'Beklenmeyen' Enis Berberoğlu kararı

'Beklenmeyen' Enis Berberoğlu kararı
Can Dündar, Erdem Gül ve Enis Berberoğlu'nun yargılandığı davada ceza çıkması sürpriz olmayacaktı ancak 25 yıl hapis cezası eşliğinde gelen tutuklama adalete güveni bir kez daha sarstı.

Gülten SARI


Önce salondan büyük bir uğultu yükseldi. 6 saatten fazla süren MİT tırları davasında kimse böylesi bir ceza çıkmasını beklemiyordu.

Hakimin "Müebbet hapsine..." diye girizgah yaptığı cümle CHP Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanması ile sonuçlanınca duruşma salonu buz kesti. Berberoğlu başta olmak üzere, büyük bir şaşkınlık yaşanıyordu. Ardından da kabaran bir öfke.

Berberoğlu, tutuksuz sanık olarak girdiği duruşma salonundan "tutuklanma kararı" ile çıkıyordu. Herşey birkaç dakika içinde olup bitmişti. Kapıdan çıkarılırken bu sözler döküldü dudaklarından: Yeni Türkiye'nin kaçak adaleti bu. Sabahtan akşama 'FETÖ'yle yatıp kalkanlar hakim olunca böyle...

Devam etti: "İlk defa gelmiyoruz adliyeye. Adından başka adaletle hiçbir alakası olmayan bir sarayın odalarında hukukun katledildiğini defalarca gördük. Biliyorum ki siz beni unutmayacaksınız, ben de sizi unutmayacağım. Biz buraya mağdurlar, masumlar için geliyorduk. Bugün kendim için geldim. Olmadık bir işten, bir haberden böyle bir mağduriyet yarattılar, bunu yaratanlar utansın."

Sonra bir kez daha sevdiklerine ve kızına sarıldı. Vedalaştı. Görevlilerin refakatinde onu destekleyen kalabalıktan alınıp merdivenlere yönlendirildi. Ardından da Adliye'nin polis merkezine.

Birkaç dakika sürdü kararın açıklanması:

"Sanık Kadri Enis Berberoğlu'nun üzerine yüklenen siyasi ve askeri casusluk maksadıyla devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıklama suçunu işlediği sabit olmakla, suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği yer ve zaman, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, sanığın kasta dayalı kusurunun yoğunluğu, sanığın güttüğü amaç ve saik nazara alınarak eylemine uyan TCK 33/01 maddesi uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığa verilen cezanın 25 yıla indirilmesine ve tutuklanmasına..."

6 SAATTEN FAZLA SÜRDÜ

Kararın açıklanması dakikalar içinde gerçekleşti ancak sabah 9.30'da başlayan duruşma 6 saatten fazla sürdü.

Zira Can Dündar ve Erdem Gül de aynı davada yargılanıyordu. Onlara yöneltilen suçlama ise "silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etme." Haklarında savcının talep ettiği ceza ise 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis.

Ancak mahkeme Dündar ve Gül ikilisinin davalarını ayırma kararı aldı. Dündar'ın da tutuklanmasına hükmetti. Oysa ikiliyi savunan avukatlar saatlerce savunma yaptı ve yapılanın iddia edildiği gibi "terör" suçu olmadığını, haber alma ve verme hakkının bir gereği yani "gazetecilik" olduğunu anlattı. Uzun saatler bu hakkı savundu avukatlar ancak çıkan karar bambaşkaydı.

Berberoğlu ve Dündar-Gül ikilisinin davaları ayrıldı. Sonrası malum.

8 KEZ GAZETECİLİĞİ SAVUNDULAR        

Sabah erken saatlerde duruşmanın görüleceği 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin önüne ilk gelen Can Dündar'ın eşi Dilek Dündar'dı. Davanın ilk dönemlerindeki kalabalıklar giderek erimiş yerini mütevazi bir gruba bırakmıştı. Sekizinci duruşma yapılacaktı ve karar davasıydı.

Gazeteciler havayı koklamaya çalışıyordu. Ceza çıkması beklentisi yüksekti ancak tutukluluk pek olası görünmüyordu. Yine de Erdem Gül bu beklentiye bir şerh düşüyordu: Yargıda hiçbir şey olması gerektiği gibi işlemediği için tutuklama da çıkabilir, herşey olabilir...

Gül'ün bunları söylediği dakikalarda çok sayıda CHP'li vekil adliye koridorunda göründü. Dava kamuya kapalıydı. Bu nedenle gazeteciler ve vekiller uzun bekleyişlerine başladı. Gözleri kulakları içeriden gelecek haberlerdeydi. Öğleden önce kararın çıkması beklenmiyordu zaten. Dündar, Gül ve Berberoğlu'nun avukatları uzun uzun savunmaya başladı müvekkillerini.

Kısa bir ara geldi öğlene doğru. Ardından yargılama kaldığı yerden devam etti.  Ara ara avukatlar dışarı çıkıyor içerideki atmosfere dair ipuçları veriyordu. Öğleden sonra mahkeme 15.30'a kadar ara verdi. Bu, verilecek kararın yakın olduğu anlamına geliyordu.

10 dakika sonra kararın açıklanacağı bilgisi geldi. Ancak güvenlik görevlileri, "Kimseyi almıyoruz mahkeme salonuna" duyurusu yapınca bir anda tansiyon yükseldi. CHP'li milletvekilleri bu anonsa tepki gösterdi. Özellikle Engin Altay, "Yargılama kamuya kapalı olabilir ancak hükmün duyurulması açıktır" diyerek görevlileri uyardı.

Ardından da yargılama heyetindeki hakimin odasına yöneldi. Kısa bir görüşmeden sonra duruşmanın kapıları vekillere açıldı. Ancak bu kez de gazeteciler içeri alınmadı. Bu keyfi karar da hakimle kısa bir görüşmenin ardından geçersiz kılındı.

Salona adım atılır atılmaz hakim kararı okumaya başladı.

SALON BUZ KESTİ

O anda Dündar ve Gül'ün dosyasının Berberoğlu'nunkinden ayrıldığı ortaya çıktı ve hakim, "25 yıl hapis cezası verilmesine ve tutuklanmasına" sözlerini sarf ettiği anda derin bir sessizlik oldu ve ardından büyük bir tepki dalgası yükseldi.

Beklenmeyen bir karar olarak değerlendiriliyordu ancak bu sonucu bekleyenler de vardı. 'Bekleyenler' haklı çıkmıştı. Adliye kapısından özgür biri olarak giren Berberoğlu artık tutuklu biri olarak cezaevine gönderiliyordu.

Berberoğlu tepkisini yazının başında da ifade edilen sözlerle gösterdi: FETÖ ile yatıp kalkanlar...

Deneyimli gazetecilerin birçoğu ceza bekleseler bile tutuklama kararı beklemiyorlardı ancak yargı onları bir kez daha yanıltmıştı.

Adliye merdivenlerden inen grubun en önünde Erdem Gül vardı. Yüzünden terler akıyordu. Her ne kadar "herşey mümkün, tutuklama da dahil" dese de karar onu da sarsmıştı. Yanındakilerle Berberoğlu'nun götürüldüğü polis merkezine yönelmişti.

CHP'li vekiller kızgındı ve karardan 15 dakika sonra bir açıklama yaparak tepkilerini ortaya koydu. Hedefte Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da vardı, hukuk sisteminin işleyişi de. İlk iş CHP'yi olağanüstü toplantıya çağırmak oldu.

KAMU YARARI MI, SİYASİ-ASKERİ CASUSLUK MU?

Davanın evveliyatı pek çok yerde yazıldı çizildi. 2014'te Suriye'ye giden tırlar savcılar tarafından durdurulmuş, insani yardım taşıdığı iddia edilen tırların Milli İstihbarat Teşkilatı'na (MİT) ait olduğu ve Suriye'de savaşan radikal cihatçı gruplara silah gönderdiği iddia edillmişti.

Bu konuda medyada çok sayıda haber çıktı. Ardından da soruşturmayı yürüten savcılar bir bir görevden alınıp tutuklandı.

Dündar yönetimindeki Cumhuriyet ise olaydan bir yıl sonra yani 2015'te tırların "insani yardım" değil silah taşıdığını gösterir belgeleri yayınlamıştı.

Bunu yaptığı için Dündar, Erdoğan'ın hedefindeydi. "Öyle bırakmam onu!" demişti.

Sonrası malum yargılama süreçleri, Gül'le birlikte 92 gün süren mahpusluk ve Dündar'ın kurşunlanmasıyla doruğa çıkan baskı atmosferi.

Her ne kadar mahkeme, tırlarla ilgili bilgi paylaşımını "devlet sırrının ifşası" gibi görse de, meselenin diğer boyutunda haber alma ve verme hakkı yatıyor ve bu hak da Anayasa ile korunuyor.

Önümüzdeki davalarda Dündar ve Gül yargılanmaya, bu hakkın kutsallığını savunmaya devam edecek.

Öne Çıkanlar