Üniversitelerde esen anti-Filistin rüzgârı

Üniversitelerde esen anti-Filistin rüzgârı
İsrail, Gazze'deki neredeyse tüm anaokulları, okulları ve üniversiteleri yok etti. En az 100 Filistinli akademisyeni öldürdü. Bütün kültür kurumlarını yok etti. Gazze'de hiçbir zaman eğitim fırsatı bulamayacak olan 13.000'den fazla çocuk öldü.

Arwa MAHDAWİ

Çeviren: Gencer ÇAKIR


Eğer hayatta ilerlemek istiyorsanız size bir tavsiyem var: Filistin konusunda çenenizi kapalı tutun. Ya da bir şey söylemeniz gerekiyorsa, o zaman cümlenin nüanslı olmasına dikkat edin, örneğin (burada eski bir Mossad ajanından alıntı yapıyorum) dört yaşın üzerindeki hiçbir Filistinli masum bir sivil değildir ve hepsi açlıktan ölmeyi hak ediyor. Uluslararası hukuk ve BM insan hakları uzmanlarına göre doğru tanımlamalar olsalar bile "soykırım" veya "işgal" gibi tartışmalı kelimeleri kullanmamaya özen gösterin. Tatsızlıklardan kaçınmak istiyorsanız, Filistinlileri insan olarak görmekten tamamen kaçınmak, bunun yerine onları, İsrail Savunma Bakanı'nın yaptığı gibi, "insansı hayvanlar" [human animals] olarak düşünmek en iyisidir.

Los Angeles yakınlarında yaşayan birinci kuşaktan Güney Asya kökenli Amerikalı Müslüman Asna Tabassum, bu dersi zor yoldan öğrenen son kişi oldu. Güney Kaliforniya Üniversitesi'nden (USC) biyomedikal mühendisliği ana dalından ve soykırıma karşı direniş yan dalından mezun olacak olan Tabassum, kısa bir süre önce sınıf birincisi seçildi ve Mayıs ayındaki mezuniyetinde bir konuşma yapacaktı. Bir öğrencinin paylaştığı deneyimleri yansıttığı ve gelecek hakkında bilgelik aktardığı bir veda konuşması yapmak büyük bir onurdur. Bu Tabassum'un akademik hayatının en yüksek noktası olacaktı.

Ardından Pazartesi günü üniversite (USC) konuşmasını aniden iptal etti. Tabassum, akademik başarılarından dolayı takdir edilmek yerine, kendisini günümüzün en duygusal konularından bazılarını bir araya getiren bir tartışmanın orta yerinde buldu: Üniversite kampüslerindeki savaş, ifade özgürlüğüne yönelik Filistin karşıtı saldırılar ve "iptal kültürünün" tek taraflı doğası.

Belirtmem gerekir ki USC, Tabassum'un konuşmasını iptal etme yönünde benzeri görülmemiş bir karar alırken Filistin ya da İsrail'den özellikle bahsetmedi. Bunun yerine akademik işlerden sorumlu kıdemli başkan yardımcısı Andrew Guzman güvenlik kaygılarını gerekçe gösterdi.

Guzman, "Geçtiğimiz birkaç günde, okul birincimizin seçimiyle ilgili tartışmalar endişe verici bir hal aldı" açıklamasında bulundu. "Duyguların yoğunluğu ... mezuniyet töreninde güvenlik ve kargaşa ile ilgili önemli riskler yaratma noktasına kadar tırmandı. Benzer risklerin başka kampüslerde tacize ve hatta şiddete yol açtığı gerçeğini göz ardı edemeyiz."

Guzman'ın Tabassum'un güvenliğinden mi yoksa diğer öğrencilerin güvenliğinden mi bahsettiği açık değil. USC resmi açıklamalarına bir netlik getirme talebimi reddetti. Ancak yaşananların daha açık bir tarifi şudur: Kampüsteki İsrail yanlısı gruplar Tabassum'un sosyal medya geçmişini tarayarak Filistin'e yönelik sempati uyandıran paylaşımlar bulmuşlar ve ardından da kötü niyetli antisemitizm suçlamalarıyla Tabassum'u karalamaya başlamışlar. Üniversite, bizzat örnek olarak kabul ettiği bir öğrencisini savunmak yerine, onu susturmak için yapılan baskılara boyun eğdi. Amerikan-İslam İlişkileri Konseyi konuşmayı iptal etme kararını "korkakça" ve güvenlik kaygılarıyla ilgili gerekçeyi de "samimiyetsiz" olarak nitelendirdi.

Tabassum sosyal medyada tam olarak ne demişti? Konu, öğrencinin Instagram sayfasında beş yıl önce paylaştığı bir linkle ilgili: İnsanları "Filistin'de neler olduğunu öğrenmeye" çağıran, dahası başka biri tarafından yazılmış bir slayta yönlendiren bir link. Tabassum tarafından yazılmadığı anlaşılan bu belgenin bir bölümünde Siyonizm, "Filistin toprakları üzerine inşa edilmiş bir Yahudi devletini savunan ırkçı bir yerleşimci-sömürgeci ideoloji" olarak tanımlanıyor. Sunumun bir başka bölümünde ise adalete giden tek yolun İsrail devletinin lağvedilmesine ayrıca "hem Arapların hem de Yahudilerin, içlerinden birinin etnik temizliğini savunan bir ideoloji olmaksızın bir arada yaşayabilecekleri" bir Filistin devletinin kurulmasına bağlı olduğu savunuluyor.

Tabassum'un bağlantı verdiği içeriğin özüne ilişkin tartışmak ve bu içerikten rahatsızlık duymak gayet doğaldır. Ancak "güvenlik" gibi muğlak bir bahaneyle konuşmasını iptal etmek samimiyetsizliktir. Açık konuşalım: Tabassum, İsrail yanlısı olsaydı ve Instagram sayfasında İsrail hükümetinin Filistinliler hakkında söylediği çok sayıda soykırımcı sözden herhangi birine yer verseydi, konuşmasının iptal edilme ihtimali çok düşük olurdu. Jared Kushner'in Harvard'da Filistinlilerin etnik temizliğini savunduğunu unutmayalım. (Kushner, İsrail'in Gazze şeridini "temizlerken" sivilleri Gazze'den çöle taşıması gerektiğini düşünüyorum, dedi. Filistinlilerin kesinlikle kendi devletlerine sahip olmamaları gerektiğini de sözlerine ekledi ve Gazze'de deniz kıyısındaki mülklerin çok değerli olabileceğini belirtti).

Tabassum'un da belirttiği gibi, eğer mesele onun güvenliği olsaydı, USC sadece güvenlik görevlileri tutabilirdi. Tabassum yaptığı açıklamada, konuşmasının iptal edilmesinin Gazze'de devam eden soykırım hakkında bir şey söylemesinin engellenmesiyle ilgili olduğunu söyledi. Tabassum'un USC'nin sunmakta olduğu soykırıma karşı direniş programında yan dal yapan bir öğrenci olduğunu tekrar not edelim.

Tabassum açıklamasında "Nefret yaymaya çalışanlara şaşırmıyorum" dedi. "Asıl şaşırtıcı olan, dört yıl boyunca bana kucak açmış üniversitemin beni yalnız bırakmasıydı."

Bu durum beni şaşırtmadı. Filistin her zaman sorunlu bir konu olmuş olsa da, 7 Ekim'deki Hamas saldırısından sonra Filistin yanlısı seslerin bastırılması hız kazandı. Gazze'deki soykırım hakkında konuştuğunuzda işinizi, fırsatınızı kaybedebilir ya da kendinizi aşırılık yanlısı olarak damgalanmış bulabilirsiniz. Kasım ayında, Gazze'deki savaş hakkında tweet attıktan sonra Londra'daki sergisi iptal edilen sanatçı Ai Weiwei, batıdaki sansürün Mao Zedong'un Çin'inde büyürken karşı karşıya kaldığı sansürden "bazen daha da kötü" olduğunu alaycı bir dille ifade etti. Sky News'e verdiği demeçte "Bugün o kadar çok insan görüyorum ki, en basit fikirlerini söyledikleri için kovuluyorlar, sansürleniyorlar" dedi. "Bu çok yaygın hale geldi."

Gazze'ye yönelik saldırıları destekleyen insanlar, hiçbir sonuçla karşılaşmadan Araplar, Müslümanlar ve Filistinliler hakkında olabilecek en ahlaksız ve ırkçı şeyleri söylemekte özgür görünüyorlar. Örneğin komedyen Sarah Silverman, Gazze'nin tüm nüfusunun suyunun kesilmesinin doğru olduğunu savunan, ki bu bir savaş suçudur, bir online paylaşım yaptı (ve daha sonra bunu sildi). Bu paylaşım kariyeri için hiçbir sonuç doğurmadı. Çok sayıda Amerikalı siyasetçi açıkça Filistinlilerin katledilmesi çağrısında bulunurken herhangi bir tepkiyle karşılaşmıyorlar. İngiliz TV sunucusu Rachel Riley kısa bir süre önce Sydney'deki bıçaklı saldırıdan yanlışlıkla Filistinlileri sorumlu tuttu ve kariyeri açısından hiçbir sonuçla karşılaşmadı.

Müslümanlar ve Filistinlilere yönelik insanlıktan çıkarıcı dilin yaygınlaşmasının şiddetli sonuçları oldu: Üniversite kampüslerinde rapor edilen suçlar da dâhil olmak üzere, ABD genelinde Arap ve Müslüman karşıtı nefret suçlarında artış yaşandı. Aynı zamanda antisemitizmde de bir artış söz konusudur: Bu, küçümsenmemesi ya da hoş görülmemesi gereken çok gerçek bir sorundur. İsrail yanlısı aşırılık yanlılarının, Filistin yanlısı herhangi bir konuşmayı veya İsrail'in eylemlerine yönelik herhangi bir eleştiriyi otomatik olarak antisemitik olarak yaftalamaya yönelik tehlikeli girişimleri de hoş görülmemelidir.

İsrail devletinin eylemlerini Yahudi halkıyla bağdaştırmak tehlikeli ve yanlıştır; ancak İsrail yanlısı pek çok kesimin Filistin'e yönelik her türlü desteği bastırmak amacıyla yaptığı şey tam olarak budur. Ve bu strateji işe yarıyor. Mevcut ortamda, ABD'li bir siyasetçi kınanmaksızın Gazze'nin "bombalanması" çağrısında bulunabiliyor. Ancak bir üniversite kampüsünde kefiye (geleneksel bir Filistin atkısı) takmaya cüret ederseniz, İsrail yanlısı kesimler televizyona çıkıp sizi Nazi olmakla suçlayacaklardır. İftira ve İnkârla Mücadele Birliği (ADL) İcra Direktörü Jonathan Greenblatt, geçtiğimiz günlerde Morning Joe'ya verdiği demeçte (ve sunuculardan hiçbir tepki almadan) kefiye takmanın gamalı haç takmakla aynı şey olduğunu söyledi.

Filistinlileri umursamayanlar bile ifade özgürlüğünün bastırılmasını ve üniversite kampüslerinde F-kelimesinin [Filistin, ç.n.] geçmesini engelleme girişimlerini ciddiye almalıdır. Muhafazakârların bunu önemseyeceğini düşünebilirsiniz: Sağcılar sürekli olarak üniversitelerdeki sansür ve kampüs güvenliğinden bahsediyor. Fox News'de bu konu sürekli işleniyor. Ancak ne gariptir ki, bu ifade özgürlüğü savaşçıları konu Filistin olduğunda sansür konusunda pek de endişeli görünmüyorlar.

Kampüs güvenliği konusundaki bu durmak bilmeyen tartışmalarda göz ardı edilen şey şu: Gazze'de tek bir güvenli kampüs bile kalmadı. İsrail, ABD'nin koşulsuz yardımıyla Gazze'deki neredeyse tüm anaokulları, okulları ve üniversiteleri yok etti. En az 100 Filistinli akademisyeni öldürdü. Bütün kültür kurumlarını yok etti. Gazze'de hiçbir zaman eğitim fırsatı bulamayacak olan 13.000'den fazla çocuk öldü. ABD destekli İsrail hava saldırıları sayesinde Gazze'deki her kampüsün artık bir mezarlık olduğu gerçeğinden bahsetmeden kampüs güvenliğinden bahsedemezsiniz.


Kaynak: Will the ‘cancel culture’ crowd speak up about the silencing of Asna Tabassum? Don’t hold your breath

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar