Enerji verimliliği mi ‘yenilenebilir’ sistemler mi? - 2

Enerji verimliliği mi ‘yenilenebilir’ sistemler mi? - 2
Uzmanlar fosil yakıtların terk edilmesinde mutabık. Fakat sonrasına dair farklı eğilimler mevcut. Uzman çevrelerin bir kısmı enerji verimliliğine işaret ederken diğer taraf ‘yenilenebilir’ enerji sistemlerini savunuyor.

Osman ÇAKLI


İSTANBUL - Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre karbondioksit oranındaki artışın temel nedeni fosil yakıt kullanımı. Dünyada birincil enerji üretiminin yüzde 81’i fosil yakıtlar olarak öne çıkıyor. Peki, kömürün yerine enerjiyle ilgili hangi tartışmalar yapılıyor? Enerjinin hangi yöntemler ile elde edilmesi gerektiği ve nasıl kullanılması gerektiğine dair uzman çevrelerde henüz mutabakat sağlanmış değil. Mutabık kalınan tek başlık, fosil yakıtların terk edilip termik santrallerin kapatılması. Enerji ve iklim değişikliği ölçeğinde haber dizimizin ikinci bölümünde, fosil yakıt dışında enerjiyle ilgili yürütülen tartışmaları ele alıyoruz.

Tartışmalarda iki eğilim öne çıkıyor, bir taraf enerji verimliliğinin daha doğru olacağı değerlendirmesini yaparken, diğer taraf rüzgâr ve güneş gibi ‘yenilenebilir’ enerji kaynaklarının ikame edilmesini savunuyor.

KARBON YUTAK ALANLARI DEVLET ELİYLE ŞİRKETLERE DEVREDİLİYOR

Hükümetler yaptıkları uluslararası anlaşmalar ile atmosfere karbon emisyon salınımını düşürmek için eylem planları hazırlıyor. Ormancılık ve enerji uzmanlarına göre tartışmaların bağlamında tam da ormanlar yer alıyor. İklim değişikliği ile mücadelede karbondioksit yutak alanı olan ormanların yok edilmemesi en önemli noktalardan biri. Hükümetin ormansızlaştırma politikalarının bir sonucu olarak hızlanan iklim değişikliği aşırı meteorolojik olayların da artışına neden oluyor.

Örneğin Orman Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre, 2012-2022 arasında 10 milyon metrekare orman alanı nükleer enerji santraline tahsis edildi. TEMA’nın yaptığı bir araştırmaya göre Muğla’nın toplam yüz ölçümünün yüzde 59’u madenlere ruhsatlı. Muğla aynı zamanda 1449 maden ruhsatına bölünmüş durumda.

Betonlaşma, asfalt dökümü, enerji üretiminin kömüre dayalı olması, ormansızlaştırma gibi politikaların sonucu olarak Türkiye en sıcak yılını geçirdiği 2010 yılında toplam 550 aşırı meteorolojik olay yaşadı. 2017-2022 yıllarında bu rekor peşi sıra egale edildi. Yalnızca 2022 yılında Türkiye’de 1034 aşırı meteorolojik olay yaşandı.

‘ENERJİ BOLLUĞU İÇERİSİNDE ENERJİ YOKSULLUĞU ARTIYOR’

Giderek ağırlaşan iklim koşulları karşısında hükümetlerin eylem planlarının yanı sıra atılacak adımlara ilişkin iklim ve enerji uzmanları da bir dizi öneri de bulunurken, eleştiri de yapıyor. Ancak fosil yakıtların terk edilmesi adımından sonra ne yapılacağına dair farklı eğilimler mevcut.

Kimi akademisyen çevreleri fosil yakıtların yerine hızlıca güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji sistemlerinin ikame edilmesini savunuyor. Alanda uzman kimi araştırmacılara göre en doğru yöntem enerji verimliliğini sağlamak ve tüketimi azaltmak.

Enerji ve İklim Uzmanı Önder Algedik, Türkiye’nin kurulu elektrik gücünün 104 bin MW olduğunu söylerken tüketimin 37-38 bin MW bandında olduğunu belirtti. Algedik, Türkiye’nin anlık olarak en fazla 50 bin MW elektrik tükettiğini sözlerine ekleyerek, en yüksek kullanımda dahi yüzde 100’den fazla atıl gücün olduğunu vurguladı.

Peki, bu kadar fazla elektrik olmasına rağmen enerjiye erişim ne durumda? TMMOB Makina Mühendisleri Odası Enerji Çalışma Grubu’nun hazırladığı bir çalışmaya göre Türkiye’de enerji yoksulluğu sorunu giderek ağırlaşıyor. Toplam istihdamın yüzde 34,64’ünün sosyal güvenlik sistemi dışında sigortasız ve yüzde 60’ından fazlasının asgari ücretin altında ücretle çalıştığı günümüz Türkiye’sinde, art arda gelen zamlarla aileler her ay tutarı daha fazla artan enerji, faturalarını ödemekte zorlanıyor. Ödenemeyen elektrik faturaları nedeniyle konutlarında elektriği kesilenlerin sayısı milyonlarla ifade ediliyor.

‘ENERJİ VERİMLİLİĞİ YOK’

Önder Algedik

Algedik, Türkiye’de enerji verimliliği olmadığının altını çizerek şöyle konuştu: “Bunu kim finanse ediyor? Biz. Türkiye’de hiç enerji verimliliği yok. Enerji verimliliği olsa en yüksek değerimiz olan 50 bin MW’yi 40 bine çeker, ortalama tüketimi 30 binin altına indiririz. Bu da bütün kömürlü termik santrallerin kapatılmasına tekabül eder. Dolayısıyla şirketlerin söylediği her bilgi yalan. Bu bilgilere sahip olup toplumu yanlış yönlendiriyorlar.”
Algedik, ormanı yok eden bir sistemlerin yenilenebilir enerji olamayacağını söylerken, kömüre alternatifin enerji verimliliği olduğunu kaydetti.

‘BİZİ DOLANDIRIYORLAR’

Çalışmayan ve çalışan santrallerin parasını toplumun ödediğini hatta şirketlerin enerji kapasitesi mekanizmasından devletten para aldığını belirten Algedik, “Yetmiyor, yer altını yok ediyorlar. Bunların hiçbirinin maliyeti yok. Bizi evirip çevirip dolandırıyorlar. Paris İklim Anlaşması bir kenara bugüne kadar imzalanan anlaşmaların hangisinin hayrını gördük? Zerre bir uygulama olmadı. Sözleşmeleri dikkate alsalar termik santralleri parça parça kapatırlar” dedi.

‘DOĞANIN EGEMENLİĞİNİ YOK EDİYORLAR’

Elektrik üretimi için Akbelen’de yok edilen ormana da değinen Algedik, şöyle devam etti: “Ağaç kesilebilen, taşınabilen bir meta değil. Ağaç orman ekosisteminin bir parçası. Firmalar ‘fidan diktik’ diyorlar. Peki, toprak ne oluyor? Bir santimetre toprak yüz bin yılda oluşuyor. Doğanın egemenliğini yok ediyorlar. Ağaç bir yaşamın parçasıdır.”

‘TÜRKİYE ELEKTRİK ŞEBEKESİNİ YENİLEMİYOR’

Türkiye’nin boşa elektrik üretip para harcayan bir ülke olduğunu kaydeden Algedik’e göre elektriksiz yaşam mümkün. Türkiye’nin elektrik şebekesini iyileştirmesi halinde kayıp kaçakta 2-3 puanlık düşüşle de santrallere kilit vurulacağını sözlerine ekleyen Algedik, sorunun boşa elektrik üretimi olduğunu belirtti:

“YK Enerji boşa elektrik üretiyor. Türkiye’deki sistemler verimsiz. Neden bütün kentlerde bu aylarda çılgınca klima çalışıyor? Evlerde izolasyon olmadığı için elektriğe para yatırıyoruz. Klimalar bu aylarda elektrik tüketiminde yüzde 3 gibi bir paya sahip. Siyaset bize çalışmıyor, siyasetin bize çalışmasını sağlamamız lazım.”

‘UZUN VADEDE ENERJİ VERİMLİLİĞİNİ KONUŞMALIYIZ’

Elektrik Mühendisleri Odası Başkanı Mahir Ulutaş da atıl kapasiteye dikkati çekti. Ulutaş, elektrik üretmenin yollarının birkaç yöntemi olduğunu, bunların da ya fosil yakıtlardan ya da güneş, rüzgar, akarsu, JES gibi kaynaklardan geçtiğini belirtti. Türkiye’nin enerji portföyünde yenilenebilir enerji kaynaklarına ayrılan payın artırılması gerekliliğinin açık olduğunu sözlerine ekleyen Ulutaş, şöyle konuştu:

“Fosil yakıtlardan pey der pey çekilmemiz gerektiği de çok açık. Fakat güneş paneli kurmak da kısa vadeli çözüm. Panelleri üretmek için nadir metal madenciliği zararlı etki yaratıyor. Uzun vadeli baktığımızda enerji verimliliğini, ihtiyacın ne kadar rasyonel olduğunu konuşmamız gerekiyor. Bunları sormazsak güneş de sorunları belli bir noktaya kadar çözer. Akbelen özelinde ikili bir tercih var. İlki sermayenin kısa vadeli karını realize etmesine dönük. İkincisi de bir uygarlık meselesi. Fosil yakıtlara dayalı, kirli, enerji tasarruf potansiyellerini düşünmeyen bir tercihte bulunuyorsunuz. Bunun sonucu olarak da dünya üzerinde geri dönülmez etkiler yaratıyorsunuz.”

Mahir Ulutaş

KAMUCU ANLAYIŞLA YENİLENEBİLİR ENERJİ

Fosil yakıtlardan vazgeçilmesiyle birlikte rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir olduğu savunulan enerji sistemlerine geçişi savunanlar da var. Uzmanların birbiriyle ortaklaştığı eğilimler olsa da ayrıştıkları noktalar da var. Peki, fosil yakıtlara alternatif enerji üretimi mümkün mü?

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş’e göre enerjiyi konuşurken tarım havzalarına, biyoçeşitliliğe, sağlığa zarar vermeyen enerji kaynaklarının tercih edilmesi gerekiyor. Ancak bu tercihin de ÇED süreçlerinin bilimsel, demokratik ve katılımcı yapılması gerektiğini belirten Türkeş, uygulamada bu yöntem kullanılmadığında tartışmaların yaşandığını kaydetti.

Murat Türkeş

Kamunun bu alana yatırım yapması gerektiğini savunduğunu söyleyen Türkeş, “Türkiye’nin rüzgâr ve güneş enerji potansiyeli bütün enerji gereksiniminin çok üstünde. Bu kamunun araştırmalarında da var, ancak burada öncelik meselesi devreye giriyor. Yani doğadan mı yoksa büyük şirketlerden mi yanasınız? Doğaya, havaya, suya ve iklime zarar vermeden yapılabilecek bir yatırımdan bahsediyorum bunu teşvik etmek gerekiyor. Şirketlerin tek amacı ucuz iş gücüyle ve kendilerine sunulan desteklerle insan sağlığı ve tarıma ne olduğu su havzalarının nasıl etkilendiği umurlarında değil. Enerjiyi etkili verimli ve yeterli kullanmalıyız ve kamucu bir anlayışla enerjiyi konuşmalıyız” diye konuştu.

Yenilenebilir enerji konusunda benzer görüşte olan Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi iklim çalışmaları koordinatörü Dr. Ümit Şahin de fosil yakıttan kurtulmanın tek yolunun yenilenebilir enerji kaynakları olduğunu savunuyor.


Yarın: Kömür ısrarı: Ölümlere rağmen kârlılık

Öne Çıkanlar