Cumartesi Anneleri davası: Mahkeme beraat talebini reddetti, duruşma ekim ayına ertelendi

Cumartesi Anneleri davası: Mahkeme beraat talebini reddetti, duruşma ekim ayına ertelendi
Cumartesi Anneleri’nin kanuna aykırı gösteri ve yürüyüşe katılmak suçlamasıyla yargılandığı davanın ikinci duruşması görüldü. Mahkeme beraat talebini reddetti, duruşma ekim ayına ertelendi.

Müzeyyen YÜCE


İSTANBUL- Cumartesi Anneleri'nin 950’inci eyleminde gözaltına alınan 20 kişiye, "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet" suçundan dava açıldı. Aralarında dokuz kayıp yakını, İnsan Hakları Derneği yönetici ve üyesinin de bulunduğu 20 kişinin yargılandığı davanın ikinci duruşması yapılıyor.

İstanbul Adliyesi 39. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşma, salonun fiziki şartlarının yetersizliği nedeniyle 27. Ağır Ceza Mahkemesi salonuna alındı. Duruşmayı Amerika Birleşik Devletleri Konsolosluğu, Af Örgütü, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, P24 Bağımsız Gazetecilik Platformu ve Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği'nden temsilcileri takip etti.

‘BİZ İSTANBUL’U BİZE VERİN DEMİYORUZ, KAYIPLARIMIZI ARIYORUZ’

Duruşmada ilk savunmayı yapan Selvi Gülmez, “Konuşacak bir şeyim yok hakim bey” sözleriyle konuşmasına başladı. Galatasaray Meydanı’na gittikleri an darp edilerek gözaltına alındıklarını, kendilerinin de şaşırdığını belirten Gülmez, “Biz hırsızlık yapmadık. Oradaki taşları mı yedik? Biz demiyoruz ki İstanbul’u bize ver; biz sadece kayıplarımızı arıyoruz. Olanlara biz de şaşırdık. Polisler bize düşman kesilmiş. Bana yumruk attı. Yumruğa razı olduğumu ama kelepçeyi çıkartmalarını istedim. Ben hiçbir zaman yaşam söylemedim” dedi.

TOSUN: BABAMI BİZDEN ALAN FAİLLER DEĞİL BEN YARGILANIYORUM

Gülmez’in ardından gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun'un kızı Besna Tosun savunma yaptı. Mevcut yasalara göre suç unsuru olmamasına rağmen hukuka aykırı olarak 29 kez gözaltına alındıklarını, bu süreçte haklarında 29 soruşturma açıldığını hatırlatan Tosun, “Soruşturmalardan 28 tanesi hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilirken, tamamen benzer koşullardaki 950. hafta için bu dava açıldı. 950. haftamızda Galatasaray’a daha varmadan İstiklal Caddesi üzerinde yürürken polis çemberine alındık. Gözaltı işlemine direnmediğimiz halde 84 yaşındaki annelerimiz dahil hepimize kelepçe takıldı ve saatlerce kelepçeli halde klimasız, havasız araçlarda bekletildik. 29 yıl önce babamı aramaya başladığım yol beni bu duruşma salonuna getirdi. İsterdim ki bugün burada yargılanan, babamı bizden alırken yüzümüze gülen o insanlık suçunun failleri olsun; ama onlar değil, ben yargılanıyorum” ifadelerine yer verdi.

‘ADALET TALEBİMİZ SUSTURULMAK İSTENİYOR, SUSMAYACAĞIM’

Tosun, “29 yıldır babamı kaybedenler, yani insanlığa karşı suç işleyenler cezasızlıkla ödüllendirilirken; ben hapis cezası istemiyle yargılanıyorum. Bunca haksızlığa, hukuksuzluğa rağmen adalete olan inancımı bu yargılamalarla zedeleyemezsiniz” diyerek savunmasına şöyle devam etti: “Hiçbir hukuki dayanağı olmayan keyfi yargılamalarla adalet talebimiz susturmak isteniyor, susmayacağım! 29 yıldır aradığımız mezarsız sevdiklerimizi unutmamız isteniyor, unutmayacağım! Bir gün babamı kaybedenlerle adil bir yargı önünde hesaplaşmanın umuduyla, babamın kaybedildiği günü unutmamak için hafızamı milyon kere zorluyorum ve unutmayacağım! Babamı aramaktan, adalet talep etmekten vazgeçmeyeceğim! Babamı kaybedenleri, kaybetme emrini veren Tansu Çiller’i, Süleyman Demirel’i, Mehmet Ağar’ı, Nahit Menteşe’yi, Reşat Altay’ı ve onları cezasızlıkla koruyanları asla affetmeyeceğim. Söyleyeceklerim bu kadar.”

‘SUÇ İŞLEMEDİM, ANAYASAL HAKKIMI KULLANDIM’

Duruşmada yargılanan hak savunucu Sebla Arcan ise mahkeme salonunda yaptığı savunmada şu ifadelere yer verdi:

“Ben bir insan hakları savunucusuyum ve 30 yılı aşkın bir süredir İnsan Hakları Derneği’nde gönüllü olarak çalışmaktayım. 10 Haziran 2023 tarihinde, Anayasa Mahkemesi’nin Cumartesi Anneleri’nin kayıpların bulunması için Galatasaray’da basın açıklaması ve oturma eylemi yapmalarının anayasal bir hak olduğu ve bu eylemlerin engellenmesinin bir ihlal olduğuna karar verdiği Maside Ocak Kışlakçı ve Gülseren Yoleri kararlarına dayanarak, anayasal hakkımızı kullanmak üzere Galatasaray Meydanı önünde basın açıklaması yapmak istedik. Ancak polis, bariyerlerle abluka altın aldığı Meydan’a yaklaştığımızda etrafımızı kalkanlarla çevirdi. Dağılın anonsu yapıldı ama dağılmamız için herhangi bir çıkış koridoru açmadı. Gözaltına alındığımızda gün boyunca son derece kötü koşullarda gözaltında tutulduk. Hastanede bir suçlu gibi polis eşliğinde dolaştırıldık, masumiyet kabinesi hakkımız ihlal edildi. Suç işlemedim ve anayasal hakkımı kullandım. Hakkımdaki suç isnatlarını kabul etmiyorum. Mahkemenizi de bağlayan Anayasa Mahkemesi kararlarının gereği olarak, davada derhal beraat kararı verilerek yargılamanın bir an önce sonuçlanmasını talep ediyorum.”

BİLGİN: GALATASAY MEYDANI’NDAN VAZGEÇMEYECEĞİZ

Kayıp yakınlarından İrfan Bilgin de kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti. Galatasaray Meydanı’nda oturan ilk kayıp yakınlarından olduğunu belirten Bilgin, eylemlerinin hiçbir suç barındırmadığı, anayasal haklarını kullandıklarını kaydetti.

Galatasaray Meydanı’nın bir hafıza merkezi olduğuna vurgu yaparak, “Anayasa Mahkemesi kararı da bunun bizim en demokratik hakkımız olduğunu söylüyordu” diyen Bilgin, “Burada anayasal hakkımızı engelleyenler yargılanmalıydı. Söylediklerim savunma değil bilgilendirmedir. Kayıp yakınları olarak Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz. Mezarlarını bulamadığımız insanların mezarı olarak orayı terk etmeyeceğiz” diye konuştu.

MAHKEME DERHAL BERAAT TALEBİNİ REDDETTİ

Duruşmada dört kişinin ifadelerinin tamamlanmasının ardından sanık avukatları, savunması alınmayan kayıp yakını ve hak savunucularının ifadelerinin alınmadan ‘derhal beraat’ kararı verilmesini talep etti.

DURUŞMA EKİM AYINA ERTELENDİ

Mahkeme soruşturmanın genişletilmesi ve ‘derhal beraat’ taleplerini üç sanığın esasa yönelik savunmaları alınmadığı gerekçesiyle reddetti. Duruşma 4 Ekim saat 10.00’a ertelenirken mahkeme savunması alınmayan sanıkların gelecek duruşma hazır edilmesine karar verdi.

Öne Çıkanlar