Koray Düzgören
AKP demokrasi vaat ediyor! Gülelim mi?
Biz seçime katılan bütün partilerin ve adayların seçmene yönelik bir deklarasyonla seçim kampanyasına başlamaları gerektiğini söylerken, AKP cenahından bir açıklama duyduk.
Saray’ın yazarlarından biri AKP’nin seçim öncesi bir manifesto yayınlayacağı haberini verdi. Üstelik bu konuda pek de iddialı oldukları anlaşılıyor. Yazarın konuştuğu birkaç AKP’li yönetici, "Manifestonun sadece Türkiye’ye değil, dünyaya dönük bir söylem" olduğunu ifade etmiş.
Ne demiş AKP’li yöneticiler?
"Daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok refah olacak. Türkiye’ye daha çok demokrasiyi, daha çok özgürlüğü, refahı ve huzuru AK Parti getirecek." buyurmuş.
Tabi Saray’ın yazarı AKP’li yöneticilere şunu sormamış:
"Peki, 16 yıldır iktidardasınız, bunları niçin gerçekleştirmediniz? Elinizi tutan mı oldu?" diyememiş.
Şunu sormayı ise hiç düşünememiş:
"Bunlar bir itiraf sayılmaz mı? Burada demokrasinin, özgürlüklerin ve refahın olmadığı bir ülke tarif ediliyor."
Bu açıklama aslında bir gerçeğin kabul edilmesi anlamına geliyor. AKP iktidarının 16 yıl boyunca zaten kısıtlı olan demokrasi ve özgürlükleri ortadan kaldırdığı, kalkınma ve refah diyerek de yoksulluk ve sefaleti yoğunlaştırdığı itiraf edilmiş olmuyor mu?
Üstelik bu itirafın üzerine seçmene, 80 milyona şantaj da yapılıyor.
"Erdoğan’ı ve AKP’yi yeniden seçmezseniz bunların hiçbiri gerçekleşmez" tehdidi savruluyor.
"Eğer seçerseniz demokrasiyi, özgürlükleri ve refahı getiririz" deniliyor.
Nasılsa, "Bunlar zaten bir siyasi partinin en temel görevleridir" diyen yok. "Bizi seçerseniz demokrasi, özgürlük ve refah getireceğiz" ne demek?
Önemli olan bu büyük lafları etmek değil, bunların nasıl gerçekleştirileceğini söylemek.
DEMOKRASİ İÇİN NE YAPACAKSINIZ?
Ne yapacaksınız bunları gerçekleştirmek için?
OHAL’i mi kaldıracaksınız?
Demokratik ve çoğulcu bir anayasa için her kesimi kapsayacak, her grup ve eğilimin görüş ve beklentilerini karşılayacak bir süreç mi başlatacaksınız?
Doğrudan Saray’a ve iktidara bağlı yargının verdiği adaletsiz, hukuka aykırı, keyfi kararları ve ortaya çıkan korkunç, yüzkarası adli hataları nasıl düzeltecek, yarattığınız mağduriyetleri ve insani faciaları nasıl telafi edeceksiniz?
Rehin aldığınız, keyfi bir şekilde zindana attığınız ve mevcut yasalara dahi uymadan yargıladığınız muhalifleri, politikacıları, insan hakları savunucularını, bilim insanlarını, onbinlerce öğrenciyi ve diğerlerini hemen, acilen özgür bırakacak mısınız?
Yargı bağımsızlığını nasıl sağlayacak, yargının yeniden adalet dağıtan bir mekanizma haline gelmesi için neler yapacaksınız?
Lafı uzatmaya gerek yok aslında.
"Neler yapacaksınız?" sorusundan daha önemlisi, "Bunları yapmaya gerçekten niyetiniz var mı?" demek lazım.
Oysa bütün bu saydıklarım, AKP ve Erdoğan iktidarının özüdür. AKP ve Erdoğan bunları yaparsa zaten iktidar olmaktan vazgeçmiş demektir ki bu mümkün değildir.
Bu masalı(!) anlatan AKP’li yetkililer daha sonra lafı muhalefete getirmişler ve sorumuşlar:
"AK Parti’den başka bunları sağlayacak bir güç yoktur. Muhalefetin Türkiye’ye daha çok demokrasi, daha çok özgürlük ve daha çok huzur, refah getirmek gibi bir projesi var mı? Muhalefetin bu haliyle bunları sağlaması mümkün mü..." demişler.
Bunun üzerine Saray’ın yazarı AKP’li yöneticilere dolaylı bir soru yöneltmiş. "Ben sormuyorum ama böyle eleştiriler dolaşıyor" dercesine…
"2013 Gezi olaylarından bu yana demokrasi ve özgürlükler önceliklerden çıkarıldı diyenler var. Ne diyorsunuz? diye sormuş.
HERŞEY ÖZGÜRLÜKLER İÇİN!
Cevap malum:
"Son 5 yılda Türkiye’nin maruz kaldığı saldırılara dünyada başka bir ülke maruz kaldı mı? Nihayetinde 15 Temmuz’da kanlı bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık. Türkiye’nin güvenliğini sağlamak için verdiği mücadelenin özü de demokrasi ve özgürlükleri koruma adına yapılıyor. Gezi’den başlayıp, 17-25 Aralık darbe girişimi ile Hendek savaşları ve 15 Temmuz kanlı darbe girişimi dikkate alınmadan yapılan değerlendirmeler Türkiye gerçeğini yansıtmaz."
Tabii Cumhuriyet Gazetesi’ndeki gazeteci arkadaşlarımıza yazdıkları yazılar, attıkları başlıklar ve değerlendirdikleri haber ve yorumlar nedeniyle ağır cezalar vermelerinin nedeni de bu olsa gerek...
Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak ve daha birçok gazeteci yazarı yaptıkları konuşmalar ve yazdıkları yazılar nedeniyle ağırlaştırılmış ömür boyu hapse mahkum ettirmenin gerekçesi de aynı.
Fazla örnek vermeye gerek yok. Herhalde, Abdullah Gül’ü adaylıktan vazgeçirebilmek için Genelkurmay Başkanı’nı ve Cumhurbaşkanlığı sözcüsünü helikopterle Gül’ün bahçesine göndermenin nedeni de aynı olmalı.
Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder’i bir polisin yalan beyanıyla yargılamak ve beşer sene hapse mahkum ettirmeye çalışmak da yine Türkiye’nin bekasıyla ilgili…
Bütün bu rezillikler için AKP iktidarına karşı anlayışlı olmamız gerekiyormuş.
Yapılan bütün rezillikler, katliamlar hatta yolsuzluklar ve soygunlar demokrasi ve özgürlükleri korumak adına yapılıyormuş!
AKP sözcüleri Saray’ın yazarına bunları söylemişler.
Saray’ın yazarı da bu masal üzerine bize başka bir masal anlatıyor:
"AK Parti’nin esas hikâyesi burada yatıyor. AK Parti yeniden esas hikâyesine dönüyor diyebilir miyiz?" diye soruyor.
Yani, "AKP başlangıç ayarlarına dönmek istiyor" masalını bize yutturmaya çalışıyor. "Siz bu sefer de oy verin, destekleyin, demokrasi, özgürlük ve refaha kavuşacaksınız. Yeter ki bu sefer de oy verin"
16 yıldır bu masalın gazıyla seçmen kandırılıyor, aldatılıyor. Şimdiye kadar bu masalda rol alan muhalefetin de desteği ile vaziyeti gayet güzel idare ettiler.
Ama 16 yıl sonra hala aynı masalı artık kimse duymak bile istemiyor.
AKP, demokrasi, özgürlük ve refah getirecekmiş öyle mi?
Güldürmeyin insanı…