

Dükkan, vegan ürünlerin olduğu bir yerden ziyade bir kasap. Deniz Yoldaç ve eşi Akın Yalçın, "Neden kasap?" sorusuna ise şöyle cevap veriyor: "Bu kelimenin negatif bir çağrışımı olduğunun fazlasıyla farkındayız. Bizim amacımız kelimenin üzerinden bu negatif yükü kaldırmak. İçinde çiçekler açan, ideolojisi olan kasapları yaygınlaştırmak, gözümüzü ve zihnimizi esas bunlara alıştırmak. Kasap tabelasını gördüğünde, kafasını çevirip içeriye göz attığında, örneğin tramvaydaki birinin aklından ‘Böyle kasap olur mu? Vay be, olurmuş’ diye geçmesini sağlamak. Bu yüzden seçtiğimiz kelimenin de, bunun arkasındaki fikrin de sonuna kadar arkasındayız."

'MODA VEGANLIĞI KALESİ'

Kadıköy ve özel olarak Moda, artık birçok vegan ve vejetaryenin yaşadığı yerlerin başında geliyor. Akın Yalçın, bunu daha ileriye götürerek "Kadıköy ve Moda bize göre ‘veganlığın kalesi’ gibi oldu. Her köşede, her sokakta vegan veya vegan opsiyonu bulunan bir kafe ya da restorana denk gelmek mümkün. Müşterilerimizin de bizi dış dünyaya karşı savunduğu bir yer haline geldik" diyor. Kasap, sahiplerinin deyimiyle bir "hayal ortaklığı" ve kendilerini sadece Moda’daki veganlarla değil, tüm dünyada sayısı her gün artan, milyonlarca insanla birlikte hissediyorlar. 

Öne Çıkanlar