Tülay Hatimoğuları: 'Kürt meselesi kılıçla çözülmez'
DEM Parti Eş Genel Başkanı Hatimoğulları, iktidarın 'Rojava'ya yönelik tehdit açıklamalarını kabul etmediklerini' vurguladı ve 'Kürt meselesine kılıçla müdahale edilmez' dedi. Hatimoğulları ve ekledi: 'Türkiye güvenlik koridorunun barıştan geçtiğini unutmamalı.'

Artı Gerçek - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi'nin (DEM Parti) il eşbaşkanları, Eş Genel Başkanlar Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan başkanlığında parti genel merkezinde toplandı.
Toplantı öncesi basın açıklaması yapan Tülay Hatimoğulları, güncel gelişmeler ve Kürt sorununun çözümü için başlatılan sürece dair konuştu.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısı ve çağrının yansımalarını toplatıda değerlendireceklerini ifade eden Hatimoğulları, "İl eşbaşkanlarımız sahadan geliyor, çalışmalardan geliyor. Bugün verecekleri raporlar, yapacakları sunumlar çok değerli ve kıymetli olacak. Barışı toplumsallaştırmak bakımından yerelde yürütülen faaliyetlerin öneminin büyük olduğunu biliyoruz. Bu bakımdan verimli bir toplantı geçmesini de diliyorum” diye belirtti.
'6-7 EYLÜL İLE YÜZLEŞİLMELİ'
Konuşmasının devamında 6-7 Eylül olaylarına da değinen Hatimoğulları, devlete yüzleşme çağrısı yaptı: "Bir kez daha diyoruz ki 6-7 Eylül Pogromu’nda yaşanmış olan bütün olaylarla yüzleşme, orada mağduriyet yaşamış; malına, mülküne el konulmuş olan bütün kesimlerle ciddi anlamda onlara bir hesap vermek ve bir özür dilemenin gerçekleşmesi gerekiyor.”
İSRAİL'İN SALDIRILARI
İsrail’in, Gazze’ye dönük devam eden saldırıları ile ilgili de Eş Genel Başkan Tülay Hatimoğulları, resmi rakamlara göre 60 bini aşkın insanın katledildiğini hatırlattı. Hatimoğulları, "Gazze insanlığın sıfır noktası ve bütün dünya izliyor ne yazık ki. Buradan çağrımızı bir kez daha yapıyoruz; Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere Arap Birliği, Arap Ligi, İslam İşbirliği Teşkilatı ciddi bir biçimde bu konuyu ele almalı ve İsrail'i mutlaka ama mutlaka durdurmalı. Yardımlar insanların mezarlığına dönüşmemeli. Bir an önce başta Refah Sınır Kapısı olmak üzere açılmalı ve insani yardım koridorlu güçlü bir biçimde sahiplenilmeli. Oraya insani yardım acilen ulaştırılmalıdır.”
'SAVAŞIN TÜRKİYE'Yİ ETKİLEME OLASILIĞI YÜKSEK'
Savaş ve çatışmaların sadece Gazze ile sınırlı kalmadığına işaret eden Eş Genel Başkan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Lübnan'a, Yemen'e, Irak'a, İran'a yayılan ve aslında Türkiye'nin de etkilenme olasılıklarının yüksek olduğu bir dönemden geçiyoruz. Türkiye'de iç barışın tahkim edilmesi bu uluslararası tablo içinde bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Sayın Abdullah Öcalan'ın yapmış olduğu ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’, Ortadoğu'nun ve batıya kadar yansımış olan savaşların Rusya-Ukrayna savaşı bütün bu tablo içerisinde adeta bölgede parlayan bir meşale olmuştur.
'TÜRKİYE GÜVENLİK KORİDORUNUN BARIŞTAN GEÇTİĞİNİ UNUTMAMALI'
Özellikle Türkiye'de izlenen siyaset için şunu çok açık ifade etmek isteriz ki Türkiye'de ‘iç barış’ deyip, Rojava'yı tehdit etmek ve oraya dönük tehditler savurmak birbiriyle uyuşmayan yaklaşımlardır. Bugün Türkiye’de Kürtlerle barışırken aynı zamanda Suriye, Irak, İran’daki Kürt ile de barışmalıyız. Türkiye eğer gerçekten bir güvenlik koridoru oluşturmak istiyorsa güvenlik koridorunun barıştan geçtiğini hiçbir zaman unutmamak lazım. Güvenlik savaşla, silahla, mermiyle, tankla, topla sağlanmaz.
'ROJAVA'YA DÖNÜK TEHDİT AÇIKLAMALARINI KABUL ETMİYORUZ'
Demokratik bir Suriye'yi oluşturmanın Kürtlerin, Alevilerin ve Dürzilerin haklarının verilmesi anlamı taşıyor. Aslında güvenli bir sınıra kavuşmamız demektir. Türkiye'nin durması gereken nokta tam da budur. O nedenle son zamanlarda hükümet temsilcileri tarafından Rojava'ya dönük tehditkâr açıklamaları kabul etmediğimizin altını bir kez daha çizmek istiyoruz.
Bakın orada evet bir anlaşma oldu ama bu anlaşmanın akabinde binlerce Alevi katledildi. O anlaşmanın akabinde binlerce Dürzi katledildi, göç ettirildi, yerinden, yurdundan edildi. Alevi kadınlar tıpkı IŞİD'in Ezidi kadınları kaçırdığı gibi köle pazarında alıp sattılar. Tecavüz ettiler, taciz ettiler, kadınları katlettiler. Bu tablo böyle ortada duruyorken insanlara teslimiyet çağrısının yapılmasını hiçbir toplum, hiçbir halk kabul etmez. Orada yapılması gereken en önemli şey kesinlikle bütün farklı halkların ve inançların, kendilerini o yönetimde hissettikleri, Suriye'de eşit yurttaş hissettikleri, demokratik bir Suriye'nin inşasından geçer ve Türkiye'ye önerimiz de bu siyaseti geliştirmesidir. Türkiye'nin Suriye'ye yapacağı en büyük iyilik sadece orada barışı ve demokrasiyi desteklemek olur.
'KÜRT MESELESİNE KILIÇLA MÜDAHALE EDİLMEZ'
Hatırlatmak isterim; ‘Kürt meselesi özel cerrahi müdahaleyi gerektiren son derece kangren bir meseledir. Bu meseleye kılıçla müdahale edilemez. Kılıçla müdahale edilirse bu yara daha da derinleşir. O yüzden burada usta cerrah eline ihtiyaç var. Usta siyasetçi ellere, barış diline, demokrasi diline ihtiyaç var. Buradan bu şekilde hareket edilirse bir çözüme sahip olunabileceğini düşünüyoruz. Türkiye'de, Suriye'de ve bölgede barış Türkiye'nin temel şartı olmalıdır ve temel stratejisi olmalıdır.
'KOMİSYON ANA KONULARA ODAKLANMIYOR'
Sayın Öcalan’ın çağrısı, Kürtlerin, Arapların, Türklerin, Ezidilerin, Ermenilerin, Hristiyanların, Alevilerin, Sünnilerin ve daha birçok kesimin ortak kurtuluşunu hedefliyor. Bu, bölgenin yangın çemberinden çıkış formülüdür. Ne yazık ki Öcalan ve PKK’nin attığı somut adımlara karşın iktidar ve devlet henüz somut bir adım atmadı. Atılan en önemli adım komisyonun kurulması, ancak komisyon ana konularına yeterince odaklanamıyor.
DEMOKRATİK ENTEGRASYON GÜNDEMİ
Komisyon, toplumsal mutabakatı güçlendirmeli ve özel bir yasayla demokratik entegrasyon ve özgürlük yasalarını parlamentonun gündemine taşımalıdır. 1 Ekim’de başlayacak yeni yasama döneminde bu konulara dair taslak çalışması olmaması, oyalama politikalarının göstergesidir. Komisyonun en acil konularından biri de ‘umut hakkı’dır. Sayın Öcalan’ın özgür yaşama ve çalışma koşullarının acilen oluşturulması gerekiyor. Öcalan, sürecin başarısı için aktif rol üstlenmek istiyor. Komisyonun İmralı’ya giderek Öcalan’la görüşmesi hayati önem taşıyor. Komisyon cesur olmalı, ezberleri bozmalı, ön açıcı adımlar atmalıdır.
CHP'YE OPERASYONLAR
Kayyım atamaları, kayyım yasasının yürürlükte olması, belediye eşbaşkanlarının görevden alınması, hasta mahpusların hapishanelerde tutulması ve infaz yakmalarının devam etmesi, sürece olan güveni zedeliyor. Toplumun barış talebi güçlüdür. 86 milyon yurttaş barış istiyor ancak iktidarın muhalefete yönelik baskıları bu inancı zedeliyor. CHP’ye yönelik operasyonlar, gözaltılar, kongre iptalleri ve olası kayyım atamaları antidemokratiktir. Barış süreci, muhalefete baskılarla değil, tüm kesimleri ikna ederek güçlenir.”
Konuşmanın ardından toplantı basına kapalı devam etti. (MA)