Fincancı: Hasta mahpusların cezaevinde tutulması işkencedir
Artı Gerçek - İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verilerine göre; 651'i ağır olmak üzere bin 517 hasta mahpus cezaevinde tutuluyor. Son 2 yılda 100’ü aşkın mahpus cezaevinde ölürken, birçok mahpus da hastalıklarının son evresinde tahliye ediliyor.
Adli Tıp Uzmanı ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı, cezaevlerinde hasta mahpusların yaşadıkları sorunları ve Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) siyasi tutsaklar için verdiği 'cezaevinde kalabilir' raporlarını değerlendirdi.
ONUR KIRICI DAVRANIŞLAR
Tutuklu yargılamalar nedeniyle cezaevlerinin çok kalabalık mekanlar haline getirildiğini söyleyen Fincancı, bu nedenle mahpusların revire çıkarken dahi sıra beklemek zorunda kaldığını kaydetti. Hasta mahpusların sağlık haklarından faydalanma süreçlerine değinen Fincancı şunları söyledi:
"Acil bir durumda sağlık kurumuna gönderilmeleri de ciddi aksaklıklarla yürüyor. Özellikle sevk süreçleri çok sıkıntılı. Sevk araçları uygunsuz, ciddi hastalıkları olan insanların bu sevk araçlarıyla gönderilmeleri başlı başına sağlıksızlık. Ringlerde ısıtma soğutma sistemleri yok. Sevk araçlarına gelmeden önce, cezaevinden çıkış ya da cezaevine girişte tutsakların yaşadığı insanlık onuruna aykırı, onur kırıcı davranışlar söz konusu.
Çünkü arama adı altında ağız içi, bazen cinsel organlara kadar yapılmaya çalışılan aramalar söz konusu. Mahpuslar, çıplraak aramaya van aramalara maruz kalıyor. Biz sağlığında sorun olan insanlardan, örneğin bir ayakkabısını giyip çıkarma olanağı bile olamayan insanlardan bahsediyoruz. Bunun için eğilip çömelemeyen insanlar var. Pek çok mahpus bu koşullar sebebiyle hastaneye gitmesi gerekirken, hastaneye gitmekten vazgeçiyor. Ayrıca sevk sırasında mahpuslar bir sürü güder gibi birbirlerine kelepçelenerek götürülmeye çalışılıyor. Bu da bir başka onur kırıcı davranış."
MAHPUSLARA KELEPÇELİ MUAYENE
Mahpusların hastaneye erişimlerinin ardından da hak ihlallerine maruz bırakıldıklarına dikkat çeken Fincancı, şu ifadeleri kullandı:
"Hastaneye kelepçeli olarak götürülüyorlar, muayene ortamına kelepçeli sokuluyorlar. Kolluk görevlileri muayene ortamında bulunma ısrarı gösteriyor. Bu da mahremiyet ilkesini ihlal eden bir durum. Muayenenin kelepçeli bir şekilde yapılma olanağı zaten yok. Bir insan olarak hakları olduğu için muayene edilirken de özgür insanlardan farklı olmamasını bekleriz. Muayenenin insanlık onuruna yaraşır bir şekilde olması gerekiyor.
Ayrıca hekimlik mesleğimiz gereği, ettiğimiz yeminde de herhangi bir ayrım yapmayacağımıza dair çok açık bir beyanda bulunuyoruz. Ancak bu hareket bir ayrımcılığı barındırıyor. Bir mahpusun da özgür insanlarla benzer ve eşit düzeyde sağlık hizmetine erişimi gerekirken, insanlar böyle uygun olmayan damgalayıcı bir ortam ve muayene biçimiyle karşı karşıya kalıyor. Ne yazık ki etik değerler giderek aşınıyor. Toplumdaki bütün değerlerin aşındığı gibi, bizim etik mesleki değerlerimiz de aşınıyor."
'İLAÇLAR VE TIBBİ ARAÇLARA ULAŞAMIYOR'
Mahpusların ilaçlara ya da ihtiyaçları olan tıbbi malzemelere erişimde yaşadıkları sorunları dile getiren Fincancı, "Mahpuslar, sağlığın piyasaya açılmasıyla birlikte ödenen bir takım katkı payları, ödenmeyen ilaçlar gibi sorunlarla karşı karşıya kalıyor. Ben kendi deneyimimden örnek vereyim, kronik bir sinüzitim var. Düzenli olarak sinüslerimi temizleyen basınçlı pompalı bir cihaz var, onu kullanmam gerekiyor. Ama ben cezaevinde bunu alamadım. Ben para sorunu da çekmiyorum ancak parası olanın bile erişemediği bir ürün bir de parası olmayan var" diye konuştu.
Hastalıkları ciddi boyutlara ulaşan ağır hasta mahpsular için cezaevlerinin daha yaşanılmaz alanlar olduğunu belirten Fincancı, ağır hasta tutsakların cezaevlerinde tutulmalarıyla sadece sağlık haklarının ihlal edilmediğini, bu durumun işkence kapsamında ele alınması gerektiğini vurguladı.
'ATK BAĞIMSIZ BİR KURUM DEĞİL'
ATK’nin Adalet Bakanlığı’na bağlı bir kuruluş olduğunu hatırlatan Fincancı, şunları söyledi: “Bağımsız kararlar çıktığı konusunda herkesin kuşkuları var. Yasal olarak ATK son karar merci değil, ama uygulamada yargı organları ATK’yi son merci görme eğiliminde. ATK yargı eliyle son karar merci kılınmış, bu defakto bir uygulama. Bunun bir gerçekliği yok. ATK, Adalet Bakanlığı’na bağlı bir kurum ve bu durum kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı.
Çünkü Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü düzenlemeleri ve ATK düzenlemeleri birbiriyle çatışma halinde olabilir. Böyle süreçlerde daha bağımsız organların devreye girmesi gerekiyor. Önceleri bunlar yapılabiliyordu. Ama AKP iktidara geldiğinden beri insan hakları örgütleri ve bağımsız organlar, bunlardan da yoksun bırakılmış durumda.” (MA)
'Akil İnsanlar Heyeti'nde yer almıştı: 75 yaşındaki hasta mahpus Elbi için Meclis’e başvuru
İHD'den tahliye çağrısı: 'Diyalize giren hasta mahpusa 'cezaevinde kalabilir' raporu verildi
İHD'nin 'Barış Nöbeti' sürüyor: 'Tecrite son verin, ağır hasta mahpusları serbest bırakın'
Ağır hasta mahpus İsmail Tanboğa için tahliye çağrısı: Teşhis konulamıyor, durumu kötüye gidiyor
30 yıllık hasta mahpusun infazı yakıldı... Gerekçe: Daha önce verilen cezalar