Cumartesi Anneleri davası | 699 haftadır suç olmayan şey nasıl bir anda suç sayıldı?

Haklarındaki davayla anayasanın hiçe sayıldığını söyleyen Cumartesi Anneleri, 'Temel hak ve özgürlüklerimizi iktidarı elinde bulunduranların istismar etmesine izin vermeyeceğiz' dedi.

Cumartesi Anneleri davası | 699 haftadır suç olmayan şey nasıl bir anda suç sayıldı?

Yağmur KAYA

+GERÇEK - Cumartesi Anneleri’nin 700'üncü buluşmasına katılan 46 kişinin "kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama" suçlamasıyla yargılandığı davanın dördüncü duruşması Çağlayan'da bulunan İstanbul Adliyesi 27. Ağır Ceza Mahkemes'nde başladı.

Duruşma kimlik tespitiyle başladı. İlk söz hakkı başka davadan tutuklu yargılanan Volkan Uyar'a verildi. Uyar, kayıp yakınlarıyla dayanışmak amacıyla Galatasaray Lisesi önünde bulunduğunuz ifade ederek, "Orantısız bir polis şiddetiyle karşı karşıya kaldık.İnsanları yerlerde sürüklediler. Benim de kaburgam çatladı. Bizleri terörize etmeye çalışıyorlar. İddiaların hepsi asılsızdır ve polise mukavemet değil polisin saldırısı söz konusudur" dedi.

Hâkim Sait Emre Özgenç, polisin yaralandığı iddiasını hatırlattı ve Volkan Uyar'a 700'üncü hafta buluşmasında otururken çekilen bir fotoğrafını gösterdi.

Sanıklardan gözaltında kaybedilen Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç yaptığı savunmasında, "699 haftadır suç olaymayan şey nasıl bir anda suç sayıldı?" diye sorarak şöyle devam etti:

"Yagılanmama neden olan Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray’daki kayıplar mücadelesinin 700’üncü buluşmasına katılmamdır. O halde savunmama neden Galatasaray’da olduğumu anlatarak başlayayım: 1994 yılının 7'inci ayında gece 01:00 sıralarında evimize sivil ve resmi polisler tarafından baskın yapıldı.Ağabeyimi almaya gelmişlerdi. O gece evimde bana şiddet uyguladılar, birçok küfür ve hakaret ettiler. Tabanca kabzasıyla ağzıma vurdular."

'14 GÜNDÜR İŞKENCE ETTİLER'

"Ağzım ve elbiselerim kan içinde kaldı. 'Rıdvan’ı bize getirin, eğer getirmezseniz gördüğümüz yerde öldürürüz' diye tehdit ettiler. Ve o gece beni gözaltına aldılar. 14 gün Gayrettepe’de işkence ettiler.O geceden sonra ağabeyim hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkardılar. Ağabeyim eve gelemez olmuştu. İstanbul Gaziosmanpaşa’daki evimiz polis gözetiminde tutuluyordu."

'15 ŞUBAT 1995 TARİHİNDEN SONRA AĞABEYİMLE BAĞLANTI KESİLDİ'

"Zaman zaman da evimize ve işyerlerimize baskınlar düzenliyor, 'Rıdvan’ı bize getirin' diye tehdit ediyorlardı. Ağabeyim eve gelemiyor ancak avukatı ile düzenli haberleşiyordu. 15 Şubat 1995 tarihinden sona ağabeyimle bağlantı kesildi.

Ardından evdeki polis ablukası kalktı, evimize yapılan polis baskınları da son buldu. Ağabeyimi bulmak için ilgili tüm mercilere başvuru yaptık, ama sonuç alamadık. Ağabeyim için devletin tüm kurumları 'Bizde yok' cevabını verdi. 110 gün süren ısrarlı bir arayışta sonra tamamen tesadüf sonucunda ağır işkence ile öldürülmüş cansız bedenine Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda ulaştık.

Biz her yerde ağabeyimi ararken onun cansız bedeni savcılık dahil tüm resmi kurumlardan geçmiş, günlerce Adli Tıp'ta bekletilmiş ve onu arayan bizlere haber verilmeden "kimliği meçhul kişi" olarak Altınşehir Mezarlığı’na defnedilmişti. Beykoz Cumhuriyet Savcılığı’nın takip ettiği Rıdvan Karakoç dosyasında (1995/805 esas) 27 yıldır süratli, etkili ve adil bir soruşturma yürütülmedi. Savcılar, olayı aydınlatmada ve sorumluları tespit etmede gerekli adımları atmadı."

'DEVLETİM TÜM KAPILARINI BİZE KAPATILDI'

"Suçun failleri mahkemeler önüne çıkarılmadı. Soruşturma hiçbir işlem yürütülmeden sürüncemede bırakıldı. Dosyamız 27 yıldır Beykoz Adliyesi’nin tozlu raflarında bekliyor. Kamuoyunun ve devleti yönetenlerin kendisini ve oğlunu görmesini, duymasını istedi. Yani biz kayıp yakınları devletin tüm kapıları bize kapatıldığı için Galatasaray’a çıkmak zorunda kaldık."

'BİZDEN KAYNAKLANAN HİÇBİR SORUN YAŞANMADI'

"Galatasaray’da 699 hafta oturduk. Kaybedenler ve onların zihniyetinde olanların dışında kimseyi rahatsız etmedik. Bizden kaynaklanan hiçbir sorun yaşanmadı. Şimdi ben ve arkadaşlarım 700’üncü haftaya katıldığımız için suçlanıyoruz."

Sanık avukatı Öztürk Türkdoğan, Cumartesi Annelerinin sayısız kere gözaltına alındığını, sayısız kere engellendiğini, eylemin 700 haftaya kadar düzenli bir şekilde gerçekleştiğini anlattı. Türkdoğan, annelerin hakikat ve adalet arayışının sadece Türkiye'ye değil dünyaya mal olduğunu söyleyerek, bu mücadele sayesinde kaybedilmelerin önüne geçildiğini, çok kıymetli ve meşru eylemler olduğunu vurguladı.

Birçok şehrin Terörle Mücadele Şube Müdürlüklerinin dosyaya re'sen sanıklarla ilgili araştırma raporu gönderdiğini belirten Türkdoğan, bu davada bir terör yargılaması yapılmadığını belirterek bunların dosyadan çıkarılmasını istedi.

Avukay Türkdoğan, bu yargılamanın sonunda beraat kararı verileceğini söyleyerek davanın her aşamasında derhal beraat kararı verilebileceğini hatırlattı. Duruşma savcısı derhal beraat talebinin reddine karar verilmesini talep etti. Hâkim Özgenç de aynı şekilde talebi reddetti.

'POLİSİN DAĞILMA UYARISINI DUYMADIM'

Yargılanan Ayça Çevik, Cumartesi Anneleri'ne destek olmak için Galatasaray'a gittiğini ve polisim bir anda kendisini gözaltına aldığını söyledi ve "Polisin dağılma uyarısını duymadım" dedi.

Yargılanan Levent Gökçek Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİKS) çağrısıyla dayanışmak amacıyla gittiğini, sorgusuz sualsiz gözaltına alındığını ifade etti. Hasan Akbaba gazeteci olduğunu, haber takibi yapmak üzere açıklamaya gittiğini ve bir anda gözaltına alındığını anlattı. Yargılanan isimlerden Osman Akın da stajyer gazeteci olarak haber takibi yapmak üzere orada bulunduğunu ve Taksim Oda Kule önünde gözaltına alındığını belirtti.

CHP'Lİ VEKİLE MÜDAHALE EDİLİYORDU

Yargılanan Atakan Taşbilek savunmasını yaptıktan sonra hâkim Özgenç, kendisine eylemde çekilen fotoğrafını gösterdi. Taşbilek, "Burada bana değil CHP Milletvekili Ali Şeker'e müdahale ediyorlardı" dedi.

Savunmalar ardından mahkeme heyeti emniyetin sanıklarla ilgili gönderdiği evrakın incelendikten sonra dosyadan çıkarılıp çıkarılmayacağına karar verecek.

21 Eylül saat 13:30'da yapılacak bir sonraki duruşmada savunması alınmayan kişiler ifade verecek.

Öte yandan dava hakiminin tayini çıktığı için davaya yeni bir hakim atanacağı yeni hakimin evrakları incelemesi için de 21 Eylül tarihine ertelendiği ifade edildi.

'GALATASARAY MEYDANI'NDAN VAZGEÇMEYECEĞİZ'

Duruşma öncesi adliye önünde açıklama yapıldı.

Açıklamaya HDP milletvekilleri Murat Çepni ve Hüda Kaya, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve çok sayıda yurttaş katıldı. Açıklamada, "Bu davada yargılanan hakikat ve adalet arayışımızdır" yazılı pankartı açıldı.

Açılamada, ülkede hukuk ve adaletin hiçbir zaman hak ihlaline uğrayanlar için işletilmediğini vurgulandı ve "Hafıza Merkezi" olarak gördükleri Galatasaray Meydanı'ndan vazgeçmeyeceklerini söylendi.

Açıklamayı gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun'un kızı Besna Tosun okudu. Tosun, Anayasanın 34'üncü maddesini hatırlatarak, "Herkes, önceden izin almadan, barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahip" dedi.

Anayasal haklarını kullandıklarını ifade eden Tosun, yasaların vatandaşları korumadığını söyledi. Tosun, "Yani Anayasa, anayasa olma vasfını kaybetti ve sıradan bir metin haline getirildi. Türkiye anayasasız bırakıldı. Anayasal haklar, iktidarın izin verdiği kadar kullanılabilir hale geldi. Bu durumda soruyoruz: Anayasa hala yürürlükte mi?" diye konuştu.

'SEVDİKLERİMİZİ ARAMAKTAN VAZGEÇMEYECEĞİZ'

Tosun sözlerine şu şekilde devam etti:

"Bu dava; toplumun her kesiminden insanın haklı bir mücadele olarak gördüğü Cumartesi Anneleri/Cumartesi İnsanları üzerinden itiraz etmenin, hak talep etmenin, toplanma ve gösteri özgürlüğünü kullanmanın bir suç haline getirildiği, bizzat Anayasayı hiçe sayan bir davadır. Bu nedenle haklı olmanın verdiği güçle, bize yargı yoluyla gözdağı vermek isteyenlere sesleniyoruz: Bizi korkutamazsınız, gözaltında kaybedilen sevdiklerimizi aramaktan asla vazgeçmeyeceğiz!

İnkara karşı gerçeği bıkmadan, usanmadan söylemeyi sürdüreceğiz. Başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere siyasal şiddetin binbir halinin yaşandığı bu topraklarda, hakikatinin taşıyıcısı olmaya devam edeceğiz.

'HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİMİZİ SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ'

Temel hak ve özgürlüklerimizi iktidarı elinde bulunduranların istismar etmesine izin vermeyeceğiz. Anayasadan, yasalardan, evrensel hukuktan bahsetmenin hiçbir karşılığının olmadığı koşullara rağmen yılgınlığa kapılmadan; Anayasayı, hak ve özgürlüklerimizi savunmaya devam edeceğiz.

Toplumu hak ve özgürlüklerini kullanma ve korumaları için cesaretlendirmeye devam edeceğiz."

Cumartesi Anneleri davası | 699 haftadır suç olmayan şey nasıl bir anda suç sayıldı? - Resim : 1

'ADALET VAR DİYE GÜVENDİM, OĞLUMU KARAKOLA GÖTÜRDÜM'

Açıklamanın ardından 26 yıl önce ailesiyle birlikte gittiği karakolda kaybedilen Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız söz aldı:

"Ben 1973 yılında adaletle tanıştım; İzmir'de. Adalet var diye güvendim oğlumu karakola götürdüm. Şubat 27'de davacı olmak için Kocaeli Adliye'ne gittim. Bana ayın 23'üncü polisler ifade vermek için gelecekler, sen de gelirsin dediler. O acı günün (23 Şubat) en acısıyla buradayım. Çünkü o bir ay boyunca geçen gündüzüm yoktu; çocuğum da yoktu.

Ayın 23'ünde 'çocuğum nerede? Ban bunu mu yapacaksınız' diye soracaktım. Ne yazık ki polisler gelmemişti. Polislerin yazılı ifadelerini yüzüme okudular. O gün, anladım ki buradan bir şey çıkmaz."

'ACABA İÇERİDEN ADALET ÇIKACAK MI?'

Adalet sarayın gösteren anne Yıldız, "Şurada koskoca 'adalet' diye yazı yazıyor. Acaba içeride adalet olacak mı? Çünkü adalet olsaydı İzmir'den Kocaeli'ne, Kocaeli'nde Galatasaray Lisesi önüne, Galatasaray Lisesi'nden Çağlayan Adliyesi'ne gelmezdim. İşte adaletin bizi getirdiği yer ve bizi suçladığı yer" dedi.

Galatasaray Meydanı Cumartesi Anneleri