'Çalışan çocuklar sorunu, çocuk işçiliği sorununa dönüştü'
Cengiz Anıl BÖLÜKBAŞ
ANKARA - Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz, çocuk işçiliğini de her geçen gün arttırıyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) 2022’de yayınladığı rapora göre ise, Türkiye’de en az 2 milyon çocuk işçinin bulunurken bu sayının yaz aylarında 5 milyona yaklaşıyor. Mesleki eğitim ve çırak adı altında çalıştırılan çocuk sayısında da artış var. Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, mesleki eğitim merkezlerindeki (MESEM) çırak ve kalfa sayısının bir yılda 7 kat artışla 159 binden 1 milyon 200 bine yükseldiğini, 2023 hedefinin ise bu sayının 1 milyon 500 bine çıkarılması olduğunu belirtti.
Türkiye’deki çocuk işçiliğini, Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakıf Gönüllüsü ve Akademisyen Dr. Nail Dertli ile konuştuk.
'ÇALIŞAN ÇOCUKLAR SORUNU, ÇOCUK İŞÇİLİĞİ SORUNUNA DÖNÜŞTÜ'
-TÜİK’in son olarak yaptığı “Çocuk İşgücü Araştırması”nda, Türkiye’de 5-17 yaş grubunda çalışan çocuk sayısı 720 bin olarak açıklandı İSİG rapora göre ise, Türkiye’de en az 2 milyon çocuk işçi bulunuyor ve bu sayı yaz aylarında 5 milyona yaklaşıyor. AKP iktidarının ekonomi politikalarının çocuk işçiliğine etkisi ne oldu?
"AKP dönemi Türkiye’de çocuk işçiliğindeki azalma eğiliminin durduğu ve tersine döndüğü bir dönem. Tüm perdeleme girişimlerine rağmen TÜİK verilerinde 15-17 yaş grubundaki çalışan çocukların sayısı 2006’da 605 bin, 2012’de 601 bin, 2019’da 574 bin olarak kayıtlara geçti. Yani ciddi bir azalma göstermiyor. Tersine bu dönemde onbinlerce göçmen çocuğun işgücü piyasasına fırlatıldığını da gözetirsek ciddi bir artış söz konusu. Daha önemlisi AKP döneminde çalışan çocuklar sorunu, ciddi bir nitelik değişimi de yaşadı. Çalışan çocuklar sorunu, çocuk işçiliği sorununa dönüştü. Şöyle ki, TÜİK’in 1999 çocuk işgücü anketinde çalışan çocukların yalnızca yüzde 29’u ücretli işçi iken bu oran 2012’de yüzde 52’ye, 2019’da yüzde 63’e çıktı. Kendi hesabına çalışma neredeyse tasfiye olurken, ücretsiz aile işçiliği de ciddi bir gerileme sergiledi."
"AKP, işgücü maliyetlerinin baskılanması ve uluslararası rekabette işgücü maliyetleri ile avantaj yakalamayı amaçlıyor, bunun araçlarından birisi çocukların işyerlerine sürülmesiyse bundan çekinmiyor. Nitekim çırak ve stajyer uygulaması küçük ve orta ölçekli işyerlerinde ücretleri baskılamanın aracı. Bunun için çırak ve stajyer çalıştırmayı işsizlik sigortası fonu aracılığıyla teşvik ediyor. Çırak çalıştırmayı kolaylaştırıyor.
‘TÜİK’İN VERİLERİ GERÇEĞİ YANSITMAKTAN UZAK’
-TÜİK’in verileri ile İSİG Meclisi’nin açıkladığı rakamlar arasındaki makas epey açık. Bu durumun sebebi ne? Aradaki fark neden kaynaklanıyor?
"TÜİK’in verileri ulusal ölçekli olması nedeniyle çok önemli. Ancak sınırlılıkları nedeniyle gerçek durumu yansıtmaktan uzak. Her şeyden önce anketin zamanlaması yanlış, çocukların istihdamda en az bulunduğu dönemde yapılıyor. İkincisi, TÜİK verileri çalışan göçmen çocukları kapsamıyor. Göçmen nüfusun büyüklüğü gözetildiğine, işgücü istatistiklerinde göçmenleri dikkate almayan bir verinin gerçek durumu yansıtma olanağı yok. Bu çocuk işgücü verileri için de geçerli. Üçüncüsü, TÜİK verileri genel üretim sınırları içerisinde değerlendirilmeyen dolayısıyla da ulusal hesaplar sistemi dışında kalan dilencilik, hırsızlık, uyuşturucu ticareti gibi etkinlikleri kapsamıyor. Oysa bu etkinliklerde de çocuklar kullanılıyor."
"Bunun yanı sıra birçok iş kolunda ‘çırak’ adı altında çalıştırılan çocuklar da var. TÜİK çıraklığı da çocuk işçiliği saymıyor. Çünkü bu çocuklar, biçimsel olarak mesleki eğitim gören öğrenciler. Oysa çıraklık, çocuk işçiliğinin bir biçimi. Bu sınırlılıklar nedeniyle TÜİK’in açıkladığı sayılar olgunun gerçek boyutunu yansıtmıyor. Bahsettiğiniz sayılar, bu eksikleri işaret ederek yapılan tahminler. Aslında açık olan şu: Türkiye’de çalışan çocuk sayısında 1990’lardan beri gözlemlenen düşme eğilimi büyük ölçüde durmuş, hatta tersine dönmüş durumda. Özellikle göçmen çocukları dahil ettiğinizde, 2006 sonrasında ciddi bir artış söz konusu. ILO son yıllarda çocuk işçiliğinde, kriz ve pandemi nedeniyle yaşanan artışa işaret ediyordu. Benzer bir artışın Türkiye’de de yaşandığını görüyoruz."
‘YOKSUL ÇOCUKLAR ÇIRAKLIĞA YÖNLENDİRİLİYOR’
-Türkiye, çocuk haklarına ilişkin bir çok sözleşmeye imza atmış durumda. Peki tarafı olduğu, imzaladığı bu sözleşmeler uygulanıyor mu? Çocuk işçiliğine karşı yeterli mücadele veriliyor mu?
"Türkiye onayladığı sözleşmelerin gereklerini yerine getiriyor olsaydı, bugün çocuk işçiliği sorununu konuşuyor olmazdık. Çocuk işçiliğinin varlığı, devletin yükümlülüklerini yerine getirmediğini gösteriyor.
Hükümet, 'mücadele' ve 'eylem' sözcüklerini içeren plan ve programlar yapıyor. Ancak eylemleri ilerleme ve iyileştirme sağlamaktan çok, durumu kötüleştirir nitelikte. Özellikle eğitim alanında atılan adımlar bir bütün olarak bu doğrultuda. Örneğin AKP’nin 4+4+4 yasası 8 yıllık eğitim sisteminin tüm kazanımlarını ortadan kaldırdı."
"Aslında Türkiye’de hükümetlerin temel önceliği, çocuk işçiliğinin azaltılması ve ortadan kaldırılmasından çok mevcut durumun mümkün olduğunca perdelenmesi. Çocuk işgücü anketlerinin zamanlaması ve kapsamı bu perdelemenin en bilinen örneği. Perdelemenin son halkası ise çırak sayısının kısa sürede olağanüstü bir şekilde artırılması. Hükümet son bir yılda çırak sayısını 350 binden 1 milyon 250 bine yükseltti. Bu artış önemli ölçüde 18 yaş üstündeki işçilerin, çırak statüsünde çalıştırılmasından kaynaklanıyor. Ancak bu aynı zamanda hükümetin çocuk işçiliği ile “mücadele” programının da bir parçası. Çünkü 2017-2023 dönemini kapsayan program, küçük ve orta ölçekli işletmelerde ağır ve tehlikeli işlerdeki çocuk işçiliğini azaltmayı amaçlıyor. Türkiye’de imalat sektöründe çalıştırılan çocukların çok büyük bölümü esas olarak son derece geri teknolojilerle üretim yapan KOBİ’lerde istihdam ediliyor. Buralarda binlerce çırak çalışıyor.
"Son birkaç yıldır hükümet, eğitimden kopmuş çocukları, devamsızlık ya da başarısızlık yaşayan öğrencileri, özellikle de en yoksul çocuklarını mesleki eğitim merkezlerine kaydederek çıraklığa yönlendiriyor. Bu amaçla okul idarelerini seferber etmiş durumda. Çırak sayısındaki son dönem artış bir taraftan da bu zorlamanın başarısı. Dolayısıyla ağır ve tehlikeli işlerin yapıldığı KOBİ’lerde çocuk istihdamı devlet teşviğiyle artırılıyor. Ancak önümüzdeki dönemlerde göreceğiz; bu durum, istatistiklerde çocuk işçiliğinde hızlı bir düşüş, okullaşma ve okul tamamlama oranlarında hızlı bir artış olarak sunulacak. Çünkü çocuklar ile işverenler arasındaki istihdam sözleşmesi, çıraklık sözleşmesi ile perdelendiği için çocuklar işçi değil, okula devam eden öğrenciler olarak görülecek. Cumhuriyet’in 100'üncü yılında hükümetin çocuk işçiliği ile mücadeledeki en radikal ‘eylem’inin esası budur."
‘ÇOCUKLARIN YERALTI SEKTÖRLERİNE KAYMA TEHLKESİ VAR'
-Çocuk işçiliğine yönelik caydırıcı olarak sadece işletmelere ceza veriliyor. Bu çocuk işçiliğinin önüne geçmek için yeterli mi? Bu durumun önlenmesi için neler yapılması gerekiyor?
"Çocuk işçiliği Türkiye’de denetim sisteminde öncelikli bir yer tutmuyor. Zaten işyerlerinin yüzde biri bile denetlenemiyor. Çocukların yoğun olarak istihdam edildiği KOBİ’lerin denetim görme sıklığının çok daha az olduğunu tahmin ediyorum. Cezaların caydırıcı olmaktan uzak olduğu bir gerçek. Ancak sadece cezaları artırmak ve çocuk çalıştıranlara yönelik cezai işlemleri yaygınlaştırmak tek başına çözüm değil. Çalışan çocukların varlığı aslında bize ülkede sosyal adaletin, sosyal politikanın, sosyal hekimliğin
olmadığını gösteriyor. Ekonomik ve sosyal politikalar ile çocuk yoksulluğunun, ekonomik ve sosyal temelini yok etmeden, sadece cezai işlemlerle sonuç almak mümkün değil. Tersine, güçlü sosyal transferleri içeren bir sosyal politika olmadığı zaman, çocukların daha korumasız, daha tehlikeli işlerin yapıldığı yeraltı sektörlerine (gayrımeşru etkinliklere) kayma tehlikesi var."