Afgan mültecileri anlattı: Açız ama hayattayız
ABD’nin Afganistan’dan çekilmesiyle Türkiye’ye yoğun bir Afgan göçü başlarken özellikle sadece genç erkeklerin gelmesi Türkiye’de halkta ciddi tedirginlik de yarattı. Uzmanlar şu anda Türkiye’de 1.5 milyon civarında Afgan göçmenin varlığından bahsederken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son açıklamasına göre ise Türkiye’deki Afgan göçmen sayısı 300 bin. Türkiye’ye Afgan göçü son günlerin ana gündem maddesi olmasına rağmen aslında Türkiye’nin birçok ilinde yıllardır Afgan göçmenler yaşıyor. Kimi Türkiye’den üçüncü bir ülkeye gitmenin hayalini kurarken, kimi burada vatandaşlık almayı umut ediyor.
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Haydar Efe ve uzman Nurcan Arıcı, en fazla Afgan göçmenin yaşadığı şehirlerden Erzincan’da göçmenlerin nabzını tuttu. Araştırma Afgan göçmenlerin laik bir ülkede yaşama isteklerini gözler önüne seriyor. Yapılan çalışmaya göre, Afgan mültecilerin yüzde 96’sı laik bir ülkede yaşamak istiyor. Mülteciler demokrasi, özgürlük kavramlarına vurgu yaparken, özellikle mezhepsel ve dinsel ayrımın yapılmadığı, yaşam ve giyim tarzlarına müdahale edilmeyen laik bir devlet ve herkesin korkusuzca rahat davranabileceği bir ülkede yaşamak istiyorlar.
ERZİNCAN’DA 2 BİN 500 AFGAN
2 bin 500 Afgan mültecinin yaşadığı Erzincan’da onların göç yolculuğuna tanıklık ettik. Aralarında mühendis olan da var, olimpiyatlarda madalya kazanan sporcu da, polis de, asker de terzi olan da. Ama şu anda Türkiye’de hepsi birer vasıfsız inşaat işçisi. Ortalama iki yıldır Türkiye’de olmalarına rağmen çalışma izinleri yok, kayıtsız çalışıyorlar ortalama günlük 100 lira kazanıyorlar. Kâh açlar kâh toklar "Açız ama hayattayız ya, en azından çocuklarımız okula gidiyor, laik bir ülkedeyiz" diyorlar.
Cumhuriyet’te yer alan habere göre; Prof. Dr. Haydar Efe ve Nurcan Arıcı ile Erzincan’daki Afgan mültecilerin yaşadıkları yerlere gittik, onların yaşamlarına tanıklık ettik. Çıkan hikâyeler sarsıcı, canları payasına çıktıkları yolda ve Türkiye’de yaşadıklarını ve geleceğe dair hayatlarını dinledik. Afganlı mültecilerin anlattıkları şöyle :
‘AKŞAM EVE DÖNÜP DÖNMEYECEĞİNİ BİLMİYORSUN’
Mihammed Nasır Nuri, Afganistan’da devlet memuruymuş, orada memur olarak çalışmak çok zor diye başlıyor söze. Gelin sözlerine kulak verelim: Orası Türkiye gibi değil, elektrik yok, her yer karanlık. Akşam kapınızı çalıp bir mektup bırakıp memurluğu bırak yoksa öldürürüz derler. İşe gidip geldiğim servisi iki kere bombaladılar. Tehlike var diye geldim. Çocuklarım okusun, güzel yaşasın diye buraya geldim.
Afganistan’da emniyet olsa orada yaşamak isterim. Aynı cehennem gibi yaşıyorsun. Sabah işe gidiyorsun akşam eve dönüp döneceğini bilmiyorsun.
Burada çalışma iznimiz yok diye kaçak çalışıyoruz. Asgari ücretin de altında para veriyorlar. Afganistan’da polistim, burada inşaatçı. Burası sadece emniyet için iyi. Yoksa para kazanamıyoruz. Hastalansak hastaneye gitsek 80 lira ödüyoruz. Türkiye’ye ilk geldiğimde kör, sağır, dilsiz gibiydim. Yol bilmiyorsun, dil bilmiyorsun. Biz vatandaşlık istiyoruz, şu anda mahkûm gibi yaşıyoruz. Erzincan dışında bir yere gitmemiz yasak.
Türkiye’nin iyi tarafı kimse kimseye karışmıyor. Burada isteyen camiye, isteyen partiye gidiyor. Laik bir ülkede yaşamak istiyorum.
ORDA HAKLARIMIZ YOK
Görüştüğümüz tüm Afgan kadınların ortak yönü bir daha Afganistan’a dönmek istememeleri. Özellikle Taliban’nın kadınlara dönük son yaptığı açıklamalar onları çok ürkütüyor. "Orada hayvanların bile bizden daha çok hakkı var" diye isyan ediyorlar.
Sefergül Saliha, iki yıldır Türkiye’de olduğunu söylüyor. Eltisi ile bir apartmanın bodrum katında karşılıklı yaşıyor. Eşi üç aydır İstanbul’a gitmiş ama para yollamıyor. Üç çocuğu olan Sefergül, keşke eve bir çamaşır makinesi, buzdolabı alacak kadar paramız olsa diyor. Sefergül, "Afganistan vatanımız ama şu anda ne yapabiliriz, can güvenliğimiz yok. Afganistan’da tek başına dışarıya çıkamazsın. Orada sevgilin falan olmaz. 16 yaşındaydım babam evlendirdi. Keşke ben de Türk kadını olsam, onlar özgürce sevebiliyor, sevgilim olurdu. Bir Türk kadını olmayı çok isterdim, özgürce âşık olabilirdim, sevgilimle el ele dolaşabilirdim, çıkıp sokaklarda özgürce gezebilirdim. Allah Türkiye’den razı olsun, bize yemek veriyor, çocuklarımızı okutuyor. Eşimin babası ve kardeşini Taliban öldürdü. Bir gecede kaçtık. İş bulsam çalışırım. Çocuklar küçük bez parası lazım. 600 lira kira ödüyoruz.
KADIN OLMAK ZOR
Leyla Muradı, yedi yıldır Erzincan’da yaşıyor. Afgan kadınların hayatının her yerde zor olduğunu söylüyor. Dört çocuğu olan Leyla, kendi ayakları üzerinde de durmaya çalışan kadınlardan. "Evi geçindirmek için merdiven siliyorum diyor. Afganistan’da çocuk olmak da kadın olmak da çok zor. Taliban eşimin iki kardeşini öldürdü. Orada Taliban gelip evlerden alıyor çocukları. Açlıktan ölen çocuklar çok. Ailem orada biz burada olanlara ağlıyoruz" diye anlatıyor.
32 yaşında ve 5 çocuk annesi Madine iki yıldır Erzincan’da. Okuma yazmam yok diyor. "Afganistan’da çocuklarımız okula gitmesin diye yollara mayın döşendi. Ailemiz, kardeşlerimiz Afganistan’da sonuçta orası bizim vatanımız. Ama can güvenliği olmadığı sürece oraya dönmeyi istemem. Buraya daha fazla Afgan gelmesini de istemiyorum. Çünkü herkes rahatsız oluyor" diyor.
MADALYALI SPORCU, ŞİMDİ İNŞAATLARDA ÇALIŞIYOR
Atiki, ülkesinde ve uluslararası alanda kick boks alanında 31 madalya kazanmış bir sporcu. 2015’te Ürdün’de olimpiyatlarda 60 ülke sporcusunu yenerek dünya şampiyonu olmuş. İstanbul’da da bir maçta kupa almış. 18 yıldır sporla uğraşıyor, 4 yıldır Türkiye’de. Şu anda Erzincan’da inşaatlarda çalışıyor. Afganistan’dayken aynı zamanda polis olan Atiki, tehditler aldım, ailemi öldürdüler ve Türkiye’ye kaçmak zorunda kaldım diyor. Atiki Türkiye’de yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Sadece ekmek ve çay da olsa burada güvendeyiz. Türkiye benden faydalanmalı. Ben zayıf biri değilim" nasıl Türkiye’ye hizmet edebilirim; spor alanında katkı sunabilirim diye düşünüyorum. Burada inşaatlarda çalışıyorum. İki gün çalışıyorum onu da sporuma harcıyorum. Devamlı çalışırsam spor yapma gücüm kalmıyor. Geceleri hep yarın nasıl gidip çalışacağım diyorum.
Ben öğrenciler yetiştirmek istiyorum ama şu an elimde bir şey yok. Bir şey biliyorsam başkalarına öğretmek farzdır. Tek istediğim bana maç ayarlayıp göndersinler."
HAYATIMA BEN KARAR VERİRİM
Süreyya, sekiz yıldır Erzincan’da yaşıyor. Ortaokul mezunu. Atiki’den kick boks dersleri alıyor. Süreyya adeta kendi içinde bir devrim yapmış. Kendi kararlarımı kendim veririm diyerek yedi ay önce başörtüsünü çıkarmış. "Ben de istediğim şeyi yapabilirim diye başımı açtım. Hayatıma, yaşayacaklarıma ben karar verebilirim dedim. Çevremden tepkiler de aldım. Ama insanların ne düşündükleri, ne söylediklerine takmıyorum artık. Yedi ay öncenin Süreyyası ile şimdinin Süreyyası arasında çok fark var. O zaman çok küçük şeylere tepki verirdim. Şu an b§enim için neyin iyi neyin kötü olduğunu biliyorum ve bana böyle saygı duyulmalı. Afganistan’daki kadınların bunu hissetmesi gerekiyor. Afganistan’da bir kadını insan olarak görmüyorlar. Tek başına dışarıya çıkamıyorsun. Afganistan’da kadınlar zorla evlendirilir. İyi günde kötü günde onunla olmak istemiyordur belki. İnsanların ne dediğini çok önemsiyoruz, kendimizi, mutluluğumuzu hiç düşünmüyoruz" diyor. Spor alanında iyi yerlere gelmek, madalyalar, kupalar kazanmak istediğini anlatan Süreyya, "Türkiye’de şartlar bizim için iyi değil, bize karşı samimi değiller. Burada iş bulursan iyisin, bulamazsan açsın. Buradan İsveç’e gitmek istiyorum" ifadelerini kullanıyor.
BİR DAHA O YOLA ÇIKMAYALIM
Bir yıl önce Türkiye’ye göç eden Hatemi ailesinin sekiz çocuğu var. Beşi okula gidiyor. Baba ülkesinde Emniyet’te çalışıyormuş. Ancak bombalı bir saldırıda bir gözünü kaybediyor. Erzincan’da iş buldukça inşaatlarda çalışıyor. 200 TL kira ödüyorlar. Baba Hatemi’ye kulak verelim; "Burada insanlar çok iyi. Çünkü burası da Müslüman bir ülke. Ülkemde savaş var. O yüzden geldik. Biz Taliban’ı istemiyoruz. Taliban olmasa tekrar ülkeme gitmeyi isterim. Burada inşaatlarda çalıştığım Türk işçiden daha az para alıyorum. Bazen daha fazla da çalışıyorum. Başka şehire gitmek isteriz, iş nerede varsa oraya gitmek istiyoruz." Çoğu ilköğretim çağındaki Hatemi ailesinin çocukları ise göç yollarında yaşadıkları sıkıntılardan bahsederek bir daha o yola çıkmak istemediklerini, Türkiye’yi, arkadaşlarını çok sevdiklerini anlatıyor. Anne Hatemi ise Türkiye’nin çok güzel bir yer olduğunu, bir daha Afganistan’a dönmek istemediğini diye getiriyor.
MÜHENDİSİM ŞİMDİ SANAYİDE ÇALIŞIYORUM
Hamayoun Ommati 29 yaşında. Türkiye’ye para kazanmak için değil, sadece can güvenliği için geldiğini vurguluyor. Ülkesinde bilgisayar mühendisiymiş, iyi derecede İngilizce biliyor. Şimdi Türkiye’de sanayide çalışıyor.
Afganistan’da aylık 2 bin 800 dolar maaş alıyordum. Her ay arabamı değiştiriyordum neredeyse, ama can güvenliğim yoktu. Erzincan’a geldikten sonra uçak bölümünü okudum. Benim İstanbul’da, Ankara’da olmam lazım. Ama o illere gidiş iznim yok, Burada üç gün Erzincan Üniversitesi’ne gidiyorum; orada elektrikli drone, fırçasız motor diyorlar onu yapmaya çalışıyorum. Ben özgür, laik bir devlette çalışmak istiyorum. İslamda en tehlikeli insan kimdir biliyor musunuz? Takvası çok fazla ama bilimi çok az insandır. Bir okumuş insanın bir imamdan yetmiş derece daha yüksek fazileti var.
AİLEMİ ÇOK ÖZLÜYORUM
Parigun, Türkiye’ye yeni gelenlerden. Tek kelime Türkçe bilmiyor. Eşi ölmüş bir Afganla evlenmiş. Yaşı 22 olmasına rağmen adamın iki çocuğuna annelik yapıyor. Ailem Afganistan’da, onları çok özlüyorum. Burası çok güzel, çalışmak isterim ama çocuklar küçük.
Muhhamed, ülkemde hem savaş vardı hem de iş yoktu, o yüzden geldim. Burada mutfak tezgâhları yapıyorum. 300 lira kira veriyorum. Patronum Türk işçiye daha yüksek veriyor, bana 2 bin 600 lira veriyor. Sigortam yok, patron diyor ki sen yabancısın.