Dikmeceli kadınlar: Geçim kaynaklarımıza dokunmayın

Dikmeceli kadınlar: Geçim kaynaklarımıza dokunmayın
Direnişin devam ettiği Dikmece'nin kadın sakinleri, arazilerinden vazgeçmiyor. Ata toprakları olan arazilerden ve zeytinlikler sayesinde geçimlerini sağlayabilen Dikmeceliler, bu yapılan çalışma ile kendilerinin sefalete mahkum edileceğini anlattı.

HATAY - Dikmecelilerin, TOKİ tarafından kamulaştırılmak istenen arazilerine karşı direnişleri sürüyor. Direniş alanına nöbet çadırı kuran Dikmece halkı arazilerinden vazgeçmeyeceğini belirtirken, milletvekilleri ve STK temsilcileri de onları yalnız bırakmıyor. Nöbet çadırlarının kurulmasının üzerinden tam üç hafta geçti. Geçen süreç ve yaşanan durumu Dikmece Köyü’nün kadın sakinleri ve Yeşil Sol Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca anlattı.

KUTLU: ARAZİLERİMİZ GEÇİM KAYNAĞIMIZ'

Dikmece Köyünden Meryem Kutlu, köy arazilerinin ve zeytinliklerinin kendilerinin geçim kaynağı olduğunu söyledi.

Dikmece köyü kadınları olarak ulaşım sıkıntısından kaynaklı köy dışında istihdama katılamadıklarına dikkat çeken Kutlu, "Bu yüzden genelde buradaki tarlalar da çalışıyoruz. Mevsimi geldiğinde de zeytin hasadında çalışıyoruz. Şimdi bunlar da elimizden alındığında biz ev ekonomisinde katkı sağlayamayacağız. Biz kadınlar olarak zaten depremden sonra güvenlik problemi yaşıyorduk. Şimdi bu yapılacak olan yaşam alanlarında kimlerin ikamet edeceği belli değil. Biz daha çok endişeliyiz korkuyoruz... Pandemiden sonra çocuklarımız eğitimsiz kaldı. Sonra depremden kaynaklı farklı yerlere savrulduk.

Yine eğitim alamadılar. Şehrimize döndük okul hazırlığı yapacağız derken, bize bir darbe daha geldi. Çocuklarımızın ve kadınlarımızın psikolojisi berbat durumda. Bu konuda destek gelecek yerde bizi çoluk çocuk tarlalarımızı, evimizi, ağacımızı korumak zorunda bırakıyorlar. Evimizi korumaya çalışırken artık çocuklarımızla, kendimizle ilgilenemez hale geldik. Burada bir aile hekimi bir hemşire yok. Kadın hastalıkları çoğalıyor... Bize resmen buradan çıkın gidin diyorlar... Biz çocuklarımızın asimile olmasını istemiyoruz. Buradaki demografik yapıyı değiştirmek istedikleri kültürümüze saldırı yaptıkları aşikar. Buradayız gitmiyoruz" dedi.

SALDIRAY: GELİR KAYNAKLARIMIZ TAMAMEN YOK OLACAK

Betül Saldıray isimli Dikmeceli, zeytinliklerinin kamulaştırılması ile gelir kaynaklarının tamamen yok olacağını söyledi. Zeytinliklerin geçim kaynakları olduğuna vurgu yapan Saldıray, “Dikmece’de hala bir direniş var. Bu direnişin bu direnişimiz kazanana kadar bitmeyecek. Yani biz kazanmadan bitmeyecek. Biz topraklarımızın gitmesini istemiyoruz. Gelir kaynaklarımızın gitmesini istemiyoruz. Onlar giderse zaten biz biteriz. Bir gelir kaynağımız kalmasını istiyoruz. Şu an kendi zeytinyağımızı kendimiz çekip sofralarımıza koyarken parayla bizim satın alamayacağımız hale geldi. Çünkü hem gelir kaynaklarımızı yetirmiş oluyoruz, hem zeytinimiz ve zeytinyağımız gitmiş olacak. Ve bundan sadece Dikmece halkı etkilenmeyecek tabii ki. Türkiye'de etkilenecek. Çünkü Dikmece'de ki zeytinlikler sadece onlara ait değil. Yağı ve zeytini il dışına hatta ülke dışına da çıkartılıyor” dedi.

BÜYÜKKELEŞ: ÜÇ HAFTAYI GERİDE BIRAKTIK

Dikmece sakinlerinden Selver Büyükkeleş, çadır nöbetlerinin üç haftayı geride bıraktığını söyledi. Sürecin dört ay önce başladığına dikkat çeken kadın, polisin ve jandarmanın tarlalarına indiklerinde fiziki şiddetine karşılık nöbet çadırı kurma kararı aldıklarını anlattı.

Büyükkeleş, “Sadece köylünün olduğu meclis toplantıları gerçekleştirdik. Meclise gidildi. Meclise gidildikten sonra CHP ve Yeşil Sol Parti'yle ve Hatay milletvekili olan Hüseyin Yayman'la görüşüldü. Kepçelerin köye girmemesi gerektiğini hatırlattık ve zaten köyün iki üç kilometre yukarısında hazine arazi olduğunu söyledik. Buraya dahil Hatay milletvekili olduğu için özellikle bir şeyler istediğimizi söyledik ama iş makineleri durmadı. İş makineleri bu arada söz verildiği halde hala devam ediyor ve hızlandırılmış bir şekilde çalışıyorlar” dedi.

MAKİNE SAYISI ARTIYOR

Halkın direnişi kadar arazilerde çalışan iş makinelerinin ve sayılarının da hızla arttığını söyleyen Büyükkeleş, şöyle devam etti:

“Yani halkın direnişi ne kadar hızlanmışsa, makinelerin gelme süreci de o kadar hızlandı. Şöyle bir şey var. Daha zeytinliklere girmediler. Mahsulsüz olan tarım arazilerinde çalışmalar devam ediyor. Bizim beklentimiz şu bu süreçten. Şimdi yirmi altı Ağustos'ta Büyük Dikmece buluşması var. Hatay'da civar köylüler, mahalleler, Hatay'daki kurumlar ve şehir dışından kurumları davet ettik ve sanatçıları. Büyük Dikmece Buluşması organize ediyoruz.

Ama bu süreçte kamuoyunun buraya bakması önemli. Sanatçılarından, sendikalara, odalara, sivil toplum örgütlerine, partilere kadar yirmi altı Ağustos'taki Büyük Dikmece buluşmasına kitlesel bir katılım olması gerektiğini düşünüyoruz. Bir de şöyle değerlendiriyoruz.

Bugün yirmi ikinci gün çadır nöbetinde. Bu yirmi bir gün öncesinde karşımızdakilerle karşı karşıya geldik. Barikatta da fiziksel şiddetlerin işkencelerini gördük. Ve çadır nöbetiyle birlikte de zaten bu meşru zemini arttırdığımızı ve arttırmaya devam ettiğimizi düşünüyoruz. Tabii her an ne olabilir? Bizler de bilmiyoruz ve ona göre A, B, C planı olarak ilerliyoruz. Köydeki çadır nöbeti oluşan durumda da zaten yediden yetmişe çocuk, genç, yaşlı kadın tüm mahallelinin bu direnişte olduğu bir süreç var."

KADINLAR: MÜCADELE EDİYORUZ

Köyün diğer kadınlar ise, arazileri için direnmeye devam ettiklerini söyledi. Direniş çadırı kurulduğu ve bu çadırda nöbet tuttuklarını vurgulayan Dikmece sakini kadınlar, “Bizler mücadele ediyoruz. Arazilerimiz için ata topraklarımız için. Kimseyle karşı karşıya gelmek istemiyoruz. Tarlalarımızı eskisi gibi kullanmak tek talebimiz. Ancak şu ana kadar bir gelişme yok. TOKİ yetkilileri gelip bizlerle görüşmediler bile. Direniş nöbet çadırımıza milletvekilleri geliyor.

Onlarla istişare ediyoruz. STK temsilcileri geliyor. Bizlere destek oluyorlar sağ olsunlar. Bizim talebimiz belli. Direnişimizi sürdürüyoruz. Umarım sesimizi duyarlar ve artık yapılan bu işgale son verirler. Hazine arazileri var. Bu arazileri kullanabilirler TOKİ için ama bunu yapmıyorlar. İş makineleri hala çalışıyor arazilerimizde. Zeytinliklere şimdilik girilmemiş iş makineleri. Umarız yanlış kararlarından vazgeçerler” diye konuştu.

KOCA: DEPREME DAYANIKSIZ BİR ALAN

Yeşil Sol Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca da, Dikmece köyü arazilerine yapılmak istenilen projenin yapılacağı yerlerin depreme dayanıksız olan bir alan olduğunu ve fay hattı üzerinde bulunan bir alan olduğunu savundu.

Koca, direnişin 21. gününde tekrar Dökmece köy halkı ile bir araya geldiklerini söyledi. Dikmece ile ilgili görüşlerini aktaran Koca, şunları söyledi:

“Dikmece'de aslında 15 Mayıs'tan itibaren bir istimlak projesi söz konusuydu. Şubat Depremlerinden sonra buradayız, vazgeçmiyoruz diyen Dikmece köylüleri nasıl ki deprem döneminde bir halk dayanışması yaratmışlarsa, bu istimlak ve acele kamulaştırmaya karşı ilk kez köylerine, zeytinliklerine, topraklarına sahip çıkan bir başka örneği göstermiş oldular. Ama bu bununla sınırlı kalmadı. İstimlak projesi. Bugün işte son torba yasağıyla beraber yasalaştırılmış oldu.

AKP- MHP oylarıyla birlikte aslında. Akbelen'le eş zamanlı olarak girdikleri gün, eş zamanlı olarak bir şafak operasyonuyla jandarma köye de girmişti. TOKİ'yi ölçümler yaptırmaya başlamıştı. Yani yirmi bir gün evvel. Biz de o gün orada evvel Temmuz Festivali vesilesiyle yani Arap Alevilerin önemli bir bayramı olan Evvel Temmuz Festivali bu sene depremden dolayı çok daha önemliydi. İstimlaka direnen Dikmece köylüleri için de aynı zamanda çok daha önemliydi. Oradaydık ve Dikmece köyüne giden jandarma ve TOKİ’nin ne yaptığını gözlemlemek adına hemen aslında o birinci etap denen bölgeye girmiş olduk köylülerle beraber.

O gün itibarıyla ölçümler alınmaya başladı. Ne yazık ki o gün de ifade etmiştik. Sermaye, bekçilik yapan, buna da vatani görev diyen bir kolluk kuvvetleri gerçeğiyle orada karşı karşıya kaldık. Dikmece köylülerine daha sonra biliyorsunuz biber gazlarıyla, joplarla, kalkanlarla çok acımasız bir şekilde insanlık dışı muamelelerle saldırdılar. Ve bugün köyde de işte o halkı bölmek adına çeşitli operasyonel hamleler gerçekleştirmeye çalışıyorlar.

Şimdi Dikmece direnişi sürerken hem bir taraftan bütün doğa yaşam ve savunucularının, siyasi partilerin, kurumlar orayı ziyaret etti. Hem de aynı zamanda Hatay biliyorsunuz depremin en ağır yaşandığı bölgelerden bir tanesi. Bu anlamıyla kentin yeniden yapılanması noktasında çeşitli sendikaların, meslek örgütlerinin oraya ziyaret ederek aynı zamanda raporlama da yaptıkları noktalarla aslında ilerletilen bir direniş örneği."

Dikmecelilerin geçen hafta meclise geldiklerini söyleyen Koca, “Geçtiğimiz hafta meclise geldi Dikmeceli köylüler. Akbelen dolayısıyla biliyorsunuz olağanüstü bir şekilde meclis toplandı. Meclise ara verilmiş olmasına rağmen Akbelen'deki köylüleri ağırladığımız gün mecliste aynı zamanda Dikmece köylülerinin Dikmece direnişçilerini ağırladık ve grup toplantımıza da katıldılar. Dün gittiğimizde şunu görmüş olduk. Daha kararlı, daha birleştirici bir halk karşı karşıyayız.

Bir biçimiyle kendisinin olan toprakları hem ata toprağını terk etmek istemeyen, hem bir tarafıyla Arap Alevi Bölgelerine sadece isimli hak uygulanıyor, acele kamulaştırma uygulanıyor ve demografik yapının bozulması, kaygısı, orada çok belirleyici kaygılardan bir tanesi. Buna dair bir mücadele zemini bir tarafıyla var. Ne yazık ki bu yasalaştırılan proje de Dikmece'de, Gülderen'de, Karaali bölgesinde hep deprem konutları yapılacak alanlar. Tarım arazileri asırlık zeytinliklerin olduğu bölgeler hep Arap Alevi bölgeleri. Dolayısıyla bu kaygı çok ciddi bir kaygı. Ve her geçen gün de halkın bu kaygısı, endişesi ne yazık ki artıyor. Öte taraftan direnişi kazanımla sonuçlandırmak istiyorlar doğal olarak” diye konuştu.

Dikmece arazilerine yapılacak projenin bulunduğu alanın fay hattı üzerinde olduğunu öne süren Koca sözlerini şöyle tamamladı:

“26 Ağustos Cuma günü büyük bir miting gerçekleştirmek için bir hazırlık içerisindeler. Biz aslında onun hemen arifesinde Dikmeceye gitmiş olduk. Tüm Türkiye'deki siyasi kurumlara, özellikle ekolojistlere, doğa yaşam savunucularına çağrı yapıyorlar. Bugün Hatay'ın en önemli ihtiyaçlarından biri depreme dayanıklı konutlar. İnsanlar çadırlarda yaşıyorlar, konteynerlerde yaşıyorlar. Elli derece sıcaklık altında. Klimaları yok, su sorunu var. Böyle bir gerçekliğin içerisinde konut en önemli ihtiyaç ama konutun yapılacağı yer asırlık zeytinlik ağaçlarının bulunduğu yer değil.

Yani bu gerçekten bir kıyım. Gerçekten bir katliam. Hazine arazilerini bu deprem konutları gayet yapılabilir. Zaten söyledikleri şey talepleri de bu. Projenin değiştirilmesi, kaydırılması. Zaten şöyle bir şey de var sendikalıların raporlarıyla da tescillenmiş durumda. Projenin yapılacağı yer dayanıksız olan bir alan. Yani fay hattı üzerinde bulunan bir alan. Bununla ilgili farklı şaibeler ifade ediyorlar ama yani kendilerinin şu anda herhangi bir kendilerini koruyacak bu projeyi bu sermaye projesini koruyup kollayacak, onları halkla çıkaracak ne yazık ki bir meşruluk zemininin de yok.” (ARTI GERÇEK)

Öne Çıkanlar