İHD'den hak savunucusu Hatice Onaran için çağrı: Yaşam hakkı tehdit altında
Sinan ŞAHİN
ANTEP - İHD İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Hatice Onaran'a cezaevindeki bir mahpusa para gönderdiği gerekçesiyle 4 yıl 2 ay hapis cezası verildi. Cezası onanan Hatice Onaran 10 Ekim'de cezaevine girdi. Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’ne konulan 60 yaşındaki Hatice Onaran kolon kanseri ve yüzde 79 engelli.
'MAHPUSLARA PARA YATIRMAK SUÇ DEĞİLDİR'
İHD Antep Şubesi hak savunucusu Hatice Onaran'ın serbest bırakılması için Antep Adliyesi önünde açıklama yaptı.
İHD Antep Şubesi Eşbaşkanı Bahri Oğuz, Terörün Finansmanı Yasası kapsamında hapishanelerdeki mahpuslara para yatıran ailelere, vasilere, avukatlara ve insan hakları savunucularına yargısal baskıların sürdüğüne dikkat çekti. Oğuz, "Kişiler gözaltına alınmakta, haklarında davalar açılıp cezalar verilmekte, 'teröre finansman sağlamak' suçlamasıyla tutuklamalar gerçekleşmektedir. Kullanımı yönetmelikçe belirlenmiş olan mahpuslara yatırılan para 'terör örgütünün finansmanı’ olarak değerlendirilemez" diye konuştu.
ÖMRÜNÜ HAK İHLALLERİ İLE MÜCADELEYE AYIRDI
İHD İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu üyesi Hatice Onaran'ın sağlık durumuna dikkat çeken Oğuz, "Hukuksuzluğun geldiği boyut öyle derindir ki 60 yaşında, kolon kanseri tedavisi gören, ağır hasta Hatice Onaran kanunlara uygun biçimde para yatırma işlemi gerçekleştirdiği için hayati riski olan hastalıkları dikkate alınmadan hapishaneye konuldu. Ayrıca çalışma arkadaşımızın heyet raporuyla yüzde 79 oranında engelli olduğu uzman hekimlerce tespit edildi. Ömrünü hapishanelerdeki hak ihlalleri ile mücadeleye adamış Hatice Onaran, hasta mahpus ve engelli bir yurttaş olarak hapse girdi" dedi.
'BU HUKUKSUZLUĞU DÜZELTİN'
Adalet Bakanlığı, Yargıtay, barolar ve hak örgütlerine çağrı yapan Oğuz, şöyle dedi:
"Başta Adalet Bakanlığı, Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi Başkanlığı ve Yargıtay Başsavcılığı olmak üzere bütün ilgili kamu görevlileri Hatice Onaran hakkındaki bu hukuksuzluğu düzeltmek için harekete geçmek zorundadır. Sadece basit bir hatayı düzeltme değil, ahlak açısından da kabulü mümkün olmayan bir durumu düzeltmek söz konusudur. Adalet arayan, hukukun üstünlüğüne inanan ve ülkede yaşayan insanların insanlık haysiyetine yakışır biçimde yaşamalarına hürmet eden herkesin bu karara karşı çıkması, tepki göstermesi gerekmektedir. Barolar, barolar birliği, demokrasi ve adalet arayışındaki kişi ve kurumlar ve en başta da siyaset kurumu bu vahim hukuksuzluğa karşı seslerini yükseltmelidir. Kamuoyunu, medyayı ve bütün ilgilileri seslerini yükseltemeye, harekete geçmeye davet ediyoruz."