Beynimiz, gerçek olanla olası olanı birbirinden nasıl ayırır?
Sinirbilimcilerden oluşan bir ekip, beyinlerimizin gerçekleri ifade eden kelimelere, olasılıkları ifade eden kelimelerden farklı tepki verdiklerini buldu.
Çalışmaları, kelime seçiminin gerçek olanla sadece mümkün olan arasında nasıl ayrım yaptığımıza dair yeni bilgiler sunuyor. NYU Dilbilim Bölümü ve Psikoloji Bölümü'nde profesör olan aynı zamanda eNeuro dergisinde yer alan makalenin kıdemli yazarı Liina Pylkkanen şöyle açıklıyor:
Çok sayıda sahte haber ve dezenformasyonun olduğu bir dönemde, gerçek olanı olası veya sadece nasıl iletişim kurduğumuz konusunda spekülatif olandan ayırmak her zamankinden daha önemli.
NYU Abu Dabi Enstitüsü'nün bir parçası olan Pylkkanen ise şöyle söylüyor:
"Çalışmamız, gerçek olarak sunulan bilgilerin beynimizde özel tepkiler uyandırdığını açıkça ortaya koyuyor. Aynı içeriği 'olabilir' gibi açık belirsizlik belirteçleriyle işlediğimiz zaman, farkı tepki oluşuyor."
NYU Dilbilim Bölümü'nde doktora adayı ve makalenin baş yazarı Maxime Tulling ise şöyle anlatıyor:
"Dil, bilgiyi etkili bir şekilde iletmek için güçlü bir araçtır ve bilginin sunulma şeklinin beynimizin onu nasıl işlediği üzerinde doğrudan ilişkili sonuçları vardır. Beyinlerimiz, gerçek olarak sunulan bilgilere karşı özellikle hassas görünüyor ve gerçek dilin gücünün altını çiziyor."
Araştırmacılar, beynin kelime seçimine çeşitli şekillerde tepki verdiğini uzun zamandır anlamışlardır. Bununla birlikte, gerçeği ifade eden dili işlemede yaptığı ayrımlar, olasılığı ifade etme ile karşılaştırıldığında daha az nettir. eNeuro çalışmasında, bilim insanlarının birincil hedefi, beynin "olabilir" gibi sözde "yardımcı fiiller" ile ifade edilen olasılıkları nasıl hesapladığını ortaya çıkarmaktı. Örnek olarak: "Yatağımın altında bir canavar var." ve "Yatağımın altında bir canavar olabilir."
Bunu keşfetmek için, araştırmacılar, deneklerin hem gerçek hem de olasılık olarak ifade edilen bir dizi cümle ve senaryo duyduğu çoklu deneyler tasarlamak için dilbilimdeki biçimsel, anlamsal kuramlar kullandılar. Örnek olarak: "Şövalyeler büyük kılıçlar taşır, yani kavalyeler de taşır." (gerçeğe dayalı) ve "Eğer şövalyeler büyük kılıçlar taşıyorsa, kavalyeler de taşır." (olasılık)
Araştırmacılar, bu deneyler sırasında deneklerin beyin aktivitesini ölçmek için, beynimiz tarafından oluşturulan elektrik akımların ürettiği manyetik alanları kaydederek nöral aktiviteyi haritalayan bir teknik olan manyetoensefalografiyi (MEG) kullandılar.
Sonuçlar, olgusal dilin sinirsel aktivitede hızlı bir artışa yol açtığını, beynin daha güçlü tepki verdiğini ve olasılıklı olanlara kıyasla gerçeklere dayalı ifadeler ve senaryolarla daha fazla etkileşim sergilediğini gösterdi.
Pylkkanen, şöyle diyor:
"İş beyne gelince, gerçekler hüküm sürer. Söylemi işleyen beyin bölgeleri, gerçekleri olasılıklardan hızla ayırdı ve olgusal ifadelere gerçek olmayanlara göre çok daha güçlü bir şekilde yanıt verdi. Bu bulgular, insan beyninin gerçek bilginin güçlü, perspektife göre ayarlanmış bir nöral temsiline ve ilginç bir şekilde, yalnızca olasılıkların hesaplanmasını yansıtan çok daha zayıf, daha zor kortikal sinyallere sahip olduğunu gösteriyor."
Tulling ise şöyle anlatıyor:
"Olgusal ifadelere kıyasla olasılık belirteçleri içeren dili araştırarak, beynin hangi bölgelerinin gerçeğe dayalı olmayan dilden hızla ayırmaya yardımcı olduğunu bulabildik. Böylece çalışmamız, kelime seçimlerimizin bilinçaltı işleme üzerinde nasıl doğrudan bir etkisi olduğunu gösteriyor." (Evrim Ağacı)