8 yıl önce katledilen Taybet Ana'nın eşi yaşananları anlattı: Bu vahşet unutulmaz
Artı Gerçek - Şırnak'ın Silopi ilçesinde 14 Aralık 2015 tarihinde ilan edilen sokağa çıkma yasağının üzerinden 8 yıl geçti. Halkların Demokratik Partisi (HDP) tarafından hazırlanan rapora göre, ilçede Temmuz 2015 ile Ekim 2016 tarihleri arasında ilan edilen sokağa çıkma yasakları sırasında yaşları 11 ile 75 arasında değişen 68 kişi öldü, 500’ü aşkın ev tahrip edildi.
57 yaşındaki Taybet İnan (Taybet Ana) da Silopi'de ilan edilen yasakta ölenlerden birisi. Taybet Ana, yasağın beşinci gününde evinin önünde keskin nişancıların hedef alması sonucu vücuduna isabet eden 10 kurşunla katledildi. Taybet Ana'nın cenazesi, 7 gün boyunca sokak ortasında bekletildi. Taybet Ana'nın katledilmesinin ardından kendisini kurtarmaya giden akrabası Yusuf İnan da evinin avlusunda vuruldu. 20 saat boyunca yaralı halde bekletilen Yusuf İnan, kan kaybından öldü. Taybet Ana’nın cenazesini almaya çalışan eşi Halit İnan da polis saldırısında yaralandı. Taybet Ana’nın sokak ortasında bekletilen cenazesinin 7 gün sonra alınmasının ardından yapılan cenaze merasimine ise sadece iki oğlu ve kardeşinin katılmasına izin verildi.
KURŞUN İZLERİ HÂLÂ DURUYOR
Aradan 8 yıl geçmesine rağmen Taybet Ana'nın vurulduğu yerdeki kurşun izleri duruyor. Duvarlardaki kurşunlar, yasak döneminde yaşananlara ayna tutuyor. Ancak Taybet Ana'nın katledilmesine dair tek bir kişi yargılanmadı. 2020 yılında faillerin tespiti için 'daimi arama kararı' verildi. Avukatlar, dosyayı Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) taşıdı.
Eşinin cenazesi yedi gün sokak ortasında kalan ve polis saldırısında yaralanan Halit İnan, o günlerde yaşananları anlattı. Sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği süreçte mahallelerinin de ablukaya alındığını belirten İnan, evlerinin de saldırılarının hedefi olduğunu ve iki katının tamamen yanıp kül olduğunu söyledi.
Evlerinin yanmasından sonra komşusu olan kardeşlerinin evine geçtiklerini dile getiren İnan, “Taybet Ana’nın vurulduğu gün karşı komşumuzun evi de yandı. Taybet Ana, karşı komşuya gitmişti. Akşam saat 19.00 gibiydi. Yatsı namazını kılıyordum. O sırada bir yakınımız Taybet Ana’nın sesini duyduğunu söyledi. Hemen sokağa çıkmak için kapıya doğru koştum. Bir baktım Taybet Ana sağ kolunun üzerine düşmüş ve sokakta öylece uzanıyor. Bana seslendi, ‘gelme’ dedi. Sokağın başında bulunan caminin minaresinden keskin nişancı ateş etmişti ve halen orada duruyordu" dedi.
İPLE KURTARMAYA ÇALIŞTI
Taybet Ana’nın yanına gitmeye çalıştığını kaydeden İnan, “Taybet Ana’ya doğru gittim, yaklaştığım zaman sağ dizinden vurulduğunu gördüm. Fazla yaklaşamadım. Hemen karşısında bulunan duvarın arkasından ona ip attım. İpi bileklerine bağlasa, onu kendi tarafıma çekecektim. İpi bağladı. Çekmeye başladım. Birkaç metre kala bir an da benim bulunduğum yeri taramaya başladılar. Siper aldığım duvara isabet etti. Bu esnada bende ellerimden yaralandım” diye anlattı.
'POLİS KONUM İSTEDİ VE SALDIRDI'
Bu sırada kardeşi Yusuf İnan’ın da kendilerine yardım etmek için dışarıya çıkmaya çalıştığını dile getiren İnan, şunları anlattı:
"Tam kapıya geldiği an, yine devlet güçleri tarafından vuruldu. Kardeşim karın boşluğunun sağ tarafından yara aldı. O sırada dışarı çıkmaya çalışırken, camideki keskin nişancıya göre korunmaya çalışıyordu ama kardeşim sağ tarafta bulunan binalardaki keskin nişancının hedefi oldu. Kardeşim evinin önünde yaralı, eşim Taybet sokak ortasında, ben de duvar arkasında kalmıştım. Diğer çocuklarımı arayıp haber verdik. Daha sonra emniyeti aradık ve durumu anlattık. Kalabalık bir aile olduğumuzu söyledik.
Onlar da bize, ‘Çıkın’ dediler. Nasıl çıkacağımızı sorduğumuz zaman ise bizden bulunduğumuz yeri istediler. Bizde dükkânımızın yerini söyledik. Dükkânın yerini söyledikten kısa bir süre sonra söylediğimiz noktaya saldırı oldu ve yerle bir ettiler. Hemen tekrar emniyeti aradım. Onlara, ‘Olduğumuz yerin bilgisini istiyorsunuz. Size söylediğimiz zaman da orayı vuruyorsunuz’ dedim. Onlarda, ‘Biz ne yapalım. Bize gelen bilgiyi askerlere aktarıyoruz. Dikkat edin, aile var diyoruz’ dediler."
SABAHA KADAR YARALI BEKLEDİLER
"O gece sabaha kadar kardeşim ve Taybet yaralı bir şekilde bekledi" diyen İnan, “Sabah tekrar emniyeti aradık. Beyaz bayrakla çıkmamızı istedi. Büyük kızım, komşumuz ve iki yengem ellerinde beyaz bezle dışarı çıkmaya çalıştık. Kapıya yaklaştığımız sırada yine silahlarla tarandık. Geri döndük. Zaten kardeşim hayatını kaybetmişti. Onu bodruma koyduk” ifadelerini kullandı.
7 GÜN 7 GECE SOKAK ORTASINDA
Bunun üzerine arka taraftan kızının evine geçtiklerini söyleyen İnan, şöyle devem etti:
"Taybet ve kardeşimin cenazeleri öylece orada kaldı. 7 gün boyunca kızımın evinde kaldık. Kadınlar, çocuklar ve yetişkin erkeklerle yaklaşık 30 kişi bir eve sığındık. Günde sadece bir öğün yemek yiyebiliyorduk. Öğlen azıcık yemek yiyorduk, ertesi gün öğlene kadar. 8’inci gün askerler bizim olduğumuz yeri sardı. Çocukları ortaya, kadınları çocukların etrafına, biz erekleri de kadınların etrafında halka olacak şekilde topladılar.
O gelenler başka bir şeydi. Zebanilere benziyordu. Bizlere küfür ettiler. Kimliklerimizi aldılar, ‘Burada kalın. Öğleden sonra sizi çıkartacağız. Eğer çıkarsanız, sizi alacağız, çıkmazsanız da sorumluluğunuz bizde değil’ dediler. Sonra bizi çıkardılar. Taybet ve Yusuf’un cenazesi 7 gün 7 gece öylece kalmıştı. Aradan bunca yıl geçti. Büyük bir vahşetti yaşandı. Bir cenaze bu kadar yerde bırakılır mı?"
'KİMSESİZLER MEZARLIĞINA DEFNEDECEKLERDİ'
Polislerin cenazeyi alıp Şırnak Devlet Hastanesi’ne götürdüğünü söyleyen İnan, “Cenazelerimiz, 22 gün boyunca onların elinde kaldı. Sonra kaçırıp buraya getirdiler. Kimsesizler mezarlığına defnedeceklerdi. Bir tanıdığımız bizi aradı ve cenazelerimizin burada, Silopi Devlet Hastanesi’ne getirildiğini söyledi. Biz de hemen oraya gittik. Cenazelerimizi aldık ve onları yan yana defnettik” dedi.
'BU YAŞATILAN VAHŞET UNUTULMAZ'
Sokağa çıkma yasağı sürecinde devlet tarafından büyük bir vahşetin yaşatıldığını kaydeden İnan, şunları söyledi: “Bu yaşatılan vahşet unutulmaz. Torunumun torunu da bunu unutmayacak. 38 sivili şehrin içinde katlettiler. Bu kadar vahşet yaşattılar ama Kürtlerin davası hala devam ediyor. Kürtler mücadelesine kaldığı yerden devam ediyor ve devam edecek. İğneyle kuyu kazar gibi olacak ama olacak. Kürt halkının çocukları kendi iradeleriyle kazanacak. Bütün Kürtler birliğini sağladığı zaman, kazanmak daha kolay olacaktır.” (MA)
Hatimoğulları: O vahşet bodrumlarında insanlık katledildi
Hatimoğulları'ndan Erdoğan'a: Kürt sorunu canlıyken hangi garantörlükten bahsedeceksiniz?
Barış Anneleri: Parçalanmış elbiselerden cesaret alıp mücadele edeceğiz