Barış Terkoğlu Suruç'taki cinayetlerin perde arkasını yazdı: 'Emniyet de rahatsız'
Gazeteci Terkoğlu, Suruç'ta geçen hafta trafik kavgasını barıştırmak isteyenleri tarayan kişilerin AKP’li Yıldız'la bağlantısını anlattı: "Devlet katında da rahatsızlık var. İçişleri Bakanı Urfa’ya gelip Yıldız'la fotoğraf verse de Emniyet memnun değil."
Artı Gerçek - Gazeteci Barış Terkoğlu, Urfa'nın Suruç ilçesinde geçen hafta işlenen iki cinayetin perde arkasını yazdı. Terkoğlu, 32 ve 25 yaşlarındaki iki sağlık çalışanının öldürüldüğü olayın bir trafik kavgası ile başladığını, trafik anlaşmazlığının tarafı olan iki aileyi barıştırmak için araya giren Kayhan ailesinden iki kişinin ise bu sırada öldürüldüğünü yazdı.
"Herkes kucaklaşma olacak sanırken olay yeri tarandı" diyen Terkoğlu, "tetiği asıl çeken Şimşek ailesinden bir ismin firarda olduğunu" belirtip "Şimşekler, Şenyaşar cinayetiyle adını duyuran İbrahim Halil Yıldız ile daha yakın akrabaydı" ifadelerini kullandı.
Terkoğlu, şöyle devam etti:
"Suruç’ta konuşulan konu şu...
AKP’li vekil İbrahim Halil Yıldız, siyasi gücünü kullanarak pek çok yakınını korucu kadrosuna aldırdı. Adı yazılan yüzlerce isimden söz ediliyor. Bir kısmı kabul edildi. Devlet, bu kişilere korucu olmaları sebebiyle uzun namlulu silahlar dağıttı. Ancak hükümet gücünü yanına alan bu kişiler, devleti savunmaktan çok, Suruç’ta adeta terör estiriyor.
Bölgede tanınan kritik bir isim, 'Hepsinin elinde kalaşnikof var. Eğitimsiz, cahil tipler. Halkın çektiğini siz düşünün' diyor.
İşte cinayete dair hemen herkesin söylediği şu: 'Saldırı uzun namlulu silahla işlenmiş görünüyor. Çok büyük bir ihtimalle devletin koruculuk için verdiği silahla bunu yaptılar.'"
"İşin ilginci, devlet katında da rahatsızlık var. İçişleri bakanı Urfa’ya gelip İbrahim Halil Yıldız ile yan yana fotoğraf verse de Emniyet olan bitenden memnun değil" diyen Terkoğlu, "Diyarbakır Cezaevi’nin terörü nasıl PKK terörüne zemin yarattıysa, bugün de Güneydoğu’da “terör” diyerek terör tohumları eken bir güç var. Ve o gücü, içişleri bakanının çektirdiği fotoğraflar besliyor" ifadelerini kullandı.
Terkoğlu, yazısının başında Şenyaşar ailesi katliamı sırasında Anadolu Ajansı'nın olayı 'Suruç'ta AKP'lilere saldırı' diye duyurduğunu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun ise "Türkiye’de kimse PKK ağzıyla siyaset yapamaz. Bu kadar basit, yaptırmayız" dediğini hatırlatarak, "Oysa AKP’de yetkili isimlerin yıllar sonra kabul ettiği gibi, yaşananlara 'terör' denilerek üstü kapatılmıştı" ifadelerini kullandı. Ardından, son yaşananları şöyle anlattı:
İÇİŞLERİ BAKANI 'TERÖRİSTLERİ ETKİSİZ HALE GETİRDİK' DEMESİN DİYE...
"(...) Neden mi hatırlattım? Geçen hafta, gazetelerde, Suruç’ta işlenen bir başka cinayet haberini okuyup geçtiğiniz için... Oysa Şenyaşarların başına gelen ile meselenin yakından ilgisi var.
Dün Urfalılarla konuştum. Olan biteni anlamaya çalıştım. Kritik bir isimden duyduğum cümle her şeyi özetliyordu: 'Urfa da ülke de elden gidiyor. Birileri Güneydoğu’yu cehenneme çevirmeye çalışıyor.'
Tane tane anlatayım...
9 Kasım’da yaşanan silahlı saldırıda sokak ortasında iki genç katledildi. Cihan Kayhan hayata gözlerini kapadığında 32, kuzeni Mehmet Kayhan 25 yaşındaydı. İkisi de kendi halinde sağlık çalışanıydı. Mehmet Kayhan, bilgi işlem personeli; Cihan Kayhan ise fizyoterapist. Bunları içişleri bakanı çıkıp 'Teröristleri etkisiz hale getirdik' demesin diye söylüyorum.
Aslında ölmelerine neden olan olayın onlarla da bir ilgisi yoktu. Hatta siyasi bile değildi.
Her şey sokakta bir otomobil ile bir at arabasının trafik tartışmasıyla başlamıştı. Büyüyen kavga, Şimşek ailesi ile Altay ailesi arasında çatışmaya dönüştü.
Urfa sosyolojisini belki bilmezsiniz. Birbiriyle akraba olan geniş aile kültürü şehirde çok yaygındır. Aslında Şimşekler ile Altaylar da uzaktan akrabaydı.
Gelgelelim...
Şimşekler, Şenyaşar cinayetiyle adını duyuran İbrahim Halil Yıldız ile daha yakın akrabaydı. Dededen birlerdi. Köyleri de aynıydı.
İki aile arasındaki gerilimi yatıştırmak için aracılar devreye girdi. Demokrasi Caddesi’nde buluşacak, barışacaklardı. Kayhanlar, her iki tarafı tanıyan aracılar olarak oradaydı. Herkes kucaklaşma olacak sanırken olay yeri tarandı. Bu sırada genç Kayhanlar hayatını kaybetti. Altay ailesinden bir kişi de yaralandı. Katliamın ardından dört kişi gözaltına alındı ama tetiği asıl çeken Şimşek ailesinden isim firarda..
DEVLETİN SİLAH VERDİKLERİ
Meselenin bir bamteli var. Güpegündüz sokak ortasında cinayet işleten gücü sorgulamamız gerekiyor.
Suruç’ta konuşulan konu şu...
AKP’li vekil İbrahim Halil Yıldız, siyasi gücünü kullanarak pek çok yakınını korucu kadrosuna aldırdı. Adı yazılan yüzlerce isimden söz ediliyor. Bir kısmı kabul edildi. Devlet, bu kişilere korucu olmaları sebebiyle uzun namlulu silahlar dağıttı. Ancak hükümet gücünü yanına alan bu kişiler, devleti savunmaktan çok, Suruç’ta adeta terör estiriyor.
Bölgede tanınan kritik bir isim, 'Hepsinin elinde kalaşnikof var. Eğitimsiz, cahil tipler. Halkın çektiğini siz düşünün' diyor.
İşte cinayete dair hemen herkesin söylediği şu: 'Saldırı uzun namlulu silahla işlenmiş görünüyor. Çok büyük bir ihtimalle devletin koruculuk için verdiği silahla bunu yaptılar.'
'DEVLET KATINDA DA RAHATSIZLIK VAR'
İşin ilginci, devlet katında da rahatsızlık var. İçişleri bakanı Urfa’ya gelip İbrahim Halil Yıldız ile yan yana fotoğraf verse de Emniyet olan bitenden memnun değil. Aslında Yıldız çok sayıda ismi 'korucu' yazdırsa da eski Vali Abdullah Erin’in çok sayıda ismin üstünü çizdiğini, sayıyı düşürdüğünü söylüyorlar. Gelgelelim 'Ankara’da abim var' durumu yaşanıyor.
'SOYLU’NUN FOTOĞRAFLARI BESLİYOR'
Cinayeti işlediğinden şüphelenilen kişinin yakınları Urfa’yı apar topar terk etti. Suruç’ta gerginlik sürüyor. Polis, Şimşek ailesinden bazılarının kapısında nöbet tutuyor.
Bu arada Kayhan ailesinden isimleri de aradım. Taziye sürüyordu. Konuşmak istemediler. Urfa’da anlatılanlara göre ailenin çoğunluğu AKP’ye destek veriyor. Hatta AKP bağlantılı bir dernekte aileden isimler var. Parti kaynaklarından da teyit ettiğime göre cinayetin ardından, AKP’li bazı siyasetçilerden, gereğinin yapılması için yardım istemişler. Aile de cinayetin, devletin verdiği korucu silahıyla işlendiği kanısında. Haliyle hükümetten olayın aydınlatılmasını, katillerin cezalandırılmasını bekliyorlar.
Devlet, gücünü çetelerin yaydığı korku zemininde büyütebilir mi? Suruç’ta çoğu kişi, konuşurken adını vermeye bile korkuyor. Ancak herkesin ortak fikri şu: Şenyaşarlar katliamının ardından yaşanan cezasızlık, katillerin sırtındaki elin daha da güçlenmesi, bugünkü cinayete cesaret verdi. Gerçekten de Şenyaşarlar katliamının ardından şüphelilerin telefon dinleme tutanakları, saldırganların “Bize bir şey olmaz” güvencesi ile hareket ettiğini gösteriyor.
Diyarbakır Cezaevi’nin terörü nasıl PKK terörüne zemin yarattıysa, bugün de Güneydoğu’da “terör” diyerek terör tohumları eken bir güç var. Ve o gücü, içişleri bakanının çektirdiği fotoğraflar besliyor.
Adaletsizlik bizim kapımızı çalmadığı sürece sesi duyulmayan bir çığlık mı? Oysa bir kar tanesinin çığa dönüşmesi gibi... Bizden uzakta görünen, kayıtsızlığımızın üstüne çöküp varlığını bize kanıtlıyor."