Ekonomist Uğur Gürses'ten 128 milyar dolar eleştirisi: Savaşa girseniz döviz rezerviniz yok

Ekonomist Uğur Gürses'ten 128 milyar dolar eleştirisi: Savaşa girseniz döviz rezerviniz yok
Gürses, 'Türk tipi dev bir başkanlık rejimine geçtikten sonra kurumların ve kuralların, kuvvetler ayrılığının çöktüğü, kontrol mekanizmalarının olmadığı koşulda gelinen yer burası' dedi.

Ekonomist Uğur Gürses, kayıp olduğu iddia edilen 128 milyar dolarla ilgili açıklamalarda bulundu. Gürses, "Ülkenin üstünden battaniyesi çekildi. Savaşa girseniz döviz rezerviniz yok. Döviz rezervi olmazsa petrol ithal edemezsiniz. 128 milyarın üzerine kamu bankalarının sattığı 12 milyar doları ekleyin. Rakam 140 milyar dolara çıkıyor" ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet gazetesinde yer alan röportajda Gürses, şu açıklamalarda bulundu:

- Bir tweet’inizde "Kanunsuz suç uydurduğunuz sürece vatandaş döviz ve altına koşmaya devam eder, ama bu defa eritecek bir 128 milyar dolar yok..." diyorsunuz. Merkez Bankası’nın bir daha böyle bir birikime ulaşma şansı var mı?

Yok, çünkü mevcut döviz rezervi bir şekilde eritildi. O eriyenin yerine borç alınarak ikame edildi. 128 milyar dolar hesabı bu şekilde yapılıyor. Merkez Bankası’nın kabaca 100 milyar rezervinin olduğu zaman basitleştirerek söylüyorum, 50 milyar dolar civarında bir borcu vardı. Yani 50 milyar dolar fazlası vardı. Sonra Mart 2019’da döviz satışları başlayınca ve dövizler eksildikçe yerine borç alınarak konuldu. Dışarıdan bakanlar açısından döviz rezervi eksilmiyor gibi görüldü. Ama biz hesaplıyorduk ki borçlar artıyordu, bu swap’ların gizlenmesinin temel sebebi bu. Bizim ne kadar borçlandığımız görülmesin, ne kadar dövizi açığa sattığımız anlaşılmasın diye... Öyle bir noktaya geldik ki bugün itibarıyla Merkez Bankası’nın net döviz rezervi eksi 60 milyar dolar... Kabaca 20-25 milyar dolarlık bir döviz girişi de harcandığı için görmüyoruz stoklarda. Buradan hareketle ilave bir borç alınabilir mi, hiç sanmıyorum. Bütün imkânlar kullanıldı, bütün o makyaj malzemeleri kullanıldı. Kralın çıplak olduğu bir noktaya gelindi. Türk tipi dev bir başkanlık rejimine geçtikten sonra kurumların ve kuralların, kuvvetler ayrılığının çöktüğü, kontrol mekanizmalarının olmadığı koşulda gelinen yer burası.

- Aslında son yerel seçimler öncesinde, "Merkez Bankası’nın döviz rezervleri arka kapı yöntemleriyle kamu bankalarına aktarılarak oradan da piyasaya örtülü biçimde satılarak eritilmeye başlanmıştı" diyerek fırtınanın habercisi olmuştunuz...

Bu anlaşılınca döviz kurları patladı. Bu işi yaptıkça rezerv eridi, rezerv eridikçe güven kaybı oldu. Çünkü "Bu ülke bununla nasıl başa çıkacak" endişesi belirdi. Bir girdap haline geldi.

- "Rezervler peşkeş mi çekildi, çarçur mu edildi?" Hangisi doğru?

Çarçur edildi ifadesini birinci sıraya, peşkeş çekildi cümlesini ikinci sıraya koyarım, çünkü bilmiyoruz. Bunu bize açıklarlarsa peşkeş çekilip çekilmediğini anlayabiliriz. Türkiye’de hiçbir kurumda bu olmadı. Bunu savunan Nurettin Canikli gibi isimler teftiş kurullarından gelme isimler. Geçmişte çalıştıkları Maliye ya da Halk Bankası’nda herhangi bir yetkili ihalesiz biçimde bir konutu dahi sattığında, bizzat müfettiş olarak onlar hesap soruyordu. Şimdi siyaset tarafına geçince bu kaybolmuyor. Merkez Bankası’nın döviz satışının yöntemleri var ve bu şeffaf bir biçimde yapılıyor. Merkez Bankası döviz sattıktan sonra 15 gün içinde açıklamak zorunda. Bütün bunlar örtülendi. O yüzden bu, bir ekonomi politikası hatasından öte sistemin getirdiği bir şey.

- Nisan 2019 enflasyon raporu toplantısında TCMB’nin rezervlerinden eksilen tutar ve mevduat faizleri üzerinde uygulanan yönlendirme dikkatleri çekerken TCMB Başkanı soruları genel geçer cümlelerle geçiştiriyordu. O günü anlatır mısınız?

O gün ilk defa Merkez Bankası Başkanı, basının ve analistlerin önüne çıkıyordu. Çünkü enflasyon raporu rutin olarak nisan sonunda açıklanıyor. Ben de o toplantıda "Merkez bankaları dalgalı kur içinde döviz satmaz, satarsa bile açıklar. Neden swap’larla saklıyorsunuz" diye sordum. Bir de tabii o zaman şöyle bir şey uygulanıyordu: Merkez Bankası’nın faizleri yüzde 24 seviyesindeyken bankalara baskı yapılıyor ve "Siz faizleri yüzde 21’de tutacaksınız" deniliyordu. Berat Albayrak’ın bakanlık dönemiydi. Bankaların buna uymamak gibi bir lüksü yoktu, çünkü o dönemde BDDK bankalara telefon açıp "Şu görevliyi işten atın" deyip gayri formel bir yol izliyordu. Yanlış bir para politikası vardı. Örtülü bir şekilde döviz satılıyor, bu saklanıyordu. Bunun bir şekilde şeffaf olması lazımdı, bunu sordum orada...

- Hükümete yakın medya hakkınızda "Bu şovun bedeli kaç para?" diye yazdı...

128 milyar dolar olduğu anlaşılıyor.

- Peki, satılan dövizleri kim aldı?

Büyük bir çoğunlukla Türk vatandaşları, şirketler, 10-12 milyar dolar yabancılar, daha önce döviz getirmiş olan ve yanlış ekonomi politikaları yüzünden bu dövizlerini alıp gitmek isteyenler ki bu çok doğal. Bir kısmını açıklayamıyoruz. Bunun şeffaf yapılmamış olması hesabı yapmamızı zorlaştırıyor.

- Kopan fırtınada Berat Albayrak’ın payı var mı, yoksa fatura ona mı çıktı?

Payı büyük, çünkü bu siyasi direktifle yapıldı. Birinci elden ekonomi bakanının sorumluluğu var ama tabii hükümet sistemine baktığınızda ister istemez Beştepe yönetimi sorumlu bundan.

- "TCMB’nin döviz rezervleri ‘arka kapı yöntemi’yle kamu bankalarına aktarıldı, oradan da örtülü biçimde piyasa satılarak eritildi" diyerek 15 soru yönelttiniz. Biri de "Ülke rezervlerinin finansal güvenliğini tehlikeye atacak düzeyde bu kadar eritilmesinde siyasi direktif var mıdır?" idi. Şimdi "siyasi direktifle yapıldı" diyorsunuz.  Yani anlaşılıyor ki cevap belli. Öyleyse ben de size sorayım: Satılan, eritilen döviz rezervi miktarı tam olarak ne kadardır, 128 milyar doların üzerine çıkma olasılığı var mı?

Benim yaptığım hesaba göre var. 128-130 milyar dolara artı olarak kamu bankalarının sattığı döviz var. Onu da 12 milyar dolar civarında hesaplıyoruz. Toplamda 140 milyar dolar çıkıyor. Ama kamu bankalarının sattığı dövizi, Hazine döviz tahvili vererek kapattığı için, satılan döviz Hazine’nin üstüne geçti. Yani Hazine’nin açık pozisyonu var. Hazine, olmayan dövizi satıyor ve tahvil ihraç ederek tırnak içinde o dövizi yerine koyuyor. Döviz yok aslında. Böyle bir hesapla kabaca 140 milyar dolar çıkıyor. Hazine 2018’de kendi vatandaşlarından 35 milyar dolar borçlandı. Uzun zaman önce terk edilmiş bir yöntemdi. Bir ülke hazinesi, kendi vatandaşından döviz, altın borçlanmaz. O zaman kendi vatandaşınıza "Türk parasını tercih edin, ülkenize güvenin" diyebilir misiniz?

- Sizce olan biten, "siyasal (ekonomik) bir yol kazası mı", "burnunun dikine gitmek mi" yoksa "hesaplı kitaplı mı"?

Benim gördüğüm Ankara’daki siyaset yapıcıların da olan biteni gördüğü, bildiği... Bu bir tercih. Sürdürülemez bir politika platformundaysanız eğer, siyasi bekanızı uzatmak için her türlü imkânı kullanıyorsunuz. Ekonomide enkaz mı yaratılıyor, hiç umurlarında değil, "yarat enkazı, sür halının altına" şeklinde ilerliyor olaylar. O yüzden Türkiye’de ekonominin toparlanması ya da normale dönmesinin temel koşulu siyasetin normalleşmesi. Hükümetin tek yapmak istediği, 128 milyar dolarda olduğu gibi, vatandaş bunları görüp rahatsız olmasın.

- Ekonomi İşleri Başkanı Nurettin Canikli eleştirilere kızıyor: "İftiracılara sesleniyorum: Bildiğiniz somut bir şey varsa açıklayın yoksa susun. Bu ülkeye zarar veriyorsunuz. Sonuç itibari ile her şey açık ve net, 128 milyar dolar burada, ya sizin aklınız nerede?" Haklı mı, değil mi?

Bizim aklımız 128 milyar doların nereye gittiğinde... Nurettin Canikli, analistleri, siyasetçileri, bu soruyu soranları cehaletle suçluyor ama o sorular yanıtlanırsa zaten bizim de 128 milyarın nasıl eritildiğine dair cehaletimiz ortadan kalkacak.

- Mesela 100 dolarlık banknotlar halinde nakit olarak çekmek isteseniz bankaya 50 adet hafriyat kamyonu ile gitmeniz gerekecek kadar büyük bir meblağdan söz ediyoruz. Bu kadar para nasıl harcanabildi?

Bir şey satın alınarak harcanmadı tabii. Bu para yanlış ekonomi politikalarını örtülemek için harcandı. Normal koşullarda sizin ekonomi politikanız hatalı olmasa vatandaş neden dövize gitsin? Yabancılardan değil, yerleşik Türk vatandaşlarından bahsediyorum. Nurettin Canikli, aslında yaptığı açıklamayla bize şunu söylemiş oluyor: "Vatandaşlar Türk Lirası’ndan kaçıyordu, biz onların kaçışını kolaylaştırmak için ucuza döviz tanzim satışı yaptık." Kötü yönetimin itirafı. Başka ülkede olsa skandaldır.

CUMHURBAŞKANI’NA NE ZAMAN BRİFİNG VERİLDİ?

- Merkez Bankası Başkanı’nın son açıklamaları sizi tatmin etti mi?

TCMB Başkanı, resmi ağızdan arka kapıdan rezerv erimesini muğlak olarak da olsa itiraf ediyor, ancak temel soruları yanıtlamıyor. Döviz rezervlerinin nasıl eritildiğine dair tanımlamayı da "satış" yerine "işlem" olarak tanımlıyor. Neden "arka kapı" yöntemiyle yapıldığını söylemiyor, ki en önemli soru bu.

- TCMB’nin saygınlığının azalmasının maliyeti nedir? "128 milyar dolar nerede?" banka için cevaplanamayacak bir soru mudur?

Maliyeti çok büyük. Merkez Bankası yakın zamana kadar hiç siyasi bir pozisyon almamıştı. Hem siyasi direktif altında bu işi yaparak dalgalı kur rejiminde döviz satıyor, hem de arka kapıdan satıyor. Bunu da örtüyor. İki defa hata yapıyor yani. Merkez Bankası’na Naci Ağbal zamanında bir soru sordum: "Cumhurbaşkanı’na yapılan brifingler ne zaman yapılmıştır?"

- Bu neden önemli?

Merkez Bankası, yasası gereği yılda iki defa Meclis’te Plan-Bütçe Komisyonu’na sunum yapıyor, bir de Cumhurbaşkanına. Geçmişte web sitesinde bunları açıklıyordu. Hatta son olarak Naci Ağbal’ın TBMM’de Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı sunum var ama Cumhurbaşkanı’na yapılan yok. Ben şunu öğrenmek istiyorum: Rezervlerin eridiği konusunda Cumhurbaşkanı’na ne zaman brifing verildi? Maalesef Merkez Bankası buna yanıt vermedi. Yanıt vermemesinin sebebi şu: "Biz 128 milyar doların hesabını verirsek bunun siyasi sonuçları olur, o zaman biz siyasi sonuç yaratacak adım atmış oluruz..."

- Brifing verilmiştir herhalde, değil mi?

Tabii, verilmemesi mümkün değil. Sadece açıklarlarsa kamuoyu bilmiş olacak. O zaman gazeteciler, vatandaşlar, ekonomistler şunu soracak: Merkez Bankası size brifing vermiş, bu rezervlerin erimesinden sizin haberiniz yok muydu? Merkez Bankası, siyasetin üstünü örttüğü şalı koruyayım derdinde. Dünyanın hiçbir yerinde olmaz bu.

- Ağbal, "200 puanlık faiz artışına imza attığı için" TCMB Başkanlığı’ndan alındı. Yerine getirilen de bu oranı değiştirmedi... Siz değişiklik bekliyor muydunuz? Bu, insana "Demek mesele faiz değilmiş" dedirtiyor mu?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişteki örneklere de bakarsak, iktidarın, döviz kurunda köşeye sıkıştığını hissederse o zaman faiz artışına izin veriyor. Meselenin sadece faiz olduğunu düşünmüyorum. Faizi daha fazla indirme taraftarı bir başkan ataması söz konusu oldu, mevcut başkanın da piyasaları yatıştırmak için düşüncesinden vazgeçtiğini düşünmüyorum ama sinyali verdi. Muhtemelen bu 128 milyar dolar meselesi de can sıkmış olabilir. Naci Ağbal muhtemelen bu konuya ne olduğunu soruşturmuş olabilir. 128 milyar dolar meselesi önemli. Ülkenin üstünden battaniyesi çekildi. Savaşa girseniz döviz rezerviniz yok. Petrol ithal edemezsiniz döviz rezervi olmazsa... Enerji ithalatınızı etkiler...

- CHP’ye karşı harekete geçen Cumhur İttifakı "128 Milyar Dolar Nerede" pankartına adeta savaş açtı. Sonunda iş, vekillerin pencerelerden sarkıttığı afişler yüzünden itfaiyeyle karşı karşıya gelmesine kadar vardı... 

2019 Martı’nda 9 milyar dolarla başladı bu olay. O zaman da yazdık, çizdik. CHP’nin doğru bir şekilde kampanya yaptığını düşünüyorum. 

Hükümete iyilik yaptığını düşünen yargı mensupları ya da valiler, aslında bu kampanyanın daha fazla duyurulmasını sağlıyorlar. Kanunsuz suç olmaz, yaptıkları doğru değil ama daha fazla duyurulmasını sağlıyorlar.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar