Altın madeni projesi halkın mücadelesi sonucu iptal edildi
Esra ÇİFTÇİ
Artı Gerçek - Amasya İl Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü, HDD Madencilik tarafından Amasya Taşova Ardıçönü köyü yakınlarında yapılmak istenen Altın Madeni projesi yöre halkının yoğun mücadelesi sonucunda iptal edildi. Mahkeme, Boğalı Yaylası'nda yer alan proje alanının civar köylerin içme suyu toplama alanında olduğu ve proje gerçekleşirse köylerin susuz kalacağı gerekçesi ile ÇED sürecini sonlandırdı.
Yöre halkı adına iptal davasını açan Avukat Selim Saray süreci Artı Gerçek’e anlattı.
'ÇED GEREKLİ DEĞİLDİR KARARI TALEP ETTİLER'
Avukat Selim Saray, Yeşilırmak Havzası ve Kelkit vadisi boyunca uzanan Boğalı’nın nerede ise tamamının madencilik için ruhsatlandırıldığını ve nitelikli, orman, mera, su zengini ve bölgenin çatı ekosistemi olmasına rağmen maden projelerinde ısrar edildiğini belirtti ve hukuki süreci şöyle anlattı:
“Boğalı’nın Taşova Ardıçönü bölgesinde vahşi madencilik için şirketler üç proje tanıtım dosyası hazırladılar ve ÇED gerekli değildir kararı talep ettiler. Bunlardan ilki yöre halkının yoğun itirazı ve sahada dere ve çayların bulunduğu gerekçesiyle idarece ret edildi. İkinci dosyaya, Vali Mustafa Masatlı’nın Amasya’ya gelmesiyle hemen 'ÇED gerekli değildir kararı verildi. Bu karara karşı muhtarlar ve halk benim de vekilliğini yaptığım iptal davası açtılar. Bilirkişi raporu, halk lehinde oldu. Rapor doğrultusunda mahkeme kararı iptal etti ve valilik temyizi üzerine Danıştay mahkeme kararını onadı. HDD Ltd. Şti. tarafından hazırlanan 3. dosya ise Amasya İl Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü tarafından, Boğalı yaylasında yer alan proje alanının civar köylerin içme suyu toplama alanında olduğu ve proje gerçekleşirse köylerin susuz kalacağı gerekçesi ile ÇED sürecini sonlandırdı”
'MÜCADELEYE BAŞLADIĞIMIZDA ELİMİZDE HİÇBİR ŞEY YOKTU, ŞİMDİ İKİ İDARİ RED KARARI VAR'
Avukat Selim Saray, Boğalı bölgesinde altın, bakır, gümüş, demir gibi madenlerin, toprağın siyanür ve başkaca zehirli kimyasallarla ayrıştırılarak elde edildiğini hatırlattı. Buna örnek olarak, Fatsa, İliç, Uşak ve Kaz Dağları’nda orman ağaçlarının komple kesilmesi, orman toprağının kaldırılması, yerin neredeyse bir kilometre altına inecek kadar çukurlaştırılması ve oradan çıkan malzemenin İliç’teki gibi liç tepeleri oluşturacak bir madencilik yapıldığını önemle belirtti şunları söyledi:
“Boğalı su üretiyor, iklim üretiyor. Madencilikle, nitelikli, ayrıcalıklı ve zengin bölge yok edilecek, toprağımız, havamız ve suyumuz kirlenecek. Bölgede, şeker pancarı, tahıl, baklagiller, tütün, mısır, ayçiçeği, haşhaş gibi tarım ürünleri yetişiyor, yoğun hayvancılık yapılıyor. Hatta bölge, uzmanlar tarafından yaşanacak gıda krizinde gıda üretimi için sahip olduğu mikro klima etkisi sebebi ile son kaleler olduğu belirtiliyor. Bizler, 2020 yılında mücadeleye başladığımızda elimizde hiçbir şey yoktu, sadece iddialarımız vardı. 2020’den bu yana ÇED gerekli değildir kararının iptalleriyle beraber iki idari ret kararı var. Özellikle ÇED gerekli değildir kararının iptali ile ilgili süreçte Danıştay 6. Dairesi, İdare Mahkemesine, her ne kadar davayı kabul ederek ÇED gerekli değildir kararını iptal etmiş ise de davacılar iddialarında yer aldığı üzere bölgenin özelliği dikkate alınarak ÇED gerekli değildir kararı verilebilen 2. listeden değil ÇED raporu düzenlenmesini gerektirecek 1. liste gibi değerlendirilmesi gerektiğini özellikle belirtmiştir."
'EKONOMİK İŞGAL SÖZ KONUSU'
Ruhsatlar iptal olmadıkça, siyanürle ve diğer zehirli kimyasallarla ayrıştırma usulünün yasaklanmadıkça tehlikenin devam ettiğini söyleyen Saray, maden yasasının sorunlu olduğunu ve madenlerin insana, doğaya ciddi zarar verdiğini önemle belirtti. Maden yasasının ekonomik usulünün de problemli olduğunu söyleyen Saray sözlerini şöyle sürdürdü:
“İşletici şirketin ocak çıkışı beyanlarına göre vergilendirmeler yapılıyor. Devletimize ve milletimize kalan kanunda her ne tadar yüzde 10 denilmiş ise de şirketlerin vergi borçlarının silinmesi gibi. Önceki bakan açıklamıştı, yüzde 1,5’la yüzde 10 arası değişiyor. Daire başkanları, Taşova ve Erbaa muhtarlarını toplayarak bir bilgilendirme toplantısı yaptılar. Trakya ve Ege’den örnekler verdiler. Yeniden dönüşümle ilgili başarılı olduklarına ilişkin sunumlar yaptılar. Muhtarlarımızdan bir tanesi bu yüzde 1,5’u duyduğu zaman, ‘ormanımıza, suyumuza, meramıza, havamıza, toprağımıza dokunmayın, biz çeyrek altın toplayalım devlet kasasına teslim edelim teklifinde bulundular. Atatürk 1923 yılında limanları, demir yollarını, bankaları, hastaneleri komple yabancı milletlerin ve şirketlerin elindeyken millileştirdi. Şimdi geldiğimiz aşamada ekonomik işgal söz konusu, bu tür madencilikle devletimizin ve milletimizin faydası devede kulak bile değil”
İliç faciasına yönelik soruşturmada iki mühendis tutuklandı
Hekimhan'da altın madeni protestosu: 'İliç gibi olmak istemiyoruz'