Altaylı: Tam zengin oldum, sınıf atladım zannederken kendinizi 'reziller' sınıfında bulursunuz

Altaylı: Tam zengin oldum, sınıf atladım zannederken kendinizi 'reziller' sınıfında bulursunuz
Dün, aynı kurumda çalıştığı Veyis Ateş'le ilgili yazan Altaylı, bugün de isim vermeden Peker'in videosunda adı geçen gazetecileri eleştirdi: Reziller sınıfı.

Habertürk gazetesi yazarı Fatih Altaylı, Sedat Peker'in videolarında ismi geçen gazetecileri üstü kapalı eleştirdi. Altaylı, "Gazetecilik hangi seviyede yapılırsa yapılsın bir sınıf atlama aracı olarak görülmemelidir. Çünkü gazeteciliği bu amaçla kullanırsanız tam zengin oldum, sınıf atladım zannederken kendinizi 'reziller' sınıfında bulursunuz" diyerek, Sabah gazetesinin genel yayın yönetmenliğini yaptığı dönemden örnek verdi.

Sabah gazetesinin genel yayın yönetmenliği görevine 2 şartla getirildiğini söyleyen Altaylı, Peker'in videolarında adı geçen gazetecilere göndermede bulundu.

Altaylı'nın yazısındaki ilgili bölüm şöyle oldu:

"Benim için dün, gençler için ise bir ömür kadar uzak belki ama bundan 15 yıl kadar önceye gitmek istiyorum.

2005 yılının sonunda o dönem Ciner Grubu’na ait olan Sabah gazetesinin genel yayın yönetmenliği görevine getirildim.

Aslında kısa bir süre önce Hürriyet’ten Sabah’a geçmiştim ve geçme şartlarımdan biri yöneticilik yapmamaktı.

Ama istemeye istemeye de olsa görevi kabul ettim, daha doğrusu görevi teklif eden kişiyi kıramadım.

İki şartım vardı.

Birincisi o günlerde Sabah gazetesi 250 bin civarı bir satış rakamına sahipti ve fiyatı 25 kuruştu. Rakibi Hürriyet’in yarı fiyatına satılıyordu.

İlk şartım gazetenin satış fiyatının hürriyet ile eşitlenmesi idi.

İkincisi ise gazetecilik ilkelerime uymayan bazı yazarlarla yolları ayıracaktım.

Göreve başladıktan hemen sonra gazetenin fiyatını 50 kuruşa çıkardık.

Kurtlar Vadisi dizisinin danışmanlığını yapan ve bir tarikatın önemli isimlerinden olan bir yazarla hemen yolları ayırdım.

Ve kendimce çok önemli bir kural getirdim.

'Hiçbir yazar ve muhabir, şirketler ya da kişiler tarafından organize edilen seyahatlere katılamaz, hiçbir yönetici, yazar ve muhabir ücretsiz otel konaklaması, uçak bileti kabul edemez. Haber değeri taşıyan organizasyon ve gezilere ancak bedeli gazete tarafından ödenerek iştirak edilebilir' dedim.

İçerden, yazarlardan küçük, dışardan halkla ilişkiler şirketlerinden büyük tepki geldi.

Ama amacım belli idi, gazetecilerin kendilerini davet eden firma ya da kurumlarla yakın ilişki içine girmesini engellemek, kendilerini gereksiz yere bu firma veya kuruluşlara borçlu hissetmelerinin önün geçmek.

Gidilen yer veya yapılan organizasyon haber değeri taşıyorsa gidilecekti ama ulaşım ve konaklama ücreti gazete tarafından karşılanacaktı.

Muhabir veya yazar gereksiz yere kendini borçlu hissetmeyecekti.

Sabah’ın başında olduğum sürece bu kuralı titizlikle uyguladım.

Halkla ilişkiler sektörü ise ısrarla tepki gösterdi.

Ve o zaman bana ısrarla 'Yanlış yapıyorsun' diyen bir sektör duayeni dün mesaj attı.

'O gün sana çok kızmıştık ama bugün ne kadar haklı olduğunu anlıyorum. Biz hepimiz yanlış yapıyorsun demiştik ama meğer doğrusunu yapıyormuşsun.'

Gençler soracaktır 'Peki abi sonra ne oldu?'

250 bin satışla ve 25 kuruş fiyatla devraldığım Sabah, müthiş bir ekip çalışması ile birkaç ay sonra hafta sonları 1 milyonun üzerinde satış yapan ve günlük satış ortalaması 500 binin üzerinde olan bir gazete haline geldi.

Tarihinde ilk kez etkinlik ve erişimde Hürriyet gazetesini geçti.

Yine tarihinin en yüksek reklam gelirine ulaştı.

Sonra…

Onu da başka zaman anlatırım.

Ama şunu bir kez daha söylemek isterim.

Gazetecilik hangi seviyede yapılırsa yapılsın bir sınıf atlama aracı olarak görülmemelidir.

Çünkü gazeteciliği bu amaçla kullanırsanız tam zengin oldum, sınıf atladım zannederken kendinizi "reziller" sınıfında bulursunuz.

Gazeteciliğin size verdiği güç aslında halkın denetleme gücüdür.

O gücü kendinize ait zannederseniz bitersiniz."

Yazının tamamı için tıklayın

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar