Yeşilada: Türkiye için çıkış yolu IMF'de ya da faiz artırımında
Koronavirüs salgınının ekonomik anlamda olumsuz etkilerinin nasıl giderileceği yönündeki tartışmalar gündemdeki yerini koruyor.
Ekonomist Atilla Yeşilada, Türkiye'nin önündeki en büyük riskin, ikinci koronavirüs salgını dalgası olduğunu, salgının 2021'e sarkması durumunda sosyal bir deprem yaşanabileceğini vurguladı. Gelişmekte olan ülkelerin koronavirüs nedeniyle bir döviz krizi yaşayacağını belirten Yeşilada, ekonomide çıkışın IMF ya da faiz artırımında olduğunu söyledi.
"Türkiye'ye kredi veren yabancı bankalar, karşısındaki şirket ve bankanın bilançosu kadar Merkez Bankası'nın bilançosuna da bakıyor" diyen Yeşilada rezerv hesabında rakamların ortada olduğunu belirtti.
Sözcü gazetesinde yer alan söyleşisinde Yeşilada, şu değerlendirmelerde bulundu:
HÜKÜMETİN SÖYLEMLERİ ÇELİŞİYOR
- Koronavirüs pandemisinde ikinci dalga tehlikesinden bahsediliyor. Türkiye'de de ikinci bir dalganın olmasını bekliyor musunuz?
- Önlemleri gevşeten ülkelerde ikinci dalganın geldiğini görüyoruz. En yakınımızda İran örneği var. Maalesef bu Türkiye'de de yaşanacak. Özellikle AVM'lerin açılması büyük bir hata. Turizm tesisleri açılıyor. Oralarda sosyal mesafe kuralının uygulanmasına imkan yok.
Bir yandan bir "zafer kazandık" söylemi, diğer taraftan halka ‘Dikkatli olun' çağrıları… Bu iki söylem çelişiyor ve halkımız tehlikenin büyüklüğünü tam kavrayamıyor.
Hükümetin, elindeki tüm kanallarla halkı sosyal mesafeyi korumaya çağırması gerekiyor. İran, Irak ve Suriye'de vahşi bir salgın var. O ülkelere komşu illerde sıkı bir denetim yapılması gerekiyor.
- Türkiye ekonomisi bu ikinci dalgayı kaldırabilir mi sizce?
- Kaldıramaz. Bunun imkanı yok. Yaz aylarına geldiğimizde 4-5 milyon insan işsiz kalmış olacak. Bu işsizlik sonbahara kadar devam edecek. Türkiye'nin milli gelirinin yüzde 60'ı iç tüketim.
Peki nasıl dönecek bu ekonomi? İhracat da yapamıyorsunuz. Moody's raporuna göre, Avrupa'da tüketim üçte bir düşmüş. Orada tüketim normale dönmüyor. Bizde hâlâ günlük 1700 yeni vaka var, nasıl insanların eskisi gibi tüketim yapmasını bekliyoruz?
KRİZİN MERKEZİ GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERE KAYDI
- Bu krizin gelişmekte olan ülkeler krizine dönüşmesi riskinden bahsediliyor. Size göre böyle bir risk var mı?
- Krizin merkezi gelişmekte olan ülkelere kaydı. Arjantin, Endonezya, Hindistan, Rusya, Afrika'nın pek çok ülkesi… Bu ülkelerin bu salgınla başa çıkacak, salgından etkilenen vatandaşlarını destekleyecek güçleri yok. Dolayısıyla bazı ülkelerin dövizleri bitecek ve ödemeler dengesi krizine girecekler.
Önce Arjantin, sonra Lübnan patladı. Yine Moody's, raporunda gelişmekte olan ülke tahvillerinde temerrüt oranının yüzde 13'e kadar çıkmasını beklediğini açıkladı. Yani her 6 tahvilden biri patlayacak. Türkiye de bu grubun içinde. Yani bir temerrüt ve iflas dalgası geliyor.
Türkiye'nin de ödemeler dengesinde kriz tehlikesi bitti denilemez. Belirli önlemler alındı ama önümüzdeki 12 ayda 170 milyar dolar dış borç çevrilmesi gerekiyor. Bunun 40-50 milyar doları proje kredisi olarak alınan, tünellere, rezidanslara gömülen para…
Bunun ne kadarını yeniden borçlanacağız, hangi faiz oranından borçlanacağız, ödemeye karar verirsek Merkez Bankası'nda bu kadar rezerv var mı? Bunlar Türkiye'ye para yatıranların kafasındaki sorular.
MERKEZ BANKASI'NIN REZERV HESABI ORTADA
- Merkez Bankası'nda 88 milyar dolar, bankalarda 35 milyar dolar olduğu belirtiliyor...
- Merkez'de bu kadar para yok. O 88 milyar doların en az 40 milyar doları dövize müdahale edilirken kullanıldı. Yabancı bankaların yurtdışındaki parası da kredilere teminat olması için tutuluyor. Hesap ortada, Türkiye'ye kredi veren banka, karşısındaki şirket ve bankanın bilançosu kadar Merkez Bankası'nın bilançosuna da bakıyor.
VATANDAŞA YÜZDE 5 FAİZLE DÖVİZ CİNSİ TAHVİL İHRAÇ EDİLSİN
- Peki size göre buradan çıkış yolu ne?
- IMF ile stand by. Yapılmıyorsa da IMF'nin 10 milyar dolar civarındaki korona kredisi kullanılmalı. Onun herhangi bir politik şartı da bulunmuyor.
- IMF politik bir tartışmaya da dönüştü…
- Evet ama ben bir ekonomist olarak politik hesapların bir parçası olamam. Ortadaki gerçek bu. Olmadı faiz artırılabilir. Ya da vatandaşa yüzde 4-5 faiz ödemeli, Dolar ya da Euro cinsinden tahvil ihraç edilebilir. Sadece Türk vatandaşlarına.
Şu anda bankalardan faiz alamıyor vatandaş, elinde de bol miktarda döviz var. Bari devlete versinler. DTH'lardaki azalma yanlış yorumlanıyor, o azalan kurumların hesaplarından. Vatandaş döviz almaya devam ediyor. Kimse bu faizden TL tutmaz, bu şakadan da kötü.
PSİKOLOJİK ETKİSİ GEÇMEDİKÇE SOSYAL TÜKETİM KALIPLARI ESKİYE DÖNMEZ
- İkinci dalgada yeniden iş yerlerinin kapanması gündeme gelir mi?
- Yaz boyunca çeşitli illerde, kıyı bölgelerde, Suriye ve Irak'a komşu illerde yerel salgınlar bekliyorum. Bunlara zamanında önlem alınmazsa yine sonbahar, kış aylarında yurt çapında bir salgın olur.
Ama burada iş yerlerinin kapanmasından daha büyük bir sorun var: Tüketicinin, hükümetin söylemine güvenmeyip hiçbir şekilde harcama yapmaması…
Bütün dünyada da bu gözleniyor: Arz tarafı yüzde 70-80 normale dönüyor, ancak talep eskiye dönmüyor. İnsanlar psikolojik olarak bu salgının etkisinden çıkmadıkça, sosyal tüketim kalıpları eskiye dönmez.
Bu noktada dükkanınızı açsanız da fark etmez, çok ciddi bir zararla karşılaşırsınız. AVM'lerde birçok mağazanın açılacağını sanmıyorum; bu sert tedbirler altında mağazaların para kazanması çok mümkün görünmüyor.
SALGIN 2021 YILINA SARKARSA BÜYÜK BUNALIM YAŞARIZ
- Önümüzdeki dönem en büyük risk ne sizce?
- Salgın en büyük risk. Her şeyin bir çözümü vardır. Bütün politikalar değişebilir, Türkiye çok güçlü bir ülkedir, çok kıymetli varlıkları olan bir ülkedir ve Türkiye bir çözüm yolunu bulur. İran örneği beni çok korkutuyor, ABD de patlayacak.
İkinci bir dalga psikolojik olarak da büyük bir yıkım olur. Vatandaş şu anda bu iş sene sonuna kadar biter diye düşünüyor. Bu önemli bir beklenti. Büyük fedakarlık yapılıyor.
Birden halkın "2021'i de böyle geçireceğiz" diye düşündüğünü düşüşünün. Bunun altından toplum olarak kalkamayız, çok büyük bir sosyal bunalım yaşarız. En önemli sorun bu, geri kalan her şey hallolur.
Baktı hükümet çıkamıyor işin içinden, ya faiz artırır ya da gider IMF ile el sıkışır. Her hükümet yapar bunu. AKP'ye özel değil, her hükümet şartlar gerektirdiğinde ekonomi politikalarında değişikliğe gidebilir.