Facianın ardından mülteciler anlatıyor: Kalsak savaşta, gitsek denizde ölüyoruz

Facianın ardından mülteciler anlatıyor: Kalsak savaşta, gitsek denizde ölüyoruz
Mültecileri taşıyan geminin Yunanistan açıklarında batması ve yüzlerce kişinin yaşamını yitirmesinin ardından AB politikalarına tepkiler artıyor. Mülteciler, “Kalsak savaştan ölüyoruz. Başka yere gideyim desen denizde boğularak ölüyoruz” dedi.

Cengiz Anıl BÖLÜKBAŞ


ANKARA - Yunanistan açıklarında tehlikede olduğu tespit edilmesine rağmen kurtarılmayan mülteci teknesinin batmasına yönelik tepkiler sürüyor. İnsanca bir yaşam için “ölüm yolculuğu”nu göze almak zorunda kaldıklarını belirten mülteciler, yetkililerin gerekli önlemleri almasını gerektiğini söyledi.

Libya’dan yola çıkarak İtalya’ya ulaşmaya çalışırken Yunanistan’ın güneyindeki Pylos kasabası açıklarında alabora olarak batan mülteci teknesi faciası büyüyor.

500 ila 750 arası mültecinin olduğu tahmin edilen geminin batmasının ardından cesedi bulunanların sayısı 82’ye çıkarken yüzlerce mülteci ise hâlâ kayıp.

Faciaya yönelik tepkiler sürerken, diğer yandan da Avrupa Birliği'nin (AB) mültecilere yaşam şansı bırakmayan politikalarını da protesto ediliyor.

Yaşanan faciayı konuştuğumuz mülteciler, ölümlere sebep olan politikalara yönelik tepki gösterirken, Göç Araştırmaları Derneği’nden Dr. Deniz Sert ise, dünyanın döngüsel göçü daha fazla öne çıkaracak politikalara geçmesi gerektiğini belirtti.

‘İNSANCA YAŞAM İÇİN RİSKİ GÖZE ALIYORLAR’

Faciayı konuştuğumuz isimlerden birisi de Suriye’den 10 sene önce Türkiye’ye gelen Muhammed. Yaşanan facianın ardından büyük bir üzüntü duyduğunu söyleyen Muhammed, insanca bir yaşam için insanların böyle riskli yolculukları göze almak zorunda kaldığını belirtti.

Hiçbir insanın kendi memleketini bırakmak istemeyeceğini dile getiren Muhammed, “Bizler savaştan çıkıp geldik. Ölümden kaçıp gelmişken gene ölüm gelip bizi buluyor. Kalsak savaştan ölüyoruz. Başka yere gideyim desen denizde boğularak ölüyoruz” dedi.

Daha fazla insanın ölmesine göz yumulmaması gerektiğini ifade eden Suriyeli Beşir de, bir an önce gerekli önlemlerin alınması gerektiğini söyledi. Yaşanan faciada yetkililerin de sorumlu olduğunu belirten Beşir, “İnsanlar yaşamda kalabilmek için büyük tehlikelere giriyor. Göz göre göre ölüyorlar. Sanki her şeyin suçlusu bizmiş gibi davranılıyor. Ama biz kimseye bir kötülük yapmıyoruz. Sadece yaşamak istiyoruz. Ancak kimse buna karşı bir şey yapmıyor. Nereye gitsek aynı davranışa maruz kalıyoruz” diye konuştu.

‘MUTABAKATTA HEM AVRUPA HEM TÜRKİYE RENGİNİ BELLİ ETMİŞTİ’

Göç Araştırmaları Derneği’nden Dr. Deniz Sert, 2015 yılında Türkiye üzerinden 1 milyon insanın Avrupa’ya geçtiğini hatırlatarak, Avrupa’nın “mülteci krizi” dediği sürecin o dönem başladığını ifade etti.

Yaşanan göçün ardından kamuoyunda “18 Mart Mutabakatı” olarak bilinen 2016 yılında Türkiye ile AB arasında imzalanan göçmen anlaşmasını hatırlatan Sert, mutebakatın uygulanmamasına karşın caydırıcı etkisi olduğunu belirtti:

“Mutabakatın ardından sayıların düşmesinin normal olduğunu çünkü gidecek insanların çoktan gittiğini söyleyen görüşler oldu. Ancak mutabakatın caydırıcı etkisi oldu. Çünkü insanlar gidince geri gönderileceğini düşünüyordu. Daha sonrasında Avrupa Türkiye’ye para vererek ‘göçmenleri sınırdan geçirmeyin’ dedi. Burada hem Avrupa Hem Türkiye rengini belli etti. Bu esas olarak bir dışsallaştırma politikasıydı. Zaten Türkiye ile Avrupa’nın ilişkileri de şu an göç politikasına kilitlenmiş durumda.”

‘BUGÜN GELİNEN NOKTA ŞAŞIRTICI DEĞİL’

Suriye'de rejim güçlerinin İdlib'deki Türk askerlerine yönelik hava saldırısının ardından Türkiye'nin AB'ye gitmek isteyen mültecileri durdurmama kararı ve sınırları açtığı söyleminin ardından 2020 yılında çok sayıda mülteci Edirne sınırına gitmişti.

Sert, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ey Avrupa Birliği kapıları açarız, 3.6 milyon mülteciyi sizlere göndeririz” sözlerini hatırlattı. O dönemde sınırda birçok kez “itme” yaşandığını vurgulayan Sert’e göre, eğer pandemi olmasaydı daha korkunç bir tablo ile karşılaşılabilirdi:

“Avrupa Birliği o dönemde ‘Türkiye-Yunanistan değil Türkiye Avrupa Birliği sınırı’ diyerek sınırı koymuştu. Mutabakatın hemen imzalanmasının ardından kimi raporlarda Ege’de geçiş konusunda göçmenlerin çok daha fazla şiddete kaldığını belirtiliyordu. O yüzden bugün gelinen nokta çok şaşırtıcı bir durum değil.”

‘DUVAR İŞE YARASAYDI ÇİN SEDDİ İŞGALİ DURDURURDU’

Sert’in dikkat çektiği önemli sorunlardan birisi de, bu yaz sürecinde mültecilerin ölümüyle sonuçlanan olayların daha fazla yaşanma ihtimali.

Bugüne kadar yapılan araştırmaların güvenlik engellerinin artmasının gidilen ülkedeki kalıcı göçe sebep olduğunu gösterdiğini dile getiren Sert, dünyanın döngüsel göçü daha fazla öne çıkaracak politikaların hayata geçirilmesi gerektiği görüşünde:

“Geçmişte Faslılar İspanya’ya gidip altı ay çalışıp ardından Fas’a dönüyorlardı. Sonra ‘Kale Avrupası’ hikayesi köklenmeye başlayınca İspanya güvenlik önlemlerini arttırdı. Buna karşı Faslılar çıkarsak geri gelemeyebiliriz diyerek aileleri ile gitmeye başladı. Döngüsel bir göçün parçasıyken kalıcı hale gelmeye başladı. Yapılması gereken bu liberal paradoksun bitirilip dünyanın döngüsel göçü daha fazla öne çıkaracak politikalara geçmesi gerekiyor. Duvar örmek işe yarasaydı Çin Seddi Moğol işgalini durdururdu. Çünkü insanlar her şeye rağmen bir yolunu bulup gitmeye çalışıyor. Bunun yerine insanlara hareketliliğe ilişkin farklı opsiyonların sunulması lazım.”

Öne Çıkanlar