Türkiye'de küresel ısınma etkisi: Yağışlar az, karla kaplı gün sayısı dokuzdan ikiye düştü

Türkiye'de küresel ısınma etkisi: Yağışlar az, karla kaplı gün sayısı dokuzdan ikiye düştü
Küresel ısınmayla beraber iklim değişikliği Türkiye'nin yağış profilini değiştirdi. Kış mevsiminde beklenen kar yağışı olmayınca karla kaplı gün sayısında ciddi bir düşüş yaşandı. Uzmanlar, kentlerdeki betonlaşmaya ve sanayileşmeye dikkat çekti.

Artı Gerçek - Dünyada ve Türkiye'de uzmanların uyarılarda bulunduğu ve ciddi sorunlara yol açan küresel ısınma etkisini göstermeye devam ediyor. İklim değişikliğiyle beraber beklenen yağışların gerçekleşmemesine değerlendiren uzmanlar, tarım arazilerindeki betonlaşmaya ve kentlerdeki sanayileşmeye dikkat çekiyor.

Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, Türkiye’de son dönemlerde kar yağışında azalma olduğunu söyledi. Türkiye’de son 50 yılda karla kaplı gün sayısının ortalama 28.4 gün olduğunun altını çizen Prof. Dr. Tecer, “Ancak 2001'den itibaren bu rakam 27'ye, 2010'dan itibaren ise 26 güne düşmüş durumda. Mesela iki sene önce karla kaplı gün sayısı aşağı yukarı 9 gün idi. Geçen yıl biraz artış oldu ancak bu yıl bugüne kadar karla kaplı gün sayısı 2-2,5 güne düştü” diye konuştu.

'İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ NEDENİYLE KARLI GÜNLER AZALDI'

Türkiye ve kuzey yarım küredeki bütün ülkelerde kar yağışlı günlerin sayısının azaldığını belirten Prof. Dr. Tecer şöyle konuştu:

“Bununla beraber kar örtülü günler sayısında da bir azalma var. Bunun sebebini araştıran çalışmalar genellikle iki tane meteorolojik faktör üzerinde duruyor. Sıcaklık ve yağışların da bu bölgede kuzey yarım küredeki ülkelerde azaldığına işaret eden çalışmalar var. Bunları da biz iklim değişikliği küresel ısınmayla ilişkilendiriyoruz. Karlı günlerin sayısının azalmasını da iklim değişikliği nedeniyle meydana geldiğini ortaya koyan çalışmalar var."

'İNSAN KAYNAKLI FAALİYETLER ISINMAYA SEBEP OLUYOR'

İklim değişikliğinde insan kaynaklı faaliyetlere dikkat çeken Prof. Dr. Tecer şöyle devam etti:

"Atmosfere karbondioksit metan gibi sera gazlarının yüksek miktarda salınması, hava kirleticilerin atmosferde bol miktarda bulunması bir de bu bölgede kentleşmenin yoğun olduğu bazı büyük kentlerde sadece ısı adacıkları meydana geliyor. Yani tarımsal araziler ve diğer doğal yapıların üzerine kentlerle beton örtülerle, sanayi tesislerle kapladığımız zaman orada ısıyı hapsediyor bu yapılar. Bu da bölgesel olarak orasının daha fazla ısınmasına sebebiyet veriyor. Buna ısı adacıkları diyoruz ki bunlar da sıcaklıkları artıran etkenlerdir. Sıcaklıkların artması, yağışların azalması doğal olarak kar yağışlı günlerin sayısında da bir azalma hatta karla kaplı günlerin sayısında bir azalma meydana getiriyor.”

'YAĞIŞLARIN TÜRÜ DE ÖNEMLİ'

Prof. Dr. Tecer, yağışların türünün de önemli olduğunu ifade ederek, “Kar, özellikle yer altı sularının beslenmesi, barajların dolması ve akarsuların yıl boyunca düzgün akabilmesi akarsu rejimlerinin dengede kalması sağlayan en önemli meteorolojik faktördür. Ayrıca tarımsal faaliyetler için de karın yağması ve karlı günlerin sayısının artması istenir. Ülkemizde kar yağışı karasallıklara, denize yakınlıkla, uzaklıklara denizden yüksekliklere bağlı olarak değişiyor. Halk dilinde de 'karlı dağlar' dediğimiz bir tabir var. Dolayısıyla buradan şunu çok net anlayabiliyoruz; kar yüksek kesimlere yağıyor. Alçak kesimlere daha az yağıyor, tabii endüstrinin iklim değişikliği üzerindeki etkileri nedeniyle kar yağışında bir azalma var.” diye konuştu.

'İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE UYUMLU BİR HAYAT BİÇİMİ BENİMSEMEMİZ GEREKİYOR'

Kuraklıkla ilgili alınacak önlemlerin önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Tecer, “Adaptasyon yani iklim değişikliğine uyumlu bir hayat biçimi benimsememiz gerekiyor. Öncelikle zihniyetimizin değişmesi, çevreye duyarlı, daha az salınım, karbon salınımı yapan aktiviteleri günlük yaşantımızda bireysel tercihlerimiz haline getirmeliyiz. İkincisi, suların kullanılmasında tarımsal faaliyetlerde vahşi sulamadan vazgeçip daha damlama sulama sistemine dönüşmeli. Üçüncü olarak bölgelerde su potansiyeline orantılı olarak bir iklim modeline, orantılı olarak bir tarımsal faaliyete geçmeliyiz. Endüstride suların tekrar kullanılması ve proseslerde bu kazanılmış suların kullanılmasının yaygınlaştırılması gerekir” ifadelerini kullandı. (DHA)

Öne Çıkanlar