Heinrich Böll Stiftung Derneği’nin Türkiye raporu: Mülteci ve göçmenler Türkiye toplumunun bir parçası haline geldi

Heinrich Böll Stiftung Derneği’nin Türkiye raporu: Mülteci ve göçmenler Türkiye toplumunun bir parçası haline geldi
Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği, 2010 yılı sonrası göçler ve göçmenlerin toplumsal katılımı araştırmasını açıkladı. Raporda araştırmacılar, göçmenlerin tüm olumsuz koşullara rağmen toplumun bir parçası haline geldiği vurguladı.

Ezgi YILDIZ


İSTANBUL - Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği’nin desteğiyle bağımsız akademisyenler Deniz Yükseker, Hatice Kurtuluş, Uğur Tekin ve Esra Kaya Erdoğan’ın yer aldığı Türkiye’de 2010 yılı sonrası göçler ve göçmenlerin toplumsal katılımına ilişkin yaptıkları araştırmanın bulgularını paylaştı.

İstiklal Caddesi’ndeki Yapı Kredi Kültür Sanat binasında yapılan panelle duyurulan araştırma, 2022 yılının Haziran – Ekim aylarında saha çalışması sonuçlarını içerirken inceleme 16 ilde 39 mahallede yapıldı. Panelde Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği Proje Koordinatörü Cem Bico ile araştırma ekibini oluşturan Deniz Yükseker, konuşmacı olarak yer aldı.

whatsapp-image-2023-11-29-at-14-52-34.jpeg

'DÜNYADA EN ÇOK MÜLTECİYE TÜRKİYE EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR'

Türkiye’nin dünyada en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülke durumunda olduğu söyleyen Yükseker, araştırma sırasında göçmen ve mültecilerin bütün olumsuz koşullara rağmen toplumun bir parçası haline geldiğini gözlemlediklerini ifade ederek, incelemeyi nicel ve nitel yöntemlerle yaptıklarını söyledi.

Yükseker, incelemelerini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyla, diğer göçmenler olarak adlandırdıkları Afganistan, İran, Irak, Türkmenistanlılar, Afrika Ülkelerinden gelen kişilerle fakat en yüksek oranla yüzde 36,9 Suriyelilerle yapıldığını söyledi.

Araştırma bulgularından öne çıkanlar şu şekilde:

whatsapp-image-2023-11-29-at-14-54-24.jpeg

MÜLTECİLERİN EĞİTİM HAYATINDA ÖNE ÇIKAN AKRAN ZORBALIĞI VE AYRIMCILIK

Katılımcıların eğitime devam etmesi yüzde 75,3 oranla en az Suriyelilerde görülüyor. Bu oran ilk ve orta öğretimde yüksekken üniversitede düşüyor. Erkek çocuklarının büyük bir oranı lise çağında istihdama katılması için okullardan alınırken, kız çocukları ise ergenliğe girdiklerinde eğitimden aileleri tarafından çekiliyor.

Yükseker, göçmen karşıtı söylemlerin eğitim hayatına devam eden mültecilerin ayrımcılık ve akran zorbalığına sebep olduğunu, öğretmenlerin aktardığına göre bu sebepten ötürü ebeveynlerin çocuklarını okuldan aldıklarını söyledi.

whatsapp-image-2023-11-29-at-14-54-42.jpeg

SURİYELİLER VE AFGANİSTANLILAR ÜRETİMİN YAPISAL UNSURU HALİNE GELDİ

Çocuk işçiliği Suriyeli göçmelerde daha yaygın olduğunu belirten Yükseker, göçmen kadınların istihdam oranı Türkiyeli kadınların ülke ortalamasından düşük olduğunu ifade ederken diğer göçmen erkeklerin çalışma oranının ise yüksek olduğunu söyledi.

whatsapp-image-2023-11-29-at-15-21-42-1.jpeg

Yaptıkları araştırmada Suriyelilerin ve Afganistanlıların işgücü olarak üretimin yapısal unsuru haline geldiğine dikkat çeken Yükseker, toplumda yaygın olan ‘mültecilerin devletten maddi destek aldıkları’ bilgisinin tam olarak gerçeği yansıtmadığını söyledi. Yükseker, sosyal yardım aldığını söyleyen Suriyelilerin oranı yüzde 22,6 olduğunun bilgisini paylaştı.

whatsapp-image-2023-11-29-at-15-21-42.jpeg

BEKLENMEDİK MASRAFLARI KARŞILAMA GÜCÜ YOK

Araştırmada katılımcılara sorulan “Yaşamınızda beklenmedik zorunlu bir masraf (kaza, hastalık, evde hasar vb. gibi) çıksa bu masraf ne kadar olursa ödeyebilirsiniz?” sorusuna Türkiyeli katılımcıların dörtte biri, Suriyelilerin ve diğer göçmenlerin de yaklaşık üçte biri beklenmedik bir masrafı ödeyemeyecekleri cevabını verdi. Türkiyelilerin yüzde 45,5’i ya hiçbir zorunlu masrafı ödeyemeyeceklerini ya da ancak 500 TL’ye kadar olan bir masrafı ödeyebileceklerini belirtirken, diğer göçmenlerin yüzde 63,6’sı, Suriyelilerin ise yüzde 78,5’i bu cevabı veriyor. Bu soruya verilen cevaplar aynı zamanda katılımcıların tasarruf imkânı olmadığını da ortaya koyuyor.

TÜRKİYELİ GENÇLERİN YARIYA YAKINI TÜRKİYE’DE YAŞAMAKTAN MEMNUN DEĞİL

Nicel araştırma kapsamında katılımcılara yaşamdan duyulan memnuniyet ve yaşanılan yerde kendini güvende hissedip etmeme durumuna ilişkin de soruları yer alıyor. “Türkiye’de yaşamaktan ne kadar memnunsunuz?” sorusuna Türkiyeli katılımcıların yüzde 35,7’si “memnun değilim” cevabını veriyor. Suriyelilerde bu oran yüzde 14,2, diğer göçmenlerde ise yüzde 18,8. “Türkiye’de yaşamaktan ne kadar memnunsunuz?” sorusuna Suriyeli göçmenlerin yüzde 52’si, diğer göçmenlerin yüzde 64’ü, Türkiyeli katılımcıların ise yüzde 42’si “memnunum” cevabı veriyor.

whatsapp-image-2023-11-29-at-15-22-37.jpeg

Nicel ve nitel saha çalışmaları, Suriyelilerin ev sahibi ülke hakkında olumlu konuşma yönünde bir eğilimi olduğunu ortaya koyuyor. Yaş grupları ile Türkiye’de yaşamaktan duyulan memnuniyet arasındaki dağılıma bakıldığında ise “Memnun değilim” diyenler arasında en büyük grubu 18-24 yaş arasındaki Türkiyeli genç katılımcılar oluşturuyor.

Araştırma, Türkiyeli gençlerin yüzde 48,8’inin Türkiye’de yaşamaktan memnun olmadığını ortaya koydu. Araştırma bulguları, genç mülteci ve göçmenlerin ise Türkiye’deki yaşama daha olumlu baktıkları ve Türkiye’de olmaktan memnun oldukları bilgisini veriyor. Türkiyeli gençlerin yüzde 62,2’si başka bir ülkede yaşamak isterken Suriyeli ve diğer göçmen gençlerin yüzde 61,4’ü Türkiye’de yaşamaya devam etmeyi düşünüyor.

“Oturduğunuz mahallede kendinizi ne kadar güvende hissediyorsunuz?” sorusuna Türkiyeli katılımcıların yüzde 43,8’i güvende hissetmediklerini, yüzde 56,2’si ise güvende hissettikleri cevabını veriyor. Suriyelilerin yüzde 71,6’sı, diğer göçmenlerin ise yüzde 65,8’i “güvende hissediyorum” cevabını veriyor.

“Geleceğinizi düşündüğünüzde Türkiye’de yaşamaya devam etme isteğiniz konusunda ne düşünüyorsunuz?” sorusuna Türkiyelilerin yüzde 48,1’i, Suriyelilerin yüzde 50,7 diğer göçmenlerin ise yüzde 55,2’si “Türkiye’de yaşamaya devam edebilirim” ya da “Türkiye’de kesinlikle yaşamak istiyorum” cevabı veriyor.

Araştırma 18-24 yaş arasındaki katılımcılarda özellikle Türkiyeli gençlerin yüzde 43,8’inin başka bir ülkede yaşamayı istediğini ortaya koydu. Suriyeli ve diğer göçmen gençlerin ise yüzde 61’den fazlası gelecekte Türkiye’de yaşamaya devam edebileceğini belirtiyor.

HAKSIZLIĞI EN ÇOK İŞ YERİNDE YAŞIYORLAR

Katılımcılar, “Türkiye’de yaşadığınız dönem boyunca herhangi bir haksızlığa uğradınız mı?” sorusuna Türkiyeli katılımcıların yüzde 88’i, Suriyelilerin yüzde 79,9’u, diğer göçmenlerin ise yüzde 83,6’sı “hayır” cevabı veriyor.

Haksızlığa uğradığını belirten katılımcıların “Hangi sebeplerden dolayı haksızlığa uğradıkları” sorusuna verdikleri cevaplarda, Türkiyeliler en çok ekonomik durum, cinsiyet ve etnik kimlik nedeniyle haksızlığa uğradıklarını beyan ederlerken, Suriyelilerin yanıtlarında dil, milliyet ve ekonomik durum, diğer göçmenlerde ise yabancı olmak, milliyet, etnik kimlik ve dil yanıtlarını öne çıkıyor.

“Hangi durumlarda haksızlığa uğradınız?” sorusuna cevaben üç gruptaki katılımcıların verdiği yanıtlar arasında, işyerinde haksızlığa uğrama öne çıkıyor. Türkiyeliler en çok sokakta/toplu taşımada, okulda ve işyerinde cevaplarını verirken, Suriyelilerin en çok belirttiği seçenekler arasında ilk üç sırada sağlık hizmeti alırken, ev ararken ve işyerinde seçenekleri yer alıyor. Diğer göçmenler ise işyerinde, işe başvuru yaparken ve sokakta/toplu taşımada şeklinde sıralıyor.

'YARDIMLAŞMA ORANI YOK DENECEK KADAR AZ'

Araştırmaya göre; gündelik yaşamda yardımlaşma yok denecek kadar düşük düzeyde. Türkiyeliler, Suriyeli ve diğer göçmenlerin kendileriyle aynı uyruktan olmayan komşuları ya da tanıdıklarının evine gitme sıklıklarının son derece düşük. Yerli katılımcıların yüzde 67’si, Suriyeli göçmenlerin yüzde 37,6’sı ve diğer göçmenlerin yüzde 52,8’i hiçbir zaman kendisiyle aynı uyruktan olmayan komşu ya da tanıdıklarının evlerine gitmedikleri bilgisine yer verdi. Türkiyeliler ve göçmen grupları arasında ve göçmen gruplarının kendi aralarında gündelik yaşamda yardımlaşmanın son derece düşük düzeyde kaldığı bilgisini yer aldı.

Öne Çıkanlar