PYD'den Batılı ülkelere: Erdoğan'a verilen tavizlerle sorun asla çözülmez
PYD Eş Başkanı Şahoz Hasen: Rojava'ya gelip savaşanlar IŞİD ve Nusra çeteleri.
Ahmet NESİN
Son günlerde Suriye’yle yatıp kalkıyoruz. Türkiye Suriye’de ne yapmak istiyor, Türkiye Kürtleriyle, Suriye Kürtleri arasına ayrı bir devlet mi kurmak istiyor, yoksa hâlâ kafasının bir yerlerinde Osmanlılaşmak mı yatıyor? İstediğimiz kadar siyasi analizler ve yorumlar yapıp yazalım, bu işin içinde olan taraflar kadar olan biteni bilemeyiz.
PYD Eş Başkanı Şahoz Hasen Almanya’ya gelince bunu fırsat bilerek ve neler olduğunu öğrenmek, neler yaşandığını anlamak için kendisiyle aşağıdaki söyleşiyi yaptım.
Birçok konuda soruları yanıtlayan Hasen, Suriye'de yeni anayasa tartışmaları üzerine "Bizim çağrımız BM'ye Amerika'ya, Rusya'ya, alakadar olan herkese. Diyoruz ki artık sorunu çözme zamanı gelmiştir. Yeni bir demokratik anayasanın olması için Kuzey Doğu Suriye'nin temsil mutlaka olmalı. Başka biçimde sorunlar çözüm yoluna giremez. Çelişkler ve sorunlar devam edecek, çözümü gecikecek. Bu da kimsenin çıkarına değil, özelikle halkların çıkarına hiç değil" dedi.
PYD Eş Başkanı Şahoz Hasen sorulara şu yanıtları verdi:
'IŞİD'E KARŞI MÜCADELEMİZ TÜM YOĞUNLUĞUYLA SÜRÜYOR'
- Şimdi son olaydan başlayalım, sondan doğru gidersek Bağdadi'nin Türkiye sınırında yakalanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet, gerçekten bizim için önceden defalarca ispat olunmuş ki Türkiye'nin IŞİD'le ilişkileri çok derindi, dışarda diğer ülkelerden gelip IŞİD'e katılanların hepsi Türkiye üzerinden geçip katılıyordu. Bu çerçevede İdlib'de ve Türkiye'nin hükmü altında olan alanda, Türkiye sınırına yakın alanda açığa çıkıyor ki ilişkileri çok kuvvetli.
Diğer bir durum ise IŞİD artık gizli gruplar biçiminde kaldı. Bağdadi de kendini gizledi. Yeri tespit edildi ve öldürülmesi IŞİD için ağır darbe oldu. Bu IŞİD'in artık bittiği anlamına gelmiyor. Gizli gruplar biçiminde, gizli saldırılar biçiminde varlıklarını sürdürmeyi isteyeceklerdir. IŞİD'e karşı mücadelemiz tüm yoğunluğuyla ve her yönüyle kapsamlı biçimde devam edecektir.
- Peki bunun dışında 37 tane emiri olduğu söyleniyor. Bu emirlerinin 8 tanesinin de Türkiye'de olduğu söyleniyor, bundan sonra bu eylemler, bu ortak hareket devam edecek mi? Bir Türkmen yönetime gelmiş ,başkanığa gelmiş, onlar için başkanlık mı? Bu çalışmalar devam edecek mi?
Dile getirdiğim gibi; bellidir ki kendi varlığını devam ettirmek isteyecekler. Gizli bir biçimde, uyuyan hücreler biçiminde eylemlerini sivil halka yönelik, bölge halkına yönelik, IŞİD'e karşı duran güçlere karşı, özel olarak IŞİD'e karşı savaşta başarılı çıkmış, QSD gibi güçlere yönelik sürdürecekler. Biz çok özel bir önem ve ağırlık veriyoruz IŞİD'e karşı mücadeleye. Daha hassas bir biçimde sürdürmek istiyoruz. QSD'nin de içinde olduğu birleşik güçlerin mücadeleyi sürdürmelerini ve bu mücadelede bir gevşemenin olmasını istemiyoruz
- Peki şimdi başa dönersek Türkiye'nin 9 Ekim'deki harekatını bekliyor muydunuz? Daha önce de ufak tefek saldırılar oldu. Ufak tefek saldırlar dediğim son saldırı gibi değildi. Bu son saldırı "Hep devam edeceğim" mantığında bir saldırıydı. Bu kadarını bekliyor muydunuz?
Bu saldırı başlamadan önce değerlendirmelerimizde, halkımızla ve kamuoyuyla defalarca paylaşımda bulunduk Türkiye'de Erdoğanın başkanlığında olan hükümet artık faşizm düzeyinde, AKP -MHP ittifakı faşist bir biçimde devam ediyor. Her şey asker zoruyla, darbe zoruyla, silah zoruyla. Herkesi susturmuşlar. Siyasi tutuklular on binleri aşıyor.Kürt halkına karşı saldırıyı kendisi için bir stratejik yaklaşım olarak ortaya koyuyor. Son seçimde Erdoğan kaybetti, şimdi faşist güçlerin içerde halkı susturmak ve tekrar nefes almak için bir savaş çıkarmaları gerekiyor. Bu durum görülüyordu, kendi değerlendirmelerinde şunu çok açık ortaya koyuyorlardı; varlıklarını ve yokluklarını Kürt kırımı üzerine bağlamışlar. Bu yönlü değerlendirmelerini Kürt halkına karşı özel olarak da Rojava'ya yönelik ortaya koyuyorlardı.
Rojava Kürdistanı üzerinden ağır bir saldırı yapacakalarını tahmin ediyorduk Türkiye tarafından. Türkiye'ye hüküm eden faşist yönetim tarafından bize yönelik saldırı olacağını tahmin ediyorduk. Burada esas konu saldırının ne düzeyde olacağı, Rusya'nın ,Amerika'nın ve diğer güçlerin kabul edip etmeyeceği noktasında tartışma oluyordu. Saldırının olacağı gece dahi ABD'nin kendini geri çekme niyeti yoktu. Trump'ın kararıyla 2 saat içinde durum değişti. Serekaniye ve Tel Abyad'dan kendilerini çektiler, sonrasında da genel karara dönüştürdüler. Bu dönemde Türkiye'nin saldırısına fırsat veren , kudurmasına yol açan, bir taraftan Amerikanın kendini geri çekme kararı ise diğeri de Rusya'nın Türkiye ile yaptığı ittifak. İdlib'de geliştirdiği ateşkeş temelinde Türkiye'nin yönünü Rojava Kürdistanı'na, Kuzey Doğu Suriye'ye çevirerek durumu alt üst etmek. Erdoğan bundan cesaret aldı. Erdoğan baktı ki işgal ederse kendisine karşı yüksek düzeyde bir karşı duruş olmayacak, o da ısrarla ve çok aceleci bir biçimde bunu gerçekleştirmek istedi. Biz bir saldırının yapılacağını biliyorduk, hazılıklarımız da vardı fakat uluslararası güçlerin tutumunun bu kadar zayıf ve gecikmeli oluşunu iyi, doğru, yerinde bir tutum olarak görmedik. Tutumumuzu ve görüşlerimizi tüm güçlerle ve kamuoyuyla paylaştık
- Şimdi son birkaç yıldır sadece Türkiye'de değil Irak, Suriye ve İran'ı beraber aldığımızda Kürt sorunu örgütler olarak dilendiriliyordu. İşte PKK, PYD, PJK, Barzani ya da Talabani, Peşmergeler gibi. Şimdi son beş yıldır Salih Müslim'in Macron'la sarayda görüşmesi, hatta Salih Müslim'in Türkiye'de kabul görmesi, arkasından İlham Amed'in Pentagon'a gidip görümesi, sonra tekrar danışma meclisinde konuşma yapması, fotoğrafları göstermesi, Mazlum Kobani'nin hem Trump'la, hem Rusya'yla görüşmesi görüntülü görüşme gibi. Artık Dünya devletleri Kürt meselesini örgütlerden çıkartıp karşılarında bir devlet varmış gibi tavır alıyorlar. Bu konuda ne diyeceksiniz ? Bana eskiden, 50'ler,60'lardaki Filistin örgütüymüş gibi, devlet yok ama devletmiş gibi mumamele görmek mantığı var gibi geliyor.
Doğrudur, özelikle bu son gelişmelere, Türkiye'ye hüküm eden faşizmin son saldırısı ve buna karşı verilen tarihi direnişe Amerika, Avrupa, dünyanın genelinde herkes büyük bir gözle ve büyük bir değer temelinde Rojava devrimine bakıyor. Kadın özgürlük devriminin Kuzey Doğu Suriye'de kat ettiği gelişme , demokratik sistemin halkların kardeşliği üzerinde gelişmesi, buradaki halkların birlikte IŞİD'e karşı mücadelede kazandığı zafer... Herkes şunu söylüyor; bu güç demokratik tecrübesiyle bizi büyük bir beladan, IŞİD belasından kurtardı. Buna karşın bunlara haksızlık yapmak, vicdansızlık yapmak, arkalarını dönmek olmuyor. Kürt sorunu artık dünya gündeminde .
Tüm dört parçaya yönelik söylüyorum. Özelikle Rojava dünya gündeminde . Şimdi IŞİD tutuklularının durumu dünya gündeminde. Tüm dünyanın meselesidir . Bunlar QSD'nin denetimindeler. Demokratik özerk yönetim diyor ki, 'Gelin bunların yargılanmaları için uluslararası bir mahkeme kurulsun, uluslararası güçler hukuki olarak buna nasıl bir çare bulunacağını görmeleri gerekir.' Sonuçta QSD fiilen bu coğrafya üzerinde Koalisiyon güçleriyle birlikte IŞİD'e karşı bir mücadele verdi . Bu statü farklı biçimde de olsa ortaya çıkmıştır. Bunun artık siyasi bir meşruyeti olmalı BM, Koalisyon dahil olan ülkeler açısından. Bu son saldırı ortaya koydu ki, tüm dünya da bunu diyor, Amerika halkı , Amerika siyasetçileri, Ruslar, Avrupalılar, dünya kamuoyu diyor ki 'Kürt halkının hakları verilmeli, zaman Kürt sorunu siyasi çözüm yoluna girmeli.' Biz de bunu diyoruz. Evet Türkiye'nin bu son saldırısının üzerimizde olumsuz etkisi oldu. Ağır bir etkisi var. Aynı zamanda büyük bir imkan ve şans da var Kürt sorununun çözüm yoluna girmesi için. Sırf Rojava için, değil tüm Kürdistan parçaları için bunu söylüyorum.
'ARTIK SORUNU ÇÖZME ZAMANI GELMİŞTİR'
- Peki Suriye ile beraber anayasa çalışmaları ve birlikte yönetim görüşmeleri nasıl gidiyor ve hangi noktaya gelmek üzere?
Şimdi ilk olarak Anayasa Komisyonu toplanacak Cenevre'de fakat biz içinde değiliz. Kuzey Doğu Suriye'de 5 milyonu aşkın insan yaşıyor. Orada bizi temsilen kimse yok. Biz o komisiyon içinde değiliz. Biz bunu BM'ye, ABD'ye, Rusya'ya, Avrupa'ya, herkese söyledik. Biz hem Suriye sorununun hem de Kürt sorununun siyasi bir sorun olduğunu ve çözüme ulaşması gerektiğini söyledik. Birbirine bağlı sorunlardır, birbirinden koparamazlar. Biz bu temelde rejimle de görüşmeye açığız. Bunu defalarca dile getirdik. Bir de BM nazarında Suriye sorununun çözümü üzerine olan çalışmalar içinde biz de olmalıyız. Biz dediğim de tüm Kuzey Doğu Suriye bileşenini kast ediyorum ve onları temsilinin olmasını kast ediyorum. PYD,MSD ,KSD ve de diğer siyasi partiler olsun, fark etmez. Bir proje; bu coğrafyada yaşam bulmuş, başarlı tecrübeler kazanmış, başarlı olmuş kendi kimliği ile kendini temsilen yer almalı. Bizim çağrımız BM'ye Amerika'ya, Rusya'ya, alakadar olan herkese. Diyoruz ki artık sorunu çözme zamanı gelmiştir. Yeni bir demokratik anayasanın olması için Kuzey Doğu Suriye'nin temsil mutlaka olmalı. Başka biçimde sorunlar çözüm yoluna giremez . Çelişkler ve sorunlar devam edecek, çözümü gecikecek. Bu da kimsenin çıkarına değil, özelikle halkların çıkarına hiç değil.
- Son olarak Bağdadi'nin bulunduğu yer Türkiye sınırına çok yakın. 5 kilometre mesafede. Bu demektir ki o sınırın içinde yüksek sayıda IŞİD'li var. Erdoğan'ın mantık çercevesinde bakıldığında siz Esad'la birlikte Türkiye'den teröristler bizi tehdit ediyor biz de o taraftan güvenli bölge oluşturalım diyebilir misiniz?
Yani İdlib bölgesini mi kast ediyorsun, Türklerin ellerindeki yeri mi kast ediyorsun?
- Erdoğan diyor ki 'Ben burasını, bu kadarını istiyorum. Burada teröristler var' diyor. Siz de 'Burada bu kadar İŞİD'li var ben güvenlik bölge istiyorum' diyebilir misiniz, aynı mantık içinde çünkü.
Ben şunu diyebilirim. Güvenlik bölgesi ilk konuşulduğunda, özel olarak ABD ve QSD'nin arasında, MSD ve Amrikalılar arasında tartışmalar, oldu geliş gidişler oldu. Türkiye'ye gittiler. Biz o zaman da görüşlerimizi belirttik. Şimdi sorun nedir? Türkler diyor ki 'Bize saldırı oluyor.' Bizim tarafımızdan Türkiye'ye hiçbir saldırı olmamış Bu çok temelsiz bir iddiadır, doğru değildir. Fakat Türkiye tarafından, hem askeri tarafından ,hemde IŞİD'lilerin bölgemize geçirilmesi üzerine saldırıların yapılmasıyla ilgili yüzlerce, binlerece belge var. Bunu Amerika da, Fransa da biliyor. Ya da diğerleri kendi gözleriyle görüyorlar.
Bizim görüşümüz bu güvenlik bölgesiyle kast edilen hattın, sınırın, Türkiye tarafından Türkiye topraklarında oluşturulması. Devriyeler olmalı, kontrol noktaları olmalı, doğru olan budur . Eğer bizim tarafımızda bir sorun oluştuysa o zaman sorun uluslararası gündeme girsin. Eğer bizim taraftan değil de diğer taraftan bize saldırı oluyorsa bu da başka bir durumdur. Sorun nedir, Türkiye NATO üyesidir. Bir devlet konumu var. Bundan dolayı tahammül ediliyor. Bizim bölgenin böyle bir konumu yok, Türkiye'yi razı etme yaklaşımı var. Sorun da burada ortaya çıkıyor. Biz tekrar Amrika'ya Avrupa hükmetlerine söylemek istiyoruz. Erdoğan'ın fasişt güvenlik anlayışıyla sorunlar çözülmez. Sorunları daha da derinleştirir. Biz doğru bir temel üzerinde tartışmalıyı. Erdoğanın hiçbir ispatı yok, bizim taraftan onlara yönlik bir saldırı yapıldığı yönünde. Bizim ispatlarımız vardır ki binlerce IŞİD'linin Erdoğan eliyle bizim topraklara geçirildiği ve bize yönelik saldırılar yaptığı yönünde.
İnsanları katlettiler. Bu konu uluslarası alanda, uluslarası siyasette ve uluslararası mahkemelerde ele alınmalı ve üzerinde durulmalı. Biz şunu çok net biçimde dile getirdik, getiriyoruz. Eğer Suriye sorunu çözülmek isteniyorsa Türkiye Suriye topraklarından çıkarılmalı. Şimdi Serekaniye'de gelip savaşanlar IŞİD ve Nusra çeteleridir. Türkiye ile hareket ediyorlar. İdlib'dekiler de onlardır, Cerabrustakiler de, Afrin'dekiler de onlardır. Uluslararası güçler acilen ve ciddi bir biçimde buna bir çözüm bulmalıdırlar. Suriye sorunu siyasi bir sorundur fakat bu çetelerle IŞİD gibi bir devlet kurmak istiyorlar. Erdoğan da arkasında duruyor. Bu biçimde sorun çözülmez bunların zayıflatılması gerekiyor, bunların yok edilmesi gerekiyor. Tesirleri ortadan kaldırılmalı. Bu olunca siyasi çözüm için bir fırsat ortaya çıkacaktır. Erdoğan'a verilecek tavizler temelinde asla sorunlar çözülmez. Tersine sorunları daha da derinleştirecek ve içinde çıkılmaz duruma sokacaktır. Avrupa, Amerika ve Rusya, herkes bunu bilmeli.
- Bu gelişinizde savaş suçu ile ilgili belgeler getirdiniz mi? BM'yle Cenevre'de görüşecek misiniz, oraya yeteri derecede done verdiniz mi?
Şimdi biz gelmeden önce fosfor kimyasal silahlar saldırısıyla ilgili olan kurumlar dosyalarını, raporların hazırlayıp Avrupa'da temsili kurumlarımıza gönderdiler. PYD, MSD temsilcilerimize. Yine Heyva Sora Kürdistan ve uluslarası kurumlarla temasa geçildi BM içinde. Gerekli dosylar gönderildi, görüşmelerimiz de olacak. Görüşme programımız var, talebimiz var. Bir kısmıyla ayarlandı, bir kısmıyla daha ayarlanmadı. Görüşmelerimizde dosyaları kendilerine vereceğiz. Bu konuyu gündemlerine sokacağız.