Barınma hakları ellerinden alınmak istenen Tozkoparanlılar Ankara'ya gidecek: Devlet halkıyla savaşır mı?

Barınma hakları ellerinden alınmak istenen Tozkoparanlılar Ankara'ya gidecek: Devlet halkıyla savaşır mı?
Tozkoparan Bilgilendirme Merkezi'nde 'İkna Odaları' kurularak mahallelinin ikna edilmeye çalışıldığını söyleyen Tozkoparanlılar, 'Bu bir kıyım. Bu zulme asla boyun eğmeyeceğiz' dedi.

Yağmur KAYA


ARTI GERÇEK - İstanbul Güngören ilçesine bağlı Tozkoparan Mahallesi sakinleri 11 gündür karanlıkta. Elektrik, su ve doğalgaz alt yapıları kesilen mahalleli bugün 11 gün olmasına rağmen olayların şokunu atlatabilmiş değil.

Geçtiğimiz Çarşamba günü kolluk kuvvetleri mahalleliye biber gazı ve plastik mermiyle müdahale etti. "Suyumuzu, elektriğimizi kesmesinler diye direndik, bu nedenle bize saldırdılar" diye ifade ediyor bir mahalleli. "Devlet halkıyla savaşır mı ya?" diyeni, "Bunlar Edi ile Budü’nün işleri" diyerek AKP-MHP’yi işaret edeni, tüm seçimlerde Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’a oy verip belki de en büyük hüsranı yaşayarak, "Hakkımı AKP’ye helal etmiyorum" diyeni...

Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle riskli alan ilan edilen Tozkoparan’da, kararla ilgili hukuki süreç devam ederken mahallenin altyapı hizmetleri kesildi. Semtte bulunan 900 haneye tam 11 gündür elektrik, su ve doğalgaz verilmiyor. Elektrikleri olmayan Tozkoparan sakinleri gün içerisinde mahallede bulunan Barış Parkı’na gidiyor. En temel gereksinimlerini dahi karşılayamayan mahalleli, kendi aralarında büyük bir dayanışma gösteriyor. 

Güngören Belediyesi tarafından ‘kentsel dönüşüm’ adı altında evlerinden çıkarılmak istenen yurttaşlar konuyu yargıya taşıdı. Mahalle sakinleri seslerini duyurabilmek için yarın Ankara'da bulunan Danıştay'a gideceklerini söylüyor. 

Bugüne kadar Tozkoparan'la ilgili alınan kararlarda halkın muhatap alınmadığını söyleyen Mehmet Beşir Pordoğan, Güngören Belediyesi'nin halka kendi kurallarını dayatmaya çalıştığını söylüyor. Pordoğan, "Bakanlığa bağlı mukavametlerle insanlara Tozkoparan Bilgilendirme Merkezi'nden kentsel dönüşümle ilgili resmi olmayan belgeler paylaşılıyor. Hangi tarihte projeler başlayacak, hangi tarihte projeler tamamlanacak, geriye dönük ödemeler nasıl olacak? Yani bunlar avukatlarımız tarafından da incelenen belgeler. Hiçbiri resmi belge değil. 7 ayda sadece iki kere diyalog kuruldu. Bundan 3 gün önce Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü ile bir görüşme yapıldı. Sürekli bize söylenen 'Devlete güvenin'. Benim de oturduğum bloklar belediye blokları. Dar gelirli ya da orta sınıf ailelerin yaşadığı bölge. Yani memur ve memurların çocukları 40-50 yıldır burada. Şimdi zaten devlete hizmet etmiş insanlar. Kat mülkiyetli yapılar mevcut ve siz diyorsunuz ki, 'bu tapuları bize devir edin'. Burada yapılacak projenin ucu bucağı açık. Ve gelip bize diyorsunuz ki 'devlete güvenin'. Burada insanların devletle hiçbir problemi yok. Güngören Belediye ve Bakanlık haklı olsa biber gazı, plastik mermiyle bize saldırıp alt yapı kesintileri yaşatmazlardı. Tüllerle insanlar yemeklerini yapmaya çalışıyor, halk dayanışmasıyla tankerlerle su geliyor. Resmen 1980 dönemi burada yaşanıyor" diye kaydediyor. 

Danıştay'da davanın devam ettiğini söylenen Pordoğan, daha önce emsalleri bulunan Cumhurbaşkanı kararnamesiyle açıklanan dönüşüm kararlarının iptal edildiğini söyledi. Pordoğan, "Davamız da Savcı mütalaası Tozkoparan'ın kentsel dönüşüme uygun olmadığı yönünde karar verdi. Çünkü uydu görüntüleri ele alındı ve bu uydu görüntülerinde Tozkoparan'da şu an 10.4 hektarlık alanda yüzde 72 yeşil alan, yüzde 28 konut alanı. Projede de tam tersi olacağı söyleniyor. Çitlembik dediğimiz alanda kentsel dönüşümün canlı örneği var. Burası ormanlık alan ve yıkımı gerçekleşti. İnsanların gözü önünde yeşil alanlar katledilecek" diyerek yerinde dönüşüm talebinde bulunuyor. 

'BU BİR KIYIMDIR' 

Tozkoparan Bilgilendirme Merkezi'nden "İkna Odaları" kurularak mahallelinin bu merkeze davet edildiğini söyleyen Pordoğan, "Bir öğretmene iş teklif edilmiş. Ayrıca nakliye araçlarının ücretsiz bir şekilde hizmet verebilecekleri söyleniyor. Onlarda haksız ve hukuksuz olduklarını biliyor ama korkutma, dayatma, tehditle işlerini halletmeye çalışıyorlar. Ama halk burada direniyor. Kandilli Rasathanesi'nin Tozkoparan ile ilgili bir araştırması var. Güngören'de 11 mahalle var. Tozkoparan riskli yapı olarak 9'uncu sırada. Yani sadece Güngören ilçesinde bile bir kentsel dönüşüm kararı alınacaksa önce 8 tane mahalle dönüşüme gidip sonra Tozkoparan dönüşüme girmeli. Bu, bir kıyım, bir yıkımdır. Bu zulme asla boyun eğmeyeceğiz" diye konuşuyor. 

'SENİN BULDUĞUN EVİN KİRASINI ÖDEYEBİLECEK MİYİM?' 

Narin Kaya, şeker hastası olan eşinin ilaçlarını buzdolabında muhafaza etmesi gerektiğini ancak elektriklerin kesilmesi nedeniyle ilaçları koruyamadığını ifade ediyor. 35 yıldır aynı evde aynı mahallede yaşadığını vurgulayan Kaya, bir sabah uyandığında mahallenin polis ablukası altında olduğunu ve zorla evinden çıkarılmak istendiğini söylüyor. Şeker hastası olan eşinin bir süre önce Coronavirüse yakalanarak ölümün eşiğinden döndüğünü dile getiren Kaya, eşinin günde iki kere insülin iğnesi yaptırması gerektiğini söylüyor. "Bir oğlum var, tekstilde çalışıyor, eşim hasta" diyen Kaya, evlerinin elinden alınmak istendiği söylüyor ve  "Biz yıkılmasın demiyoruz; kentsel dönüşüme girsin ama evimizin karşılığında ev istiyoruz. Biz devletten bir şey istemiyoruz. Mağdur olduk. Eşimin Covid’ten dolayı hastaneye yattı, entübe edildi. Günde iki kere iğne vurması gerekiyor, iğneleri dolaba koymadığımız zaman bozuluyor. Zor durumdayız. Bizim belediye blokları sağlam. İstanbul'un merkezinde 11 gündür karanlıktayız. Gece eşimin şekeri düştü. Kalkamadı. Telefonun ışığını yaktım, iğnesini karanlıkta yaptım. 65 yaşında. Zor günler yaşıyoruz. Allah kimseye yaşatmasın. 'Çıkın' diyorlar. Nereye çıkalım? 'Ev bulacağız' size diyorlar. Ev nerede bulacaklar? Senin bulduğun evin kirasını ödeyebilecek miyim? Devletin büyükleri gelip bir açıklama yapmadı. Karanlıkta kaldık" diye ekliyor. 

'DEVLETTEN BİR ŞEY İSTEMİYORUZ, EVİMİZİ YIKMASIN YETER'

Bedriye Osman, "11 gündür su yok, elektrik yok, doğalgaz yok. Mağduruz! Biz çok bir şey istemiyoruz. Evimin karşılığında ev istiyoruz. Perişan olduk. Nereye gideyim? Benim aldığım bin 600 eşimden maaş. Benim çalışanım yok, eşim yok! Gaz sıktılar, mermi attılar. Komşunun kolları mosmor. Oğlumla yaşıyorum" diyerek sahibi olduğu evden sürgüne gönderilmeye çalışıldığını vurguluyor.

"Devlet Büyükleri" ne seslenen Osman, kimseden herhangi bir beklentilerinin olmadığını da belirtiyor ve  "Zaten evimiz sağlam. Biz razıyız evimizden, kendi yağımız da kavrulan insanlarız. Biz devletten bir şey istemiyoruz. Yıkmasın evimizi. Evimizde bizi perişan ettiler, inşallah Allah’ta onları perişan eder. 900 haneyi yıkacaklar. İstanbul’da yaşıyoruz suyumuz, doğalgazımız yok. Elin kapısında boynumuzu büküp çamaşırlarımı yıkıyorum. Ya ben niye ele (yabancı)  götüreyim ki benim evim varken? Pel perişan ettiler bizi inşallah bizden de perişan olurlar. Herkes ettiğini o dünyada bu dünyada toplayacak. İki elimiz yakasında olacak kim buna sebep olduysa. Kim bizi bu duruma getirdi ise iki elimiz yakasında olsun, bizden de bin beter olsunlar" diye isyan da bulunuyor. 

ÖZDEMİR: BU YAŞTA EV Mİ ALACAĞIZ, KARNIMIZI ZOR DOYURUYORUZ

"40 yıldır tapulu evimdeyim. Devlet kendi vatandaşına böyle bir zulüm yapar mı ya?" diye soran 60 yaşındaki Fidan özdemir, "Başkan" diye hitap ettiği Cumhurbaşkanı Erdoğan'a güvendiğini ancak Erdoğan'ın kendilerini duymak, görmek istemediğini söylüyor. Tozkoparan da büyük bir rantın söz konusu olduğunu söyleyen Özdemir, "Evimizi versin biz ondan lüks daire istemiyoruz ki! Lükse gerek yok çünkü memur insanlarız. Ödeyecek gücümüz yok. Riskli alanda değil ki burası. Bütün hayallerimiz toprağa gömüldü. Bu dünyada kimseye bir şey kalmıyor. Bu insanlara bu kadar zulüm niye? Bu yaşta ev mi alacağız, karnımızı mı doyuracağız? 70 80 yaşındaki insanlar nerede çalışıp ev alacak. 

'BİZİ EVSİZ BIRAKMAK İSTİYORLAR'

Gençler iş bulamıyorum. Bizi bu yaştan bu saatten sonra evsiz bırakmak istiyorlar. Izdırap çekiyoruz. Devlet kendi insanına bu kadar zulüm yapabilir mi ya? Nerede görülmüş bu? Ne yapacağız biz? Ne yapacağız kendileri bir düşünsünler. Gece saat 03.00'e kadar oturuyoruz parkta. Sabah yeniden parka geliyoruz. Sularımızı kesmeyin, dedik diye bize biber gazı, plastik mermilerle saldırdılar. Biz bu ülkenin vatandaşıyız, dedik. Zulüm gördük" diyor. 

'EMEKLERİMİZ KARŞILIĞINDA BUNU MU GÖRECEKTİK?'

Her seçimde AKP'ye oy verdiğini söyleyen bir vatandaş ise, AKP'ye bugüne kadar verdiği emekleri helal etmediğini vurguluyor ve ekliyor: "Halimiz perişan! E ben Allah’a havale ettim. Verdiğimiz emeklere karşı bunu mu görecektik. Helal etmiyoruz. AKP’ye verdik verdik verdik (oy). Karşılığında bunu mu görecektik? Bundan sonra bitti. Sildim bile. Akp’yi sülale boyu sildik. Bitti!" Kolluk kuvvetlerinin mahalleliye müdahale ettiği aynı gün hastaneden çıktığını söyleyen yurttaş, " O gün ameliyattan çıkmıştım. Çarşamba günü bize biber gazı sıktılar. Ne yapacağız bilmiyorum. Soran yok, gelen yok, giden yok. Resmen bizi sokağa attı. Sesimizi de duymuyor (Tayyip Erdoğan) Lütfen gelsin ve bu halka sahip çıksın. Tayyip’e sesleniyorum. Su yok, elektik yok, doğalgaz yok! Kendileri bu durumda olsa ne yaparlar? İki gün dayanabilirler mi karanlığa, susuz kalmaya? Helal etmiyorum, zehir zıkkım olsum emeklerimiz" diyor. 

'ACABA KATAR'A MI SATTILAR?'

Yerinde dönüşüm istiyoruz ama fark almasınlar bizden. Bizim ödeyecek gücümüz yok. Benim eşimde yok. Oğlumla oturuyorum. Oğlum nasıl ödesin bu farkı" diyen bir yurttaş ise 1996 yılından bu yana Tozkoparan da oturduğunu, ev sahibi olduğunu vurguluyor. "Yapılsın evlerimiz bizlere iade edilsin" diyen yurttaş, bu girişimle hem mahallesi kültürünün yok edileceğini hem de Tozkoparan'nın betona dönüştürüleceğini vurguluyor. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı olduğu dönemde şu an oturduğu evin tapusunu aldığını söyleyen yurttaş, "Bizi polislerle karşı karşıya koymasın bir açıklama yapsınlar. Tayyip Erdoğan çıksın televizyona Tozkoporan'la ilgili durumu açıklasın" diyor. Torununun hasta olduğunu söyleyen yurttaş, sahibi olduğu evin elinden alınmaması için mücadele edeceklerini söylüyor ve "Oğlum, 'Hakkımız alalım, bu evleri babamız ne zorluklarla ödemiş. Niye bizi borçlandırsınlar, niye hakkımız yesinler’ diyor. Benim oğlum 4 bin TL maaş alıyor. Tek gelirimiz bu para. Herkesin durumu öyle. Nasıl geçineceğiz. Karşı komuşum astım hastası. Su saatlerini gelip söktüler. Bu kadar canilik olur mu? Acaba diyorum Katarlılara mı sattılar? Buralar çok değerliymişte bizleri göndermeye çalışıyorlar" diye ekliyor. 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar