SAVAŞ PSİKOLOJİMİZİ NASIL ETKİLİYOR?

“Kolektif travmalarla yüzleşilmediğinde; birbirimizin derdini açılı dinlemediğimiz için, birbirimizin acılarını barıştırıp kardeş yapamadığımız için, sadece düşmanlık üzerinden bir politika üretiyoruz.”

Artı Gerçek - İsrail-Filistin çatışması sürüyor; tüm dünya bölgedeki sivillere yönelik savaşı izliyor.

Devletlerin bölgeye ilişkin diplomasi trafiği ve savaşan aktörlerin meşruiyeti tartışılmaya devam ederken psikolog / psikanalist Şahap Eraslan, toplumlardaki çatışma halini, savaşların arkasındaki psikolojiyi ve uzun vadedeki etkilerini anlattı.

“Eğer bir ülkede bu kadar zulüm yaşanıyorsa, kültür ve dil askerileşir. Yani Kuzey Irak’ta yapılan bir saldırı, 3 sene sonra bumerang gibi İzmir’deki karı-kocanın arasındaki çatışmaya dönüşür”

Artı TV’de yayınlanan Günün İçinden programında Onur Öncü’nün sorularını yanıtlayan Eraslan, içinde bulunduğumuz dönemde süren çatışma ve savaşları anlamanın bir yolunun geriye dönüp bakmak olduğunu söyledi, ulus-devlet inşasındaki toplum psikolojisini örnek gösterdi: “Osmanlı’nın son 200 yılına baktığımız zaman olan şey şu: Özgürlük ve bağımsızlık isteyenler ulusal devletlerini kuruyorlar. Bizim kolektif bilincimizde oluşan ise şu: biz diyoruz ki, birileri özgürlük ve bağımsızlık istiyorsa bu mutlaka bölücüdür. Savaştan gelmiş, travma geçirmiş insanlar bir cumhuriyet kuruyorlar. Hala bugün biz insan hakları, demokrasi dediğimiz zaman ilk akla gelen şey askeri tepkilerdir”

Eraslan, kolektif travmanın, yüzleşilmediği sürece barış kültürüne engel olduğunu ifade etti: “Biz mutlaka kendimizi bir tarafa konumlandırarak, tüm ahlaki değerlerin yanımızda olduğunu savunarak, savaşların sürmesinden yanayız. Bu da bizim bir barış kültürü oluşturmamızı engelliyor”

Ülke siyaseti ve yurttaşların psikolojisi arasındaki ilişkiyi de değerlendiren Eraslan, Yöneylem araştırma merkezinin yayımladığı, Türkiye’de yaşayanların genel seçimden sonra bıkkın ve çaresiz hissettiğini ortaya koyan araştırmaya ilişkin şöyle konuştu: “Biz umut varmış gibi yaparak sürekli bir düş kırıklığı üretiyoruz ve mazoşist bir hikayeye dönüştü. Bizim asıl yapmamız gereken umudu çalışmak olmalı. Biz umudu kurmadık, kurgulamadık. Erdoğan’ı seçenlerin yarısı Erdoğan’a küfrederek seçiyor; Kılıçdaroğlu’nu seçenlerin yarısı Kılıçdaroğlu’na küfrederek seçiyor. Bu toplum, umut diye mazoşizm üretiyor sürekli. Biz, yakınma kültürünü eleştiri zannediyoruz. Yakınmak, biriken öfkemizi biraz dışarı çıkarır ve tekrar hayatımızı devam ettiririz”

Öne Çıkanlar