Gıda mühendisi Bülent Şık'tan 'Gizli Açlık' raporu: 'Okullarda ücretsiz yemek siyasal bir tercih değil, zorunluluk'

Gıda mühendisi Bülent Şık'tan 'Gizli Açlık' raporu: 'Okullarda ücretsiz yemek siyasal bir tercih değil, zorunluluk'
Gıda mühendisi Bülent Şık'ın hazırladığı "Gizli Açlık: Çocuklara Okulda Ücretsiz Bir Öğün" raporuna göre okullarda ücretsiz yemek 'siyasi tercih değil zorunluluk.' Raporda, okullarda uygulanması gereken programlara ve önerilere yer verildi.

Eda NARİN


İSTANBUL - Gıda mühendisi Bülent Şık, Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı (BAYETAV) önderliğinde "Gizli Açlık: Çocuklara Okulda Ücretsiz Bir Öğün" başlıklı bir rapor hazırladı.

Raporda, sağlıklı beslenmenin dengeli ve yeterli miktarda gıda alımına bağlı olduğu hatılatılarak, "Çocukların anne karnında geçirdikleri dönemden başlayarak yetişkin yaşa erişene dek hızlı bir büyüme- gelişme sürecinde oldukları açıktır. Bu süreçte fiziksel ve zihinsel sağlık üzerinde en etkili olan faktör beslenmedir" denildi.

2022 yılı sonu itibarıyla 85 milyon 279 bin 553 kişi olan Türkiye nüfusunun yüzde 26,5 oranındaki 22 milyon 578 bin 378’ini, Birleşmiş Milletler tanımına göre 0-17 yaş grubunu kapsayan çocuk nüfus oluşturuyor. Çocuk nüfus oranının 2030 yılında yüzde 25,6, 2040 yılında yüzde 23,3, 2060 yılında yüzde 20,4 ve 2080 yılında yüzde 19,0 olacağı öngörülüyor.

Çocuk nüfusun toplam nüfus içindeki oranı, 1935-2080

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan Türkiye Çocuk Araştırması 2022 yılı verileri mevcut durumu ortaya koymuştu. Araştırmaya göre, anneleri/temel bakım verenleri tarafından peynir ve yoğurt gibi hayvan sütünden yapılan yiyecekleri her gün tükettiği belirtilen 6 aylık ve daha yukarı yaştaki çocukların oranı yüzde 57,8 oldu. Et, tavuk veya balığı her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 12,7 ve fasulye, nohut, mercimek gibi kuru baklagilleri her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı ise yüzde 10,9 oldu. Ekmek veya makarna gibi tahıl içeren yiyecekleri her gün tükettiği belirtilen 6 aylık ve daha yukarı yaştaki çocukların oranı yüzde 62,4 iken, meyveyi her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 50,5, sebzeyi her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 33,0 olarak belirlendi.

Şeker veya çikolata gibi tatlıları her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 32,6, cips ve kraker gibi atıştırmalıkları her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 21,4, kola veya şeker içeren diğer alkolsüz içecekleri her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı ise yüzde 15,1 olarak açıklandı.

Her gün tüketildiği belirtilen yiyecek/içeceklere göre 6 aylık ve daha yukarı yaştaki çocukların oranı, 2022

GIDADA FİYAT ARTIŞININ NEDENLERİ

Türkiye'deki ekonomik krizin neden olduğu gıda fiyat artışlarına dikkat çekilen raporda, gıda fiyatlarının 2021'e kıyasla yaklaşık dört kat arttığı bilgisi paylaşıldı. Fiyat artışlarının sebepleri şöyle sıralandı:

  • Covid-19 pandemisi
  • Uygunsuz tarım politikaları
  • Küçük aile çiftçiliğinin ya da geçimlik tarım faaliyetlerinin aşındırılması
  • İklim değişikliğine bağlı düzensiz ya da aşırı hava olayları
  • Kuraklık
  • Ekolojik tahribat ve çevre kirliliği

'SİYASAL TERCİH DEĞİL ZORUNLULUK'

Raporda, bu faktörlerin gıda krizine yol açacağı uyarısına neden olacağı uyarılarının yapıldığı hatırlatılarak, "Siyasal iktidarın krizi önleme, etkilerini hafifletme açısından yapılan uyarıları dikkate almadığı, yapıcı-onarıcı politikaları yürürlüğe koymadığı da bir başka gerçektir" ifadesi kullanıldı.

Gıda krizinin en fazla, toplumun işsiz, güvencesiz ya da yeterli gelire sahip olmayan yoksul kesimlerini etkilediğinin belirtildiği raporda, bu kesimler içinde 'en kırılgan ve dezavantajlı' olanların ise çocuklar olduğunun altı çizildi. Raporda, çocukların sağlık zararı oluşturan her türlü etkene karşı yetişkinlerden çok daha hassas olduğunun altı çizilerek, şu ifadelere yer verildi:

"İçinde olduğumuz şartlarda, toplumun yoksul kesimlerinin ve özellikle de çocukların beslenme hakkını güvence altına alacak politikalar geliştirilmesi bir gerekliliktir. Aksi takdirde olumsuz etkileri uzun zamana yayılacak bir halk sağlığı sorunu ile karşı karşıya kalacağımız kesindir."

"Gıda krizi çocukların sağlıklı büyüme ve gelişme hakkının bir ihlali olarak görülmelidir" denilen raporda, çocuklara okullarda ücretsiz beslenme desteği sağlanmasının siyasal tercih değil zorunluluk olduğuna dikkat çekildi.

ÜCRETSİZ BESİN NEDEN ÖNEMLİ?

Raporda çocuklara okullarda ücretsiz besin verilmesinin önemi şöyle anlatıldı:

  • Açlık, gizli açlık, yoksulluk, güvencesizlik çocukların eğitim görmesine asla engel olmamalı.
  • Bütün olumsuzluklara rağmen eğitim kurumlarına giden çocuklar da okulda aç kalmamalı.
  • Eğitim kurumları çocuklara eğitim ve sağlıklı beslenme imkânını bir arada sunmalı.
  • Bir gıda krizi içinde olduğumuz, toplumun geniş kesimlerinin sağlıklı beslenme açısından ciddi sorunlar yaşadığı ve bu sorunun mevcut şartlar bu şekilde devam ederse daha da derinleşeceği açıktır.
  • Çocuklara iyi bir hayat sağlamak siyasal iktidar için kamusal bir görevdir; ancak her yurttaş için de ahlaki bir sorumluluktur.
  • Çocuklara okullarda ücretsiz bir öğün sağlamak, onların fiziksel ve zihinsel sağlıkları açısından büyük yararlar sağlayacaktır.

ÖNERİLER NELER?

Çocuk sağlığını, sosyal refahı ve toplumsal hayatın barış ve eşitlik içinde devam edebilmesini sağlayabilmek için yapılabilecek en önemli şeylerden birinin okul öncesi, kreş ve ana sınıflarında olan çocuklarla, okul çağındaki çocuklara ücretsiz sağlıklı beslenme desteği sağlamak olduğunun ifade edildiği raporda, öneriler şöyle sıralandı:

  • Yapılacak beslenme desteği çalışmaları üç farklı yaş grubunu hedef alabilir.
  • Çalışmanın biri hayatın ilk bin günündeki çocuklara (doğal olarak hamilelik dönemindeki kadınları da içermeli), diğeri 2-5 yaş aralığındaki çocuklara ve üçüncüsü ise ilköğretim çağındaki çocuklara yönelik olmalı.
  • Yapılacak destek programına dâhil edilecek aileler hakkındaki bilgiler yerel yönetimlerin Sosyal Hizmetler Daire Başkanlıklarından, Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüklerinden ve muhtarlıklardan sağlanabilir. Bu bilgileri sağlamak konusunda sorunlar yaşandığında bu raporda yer verilen FAO Gıda Güvencesizliği Deneyim Ölçeği (FIES) ve Yaşamsal Açlık Göstergesi anketlerinden yararlanmak suretiyle bir saha çalışması yapılarak ihtiyaç içindeki ailelerin belirlenmesi yoluna gidilebilir.

PROGRAM NASIL OLUŞTURULMALI?

Raporda önerilen programın oluşturulmasında dikkat çekilen konular ise şöyle:

  • Okullarda çift devre eğitime son verilmeli. Bu konuda gereken yeni okul inşaatı hızla bitirilmeli ve öğretmen-çalışan atamaları yapılmalı.
  • İlk ders saatinde beslenme yapılmalı.
  • Beden eğitimi dersi her gün olmalı. Fiziksel aktivitenin öğretimden beklenen yararları güçlendirici bir etki yaptığı, fiziksel olarak aktif çocukların öğretim çalışmalarına daha istekli bir şekilde katıldıkları uzun zamandır dile getirilen bir gerçek. Fiziksel aktiviteyi teşvik etmek çocukluk çağı obezitesi sorununun çözümü için de önerilen yöntemlerden biri.
  • Okul kantinleri kapatılarak okul mutfaklarına dönüştürülmeli. Okullardaki öğrenci kantinlerinin özel işletme statüsünden çıkarılıp birer mutfak birimine dönüştürülmesi gerekiyor. Mevcut haliyle kantinlerin öğrencilerin sağlıklı beslenmesine olan katkısı son derece sınırlı; aksine besin öğesi içeriği zayıf, obezite sorununa yol açan çeşitli gıdaların sunulduğu birer mekân olarak sağlığa zararlı yönleri olduğunu dikkate almak gerekiyor. Kantin olarak işletilen mekânlar fiziki büyüklüğü elverişli ise yemekhane ya da mutfağa dönüştürülmelidir.
  • Fiziki imkânı yeterli olan okullarda yemekhaneler yeniden işler kılınmalı. Fiziki imkânları yetersiz olan okullarda ise Milli Eğitim İl ve İlçe Müdürlüklerine bağlı yemekhaneler oluşturulmalı ve bu merkezi yemekhaneler vasıtasıyla okullara beslenme desteği sunulmalı. Bu iş için gerekli donanım ve personel için bütçe oluşturulması gerekiyor.
  • Yeterli öğrenci sayısına ve fiziki imkâna sahip olan okullarda yemekhane birimi oluşturulabilir. Daha önce bir yemekhaneye sahip, altyapısı uygun okullarda da yemekhaneler tekrar işler duruma getirilebilir.
  • Öğrenci sayısının az ya da bir yemekhane kuracak fiziki imkânların yetersiz olduğu okullarda İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri bünyesinde yemekhane birimi oluşturulmalıdır. Oluşturulacak yemekhaneler, il ya da ilçedeki okulların sayısı ve öğrenci sayısı dikkate alınarak birden fazla olabilir. Bu yemekhanelerde hazırlanan yiyecekler okullara servis edilebilir.
  • Gerek okul bünyesinde, gerekse Milli Eğitim İl Müdürlükleri Bünyesinde kurulacak yemekhanelerde yeterli sayıda gıda mühendisi, diyetisyen, aşçı ve servis personeli görevlendirilmelidir.
  • Kamusal hayatın kurumlarla nefes aldığı bir gerçektir. Dolayısıyla, kurulacak yemekhaneler kamu kurumu niteliğinde olmalı, yapılacak iş hizmet alımı şeklinde organize edilmemelidir. Hazırlanacak yiyeceklerin ille de sulu yemek olması gerekmiyor. Aksine hazırlaması, taşıması ve servisi kolay, besin öğeleri açısından zengin ve olabildiğince çeşitlilik içeren bir besin desteği sunmak amaçlanmalı. Temel amaç gizli açlık sorununun önüne geçecek miktar ve çeşitlilikte menü oluşturmaktır.
  • İlköğretim, ortaöğretim ve lise müfredatında sağlıklı beslenme, ekoloji ve gıda güvenliği dersleri yer almalı.
  • Okullarda ebeveynlere yönelik sağlıklı beslenme ve gıda güvenliği eğitimleri verilmeli. Böylece halkın sağlıklı beslenme bilgisi arttırılabilir. Sağlıklı beslenme bireysel bilgi ve becerilerimizin artışı ile de yakından ilgilidir.
  • Çocukların sağlıklı büyüme ve gelişimleri aile sağlığı merkezleri ile okul idaresinin koordinasyonunda takip edilmeli. Bu çerçevede en önemli şey çocuklarda yetersiz beslenmeye bağlı, örneğin bodurluk, mikro besin öğesi eksikliği gibi sağlık sorunlarını da izleyebilmek. Bu konuda aile sağlığı merkezleri ile okulların birlikte çalışması sağlanabilir. Yetersiz beslenen öğrenciler belirlenerek ilave beslenme desteği uygun yöntemlerle aile sağlığı merkezleri üzerinden ailelere ulaştırılabilir; böylece aileler içinde okula gitme yaşına henüz gelmemiş çocuklara da ulaşmak mümkün olacaktır.
  • Okullarda mutfak laboratuvarları kurulmalı. Sağlıklı beslenme sadece yemek yeme ile ilgili değildir. Beslenme bir öğrenme ve uygulama süreci de içerir. Gıdalarla nasıl ilişki kurduğumuz sağlıklı beslenmenin bir parçasıdır. Örneğin lise seviyesindeki okullarda mutfakta yiyecek hazırlama ve pişirmeye yönelik uygulamalar yapılabilmesini sağlayacak bir laboratuvar oluşturulabilir. Böyle bir laboratuvarda kimyadan, fiziğe, ekolojiden, sosyolojiye ve tarihe değin pek çok konu işlenebilir. Gıdalarla kurduğumuz ilişki yeryüzüyle, ekosistemlerle, ülkeler ve başka toplumlarla, bitkiler ve hayvanlarla kurduğumuz ilişkilerle ilgilidir. Bu yaklaşım ekolojik yurttaşlık bilincinin gelişmesine de katkı sağlayacaktır.
  • Halkın beslenme rehberi yazılmalı. Kısa, yalın, halkın pazarda, evde, mutfakta gıdayla nasıl bir ilişki kurduğuna odaklanan; hangi gıdaları yemeli, hangilerinden kaçınmalı sorusuna genişçe yer veren; yiyecek hazırlama ve saklama ilkelerini anlatan; yere üreticilerle ilişkilenmenin ve ekolojik bir bakışla gıda üretim-tüketim sürecini ele almanın önemini vurgulayan anlaşılır bir rehberin yazılması büyük bir eksikliği giderecektir.

Uygulanacak programın hak temelli bir yaklaşıma sahip olmasının önemine dikkat çekilerek, "Aksi takdirde elde edilen kazanımlar çok sınırlı ve kalıcılığı da düşük olmaktadır. Hak temelli yaklaşımda, beslenme desteğine yönelik programlar sadece bir ihtiyacın giderilmesi olarak değil beslenme desteğine ihtiyaç duyan toplumsal kesimlerin ekonomik yeterliliklerinin, demokratik haklarını bilme ve talep etme becerilerinin ve toplumsal yönetim süreçlerine katılım imkânlarının güçlendirilmesi olarak ele alınır" denildi.

HAK TEMELLİ BESLENME PROGRAMINDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

Rapor, "Hak temelli bir kamusal beslenme desteği programı nasıl uygulanacak, ya da hangi parametreleri dikkate alarak böyle bir programı oluşturmak gerekiyor?" sorusuna ise şu yanıtı veriyor:

"Okullara beslenme desteği sağlamak için oluşturulması gereken kamu kurumlarında çalışacak kişiler yoksul, işsiz ya da güvencesiz aileler arasından seçilebilir, tarımsal üretime elverişli bölgelerde ailelerin gıda üretimi yapma bilgi ve becerisini arttıracak çalışmalar yapılabilir; aynı bölgelerde bulunan küçük aile çiftçilerinin ekolojik tarım yapmaları teşvik edilebilir, bu çalışmalar sonucunda elde edilen gıda ürünleri Milli Eğitim Bakanlığına bağlı merkezi yemekhaneler tarafından satın alınabilir, ailelerin ve çocukların sağlık durumlarının izlenmesinde aile sağlığı merkezleri ile okullar koordineli bir şekilde çalışabilir. Disiplinler arası bir bakışla hak temelli bir beslenme desteği programı oluşturmak ve pilot
bölgelerden başlayarak adım adım bu programı hayata geçirmek mümkündür."

'ÖNCELİKLİ MESELE ÇOCUKLARIN SAĞLIKLI BESLENMESİNİ SAĞLAMAK OLMALI'

Raporun sonuç kısmında ise şu değerlendirmelere yer verildi:

"İçinde olduğumuz gıda krizi kısa vadede geçici değil. Yapılması gereken şeylerin çerçevesi de epeyce geniş. Ama günümüz ve önümüzdeki yıllar için kamusal olarak çözüme kavuşturulması gereken en öncelikli meselemiz çocukların sağlıklı beslenmesini sağlamak olmalı. Yetersiz beslenme ve açlık sorunu yaşayan kesimlere yönelik hak temelli bir kamusal destek dayanışma programını acilen uygulamaya koymak gerekiyor. Bu bir siyasal tercih değil, zorunluluk, birincil öncelikli mesele olarak görülmeli. Hızla değişen sosyal, çevresel ve ekolojik bağlamdan kaynaklanan karmaşık sorunları yeni bir bakış açısıyla ele almamız gerekiyor. Bu sorunlar mevcut siyaset yapma tarzı, geleneksel gıda ve sağlık politikaları ya da öznesi belirsiz hizmet odaklı yaklaşımlarla çözülemez. Çözüme yönelik çalışmalarda, siyasal programlarda, kamusal hedeflerde çocukları bir numaralı politik özne olarak gören, tartışmalara dâhil eden, kamusal politikaların odak noktasına koyan yeni bir bakış açısına çok büyük bir ihtiyaç var.

Esasen sağlıklı bir nesilden, toplumun devamlılığından ya da yeryüzündeki hayatın geleceğinden söz ediyorsak, çocukları kamusal politikaların odak noktasına yerleştirmemiz, hak meselelerinin asli ve öncelikli bir öznesi olarak tartışmalara dâhil etmemiz bir süre sonra bir tercih olmaktan çıkıp bir zorunluluk haline dönüşecektir. Mesele bunu çok geç olmadan fark etmek, çocukları bir toplumun ortak müştereği olarak görebilmektir." (HABER MERKEZİ)

RAPORUN TAMAMI

Öne Çıkanlar