Eski başkonsolos AKP-İŞİD işbirliğini anlattı

Öztürk Yılmaz, Musul Konsolosluğu’nun adeta bir IŞİD karargahına dönüştüğüne ilişkin iddiaları doğrulayacak bilgiler verdi, hükümetin 'IŞİD'le çatışmayın' talimatı gönderdiğini açıkladı.

Eski başkonsolos AKP-İŞİD işbirliğini anlattı

Koray DÜZGÖREN

Eski Musul Başkonsolosu ve CHP’nin dış ilişkilerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz'la, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidar sözcüleri arasında ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) konusundaki tartışma giderek sertleşiyor.

Karşılıklı suçlamalar, Musul Konsolosluk binasının 2014’te IŞİD tarafından basılarak tüm çalışanların aileleriyle birlikte rehin alınması olayına ilişkin karanlıkta kalan gerçeklerin ortaya çıkmasına da yardım ediyor.

Önce Öztürk Yılmaz, TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri) ile birlikte Afrin harekatına katılan ÖSO elemanlarının "El Kaide kökenli cihatçılardan oluştuğunu" söyleyerek iktidarı eleştirince kıyamet koptu.

Erdoğan, ‘Ulan’ diyerek Yılmaz’a çok ağır hakaretlerde bulundu. Daha sonra da ÖSO’nun Kuvayı Milliye gibi bir yapı olduğunu iddia etti. Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu tartışmayı daha da ileri boyutlara götürerek, Yılmaz’ın IŞİD’in Musul Konsolosluğu baskınında korkarak saklanmak istediğini ve konsolos kimliğini gizlemeye çalıştığını ileri sürerek suçlamalarda bulundu.

Bunun üzerine Yılmaz, önce bir basın toplantısıyla iktidara meydan okudu ve Musul Konsolosluğu’nda olup bitenlerle ilgili gerçekleri açıklayacağını duyurdu. Arkasından da dün gece CHP’nin ulusalcı kanadı paralelinde yayın yapan Halk TV’ye çıkarak IŞİD baskınına ilişkin dikkat çekici iddialar ileri sürdü.

Konsoloslukta görevli bir özel harekatçı polisin IŞİD ile işbirliğine yönelik şüphelerini dile getiren Yılmaz, bazı konsolosluk çalışanlarının IŞİD militanlarının arkasında namaza durduğunu anlattı. Bir özel harekat polisinin ise kendisini, IŞİD’e teslim belgelerini imzalamaya zorladığını iddia etti.

101 günülük esaretin sonunda Türkiye'ye teslim edilişlerini de MİT'in gerçekleştirmediğini söyleyerek, hükümete bu teslimat olayını açıklaması çağrısı yaptı. Ve, "Onlar konuşursa ben de konuşacağım" dedi.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu da Yılmaz’ı suçladığı konuşmasında, "Bunları açıklamayacaktık ama ÖSO aleyhine konuşunca mecburen açıkladık" anlamında bir cümle kullanmıştı.

"KONSOLOSLUK İŞİD KARARGAHI OLDU" İDDİASI

Tam bu noktada eski konsolosun çarpıcı itiraflarına bir nokta koyarak Artı Gerçek’te 26 Ağustos 2017 tarihinde yazdığım bir yazıya atıf yapmak istiyorum. "Musul Konsolosluğu’nda neler oldu? başlıklı yazıda, o zaman PYD Eş Başkanı olan Salih Müslim’in Artı TV’de Fehim Işık’ın programında dile getirdiği bazı önemli iddiaları tekrarlayarak sormuştum:

"Müslim, 'Musul Konsolosluğu işgal öncesinde bir IŞİD karargahı haline geldiğini’ söyledi. O dönemin başkonsolosu Öztürk Yılmaz’ın buna bir açıklama yapması gerekmiyor mu?"

Meseleyi anlatabilmek amacıyla o yazıdan kısa bir alıntı yapmak zorundayım.
Şunları yazmışım özetle:
(…) IŞİD Musul’u ele geçirdiği gün,11 Haziran 2014’te T.C Konsolosluk binasına da girdi ve Başkonsolos dahil 49 görevli ve ailesini rehin aldı.
Musul valisinin bile kaçtığı bir ortamda Yılmaz, IŞİD'in şehri işgal edeceği ayan beyan ortadayken örgütün eline düştü. Adeta teslim oldu.
IŞİD’in elinde rehin olan konsolosluk personeli ve aileleri, MİT’in örgütle yaptığı görüşmeler ve pazarlıklar sonucu 101 gün sonra Türkiye cezaevlerindeki IŞİD tutuklularıyla takas edilince o da serbest bırakıldı.
AKP iktidarı ve Erdoğan bu takasın ayrıntılarını açıklamadı. Ama bunun kirli bir takas olduğunu herkes biliyor.
Aradan üç yıldan fazla geçti. O gün orada nelerin olduğunu, bu baskın ve rehin alınma olayının nasıl cereyan ettiğini tam olarak hala bilmiyoruz.
Ben bilmiyoruz dedim ama, PYD Eş Başkanı Salih Müslim, arkadaşımız Fehim Işık’la Artı TV’de yaptığı röportajda, "orada olup biteni herkes biliyor" deyince çok afalladım.
Salih Müslim Artı TV’deki röportajda ilginç şeyler söylüyordu.
Ne diyordu, bir kere daha bakalım:
(…) "Beşar Esad ile kolkola geziyorlardı, sonra ne oldu? Misak-ı Milli rüyası ile girdikleri yolun sonunda Suriye’nin halini görüyorsunuz. Suriye’deki cihatçıların hepsi Türkiye üzerinden geldi. IŞİD’e yardımların tümü belgelenmiştir. IŞİD’i beslemeleri, soykırım istemelerinden kaynaklanıyordu. Musul’daki konsolosluğun nasıl kullanıldığını gitsinler araştırsınlar. IŞİD’in bu konsolosluğu nasıl kullandığı biliniyor. Konsolosluğun kendisi bir IŞİD karargahı olmuştu. İnsanlar çık diyor, konsolos hala ayak sürüyor."

SALİH MÜSLİM’İN SÖYLEDİKLERİ DOĞRULANIYOR

Şimdi yine eski konsolosun Halk TV'de Fatih Ertürk'ün programında dile getirdiği iddialara dönelim:
Yılmaz, 2014 yılında Musul Başkonsolosluğu'na yapılan baskın sırasında konsoloslukta görevli olan özel harekat polisi Abdülsettar Yaşar'ın IŞİD ile işbirliği içerisinde olduğunu, bunu yetkililere de söylediğini ancak bu ismin korunduğunu anlattı.

Yılmaz, 101 günlük esaret sırasında bazı konsolosluk çalışanlarının IŞİD'in arkasında namaza durduğunu da söyledi. Yılmaz, "Ben artık bu işin arkasında başka birşey arıyorum, bu iş başka bir yere gidiyor" diye konuştu. Yılmaz konsolosluk çalışanlarıyla beraber Türkiye'ye teslim edilişini de MİT'in gerçekleştirmediğini açıkladı ve "AKP'liler açıklasın, bizi kim getirdi? Onlar konuşursa ben de konuşacağım" dedi.

Bu çok vahim bir iddia ve Yılmaz, aslında kendisinin de içinde bulunduğu devlet aygıtına ve tabii onu yöneten AKP iktidarına büyük bir suçlama yöneltmiş oluyor. Belki de doğrudan IŞİD’in onları Türkiye’ye teslim ettiği imasında bulunuyor. İktidarla Yılmaz arasındaki hesaplaşma devam ederse bu ve benzeri karanlıkta kalan soruların cevaplarını da öğreneceğiz demektir.

Yılmaz devam ediyor:
"O kişi Arapça bilen, Musul Başkonsolosluğu basılmadan hemen önce gelen bir isim. Benim şüphelerim olduğu bir tip, düşünce olarak IŞİD'e yakın olan bir tip. Bakın Musul baskınında bir anda "Arapça biliyorum" diyerek ortaya çıkıyor. IŞİD'in belgelerini bana imzalatmak istiyor ben reddediyorum. Döndükten sonra bunların IŞİD ile ideolojik yakınlığı olduğunu söyledim. Bunlarla ilgili bir işlem yapın dedim. Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış, ne görevden alması bunları terfi ettirdiler."

Burada Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz’ın da olaydan sonra terfi ettirilerek Tacikistan Büyükelçisi olarak Dushanbe’ye tayin edildiği gerçeğini söylememiz gerekiyor.
Dört yıl boyunca devlete bağlılık ve kutsal Türk devletini, koruma, kollama anlayışıyla konuşmayan ve Musul konsolosluğundaki rezaletler hakkında sır vermeyen Yılmaz artık konuşmaya karar vermiş.
Devam ediyor:

ANKARA’DAN IŞİD’LE ÇATIŞMAYIN TALİMATI

"İçişleri Bakanlığı'ndan talimat verdiler, benim çatışın dememe rağmen 'hayır kesinlikle çatışmayın talimatı' geldi. Alayına başkaldırıyorum. Madem siz devletin itibarını düşünmüyorsunuz, ben hiç düşünmüyorum. Ya beni öldüreceksiniz ya da ben sizin yakanıza yapışacağım."

Bu anlatılanlar, konsolosluğun İŞİD’e iktidarın talimatı ile teslim edildiği gerçeğini gösteriyor. Bu konudaki iddiaların doğruluğu ortaya çıkıyor.
Yılmaz devletin işleyişini iyi biliyor. Fazla konuşanın başına neler geldiğinin de farkında. Bu nedenle, Musul Başkonsolosluğu’nda olup bitenler baştan aşağı yasa dışı olduğu halde, devlet sırrı zırhına sokularak bu konunun bir sır perdesi arkasında kalması istenmiş. Yılmaz da bu yazılmamış kurala uygun davranmış.

Tabii bir yere kadar...

Yılmaz ve partisi CHP, Erdoğan’ın savaşına, Kürtlere yönelik olduğu gerekçesiyle kayıtsız şartsız destek verdiği halde Türk Silahlı Kuvvetleri'ni ve harekatı ÖSO pisliğine bulaştırması nedeniyle karşı çıkınca işler değişti.

Devletine sadakatla bağlı Yılmaz, kendisine yönelik ağır hakaretler ve saldırılar karşısında devlet falan dinlemeyip konuşmaya, bu zamana kadar gizlediği gerçekleri ifşa etmeye karar verdi.

Yılmaz’ın anlattıkları, benim alıntı yaptığım yazımda atıf yaptığım Salih Müslim’in iddialarını doğruluyor. Müslim, "Musul Konsolosluğu IŞİD karargahına dönmüştü" diyordu. Yılmaz’ın anlattıkları da bunu gösteriyor.

Yılmaz bu konuda şunları söylüyor:
"Beni korumakla yükümlü Özel Harekatçı IŞİD'çilerin arkasında namaza durdu. O adamla ilgili şüphelerim var. IŞİD'le bu kadar içli dışlı, nedir bu samimiyet? Bu utanmaz herifler şimdi iftira atıyor. Bunu konuşturan kimse bununla işbirliği yapıyor. Bunların hemen yargılanması lazım."

Yılmaz olup bitenlerin yargılanmayı gerektirecek suçlar olduğunu iyi biliyor. Yalnız kendisinin de bu talimatlara uyduğu ve bu anlamda aynı kapsama girdiğini göz ardı ediyor.
Son olarak da iktidara ve bir anlamda devlete meydan okuyor. Yasa dışı, şaibeli başka bir olayı, ‘Teslimat’ olayını dile getirerek soruyor:

"O siyasilerden bir çıksın bakalım! Bir söylesinler bakalım, bizi kim getirdi? Hadi çıksın birisi konuşsun bakalım. Bizi Türkiye'ye kim getirdi. Bir tanesi çıksın benim karşıma bütün kamuoyu önünde açıklayacağım. Meydan okuyorum benimle yüz yüze bir çıksın açıklasın. Nasıl olmuş, ne olmuş, FETÖ'cüler nerede duruyormuş? Bir bir açıklayacağım"

Görüldüğü gibi 4 yıl boyunca böylesine önemli bir olay hakkında niçin konuşmadığını, neyi ve kimleri korumak adına sustuğunu anlatacağına, bir anlamda iktidara şantaj yapıyor. "Anlatın" diyor. "Yoksa ben konuşacağım"

Devlet güçleriyle koalisyon yapmış bu iktidarın kimseden korkusu yok. Öztürk Yılmaz’ın açıkladığı ya da açıklayacağı bilgilerden mi korkacak.
Hele de söz konusu Kürtler olunca her türlü yasadışı işler çevirmiş, karanlık ilişkilere girmiş, terör örgütleriyle dahi haşır neşir harekata girişmiş bir iktidarı bu gibi efelenmeler korkutmaz.

Üstelik anlattıkları suç olsa da bu suçu kovuşturacak savcı, yargılayacak yargıç var mı?

Öztürk Yılmaz iyisi mi bu olayda kendi rolünü ve suçlarını da örtmeye çalışmadan Musul Konsolosluğu’nda nelerin olup bittiğini ve daha sonra tutsakların bırakılması için Erdoğan’ın emriyle yapılan takasın nasıl bir şey olduğunu Türkiye ve dünya kamuoyuna açıklasa iyi olur.

Tabii kongreye giden partisinde artık herhangi bir yönetim organına seçilmeyi de aklından çıkartmak şartıyla…

Koray Düzgören Analiz işbirliği Öztürk Yılmaz karargah