Payitaht'ta İftar: İktidar ile halkın sofrası hep mi farklıydı?

Payitaht'ta İftar: İktidar ile halkın sofrası hep mi farklıydı?
'En güzel iftar, paylaşılan iftardır' diyen Tarihçi-yazar Artun Ünsal, Türkiye’nin değişen beslenme rejimini ve sofra ekonomisini anlattı.

Mesut VARLIK


"Editörün Defteri"nde bu haftaki yayınımız Ramazan’ın ilk gününe denk geldi ve biz de bunu vesile bilerek "Nerde o eski Ramazanlar" demeden Ramazan ve iftar ve İstanbul’un değişen sofra ekonomisini, Türkiye’nin değişen beslenme rejimini bütün hoş sohbetiyle birlikte konuşabilmek için Artun Ünsal hocamızın kapısını çaldık. 

İktidarın sofrası ile halkın sofrası arasındaki ayrımın tarihsel kökenleri nelerdir? Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerindeki farklılaşan tarım politikalarının sofralarımıza etkileri nelerdir? İstanbul’daki sofralar zaman içinde nasıl değişti, dönüştüler? Artun Ünsal’ın tadına doyulmaz sohbeti eşliğinde farklı bir Ramazan yayını yapmış olduk. 

PAYİTAHT'TA İFTAR

İstanbul’un Osmanlı dönemindeki yaşamı, Sultan’ın payitaht koruması altında olduğu için, her şeyi diğer yerlerden farklıydı, ayrıcalıkları bol bir hayat söz konusuydu. Üretici değil, tüketici olan payitahtta elbette iftarın da bir teşrifatı vardı. İftariyelikler, yakılan çubuklar, kılınan namazlar ve sonrasında yavaş usul bir yemek. 

Bugün her yerden fışkıran iftar panayırlarından çok uzak, iktidar açısından son derece sembolik bir yapılar bütünü. Ancak ne tesadüf ki "Besle ki askerin olsun" deyiminin lafzı hâlâ geçerliliğini koruyor. İktidarın sofrası, en tepeden aşağıya adım adım uzanan bir zincir. 

Bir yeniden bölüşüm zinciri. (Bu zincirin yapısını çözmek için bütün bir ömrünü veren değerli Hocam Mehmet Genç’in çalışmalarını ve kendisini de bu vesileyle anmış olduk.) Bu, tarım-din devletinin klasik yapısı. Ancak Sanayi Devrimi’nden itibaren bu "bağışlanan" sofralar yerini "protokol" sofralarına bırakıyor. Böylece "İktidarın sofrası sanayi devrimiyle ortadan kalkıyor."

Artık masadaki herkes protokol çerçevesinde ama bir eşitlik ortamı söz konusu. Artun Ünsal Hocamızın dile getirdiği gibi; "Bugün tarım-din devleti zihniyeti var ama zemini yok." Bütün bu curcuna bu temelsizliği gölgelemek için biraz da. Ramazan’ın kendisi bir tüketim alanı haline geldi, bir gösteriye dönüştü. Oysa Ramazan, özellikle de İstanbul’da, folklorun bir parçasıydı. 

Oysa bugün "İftar çadırlarının bir alan-veren ilişkisi olduğunu" gözden kaçırmamak gerekiyor: "Gel kardeşim, çorbamıza ortak ol diyen kalmadı artık."

"En güzel iftar, paylaşılan iftardır" diyen Artun Ünsal hocamızla olan bu yayınımızla herkese şen sofralar diliyoruz...

Sohbetimizi izlemek için:

 

Öne Çıkanlar