Kendisi evde, kadrosu yönetimde: Berat Albayrak'ın önündeki tek engel şimdilik Lütfi Elvan
ARTI GERÇEK - Son dönemde hem bürokraside hem de kabinede yapılan değişiklikleri kaleme alan Cumhuriyet gazetesi yazarı Erdal Sağlam, eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın ekonomi yönetiminde neredeyse tümüyle söz sahibi konuma geldiğini ifade etti.
Sağlam, "Özellikle kendisine çok yakın bir isim olan Mehmet Muş’un Ticaret Bakanlığı’na getirilmesiyle, Albayrak’ı ekonomi yönetiminde neredeyse tümüyle söz sahibi konuma getirdi. Merkez Bankası ve Ziraat Bankası atamalarıyla bürokraside ne kadar etkili olduğunu ispatlayan Albayrak’ın önündeki tek engel, şimdilik, Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan olarak gözüküyor" tespitinde bulundu.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Erdal Sağlam'ın 'Kendisi evde, kadrosu yönetimde' başlıklı yazısında yer alan değerlendirmeler şöyle:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan, kabinede yaptığı değişikliklerin ardından, TBMM grup toplantısında, bu kez AKP Genel Başkanı sıfatıyla 128 milyar dolarlık rezerv erimesine ilişkin eleştirileri yanıtladı. CHP’nin yanlış hesapladığını, aslında o dönem satılan döviz miktarının 165 milyar dolar olduğunu söyleyen Erdoğan, "İhtiyaç olursa rezervleri yine kullanabiliriz" dedi.
Bu açıklamalar ile yapılan kabine değişikliklerini birlikte okumaya çalışırsak; geçen kasım ayı öncesi görevde olan ekonomik yönetim anlayışına geri dönüldüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü rezervi eriten uygulamanın mimarı sayılan eski Bakan Berat Albayrak’ın kabine değişikliklerinde önemli etkisi görülüyor. Özellikle kendisine çok yakın bir isim olan Mehmet Muş’un Ticaret Bakanlığı’na getirilmesiyle, Albayrak’ı ekonomi yönetiminde neredeyse tümüyle söz sahibi konuma getirdi. Merkez Bankası ve Ziraat Bankası atamalarıyla bürokraside ne kadar etkili olduğunu ispatlayan Albayrak’ın önündeki tek engel, şimdilik, Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan olarak gözüküyor.
Bir ara dönemin MHP lideri Alparslan Türkeş için kullanılan "Kendisi hapiste ama fikirleri iktidarda" sözü vardı. Mevcut duruma uyarlarsak Albayrak için "Kendisi evde, tüm kadrosu yönetimde" diyebiliriz. Belli ki Cumhurbaşkanı Erdoğan kabine değişiklikleri yaparken, özellikle ekonomiyle ilgili bakanları ve bürokratları atarken damadı Berat Albayrak’a danışıyor. Danışmanın ötesinde görüşlerini uygulamaya koyuyor. Bir ara uzaklaşmış gözükseler de Albayrak’la artık çok yakın temasta olduğu, bu atamalarla ispatlandı.
Atamalara bakıldığında, "Uzun zamandır beklenen kabine değişikliklerinin zamanlaması bile birlikte kararlaştırılıyor" denilebilir. Buradan yola çıkarak, Albayrak’ın sonunda işin başına bizzat geçmek isteyeceğini, belki de yeni değişikliklerin buna göre yapılacağı söylenebilir. Kısacası; kadronun hazırlanmasının ardından, son aşama olarak, Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın bir süre sonra görevinden alınıp Albayrak’ın yeniden bu göreve getirileceği tahmini yapılabilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kafasında bir plan var mı, yoksa yine "günlük politikaları strateji gibi gösterip" gidişatı suyun akışına mı bırakacak bilmiyoruz. Ekonomi çevrelerinde pandeminin etkisiyle yavaşlaması beklenen ekonomiyi canlandırmak için, Erdoğan’ın yeni bir "ucuz kredi furyasıyla kredi patlaması yaratmak" yoluna gitmesinden endişe duyulduğunu biliyoruz. Albayrak ve ekibinin yönetimdeki etkinliğini artırması da "Büyümeyi artırmak için yeniden kasım ayı öncesindeki politikalara dönüş hazırlığı" olarak yorumlanabilir. Belki de ABD ve Avrupa ile ilişkilerin kızışacağı bir ortamda, "Dış güçler ekonomik saldırıya geçti, o nedenle her şeyi yapmamız gerek" savunmasına tekrar geçilecektir, kim bilir?
OLMAYAN REZERVLER NASIL SATILACAK?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, grup toplantısında 128 milyar dolar kampanyasını "cahilce" diye niteleyerek, baştan yanlış olduğunu belirtti. Halihazırda Merkez Bankası’nın 90 milyar dolara yakın rezervi olduğunu kaydeden Erdoğan, "Bu rezerv ihtiyaç duyulduğu anda yine kullanılabilir veya rezerv yarın öbür gün 100 milyar doların üzerine de çıkabilir" şeklinde konuştu.
Türkiye’nin felaket yaşaması için fiilen 5. kol faaliyetleri yürütüldüğünü savunan Erdoğan, "Ne yapsaydık, ekonomik saldırılara seyirci mi kalsaydık? Ortada gerçekten 128 milyar doların akıbetini anlama arayışı olmadığı için söylenen sözlerde doğru olan hiçbir şey yoktur" şeklinde konuştu.
Türkiye’nin son iki yılda, daha önce eşi benzeri görülmemiş bir döviz talebiyle yüz yüze kaldığını, buna rağmen talebin hepsini karşılamayı başardıklarını belirten Erdoğan, Merkez Bankası kaynaklarından 30 milyar doların cari açığın finansmanı için kullanıldığını, yabancı sermaye çıkışı için kullanılan rakamın 31 milyar doları bulduğunu, reel sektörün döviz cinsinden borcunu azaltmak için talep ettiği kaynağın 50 milyar dolara ulaştığını, vatandaşların 54 milyar dolar karşılığı döviz ve altın alarak, tasarruf tercihlerinde değişikliğe gittiğini kaydedip aslında rakamın 165 milyar dolar olduğunu söyledi.
Özet olarak, Erdoğan rezervlerin erimesinde kötü yönetimi itiraf etmeye yanaşmayıp, yine "dış güçlerin saldırısı" argümanına bel bağlıyor. Erdoğan, konuşmasında "Ağustos 2018’de Amerikan yönetiminin aldığı haksız yaptırım kararlarının ardından yaşanan kirli gece yarısı saldırılarına seyirci mi kalacaktık" diye sordu.
Bu sözleri alıntılayarak tweet atan eski bankacı, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Kerim Rota ise "2018 Ağustos’ta dolar 4 liradan 7’ye çıkarken tek cent satmayıp yerel seçimler öncesi 5.60’tan 12 milyar dolar satarak gece yarısı saldırılarına cevap vermek biraz geç olmamış mı" sorusuyla buna yanıt verdi.
Kısacası; tekrarlanan hatalar ekonomiyi göz göre göre uçuruma sürüklüyor."