Hannah Arendt Ödülü'nde 'Gazze-Yahudi gettosu kıyası' krizi: 'Arendt, bugünkü Almanya'da adını taşıyan ödüle layık görülmezdi'

Hannah Arendt Ödülü'nde 'Gazze-Yahudi gettosu kıyası' krizi: 'Arendt, bugünkü Almanya'da adını taşıyan ödüle layık görülmezdi'
Britanya medyası, Hannah Arendt Ödülü'nde 'Gazze-Yahudi gettosu kıyası' krizinin perde arkasını inceledi. 1945 sonrası yükselişini İsrail'e koşulsuz desteğine dayandıran Almanya'da Arendt'in yaşasaydı adına verilen ödüle layık görülmeyeceği belirtildi.

Artı Gerçek - Rusya'da hareket olarak yasaklı LGBT haklarının önde gelen savunucusu, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve önceki ABD Başkanı Donald Trump'ın sıkı eleştirmeni olması, Rusya'yı Ukrayna'da 'savaş suçu' işlemekle suçlaması bakımından Almanya'da Heinrich Böll Vakfı'nın 'İşte Hannah Arendt Siyasi Düşünce Ödülü verilecek kişi' yaptığı Rus-ABD'li gazeteci Masha Gessen, Almanya'daki çifte standardı gözler önüne seren bir figüre dönüştü.

Ödülün ana sponsoru olup Sosyal Demokrat eğilimli ve Yeşiller Partisi bağlantılı Heinrich Böll Vakfı'nın (HBV), Gessen'in Gazze'yi "Nazilerin yok ettiği Doğu Avrupa'daki Yahudi gettolarına" benzettiği makalesine karşı çıkarak ödül töreninden çekilmesi, dış basında 'bu ne yaman çelişki' değerlendirmelerine yol açtı.

Nazi döneminde Yahudi Soykırımı'nın gerçekleştiği Almanya'da İsrail'in eleştirilmesi tabu haline getirilip Filistin'i desteklemeye yönelik bazı ifade ve eylemler yasaklanırken, Britanya'nın The Guardian gazetesi ve London Review of Books dergisinde Gessen'in başına gelenler mercek altına alındı.

The Guardian, Nazi Almanyası tarafından bir süre hapse atılıp vatandaşlıktan çıkarılan, (Gessen gibi) ABD'ye yerleşen ve '20. yüzyılın en önemli siyaset kuramı düşünürlerinden biri' sayılan Yahudi Hannah Arendt'in "bugünkü Almanya'da Hannah Arendt Ödülü'ne layık görülmeyeceğine" dikkat çekti. Hannah Arendt hakkında iki kitap yazan Samantha Hill'in kaleme aldığı makalede, "Gazze ile ilgili yazıları nedeniyle Gessen'e verilen ödülü geri alma noktası gelmenin ironisinin yenilir yutulur bir şey olmadığı" dile getirildi.

Makalede Rus gazetecinin Hamas'ın 7 Ekim'deki İsrail saldırısının öncesinde tümüyle İsrail ablukası altındaki Gazze'yi Nazi işgali altındaki Avrupa'nın Yahudi gettolarıyla kıyaslamasının ardından, Heinrich Böll Vakfı'nın Bremen belediye binasında ev sahipliği yaptığı büyük bir tören olması gereken etkinliğin neredeyse hiç gerçekleşmediği, Gessen'in Alman polisinin koruması altında ödülü aldığı belirtildi.

Ödülü Arendt'i onurlandırmak için değil, "güncel siyasi olayların kritik ve görünmeyen yönlerini tespit eden ve ihtilaflı siyasi tartışmalarda fikirlerini temsil ederek kamusal alana girmekten korkmayan bireyleri onurlandırmak" için kurduğunu belirten HBV'nin desteğini geri çekmesinin Bremen'in şehir olarak desteğini çekmesini tetiklediği, bunun da ilk etapta etkinliği tümden iptal noktasına getirdiği, Gessen'in yaptığı kıyası "kabul edilemez" diye niteleyen HBV'nin daha sonra geri adım atıp ödülün arkasında durduğunu açıkladığı aktarıldı.

Makalede Gessen'in New Yorker dergisinde çıkan 'Holokost'un Gölgesinde' başlıklı makalesinin rahatsız edici bulunan bölümüne yer verildi:

"Ama İşgal Altındaki Avrupa'nın Yahudi gettolarında olduğu gibi hapishane gardiyanları yok -Gazze'de güvenlik işgalciler değil, yerel bir güç tarafından sağlanıyor. Sanırım daha uygun bir terim olan 'getto', kuşatma altındaki Gazzelilerin durumunu gettodaki Yahudilerin durumuyla karşılaştırdığı için şimşekleri çekerdi. Aynı zamanda bize şu anda Gazze'de olup bitenleri anlatacak dili de verirdi. Getto temizleniyor."

Bu ironin yenilir yutulur olmadığı, Hannah Arendt'in Hannah Arendt ödülüne layık görülemeyeceğini dile getiren makale, Hannah Arendt'in İsrail hakkındaki siyasi tutumu ve 1942'den 1975'teki ölümüne kadar eleştirdiği çağdaş Siyonizm hakkındaki görüşleri nedeniyle bugün Almanya'da iptal edileceğine dikkat çekti.

ARENDT'İN KUDÜS DENEYİMİ: ARAPLARA SÜRGÜN VE GETTO

Gessen'in makalesinin kıyamet kopmasına neden olan karşılaştırmasının, Arendt'in 1955'te Kudüs'teyken eşi Heinrich Blücher'e yazdığı çok daha lanetleyici bir pasajı yakından hatırlattığı aktarıldı:

"Galut (Yahudilerin Kenan topraklarından zorla çıkartılıp dünyanın diğer bölgelerine zorunlu göçe mecbur bırakılmalarıyla başlayan diaspora oluşumu) ve getto zihniyeti tam gaz. Ve bu gerzeklik herkesin gözleri önünde cereyan ediyor. Burada, Kudüs'te zar zor yürüyüşe çıkabiliyorum çünkü yanlış köşeyi dönüp kendimi 'yurtdışında', yani Arap topraklarında bulabilirim. Aslında her yerde aynı. Üstüne üstlük, hâlâ burada olan Araplara muameleleri, tek başına tüm dünyayı İsrail'e karşı harekete geçirmeye yeter."

Makale, "Gessen'in karşılaştırması, yansıması ürkütücü derecede ileri görüşlü görünen Arendt'inkinden daha hafifti. Ancak onların retorik incelikleri, İsrail hakkında neyin söylenip söylenemeyeceğinin polisliğini yaparak HBV'yi buna ayak uydurmaya iten Almanya'nın kapısındaki sansürcüleri durdurmaya yetmedi" değerlendirmesini yaptı.

'ALMAN HÜKÜMETİ, HOLOKOST'U İSRAİL'İ DESTEKLEME BAHANESİ YAPIYOR'

Alman parlamentosunun 2019 yılında aldığı bağlayıcı olmayan bir kararla yürürlüğe giren fiili yasanın, BDS (Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar) hareketini antisemitizmle eşitlemesinin ardından, Gessen'in Almanya'nın Holokost'un başka herhangi bir tarihi olayla karşılaştırılmaması yönündeki talebini ihlal ettiğine dikkat çekilerek şu eleştiri getirildi:

"Alman hafıza siyaseti kültürü içinde Holokost tekil olarak ele alınır; tarihsel bir istisna olarak anlaşılır. Ve bu tarihe istisna koyma zihniyetinin Holokost'u tamamen tarihin dışına çıkarma etkisi, Alman hükümetinin, bu desteğin ne anlama geldiği konusunda siyasi sorumluluk üstlenmeksizin İsrail devletine koşulsuz desteği benimsemesine olanak tanıyor. Yani Alman hükümeti, İsrail Filistin halkına ne yaparsa yapsın, Holokost'un anısını İsrail'i desteklemek için bir gerekçe olarak kullanıyor."

"Nazi işgalindeki getto ile 7 Ekim öncesi Gazze'yi kıyaslayarak, Gessen, tarihsel hafızayı harekete geçirmeyi ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan soykırım, insanlığa karşı suçlar ve 'bir daha asla' gibi kavramlara dikkat çekmeyi amaçlayan siyasi bir sav ortaya koyuyor" denildi. "Bunun birebir sav değil, daha ziyade, dünya, haklarından ve kaynaklarından mahrum bırakılan, gidecek hiçbir yeri olmayan ve sürekli bombardıman altında yaşayan Filistin halkının toplu katledilmesini izlerken, bireyleri ve ülkeleri İsrail'e verdikleri destek hakkında düşünmeye teşvik eden bir barometre olduğu" belirtildi.

"Arendt'in bu meseleyi kişisel, politik ve ahlaki sorumluluktan ele alacağı, onun bakış açısından kısmen Holokost'un sorumlusu olduğunu öne sürdüğü ulus-devletin yapısından bahsetmeden bugün olup bitenler hakkında konuşmanın mümkün olmayacağı ve istisnadan söz edilemeyeceği" değerlendirmesi yapıldı.

YAHUDİ VATANINA DESTEKTEN İSRAİL'İN KURULMASINA MUHALEFETE

Arendt'in başta Yahudi halkının savaş sırasında bir vatana ihtiyaç duyduğu fikrini desteklediği hatırlatıldı. Çünkü vatandaşların haklarını garanti etmesi gereken devlet, savaş sırasında vatandaşlığı siyasi bir araç olarak Yahudi halkının haklarını -onları evsiz bırakıp korkunç şiddete uğratarak- elinden almak için kullanmıştı. Arendt'in Paris'te sürgündeyken Yahudi gençlerin Filistin'e kaçmasına yardım etmek için çalıştığı ve hatta 1935'te Genç Göçü isimli Yahudi örgütüyle birlikte oraya gittiği, ancak 1941'de Amerika'ya kaçtıktan ve 1942'de New York'ta düzenlenen Biltmore Konferansı'na katılarak David Ben-Gurion'un Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması çağrısını kınadıktan sonra tutumunun değiştiği belirtilerek şöyle devam edildi:

"Arendt, İsrail ulus devletini kuruluşundan itibaren eleştirdi; kısmen devletin Avrupa ulus devletinin en kötü eğilimlerini sergileyeceğinden endişe ediyordu. Ben-Gurion'un vizyonunun reddedilmesi çağrısında bulunduğu için konferansta saldırıya uğradı. Ve 1948'de, Menachem Begin'in Amerika ziyaretini protesto etmek için New York Times'da yayımlanan ve onun Özgürlük partisini "Nazi ve faşist partilerin organizasyonu, yöntemleri, siyasi felsefesi ve sosyal çekiciliğiyle kıyaslayan" bir mektubu Albert Einstein, Sidney Hook ve diğerleriyle birlikte imzaladı."

"Arendt, İsrail ulus devletini kuruluşundan itibaren eleştirdi; kısmen devletin Avrupa ulus devletinin en kötü eğilimlerini sergileyeceğinden endişe ediyordu. Totaliterizmin Kökenleri'nde (1951), Nazizmin Alman ulus devletinin zirvesinde değil, gerileme döneminde ortaya çıktığı tezine karşı çıktı. Ve ona göre bir ideoloji olarak antisemitizm kitlelerin örgütlenmesinde merkezi bir öneme sahipse de rol oynayan tek siyasi etken değildi."

'ANTİSEMİTİZM: ULUS DEVLETİN SİYASİ VE EKONOMİK ÇIKARLARINI İLERLETME ARACI'

"Arendt'e göre burjuvazinin siyasi bağımsızlaşması, modern ulus devletin temel taşıydı. Ulus devlette siyasi yasalar, sömürgeci girişimlerinde orduyu konuşlandırmak için devlet aygıtını devralmayı gerekli bulan iş insanlarının özel çıkarlarına göre yönetiliyordu. Onun anlayışının merkezinde, ulusun bu ikamesi ve özel ekonomik çıkarlar yoluyla ulus devlete dönüştürülmesi yatıyordu. Onun vurguladığı ve bu yüzden eleştirildiği şey, antisemitizmin ulus devlet tarafından siyasi ve ekonomik çıkarlarını ilerletmek amacıyla siyasi olarak kullanıldığı iddiasıydı."

'KÖTÜLÜĞÜN SIRADANLIĞI' MESELESİ

"Arendt bu savdan asla vazgeçmedi. Aslına bakılırsa, Eichmann Kudüs'te (1963) isimli en tartışmalı eserinde bu konuya geri döndü; burada Ben-Gurion'u, gerçek suçluya, Hitler'in baş lojistikçisi Adolf Eichmann'ı işlediği suçların hesabını sormak yerine, Yahudi halkının acılarını sömürmek amacıyla bir 'dava şovuna' ev sahipliği yapmakla suçladı. Arendt, Eichmann'ın elbette Yahudi karşıtı olduğunu, ancak Yahudi halkına duyduğu nefretin onun birincil motivasyonu olmadığını, Üçüncü Reich saflarına yükselmeyi istemesine neden olan şeyin onun sıradan kibri olduğunu savladı. Bunun kötülüğün sıradanlığı olduğunu savunurken, kötülüğün sıradanlığını da dünyayı bir başkasının bakış açısından hayal edememek olarak tanımladı."

"1972'de verdiği bir röportajda, fikrini açıklamak için Ernst Jünger'den bir hikaye sundu. Savaş sırasında Jünger taşrada bazı çiftçilerle karşılaşır. İçlerinden biri açlıktan ölmek üzere olan Rus esirleri kamplardan almıştır. Çiftçi, Jünger'e bu Rus esirlerin 'insandan aşağıda (alt-insan) olduklarını... domuzların yemeğini yediklerini' söyler."

"Arendt bunu 'Bu hikayede son derece aptalca bir şeyler var. Demek istediğim, hikayenin kendisi aptalca… Adam, bunun açlıktan ölmek üzere olan insanların yaptığı şey olduğunu görmüyor' diye yorumlar."

'ANTİSEMİTİZM VE HOLOKOST TARİHİN İSTİSNALARI DEĞİLDİR'

"Bütün bunlar demek oluyor ki, biz insanların kötülüğün gerçekleşmesini önlemek ve kötülükle karşılaştığımızda ona karşı durmak için dünyayı bir başkasının bakış açısından hayal edebilmemiz gerekiyor. Ve şu anda Almanya’nın kararı bunu yasaklıyor. Antisemitizm ve Holokost tarihin istisnaları değildir. Karşılaştırma yapmaya dair bu ahlaki yükümlülük iki anlama gelir: Almanya'nın İsrail'e siyasi desteğini haklı çıkarmak için Yahudi halkını veya Yahudi tarihini kuralın istisnası olarak görmeye devam etmesine izin verilemez ve tüm insanlar, tesadüfen dünyanın neresinde doğduğuna bakılmaksızın, her yerde özgürce var olma hakkına sahiptir; insanlığa karşı suç, halkın var olma hakkını inkar eden bir suçtur..."

'İSRAİL DEVLETİNİ ELEŞTİRMEK ANTİSEMİTİK DEĞİLDİR'

"Belki de bugünkü gerçekliğin en büyük ironisi, Almanya'nın 'antisemitizm' retoriğinin Filistin halkının toplu katliamını meşrulaştırmak için kullanılması ki, bu aslında antisemitizmi artırma ve Yahudi halkını her yerde daha az güvenli hale getirme etkisine sahip."

"Almanya, insanların İsrail devleti hakkında söyleyebilecekleri ve söyleyemeyeceklerini sansürlemeye devam etmesin, insanlığa karşı işlenen suçlara ahlaki suç ortaklığına mecbur bırakmasın diye, bağlayıcı olmayan kararını iptal etmeli. Aslında söylenmesine gerek yok, ama herhalde sürekli söylenmeli ki, İsrail devletini eleştirmek antisemitik değildir."

ALMANLARA CESARET ÇAĞRISI

"Manevi cesaret gösteremeyen ve karara karşı tavır koyamayan HBV, prestijli ödüle adını verdiği Arendt'e geri dönmeli ve kendi kanılarının temelindeki cesareti bulmalı" denilen makalede, "Çünkü insani krizler hangi noktada duracak? Yüz otuz İsrailli rehine hâlâ Gazze'de. Yaklaşık 20 bin Filistinli öldü. Bunların 6 bin 600'ü çocuk. 50 binden fazla yaralı var. 2.3 milyon insan açlıktan ölüyor. 10 Filistinliden 9'u her gün yemek yemiyor. İnsanlar açlıktan ölüyor" hatırlatması yapıldı. Ve Almanlara cesaret gösterme çağrısı yapıldı:

"Arendt'e göre cesaret mükemmel bir siyasi erdemdir, çünkü siyasi bir düşünceyi ifade etmek kişinin itibarını ve hayatını riske atmasını gerektirir. Bugün cesaret nerede? Cesaret – Heinrich Böll Vakfı; cesaret, Almanlar."

London Review of Books'ta Pankaj Mişra imzalı, 'Bellek Arızası' başlıklı makalede, Almanya için İsrail'in anlam ve önemi irdelendi.

ALMANYA'NIN SOĞUK SAVAŞ'TAKİ CAN SİMİDİ İSRAİL

Makalede Almanya'nın İsrail'e milyonlarca mark tazminat ödemeyi kabul etmesinden 8 yıl sonra, 1960'da, henüz Almanya İsrail'le diplomatik ilişki kurmamışken, Batı Almanya Şansölyesi Konrad Adenauer'in İsrailli mevkidaşı David Ben-Gurion ile New York'ta buluştuğunda, İsrail'in 'Batı'nın kalesi' olduğunu ve 'Almanya'nın İsrail'e yardım edeceği, İsrail'i yalnız bırakmayacağını' söylediği, bundan 60 yıl sonra, 2008'de Şansölye Angela Merkel'in "İsrail'in güvenliği Almanya'nın devlet aklıdır" dediği hatırlatıldı.

"Batı Almanya'nın İsrail'e karşı cömertliğinin ulusal utanç ve görevin ya da biyografi yazarı tarafından Cemal Abdülnasır'ın Arap milliyetçiliğinden nefret eden ve 1956'da Mısır'a Britanya-Fransız-İsrail saldırısından heyecanlanan bir "19. yüzyıl sonu sömürgecisi" olarak tanımlanan Adenauer'in önyargılarının ötesinde motivasyonlarının olduğu" belirtilen makalede, şu temele dikkat çekildi:

"Soğuk Savaş yoğunlaştıkça Adenauer, ülkesinin daha fazla egemenliğe ve Batı'nın ekonomik ve güvenlik ittifaklarında daha büyük bir role ihtiyacı olduğuna karar verdi; Almanya'nın batıya giden uzun yolu İsrail'den geçiyordu."

İSRAİL EKONOMİSİ VE SİLAHLANMASININ ARKASINDAKİ GÜÇ

"Batı Almanya, 1960'tan sonra hızla hareket ederek, İsrail'in ekonomik modernizasyonunu sağlayan ana güç olmasının yanısıra, İsrail'in en önemli askeri donanım tedarikçisi haline geldi. Adenauer, emekli olduktan sonra İsrail'e para ve silah vermenin, Almanya'nın 'uluslararası duruşunun' yeniden tesisi için şart olduğunu açıklayarak, 'Yahudilerin özellikle Amerika'daki gücünün hafife alınmaması gerektiğini' ekledi."

'GERÇEK BİR HAFIZA SİYASETİ OLSA NEO-NAZİZM YÜKSELİR MİYDİ?'

Soğuk Savaş döneminde Almanya'nın Yahudi Soykırımı'ndan kaynaklanan imajını unutturmak ve uluslararası alanda yeniden yükselişe geçmek için İsrail'e koşulsuz desteği nasıl kullandığını tarihsel örneklerle çok ayrıntılı anlatan makalede, burada amacın gerçek bir sorgulama, hesaplaşma olmadığının neo-Nazizmin yükselişinden, ülkedeki Müslüman, Arap göçmen topluluklarının günah keçisi haline getirilmesinden belli olduğu belirtildi.

ALMANYA'NIN İSRAİL'E SİLAH SATIŞI BİR YILDA 10 KAT ARTTI

Bugünün manzarasından şu fotoğraflara yer verildi:

"Hamas'ın 7 Ekim saldırısından kısa süre önce İsrail, Amerika'nın onayıyla Almanya ile bugüne kadarki en büyük silah anlaşmasını yaptı. Financial Times, kasım ayı başında Almanya'nın İsrail'e silah satışlarının 7 Ekim'den bu yana arttığını bildirdi: 2023 rakamı geçen yıla göre 10 kat arttı. İsrail, Gazze'deki evleri, mülteci kamplarını, okulları, hastaneleri, camileri ve kiliseleri bombalamaya başladığında ve İsrailli kabine bakanları etnik temizlik planlarını tanıtırken, Almanya Şansölyesi Olf Scholz ulusal ortodoksluğu yineledi: ‘İsrail, insan haklarına ve uluslararası hukuka bağlı ve buna göre hareket eden bir ülkedir.’ İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun ayrım gözetmeyen cinayet ve yıkım kampanyası yoğunlaşırken, Luftwaffe Komutanı Ingo Gerhartz, İsrailli pilotların 'isabetli vuruşlarını' selamlamak için Tel Aviv'e gidip üniformalı olarak İsrail askerleri için kan bağışlarken fotoğrafını çektirdi."

'NAZİLER HAMAS'TAN DAHA MAKUL' VİDEOSUNA HEM HÜKÜMETTEN HEM MUHALEFETTEN DESTEK

"Savaş sonrası Alman-İsrail simbiyozunun daha sinir bozucu bir örneği olarak, Alman sağlık bakanı Karl Lauterbach, İngiliz aşırı sağının sözcüsü Douglas Murray'in Nazilerin Hamas'tan daha makul olduğunu iddia ettiği bir videoyu onaylayarak retweetledi. Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) Başkan Yardımcısı ve Schleswig-Holstein Eyaleti Eğitim Bakanı Karin Prien, 'İzleyin ve dinleyin' diye retweet yaptı. Der Spiegel'in eski editörlerinden Jan Fleischhauer, 'Bu harika' diye tasdik etti. Alman Ekonomik Uzmanlar Konseyi üyesi Veronika Grimm, 'Gerçekten harika' diye tekrarladı. 2021'de Deutsche Welle'de 5 Lübnanlı ve Filistinli gazeteciyi antisemit olmakla suçlayan Süddeutsche gazetesi, aynı derecede zayıf kanıtlarla, Hintli şair ve sanat tarihçisi Ranjit Hoskote'u Siyonizm'i Hindu milliyetçiliğiyle karşılaştırdığı için Yahudilere iftira atmakla suçladı. Die Zeit, Alman okurlarını başka bir 'ahlaki rezalete' karşı uyardı: 'Greta Thunberg alenen Filistinlilere sempati duyuyor.' Adam Tooze, Samuel Moyn ve diğer akademisyenlerin, filozof Jürgen Habermas'ın İsrail'in eylemlerini destekleyen açıklamasını eleştiren açık mektubu, Frankfurter Allgemeine gazetesindeki bir editörün üniversitelerdeki postkolonyal çalışmalarda 'Yahudi düşmanları' olduğunu iddia etmesine neden oldu. Der Spiegel dergisi, Scholz'un "Yeniden büyük çapta sınır dışı etmeler yapmamız gerekiyor" iddiasını kapağa taşıdı."

FİLİSTİN'E DESTEK BEYAN EDENLER FİŞLENİYOR

"New York Times'ın -gecikmeli de olsa- aralık başında bildirdiğine göre 'Alman yetkililer, bazıları on yılı aşkın bir süre öncesine dayanan sosyal medya paylaşımlarını ve açık mektupları inceliyor.' Devlet tarafından finanse edilen kültür kurumları, Filistinlilere en ufak bir sempati gösteren Küresel Güney kökenli sanatçıları ve entelektüelleri uzun süredir cezalandırıyor, ödülleri ve davetleri geri çekiyor. Alman yetkililer artık Yahudi yazarları, sanatçıları ve aktivistleri bile disipline etmeye çalışıyor. Bu yönde ders verilenlere son olarak Candice Breitz, Deborah Feldman ve Masha Gessen de eklendi. Eyal Weizman'ın ifadesiyle 'Ailelerimizi katleden faillerin çocukları ve torunları şimdi bize antisemitik olduğumuzu söylemeye cüret ediyor'."

'ÖZGÜR FİLİSTİN'İN YENİ HEİL HİTLER OLDUĞU' İDDİA EDİLDİ

"Aralık ortasında, yirmi bin Filistinlinin katledildiği ve yerinden edilmiş milyonların salgın hastalıklarla cebelleştiği dönemde Die Welt gazetesi hâlâ 'Özgür Filistin'in yeni Heil Hitler olduğunu' iddia ediyordu. Alman liderler, Avrupa'nın ortak ateşkes çağrılarını engellemeye devam ediyor. Eyal Weizman, 'Alman milliyetçiliği, Almanya'nın İsrail milliyetçiliğine verdiği desteğin himayesinde rehabilite edilmeye ve yeniden canlandırılmaya başlandı' derken abartıyor gibi görünebilir. Ancak kötü geçmişinden ders almaya çalışan tek Avrupa toplumu, açıkça ana dersini hatırlamakta zorlanıyor."

'BİR DAHA ASLA DENİLMİŞTİ: YİNE KANLI ETNİK MİLLİYETÇİLİĞİN SUÇ ORTAĞI OLDULAR'

"Alman siyasetçilerle kanaat önderlerinin, İsrail hükümetinin liderleri Netanyahu, Smotrich, Gallant ve Ben Gvir'e koşulsuz dayanışma göstererek İsrail'e karşı ulusal sorumluluklarını yerine getirmekte başarısız olmakla kalmadığı" belirtilen makale, şu uyarıyla noktalandı:

"Völkisch-otoriter ırkçılık ülke içinde yükselirken, Alman yetkililer, dünyanın geri kalanına karşı sorumluluklarını yerine getirmeme riskiyle karşı karşıya: Bir daha asla kanlı etnik milliyetçiliğin suç ortağı olmamak." (Dış Haberler)

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar