Atilla Dorsay: Cinli-perili yerli korku filmlerinden nefret ediyorum

Atilla Dorsay: Cinli-perili yerli korku filmlerinden nefret ediyorum
Gündemin Gerçekleri’nde Türkiye’nin en önde gelen sinema eleştirmenlerinden Atilla Dorsay’ı konuk ettik.

Bilgehan UÇAK


+GERÇEK - Son yıllarda Türkiye sinemasında bir "biyografiler furyası" başladı malum. Ayla, Müslüm, Naim, Dilberay, hatta Şampiyon… Kısa sürede 10’dan fazla biyografi izleyiciyle buluştu. Şimdilerdeyse gişe rekortmeni filmler arasında yine bir biyografi var: Bergen. 

Salgından sonra, insanların hâlâ kapalı alanlara girmekte şüphe ettiği bir dönemde Bergen’in böylesine izlenmesi ve hâlâ gişede oynamaya devam etmesi Türkiyeli izleyicinin sinemaya olan ilgisini de yeniden kanıtlamış oldu. 

HÂLÂ TAM MANASIYLA İYİ BİR ATATÜRK BİYOGRAFİSİ ÇEKİLEMEDİ

Eskiden hep hayali kişiler üstünden filmler çekildiğini söyleyen Atilla Dorsay, bugün artık kadın veya erkek Türkiye toplumunu etkilemiş insanların "gerçek hikâyelerinin" izleyiciye ulaştırıldığını ifade etti. Batıda bu türün çok öncelerde başladığını, Frankenstein filminin neredeyse yüz önce çekildiğini hatırlatan Dorsay, Türkiye’de hâlâ tam manasıyla iyi bir Atatürk biyografisi çekilemediğini de söyledi.

Atilla Dorsay, Bergen filmini çok beğendiğini söylerken bu filmin Türkiye’deki kadın sorununa da ışık tuttuğunu, bu açıdan da ayrıca çok önemli olduğunu ifade etti. "Bergen, zamanın aktüalitesine denk düşen bir film," diyen Dorsay, erkek şiddetinin neler olduğunu da sıralayarak kadınların uğradığı zulmü hatırlattı. Bu filmin İstanbul Sözleşmesinin ne kadar önemli olduğunu da gösterdiğini söyledi.

CİNLİ-PERİLİ YERLİ KORKU FİLMLERİNDEN NEFRET EDİYORUM 

Yerli yapım komedilerle arasının pek hoş olmadığını ama cinli-perili korku filmlerinden ise nefret ettiğini söyleyen Dorsay, her şeye rağmen Türk sinemasının çok önemli yönetmenler çıkardığının altını çizdi. Derviş Zaim’in, Reha Erdem’in, Semih Kaplanoğlu’nun, Nuri Bilge Ceylan’ın filmlerinin önemini hatırlatırken yerli dizileri uzunluğu yüzünden pek sevmediğini söyledi. Yabancı dizilerdeki en fazla bir saatlik süreyi kendi beğenisine yakın bulduğunu ifade ederken birçok izleyicinin her şeye rağmen saatler boyunca izlediğini, bunun da kendi içinde önemli olduğunu belirtti.

Malum, Türkiye’nin dünyaya ihraç kalemlerinden biri de diziler. "Türk dizileri" diye alt türden bile bahsedebiliriz artık. Bu yapımlar, Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya dünyanın dört bir yanında izleyicilerle buluşuyor. 

BAŞARININ SIRRI YEŞİLÇAM MELODRAMI

Bu başarının altında melodramı iyi kullanan bir Yeşilçam geleneğinin olduğunu vurgulayan Atilla Dorsay, Sadri Alışık ve Çolpan İlhan gibi Yeşilçam’ın bazı kült oyuncularını da anarak "onlar bir daha gelmeyecek," diye hayıflandı. Bugünkü starlığın o günkünden farklı olduğunun altını özellikle çizdi.

"TRT’nin Aşk-ı Memnu’sunu, Perran Kutman’ın oynadığı Perihan Abla’yı unutamam," diyen Dorsay şöyle devam etti: "Bu diziler bizi çok etkilemişti. Günümüzde ise pek yerli dizi izlemiyorum. Ne kadar modernize etseler de Yeşilçam’dan birçok ögeyi borç alıyorlar. Ne bunlar? Bir oyuncunun hep aynı karakteri canlandırması, melodram, hafif abartılmışlık oyunculuk…"

 

Öne Çıkanlar