Eğitim Sen: 'Barış Akademisyenleri göreve döndü' algısı doğru değil
Eğitim Sen, KHK’lerle görevlerinden ihraç edilen Barış Akademisyenleri için açıklama yaptı. Akademisyenlerin göreve iade edildiği algısının gerçeği yansıtmadığına dikkat çekilen açıklamada "Hukuksuzluklar artarak devam ediyor" denildi.
Ezgi YILDIZ
İSTANBUL - Eğitim Sen İstanbul 6 No’lu Üniversiteler Şubesi bugün Beyoğlu’nda bulunan binalarında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamu görevlerinden ihraç edilen Barış Akademisyenleri için basın açıklaması düzenledi.
Açıklamaya, CHP İzmir Milletvekili Yüksel Taşkın, DEM Parti İstanbul Milletvekili Kezban Konukçu, sendika temsilcileri ve avukatlar katıldı.
DİNÇER’DEN MÜCADELE ÇAĞRISI
KHK ile Marmara Üniversitesi hukuk fakültesindeki görevinden ihraç edilen Hülya Dinçer basın açıklamasına okunmadan önce kısa bir konuşma yaptı. Hakkında kesinleşmiş göreve dönmesini hükmeden yargı kararı olan Dinçer, Marmara Üniversitesi’nin arşiv araştırması talebiyle göreve dönemediğini ifade etti. Üniversitenin tutumunun istisnai olmadığını belirten Dinçer, yaşadıklarını hukuksuzluk olarak yorumladı ve “Yargı kararını kabul etmeyen üniversite yasayı gasp ederek göreve iadeleri engellemeye çalışıyor. KHK kıyımı devam ediyor ve biz de mücadeleyi güçlendirmek zorundayız” dedi.
TAŞKIN: TARİHE 'ÇİFTE STANDARTLAR DAVASI' OLARAK GEÇECEK
Barış Akademisyeni olduğu için akademiden ihraç edilen CHP Milletvekili Yüksel Taşkın da kamu görevinden ihraç edildiği süre boyunca sendikanın kendileriyle dayanışma içinde olduğunu belirterek şunları söyledi:
"Ben de bu şubenin üye ve üniversite yöneticiliği de yaptım. Barış Akademisyenleri ile ilgili sorun tek maddeli değil. Hukuk ve siyasetin ördüğü bir sınır var ve biz de onu zorluyoruz. Bize karşı da müthiş bir direnç var hukuki mücadeleyi yürütenler de başarılı olmuş durumda. Bugün hakkında iki ayrı AYM kararı olan Can Atalay ile başlamadı bu hukuksuz süreç, bizim davalarımızla da başlamadı.
Daha önce yaşanılan hukuksuzluklara susuldu. Anayasasızlaştırma sürecinde yürüttüğümüz mücadele ülkenin yararına. Bu dava dünya tarihinde ‘çifte standartlar davası’ olarak yer alacak. Marmara Üniversitesi bir emsal ve içtihat oluşturmaya çalışıyor.”
Yüksel Taşkın, tüm hukuksuzluklara karşı mücadeleye devam edeceklerini söyledi.
KONUKÇU: 'ORMAN KANUNLARINA' KARŞI MÜCADELE EDECEĞİZ
DEM Parti vekili ve yine KHK ile ihraç edilen Keziban Konukçu açıklamada “Ben de ihraç edilen biri olarak karşınızdayım” dedi. Konukçu, yaşanılanları tasfiye süreci ve keyfi bir süre olarak yorumladı.
İliç Anagold madeninde yaşanan faciada halen dokuz işçinin göçük altında kaldığını hatırlatan Konukçu, “Gördük ki insanlar korunmasız bir şekilde çalıştırıldı. Bu rejim bize yaşam hakkı tanımıyor bu orman kanunlarına karşı mücadele etmemiz gerekiyor. Sokaktan meclise bir etkileşim olması gerekiyor” sözlerini kaydetti.
KOÇAK: ANAYASANIN YOK SAYILDIĞI YERDE HUKUK MÜCADELESİ VERİLİYOR
KESK Şubeler Başkanı Ayfer Koçak söz aldı. Koçak KHK ile ihraç edilen akademisyenlerin sürecini hatırlatarak, şöyle konuştu:
"Hukuksuzluk zirve yapmış bir vaziyette. İhraçlar sonrasında hukuksal ciddi skandal yaşandı. Anayasa mahkemesinin kararları yok sayılan zeminde hukuk mücadelesi yürütüyor. Bize düşen yan yana gelip mücadele etmeliyiz."
‘MUHALİFLER HEDEF SEÇİLDİ’
Ortak basın açıklamasını Eğitim Sen 6 No’lu Üniversiteler Şube Başkanı Burak Çetiner ve Hülya Dinçer okudu. Açıklamada yedi yıl önce OHAL ile başlayan ihraç işlemlerinin hukuksuz olduğunu belirterek muhalif ve örgütlü kamu çalışanlarının hedef seçildiğini söyledi.
‘KAMUOYUNDA OLUŞAN GÖREVE İADE ALGISI DOĞRU DEĞİL’
Söz konusu ihraçlar ile üniversitelerin giderek niteliksizleştirildiğini ifade eden ortak metinden öne çıkanlar şöyle:
Eğitim Sen İstanbul Üniversiteler Şubesi üyesi 62 üniversite emekçisi hukuksuz OHAL KHK’larıyla görevinden edilmiş; üyelerimizden 32’si için göreve iade, 30’ü için ise ret kararı verilmiştir. Her ne kadar bu süreçte mahkeme kararıyla görevine iade edilenler olsa da, üniversite emekçilerine yönelik ihlaller katlanarak devam etmektedir. Kamuoyunda ihraç hukuksuzluğunun sona erdiği, herkesin görevine döndüğü algısı hakim olsa da, bu algı gerçeği yansıtmamakta ve katlanarak artan hukuksuzlukları perdelemektedir.
‘SİYASİ İKTİDARIN GÜDÜMÜNDEKİ YARGI KARARLARINI YOK SAYAN ZİHNİYET’
Bu keyfi tutumun ve hukuk tanımazlığın son ve belki de en çarpıcı örneği ise Marmara Üniversitesi’dir. Marmara Üniversitesi, Haziran 2023’te yargı kararıyla görevine iade edilen ve buna dair kararı Kasım 2023’te istinafta onanan Barış Akademisyeni üyemiz Hülya Dinçer’in göreve başlamasını ve haklarının iadesini sekiz ay keyfi biçimde geciktirmiş; sonrasında ise, hiçbir yasal temeli olmadan talep ettiği arşiv araştırması sonucunu bahane ederek Dinçer’i göreve başlatmayı reddetmiştir. Üstelik Anayasa Mahkemesi kararını hiçe sayan Marmara Üniversitesi, Dinçer’in gasp ettiği maaşlarını ve haklarını da iade etmemiştir. Gerekçesiz bir biçimde Dinçer’i göreve başlatmayacağını bildiren üniversite yönetiminin bu kararı, siyasi iktidarın güdümünde yargı kararlarını yok sayan zihniyetin bir devamıdır!
TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın vekilliğini Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen düşüren iktidarın kendi hukukunu bile tanımayan faşizan politikalarının bir yansıması da Marmara Üniversitesi’nde devam etmektedir.
MARMARA ÜNİVERSİTE’SİNE ÇAĞRI
Türkiye’de her kurum, mevcut anayasasızlaştırma politikalarının yarattığı ortamda kendi hukukunu inşa etmeye soyunmakta, yer yer yargı kararlarını tanımayarak siyasi bağlantılarından mükafat almaya çalışmaktadır. Elbette kendisini yargıdan üstün gören bu meydan okuma, üniversite yönetiminin hesap vermeyeceğine duyduğu güvenden aldığı güçle sürdürdüğü keyfi yönetimin bir sonucudur. Marmara Üniversitesini bu keyfi ve suç oluşturan tutumuna derhal son vermeye çağırıyoruz.
Göreve iade edilen Dr. Hülya Dinçer, 'arşiv araştırması' nedeniyle göreve başlayamıyor
Eğitim Sen: Barış Akademisyenlerine yargı eliyle eziyet ediliyor
KHK'li akademisyenler Karaman ve Türkmen’in göreve iadeleri iptal edildi
KHK'yle ihraç edilmişti: Göreve iade edilen Doç. Dr. Murat Sevinç fakültesine geri döndü