Pelin Cengiz
ABD mali yargısının şakası yok
ABD geçmiş yıllarda Sudan, İran, Kuzey Kore ve Küba gibi ülkelere uygulanan yaptırımları ihlal ettikleri gerekçesiyle Avrupalı bankalara milyarlarca dolarlık ceza kesti. Hepsi de anlı şanlı Avrupalı bankalar. Hem Avrupa hem de küresel anlamda nüfuzları olan bu bankalar, başta İran'a yönelik ambargoları delmek suçlaması olmak üzere soruşturmaların merkezinde yer aldılar.
ABD'de başlayan Reza Zarrab davasının merkezinde de tam böyle bir suçlama yer alıyor. Malum, Türkiye'nin gündemini son birkaç aydır döviz piyasalarındaki dalgalanma ve Reza Zarrab davası oluşturuyor. İran'a yönelik ABD yaptırımlarını deldiği iddiasıyla dava bugün New York'ta başladı. Reza Zarrab'ın sanık değil de savcılık adına tanıklık yapacağının açıklanmasının ardından Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın tek başına yargılanması önemli.
Sanıklara iddianamede altı suçlama yöneltiliyor: ABD ve özellikle ABD Hazine Bakanlığı'nı dolandırmak için kumpas kurma, Uluslararası Acil Ekonomik Güç Yasası'nı (International Emergency Economic Powers Act) delmek için kumpas kurma, bankacılık sisteminde sahtekarlık yapma, bankacılık sisteminde sahtekarlık yapmak için kumpas kurma, kara para aklama ve kara para aklamak için kumpas kurma.
Davanın bundan sonra ne yöne doğru evrileceği, Reza Zarrab'ın neler anlatacağı, davanın hukuki sürecinin nasıl ilerleyeceği, Halkbank'ın bütün bu suçlamalar içinden sıyrılıp sıyrılamayacağı gibi zihinlerde pek çok soru var. Ancak, davanın seyri içinde suçlu bulunurlarsa, özellikle ABD mali yargısının bu konuda pek acımasının olmadığını örneklerle görmek mümkün.
Bugüne kadar ABD, yaptırımları deldiğini tespit ettiği bankalar içinde en dev cezayı Fransız BNP Paribas'ya kesti. ABD'nin İran ve Küba gibi ülkelere uyguladığı yaptırımları 2015 yılında ihlal ettiği tespit edilen Fransız BNP Paribas'ya 9 milyar dolarlık rekor ceza verildi. Uzun bir süre bankanın 2002-2009 yıllarındaki finansal hareketlerinde ambargo kurallarını ihlal edip etmediği incelendi. ABD Adalet Bakanlığı ve finansal otoriteleri BNP Paribas'yı, yaptırımlara rağmen İran, Sudan ve Küba ile 30 milyar dolar civarında işlem yapmakla suçladı.
Aynı dönemlerde ABD, yine Fransız bankası Credit Agricole'un, 2003-2008 yılları arasında ABD ambargosu altındaki ülkelerin bazı kurumlarına milyarlarca dolar para aktardığını saptadı. Credit Agricole, ABD'nin araştırmaları sonucu anlaşma yolunu seçerek, 800 milyon dolarlık cezayı ödemeyi kabul etti. Societe Generale de, Manhattan bölge savcısı tarafından İran ambargoları deldiği için soruşturulan Fransız bankaları arasında yer aldı.
İsviçre'nin en büyük bankalarından Credit Suisse, soruşturmaların odağında yer alan bankalardan biri oldu. ABD'li makamlarca yıllar süren soruşturmalar sonucunda 536 milyon dolarlık para cezasını ödemek zorunda kaldı.
İngiltere merkezli küresel banka HSBC, ABD'nin yaptırım uyguladığı devletlere ve uyuşturucu şebekelerine "kara para aklama" konusunda yardım etmekle suçlandı. Banka, Meksika'da uyuşturucu ticaretinde kara para aklamaya yardımcı olmak, Ortadoğu'da terör örgütlerinin finansmanında milyarca doların transferinde hesaplarının kullanılmasına izin vermek suçlamalarıyla 1.9 milyar dolar cezaya çarptırıldı.
HSBC'nin bu rekor cezayı almasının hemen öncesinde bir diğer İngiliz bankası olan Standard Chartered da, ABD'nin ambargo kararına aykırı olarak yaptığı İran bağlantılı işlemler nedeniyle New York eyaletinin bankacılık denetleme kurumuna 340 milyon dolar ödemeyi kabul etmişti.
ABD'nin ceza kestiği İngiliz bankaları bu ikisiyle sınırlı değil. Lloyds-TSB Bank, ABD'nin ambargo uyguladığı İran, Libya ve Sudan'dan müşterilerini yaptırımlardan kurtardığı için 350 milyon dolar ceza ödedi. Barclays, yine ABD'nin yaptırım uyguladığı Küba, İran, Libya, Sudan ve Burma'nın finansal ödemelerine olanak sağladığı suçlaması karşısında boyun eğdi. ABD Adalet Bakanlığı ile uzlaşan banka, 298 milyon dolar ceza ödemeyi kabul etti. Benzer suçlar nedeniyle Royal Bank of Scotland da, 100 milyon dolar ceza ödemek zorunda kalmıştı.
Alman bankaları da soruşturmaların radarından kurtulamadı. Geçtiğimiz yıllarda Alman Deutsche Bank'a ABD ambargosu altındaki İran ve Sudan'a para transferi yapmak suçlamasıyla ceza kesildiği haberleri gelmişti. Commerzbank'ın durumu da farklı değil. İran, Sudan ve Myanmar gibi ülkelere uygulanan yaptırımları ve kara para aklama yasalarını ihlal etmekle suçlanan bankaya 1 milyar dolar ceza kesildi.
Ekim ayında Türk medyasında, ABD'nin altı Türk bankasına milyarlarca dolar ceza kesme hazırlığında olduğunu öne süren bir haber yayınlandı. Haber daha sonra yayından kaldırıldı. Akabinde BDDK'dan ve SPK'dan yalanlama geldi, ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin de, "Türk bankalarına yaptırım uygulama" tehdidinin bulunmadığını söyledi.
Bankalara ceza kesilmesi ihtimali hem Türkiye-ABD ilişkileri açısından kritik hem de bankaların piyasalardaki pozisyonları açısından...
Geçtiğimiz günlerde kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, davanın Türk bankalarını negatif not baskısı altında bırakabileceği uyarısında bulunarak, "Eğer ABD'de yürütülen soruşturma itibarlarına zarar verir, piyasaya erişimlerini azaltır ve büyük cezalar karşısında devlet tarafından desteklenmezlerse, Türk bankaları negatif not baskısı görebilirler" değerlendirmesi yapmıştı.
Bundan sonra ne olur sorusunun cevabını kestirmek zor ancak, eğer jüridekiler sanıkları suçlu bulursa, bir veya birkaç bankaya ceza kesilirse Türkiye'yi ekonomik anlamda zor günler bekliyor denebilir. Türkiye'nin dışarıdan kredi bulabileceği kanallar olumsuz etkilenir, özellikle Türk Lirası'ndaki değer kaybı devam edebilir, ekonomik performansta kırılganlıklar belirginleşebilir.
Öte yandan, başta Erdoğan olmak üzere, hükümet ve AKP çevrelerinin bu davayı kendi iktidarlarını yıkmaya dönük bir komplo olarak gösterme çabalarının da pek bir faydası olmayacak gibi görünüyor. Zira, ABD'nin ambargoları delen onlarca bankaya yıllardır ceza yağdırdığını bilmiyor olamazlar...