Aydın Sezer: Kazakistan’da Nazarbayev’in tasfiye edildiğini düşünüyorum

Aydın Sezer: Kazakistan’da Nazarbayev’in tasfiye edildiğini düşünüyorum
Alin Ozinian, analist Aydın Sezer’e Kazakistan’da yaşananları, Rusya’nın başını çektiği KGAÖ'nün askeri müdahalesinin amaçlarını ve Kazakistan’da inşaa edilecek yeni sistemi sordu.

Analist Aydın Sezer’e göre, Kazakistan’da LPG zammına tepki olarak sokağa çıkanların zam kararını durdurabilmesi, halkın farklı gruplarının yeni talepler ile sokaktaki eylemlere katılmasına sebep oldu. Kazakistan’da 30 yıllık ekonomik kutuplaşmanın halkı isyan ettirdiğinin altını çizen Sezer, Tokayev’in ve yönetimden pay almak isteyen unsurlar arası bir çekişmenin de yaşandığını ve en önemlisi tüm bu olayların merkezinde işaret edildiği gibi Batı’nın değil, ülkenin iç unsurlarının olduğu ve nihai amacın Nazarbayev’in tasfiyesi olabileceğini belirtiyor. 

Kazakistan’daki gösterilerin asıl nedeni ne idi?

Öncelikle ilk günkü gösterilerin, gösterilere katılanların taleplerinin karşılık bulması birçok insanın sokağa farklı taleplerle çıkmasına da neden oldu. Özellikle petrol ürünlerine yapılan zamları geri almasından sonra, fiilen bir sonuç alındığının görülmesi bir defa insanlarda kışkırtıcı bir etki yarattı, bu birinci konu. İkincisi Kazakistan bölgenin en zengin ülkesi olmasına rağmen, gelir dağılımı son derece bozuk bir ülke, ülkede var olan bir istikrarsızlık, iktisadi anlamda geniş halk kitleleri açısından, hayat standartlarının düşük olması nedeniyle bir genel memnuniyetsizlik var. Ama buna rağmen Kazakistan o kadar enteresan bir ülke ki bölgeden işçi göçü de alıyor. Dolayısı ile gelirleri ile halka yansıyanlar arasında bağlantının olmaması öteden beri zaten bilinen bir ülkeydi. 

Bu tip demokratik talep anlamındaki sokak gösterileri, Tokayev’in %78 bir oy oranı ile seçildiği 2019 Temmuz ayında da meydana geldi Kazakistan’da ki kendisi aslında Nazarbayev’in seçtiği halefiydi. Buna rağmen o seçimlere yönelik bir huzursuzluk vardı. Orada da sokak gösterileri söz konusuydu ama yine somut bir protesto nedeni ortadaydı. Dolayısı ile son günlerde yaşananlar Kazakistan tarihinde bir ilk olduğu gibi çok kısa sürede yönetim ve eliti de etkiledi, tabii burada Rusya ile bağlantılı süreçlere de bakmak lazım.  

Rusya’nın neden Kazakistan’a ilgi duyduğuna da değinmek gerekiyor. Bu Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün daveti gündeme geldi. Benzeri iç karışıklıklarda bu örgüt üyeleri yine talepte bulunmuşlardı ama böylesine bir karşılık bulmuyordu. Bu defa karşılık bulmasının bir takım özel ya da ilave nedenleri olduğunu da söyleyebiliriz. Bu da Rusya’nın genel anlamda örgüt dışında, Rusya’nın Kazakistan ile olan ilişkisi ile alakalı. Biliyorsunuz Kazakistan’ın nüfusu yaklaşık 19 milyon mertebesinde. Bunun 6 milyonu Rus asıllılardan oluşuyor. Dolayısı ile Ukrayna’dan sonra en çok Rus asıllı kitlenin yaşadığı ülke Kazakistan. Her ne kadar bu gösterilerde Rus asıllılar pasif kalsa da olayların tarafı olmasa da Rusya’nın orada böyle bir boyutu var. 

SOROS VE BATILI STK ETKİSİ MAKUL DEĞİL

İkincisi Kazakistan coğrafyası itibariyle Rus uzay sanayii ya da savunma sanayii açısından çok özel koşullar, imkanlar sunan bir ülke. Baykonur uzay üssünden anti balistik füze test sahalarına kadar bir geniş etki alanı var. Nazarbayev Kazakistan’ı ile Kremlin arasındaki ilişkilerin kalitesi ve boyutu ile ilgili de bazı söylemler gündeme geliyor. Ben bu söyleyeceğim hususlarda, hususların bu gelişmelerde ne kadar Rusya açısından ne kadar etkili olduğu konusunda ihtiyatlı yaklaşsam da, örneğin bir Latin alfabesine geçiş, örneğin Nazarbayev’in Türk Dünyası kurulması ya da Türk Devletleri Teşkilatı’na olan ilgisi...Türk Dünyası’nda bilge ya da akil adam tanımı ve sıfatı taşıyan en önemli figür olması gibi bazı konular da var. 

Ama başlı başına bu nedenler üzerinden son olayları yorumlamak son derecek yanlış. Zaten son olayları yorumlarken, dış güç etkisi, batı tarafından finanse edilen STK’lar etkisi, Soros gibi söylemlere de ayrıca dikkat etmek gerekiyor. Bu Tokayev tarafından dillendirildiği için otomatikman bir kabul gördü. Paşinyan’ın bugün başında bulunduğu Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nce de karşılık buldu. Örneğin sadece asker gönderme kararı değil, Rus dış işleri olayların dış kaynaklı olduğunu açıkça belirtti. STK’lar ya da Soros-vari vakıfların açık söylemek gerekirse Kazakistan’da nasıl faaliyet gösterdiği, ne zamandan beri faaliyet gösterdiği konusunda açık kaynaklara düşen hiçbir bilgi yok. Dolayısı ile ben olanlarda kesinlikle iç dinamiklerin belirleyici ve ağırlıklı bir rolü olduğunu düşünüyorum. Tabii Rusya’nın bu işin içinde olduğu olayları kışkırttığı, olayları geliştirdiği, asker göndermek için hazır beklediğine yönelik söylemler de var. Kuşkusuz belirli bir etkisi olsa da sadece Rusya’nın yazdığı ve uyguladığı bir senaryo olduğu kanaatinde değilim. 

Yönetim kadrolarında bir çekişme olduğu fikri de var, ne dersiniz?

Ancak Nazarbayev’in kendisi görevi bırakarak çekilip yerine veliahdını seçerek siyaset sahnesinden çekildiğini gösterdi kağıt üzerinde. Fakat kendisi güvenlik konseyinin başkanlığını da bırakmayarak arka planda kendi kişiliği ile alakalı özel yasalar da çıkartarak, bunlardan bir tanesi de Almatı’nın adının Nur Sultan olarak değiştirilmesi dahil olmak üzere, kendisini cumhuriyetin kurucusu, kurucu babası gibi ölümsüzleştiren bir takım gelişmelere de imza attı. 

Zaten şu anda Kazakistan’daki geniş halk kitlelerinin rahatsızlıklarından bir tanesi de Nazarbayev’in hala iş başında olduğuna yönelik bir tepki. Burada Tokayev her ne kadar Nazarbayev’in halefi ya da onun emanetçisi olarak görülse de öyle bir noktaya gelindi ki Tokayev son günlerde Nazarbayev’in bu görevden alınmasının da önünü açtı.

YÖNETİMDE PAY ALMAK İSTEYEN UNSURLAR VAR

Dolayısı ile içerideki yönetim kargaşası ya da yönetimden pay almak isteyen unsurlar arası bir çekişme de söz konusu üst yapıda. Yani bunu görmezden gelmemiz söz konusu olamaz. Burada tabii ki Tokayev’in Rusya ile veya Çin ile olan ilişkileri de anlam ve önem kazanıyor. Belki de Rusya’nın çıkarları açısından Tokayev iyi bir seçenek ya da iyi bir şans olarak da ortaya çıkıyor olabilir. 

Yani bu spekülasyonları, spekülasyon demeyeceğim ama bu yorumları yaparken ne yazık ki ülkede hüküm süren internet kesintisi, basına getirilen yasak dahil olmak üzere birçok nedenle sağlıklı bilgi alınamadığı için ya batı ya Rus kaynakları üzerinden takip edilmeye çalışılıyor. 

İçeriden bir şeyler oluyor. Bu çok açık ve net ama bunun ne kadarı Rusya ve Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün kontrolünde ve iradesinde bu tartışmalı. Dolayısı ile bütün bu gelişmeleri bu sürece getiren nedenler iç dinamikler ve 30 yıllık bir yönetim tarzının artı yükünü demek durumundayız. 

30 yıllık Nazarbayev yönetimi, sistemi, hükümdarlığı sona mı erdi sizce? Kazakistan artık demokratikleşebilir mi? 

Hakan Güneş ile Gazete Duvar için bu konuda bir söyleşi yaptık. Orada ben Hakan hocama sordum, o da aynı soruyu bana sordu daha sonra. Ben ve biz Nazarbayev’in tasfiye edildiğini düşünüyoruz şu aşamada. Yani burada bilinçli bir hareket olduğunu, hani bu sokaktaki eylemlerin arka planındaki güç mücadelesinde böyle bir süreç olduğunu açıkçası düşünüyorum. Bunun altını çizmek lazım. Rusya’nın Kazakistan ve  -- tabii Kazakistan Çin ile de komşu--  Çin ile çok önemli ilişkileri söz konusu. İhracatında bir numaralı ülke Çin, ithalatında 2 numaralı ülke Çin. Her şeyden önce İpek Yol ya da Kuşak Yol projesi kapsamı üzerinde. Dolayısı ile Batının burada özellikle Afganistan yenilgisinden ya da Afganistan çekilmesinden sonra bu bölgede bir Kazakistan üzerinden bir iç karışıklık çıkartma isteği arzusu elbette olabilir. Batıya ya da Soros’a ya da STK’lara hak etmedikleri bir önem atfetmek anlamına geliyor. Bir defa bunu net olarak söyleyeyim. 
Çünkü bizi Gürcistan’daki daha sonra Ukrayna’daki, Ermenistan’daki en son Belarus’taki gelişmelerde, tırnak içerisinde bu batı etkisi ya da sahada bunu haklı çıkartacak, -- benim kişisel açıdan belirttiğim bir husus değil ama -- çabalar olduğuna yönelik kıvılcım bağlamında olsa da ipuçları bulabiliriz belki ama Kazakistan’da böyle bir şey hiç yaşanmadı öncelikle onu söyleyeyim. 

SSCB’den ayrılan ülkelerde mülkiyet kavramından ticaret hukukunda, sınır güvenliğinden gümrük mevzuatından tutunuz, oy verme hakkı seçme hakkı demokratik talep hakkı dahil, bir geçiş sürecinde. Henüz birçok şey içselleştirilebilmiş durumda değil. 30 yıllık bir süre geride kaldı ama 30 yıl bugün bakıldığında Sovyetler yıkıldığında 20-25 yaşlarındaki insanların yönetim kadrolarında henüz olduğu bir dönemi kapsıyor. Oradan bu bir genel yaklaşım. 

SSCB’DEN AYRILAN ÜLKELERDE ZİHİNSEL DEĞİŞİM ŞART

Yani bugün Kazakistan’ı anlamak için, Paşinyan öncesi ve sonrası Ermenistan’a ya da 2014 Rus Kırım’ın işgali ile ilgili sürecin öncesi ve sonrasına, Belarus’a bakmak gerekiyor. Tabii Rusya burada Baltık Cumhuriyetleri’ni özellikle NATO’ya kaybettikten sonra, Bulgaristan ve Romanya hiçbir zaman Sovyetler Birliği içerisinde değildi ama her iki ülkenin de Karadeniz’de NATO’ya kaybedilmesinden sonra 2000’li yıllardan itibaren daha bir kabuğuna çekilip daha bir agresif ya da daha bir net politika koyma sürecine gitti. Bugün bu yaşanıyor. Bugün hangi demokratik kitle örgütü ya da siyasi parti Kazakistan’da demokrasiye giden yolda neyi nasıl sunar ya da sunabilir ki. Bu ciddi bir soru işareti. Bu insanların zihninde yapılması gereken, oluşması gereken bir değişim ile alakalı. O nedenle ben olayları hep bu çerçeveden takip ediyorum ve Rusya’daki bu yönetim sınıfının da ömrünü tamamlamadan -- siyasi anlamda söylemiyorum--, insani anlamda ömrünü tamamlamadan da bazı şeyleri tartışmanın kolay olduğunu düşünmüyorum. 

Bahsettiğiniz durum sadece Sovyet ardılı ülkeler değil bizzat Rusya’nın kendisi de var, kendi içindeki "demokrasi tehlikesini" de bastırıyor. Ne dersiniz?

Kesinlikle haklısınız. Zaten ilk batı müdahalesini deneyimleyen ülke Rusya oldu Alin Hanım. Rusya özellikle dağılma sürecinde, daha doğrusu yağmalanma sürecinde, daha 5. 6.yılındayken 1996 seçimlerinde, NATO’nun ABD’nin batının Rusya seçimlerine müdahil olduğu ile ilgili çok geniş çok kapsamlı hikayeler anlatılır. O dönem Komünist Parti son derece güçlendi Rusya’da tekrar. Yeltsin’e karşı. Alexander Lebed adında bir general çıktı ve bu oyunu bozucu bir faaliyet gösterdi. 

İlk turda 3.oldu. Daha sonra Yeltsin’e destek verdi. Yeltsin’e destek vermesi ile birlikte Rusya’daki Sovyet mirasçısı devlet ve güvenlik aygıtı da ne yapılması gerektiği üzerinde kafa yorarak 3-4 yıl içerisinde Putin gibi bir figürü çıkartabildi. Yani Putin’in iktidara gelmesi bir tesadüf ya da bir şans değil. Tam tersine içeriden özel olarak çaba ile planlama ile Yeltsin tarafından halefi olarak ilan ettirilen bir süreçte, o süreçte Yeltsin, Primakov dahil Rusya’da başbakan yapıp denemediği insan kalmamıştı. En son Yeltsin’de karar kıldı. Dolayısı ile Yeltsin KGB’nin daha başındayken bile Rusya Federasyonu Yönetimi’ni devraldık diye söylemler başlamıştı. Daha Kremlin’in kapısına girmeden önce. Sonra o Lebed de dahil olmak üzere birçok insan şaibeli bir şekilde ortadan kalktı. Dolayısı ile Rusya’nın böyle bir öncü boyutu da var. Batı ve NATO ile ilişkilerde, belki de bu Know How’ı diğer ülkelere aktarma gayretinde ya da çabasında diyebiliriz.

Tokayev emir komuta zincirindeki "boşluklar" ve bürokrasiyi eskisi kadar hâkim olamaması KGÖT’dan yardım istedi? Bahsettiğiniz Nazarbayev tasfiyeyi yapanları o zincirleri koparanlar mı yoksa Tokayev’in başını çektiği bir grup mu? 

Tokayev’in başını çektiği bir grup olarak görüyorum. Dün Rus medyasında bir kişi, yazar, analist, buna Tokayev dönemini yani 2 yıllık dönemi şizofreni derecesinde bölünmüş bir siyasi yapı olarak niteledi. Dolayısı ile burada güç mücadelesi sadece Tokayev’in kendi rüştünü ispat etmesinin dışında değil, Tokayev’e karşı da yürütülen bir güç mücadelesi var. 

Bunlar tabii kim yanlısıdır, kimdir ayrı bir tartışma konusu ama Tokayev’in üzerindeki Nazarbayev gölgesinin kaldırılması ile bir anlamda şu anda Tokayev’in rüştü ispatlandırılıyor. Bu sadece içerideki sürece müdahil olan 2-3 bin askerin marifeti ile değil ama bu örgütün özellikle de Rusya’nın bilgisi ve kontrolü dahilinde bir geçiş süreci ihsas edildiği anlamına geliyor. Yani içeride ciddi bir güç mücadelesi olduğunu söyleyebiliriz her iki taraf açısından da.

Türkiye ne yaptı? AKP hükümeti izliyor mu sadece Kazakistan’daki durumları?

Şimdi AKP hükümeti birbiri ile çelişkili, özellikle Türk Dünyası ile ilgili birbiri ile çelişkili ama iç kamuoyuna yönelik mesaj verme yönü ağırlıklı adımlar atarak yoluna devam etmeye çalışıyor. Bunlardan bir tanesi özellikle Türk – Turancı diyebileceğimiz ya da Türk milliyetçiliğinin daha uç noktalarının örnek lider ya da bilge lider aksakallı olarak gösterdiği Nazarbayev’in ülkesinde meydana gelen bu olayların, aradan 30 yıl geçmesine rağmen yaşanan bu olayların anlaşılmasında güçlük çekiyorlar ve yorumlamakta da güçlük çekiyorlar. 

Konuyu yine Rus hegemonyasına Rus istilasına yönlendirmeye çalışırken, bu defa Avrasyacı’lar sayesinde bir batı kanalı da buluyorlar. Dolayısı ile arada derede yorumlar yapıyorlar. Türkiye resmi olarak son İstanbul toplantısında kurulduğu belirtilen Türk Devletleri Teşkilatı bağlamında Türk Dünyası fikrini yerleştiriyor ya da bu ülkeler bunu geliştirdiğini düşünüyor. 

Bu oluşumlar, belki hatırlarsınız 1990’larda Türkçe Konuşan Ülkeler Birliği olarak sahaya çıkmıştı. İşte aradan geçen süre zarfında da en son teşkilat olarak örgütlendi ama son basın bildirisi ya da son anlaşma metinleri tam 5 ayrı dilde hazırlandı. Dolayısı ile bu bir siyasi oluşum. Türkiye siyaseten bir açılım sürecinde uzun yıllardan beri. Rusya daha askeri nitelikleri ön plana çıkan adeta NATO benzeri bir yapılanma ile müdahaleyi de olanaklı kılan bir başka yapıda. Dolayısı ile dün sabah çok sayıda soru ve telefon aldım. Paşinyan’ın Kazakistan’ın iç işleri ile nasıl bir alakası olabilir gibi. 

NEDEN PAŞİNYAN DİYENLERE BÖLGEYİ ANLATMAK LAZIM

Neden bizden değil de Paşinyan gibi bir Ermenistan başbakanından yardım istedi gibi soruların arkasındaki gerçekleri anlatmak da tabii kolay olmuyor. O coğrafyanın realitesi, oluşumlar, Kazakistan başından beri Rusya ile beraber BDT’de ekonomik birlikteliklerde bu örgütte her zaman yer alan bir ülke. Ne Azerbaycan ya da Gürcistan gibi bu örgütün üyesi olduğu halde daha sonra ayrılmış bir ülke, ne de Özbekistan gibi iki arada bir derede girip çıkması belli olmayan bir ülke. Dolayısı ile bu realitelerle geç de olsa tanışma sürecinde ve boyutundalar. 

Sayın Çavuşoğlu 2 gün önce ya da dün Lavrov ile görüştü. Sayın Cumhurbaşkanı, bu Türk Devletleri Teşkilatı liderleri ile görüştü. Neden Türk Gücü gönderilmedi gibi sorular havada uçuşuyor. Yani açık söylemek gerekirse o coğrafya ile ve Rusya’nın perspektifi ile ilgili belli bir konuda analiz yapma ya da ikna etme boyutunun mümkün olmadığı bazı muhatapların yaklaşımlarını ve tavırlarını sadece izlemek gerekiyor. 

Kremlin sözcüsü Peskov, çok iyi bir Türkolog. Mükemmel düzeyde Türkçe biliyor. Bir Türk gibi düşünmesini de biliyor her şeyden önce onu söyleyeyim. Şahsen geçmiş yıllardan tanıdığım birisi. Geçenlerde bir Türk Dünyası haritası ortaya çıktı. Koalisyon parti liderlerinden birisi diğerine bu haritayı hediye etti. Bu Rus dünyasında kıyamet koparttı. Peskov’a görüşünü sordular. 

Peskov haritadaki merkezin yanlış yerde olduğunu, onun daha kuzeyde bir yer olması gerektiğini söyledi. Peskov şunu da söylüyor. Turancılık ya da böyle Türklük perspektifi ile Orta Asya’ya gidenler kımız içmeyi denedikten sonra rakı içmeye devam etmeyi tercih ederek geri döndüler diyen bir Rus Kremlin sözcüsü var karşımızda. O kadar zor ki Alin Hanım bizim işimiz bu dış politika konularında, bölge ile ilgili yorumlarken. O nedenle farklı bir perspektiften bakmaya çalışıyoruz olaylara.

Son derece bilgili ve soğukkanlı Türkologlar var Rusya’da...

Cesaret de oradan geliyor zaten. Bu Ermenistan Azerbaycan savaşları sürecinde de çok yaşandı. Dağlık Karabağ’ın kurtarıldığını ve zafer elde edildiğine inanan ya da düşünenler daha sonra Rus askeri neden yerleşti sorusuna cevap arıyorlar. Yani böyle bir garip bir ruh hali ile karşı karşıyayız. 

 

Öne Çıkanlar