Erdal Doğan: Umut; aşk gibi, nefes gibi
'Kötümser olmamaya yemin etmiş binlerce kişi umuda ve inada sarılmanın tek çıkış yolu olduğuna inanmış ve yol almaya çalışıyor. Aşk gibi nefes gibi.'
Erdal Doğan, Gazete Karınca'da Türkiye'nin geldiği süreçte ve öncesinde; özgürlük, hak, adalet gibi konularda yaşadığı seyri kaleme aldı.
Doğan'ın 'Umut; aşk gibi, nefes gibi' başlıklı yazısı şöyle:
"12 Eylül’e sürüklenen yıllar ve sonrasındaki gölgesinde geçen yıllarımızdaki çocukluğumuz ve gençliğe ilk adım attığımız dönemler… Tüm o sürecin tüm topluma ve ülkenin tüm kurumlarına nasıl incelik ve yoğunlukla sirayet ettiğini fazlasıyla farkındalığıyla yaşayarak büyüdük geliştik. Daha doğrusu yaşama tutunmaya, "büyümeye" ve geleceğe fazlasıyla umut besleyerek gelişmeye çalışarak geçirdik.. Fakat sonrası da bahar olmadı! JİTEM ve benzeri kontrgerilla yapıların 90’larda ülkeye karabasan gibi çöktüğü yıllardan bu kez katledilmeden ve onurluca çıkmaya çabalarak geçti yıllarımız. Siyasi cinayetler, katliamlar, insan kaybettirmeler, vakayı adiyeden kabul edilen işkenceler, o dönemin adeta devletin güvenlik mekanizmasının olmazsa olmazıydı. Ve dönem her kim devlet adına kurşun yemiş veya kurşun atmışsa şerefli kabul edildiği yıllardı… Ve 2000’li yıllar.. Bu kez geçmiş yapısal siyasi düzen ve gelenekten kurtulunacak iddiası ile siyasal İslam’a yeni liberal sos bunayarak gelenlerin dönemiydi. Yeni gelenler ise geçmiş dönemleri daha da derinleştirip taçlandırarak bugüne taşıdılar. Dönüp çocukluğumdan bugüne baktığımda ise giderek nefes alması çok daha güç bir atmosferde inadına güzellik umuduna sarılarak yaşama tutunmamız gerçekten insan üstü bir çabayı gerektirmiş ve gerektiriyor…
Düşünün ki; çoğunu Çağdaş Hukukçular Derneği’nden ve toplumsal davalarda müdahillikleriyle tanıdığınız 22 avukat arkadaşınız mesleklerini yaptıkları için soyut iddialarla Eylül 2017 tarihinden beri tutuklular ve onlarca yıla mahkum edilme ile karşı karşılar… Ve bu hafta 5-7 Ocak arasında duruşmaları yapılacak.
Yine yıllardır tanıdığınız aktivistler ve demokratik ve barışçıl siyaseti düstur edinmiş tanıdıklarınız haklarında verilmiş AİHM kararlarına rağmen rehin olarak hapishanelerde tutuluyor. Aynı şekilde Boğaziçi Üniversitesi’nde özerk ve demokratik yönetim isteyen öğrenciler…. Binlerce siyasi rehine olarak tutulan siyasetçiler, öğrenciler…
Bu yılın ilk gününde İran-Türkiye sınırında bir annenin iki yavrusunu korumak için çoraplarını çocuklarının ellerine sarıp kendi ayaklarına naylon poşet geçirmiş olduğundan soğuktan donmuş cesedi insanlığımıza tükürür biçimde sosyal medyada dolaştı. Tükürülmeyi hazmetmişler ya görmezden geldi ya da bakıp geçmiş olsa gerek ki o kare ve Afganistan’da olup biten vahşet halen gerekli ilgiyi görmüyor. Kadınların ve çocukların çektiği insanlık dışı ızdıraplar doğal kaderleri olarak kabullenilmiş gibi.. Daha öncekiler gibi ne Türkiye’nin ne de dünyanın vicdanına dokunamadı.
Aynen yılın ilk günlerinden 2 Ocak’ta HDP Bahçelievler İlçe Örgütü binasına yönelik saldırıyı protesto etmek için Şirinevler Meydanı’nda açıklama yapmak isteyenlerin 10 kişinin darp edilerek gözaltına alınmasından bir gün sonra Bahçelievler HDP binasına silah ve bıçakla 28 Aralık 2021 tarihinde basıp saldıran Muhammed Eren Sütçü’nün adeta cezasızlık ve kahramanlıkla mükafatlandırılmak için tutuklanmak için sevk edildiği İstanbul 3.Sulh Ceza Mahkemesince serbest bırakılması gibi…
Mahkeme kuvvetle muhtemel; zanlının yaraladığı Ramazan Dışarı ile Aziz Şimşek’in kendilerini katletmeye gelmiş zanlıyı etkisiz hale getirip polise teslim edilmesini serbest bırakılmasında yeterli görmüş olmalı! Mesela ola ki müştekiler zanlının saldırısına karşı koyarken yani def ederken, yani meşru müdafaa iken saldırganın silahlarıyla onu yaralamış olsalar ya kaza ile öldürmüş olsalardı şüphesiz şu anda hemen tutuklanmışlardı ve haklarında kasten insan öldürmeye teşebbüs ya da öldürmekten onlarca yıllık iddianame düzenlenirdi! Fakat öldürmeye gitmiş fakat öldürmeyi başaramayıp yaralamayı becerebilmiş zanlı serbest bırakılarak yeni faillere cesaret verilmiş olundu. Mesaj nasıl okunursa okunsun sonuçta "devlet adına" kurşun yiyen de kurşun atan her zaman şereflidir!
Öte yandan arda arda gelen yüksek oranlı zamlar, TL’nin giderek alım gücünü yitirip değersizleşmesiyle derinleşen ve yaygınlaşan yoksulluk yalnızca toplumsal, ahlaki değerleri değil, kurumsal , hukuki ve siyasi ahlaki de derin biçimde erozyona uğratmaya devam etmekte. Siyasi iktidar çevresinden ve iktidar çevresi yazar ve sanatçılarından ekonomiye dair yaptıkları değerlendirmeler, topluma verdikleri mesaj ve önermelerle bu derin ahlaki değer erozyonun henüz başlangıcını göstermesi bakımından hem ibretlik hem de önümüzdeki korkunç dönemin tablosunu göstermesi açısından birer işaret fişekleri gibiler.
Yani geriye dönüp baktığımda giderek karamsarlaşan bu tabloda bir ömür gelip geçmiş. Ama görüyorum ki; benim gibi yine kötümser olmamaya yemin etmiş binlerce kişi umuda ve inada sarılmanın tek çıkış yolu olduğuna inanmış ve yol almaya çalışıyor. Ki o umut; yalnızca fakirin ekmeği ya da yaşama tutunmaya çalışan aşıkların tutunduğu biricik dal değil, adalet ve barış içinde bir dünyayı inşa etmek isteyenlerin ve onurluca yaşamak isteyenlerin biricik tutku ve manası… Aşk gibi nefes gibi.."