‘Rezerv alanlar ile boş konutlar afet öncelikli kamulaştırılmalı’

‘Rezerv alanlar ile boş konutlar afet öncelikli kamulaştırılmalı’
Doç. Dr. Pelin Giritlioğlu, boş konulara geçici de olsa el konulmasını önerirken, "Birkaç inşaat firmasını zenginleştirmekten başka derdiniz yoksa zaten depremi önemsemiyorsunuz demektir" dedi. Prof. Dr. Tüysüz: "Rezerv alanlar rant için kullanılıyor."

Osman ÇAKLI


İSTANBUL – Uzmanların 7 ve daha büyük bir deprem beklediğini söylediği İstanbul’da her geçen gün aleyhe işliyor. Özellikle 6 Şubat depremlerinden sonra ‘depreme dirençli kentler’ yaratma tartışmaları yoğunlaştı ancak TOKİ ve özel mülkiyete ait diğer boş konutlar ise bu gündemin parçası olamadı. Uzmanlar ile meslek odalarına göre mevcut sistem ve anlayış ile İstanbul’un depreme hazır olması uzak ihtimal. Türkiye’de müteahhitleri zenginleştirme kurgusunun olduğunu belirten uzmanlara göre boş konutların kamulaştırılması önünde engel yok.

Olası bir İstanbul depreminde neredeyse “ölenlerin şanslı” ilan edildiği ‘felaket’ senaryoları artık günlük yaşamın parçasına dönüştü. Peki, İstanbul depreme hazırlıklı olma meselesinde yönetimsel olarak gerçekten çaresiz mi?

Yıllar süren kentsel dönüşüm ve yenilenme projeleri, depreme dirençli kentler yaratma politikalarının ana eksenine oturtuldu. Marmara Bölgesi ve İstanbul özelinde deprem bu kadar yakınken, çözümü uzatan süreçlerin aşılması Şehir Plancıları Odası (ŞPO) İstanbul Şube Başkanı Doç. Dr. Pelin Giritlioğlu’na göre mümkün, üstelik bir yasal çerçevede mevcut.

Olası İstanbul depreminde daha az can ve mal kaybıyla hazır olmanın çözüm önerilerini yer bilimci Prof. Dr. Okan Tüysüz ve Pelin Giritlioğlu ile konuştuk.

‘İKTİDAR POLİTİKALARI NE GÜVENLİ KONUT NE DE GÜVENLİ ÇEVREDE YAŞATIYOR’

Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) 250 bin ‘sosyal’ konut projesi kapsamında 2022 yılında İstanbul’da 50 bin konut yapılacağını açıklamıştı. 81 il içerisinde en çok konut yapılması planlanan kent olan İstanbul’da ise konutların Silivri ve Tuzla gibi depremden en çok zararı görmesi beklenen ilçelere yapılacağı söylenmişti.

İstanbul depremi için hazırlanan projeksiyonlarda ‘tehlikeli’ olduğu söylenen ilçelerde konut projelerinin planlanması ŞPO İstanbul Şube Başkanı Pelin Giritlioğlu’nun “İktidar öyle bir politika hayata geçiriyor ki insanları ne güvenli bir konutta yaşatıyor ne de güvenli bir çevrede” eleştirisiyle kesişiyor.

‘DEPREM OLACAK YERDE NÜFUS ARTIRILMAZ, KANAL İSTANBUL KESİNLİKLE YAPILMAMALI’

Prof. Dr. Okan Tüysüz de “24 yıldır depremi konuşuyoruz, bu sürede yapılması gereken pek çok şey yapılmadı” eleştirisinde bulundu. Tüysüz’e göre yapılması gerekenlerin yapılmamasının yanı sıra deprem etkisini artıracak politikaların hayata geçirilmesi söz konusu. 6 Şubat sonrasında İstanbul nüfusunun seyreltilmesinin konuşulmaya başlandığı, bir dizi sanayicinin

İstanbul’u terk etmeye hazırlandığı bir dönemde, Kanal İstanbul ile yaratılacak uydu şehrin, İstanbul’a ekstra 2 milyon insan taşıyacağını hatırlatan Tüysüz, şöyle konuştu:

“Bugüne kadar yapılan ve bundan sonra yapılmak istenenlere baktığımız zaman, deprem olacak yerde nüfus artırılmaz. İstanbul zaten plansız şekilde büyüdü. 18 milyon nüfusa dayandı. Kanal İstanbul’u yapıp oraya 2 milyon uydu şehir yaratacaklar. Bunu neden yapıyorsunuz? Kanal İstanbul kesinlikle yapılmamalı. İstanbul’da nüfusun ve sanayinin artırılmaması lazım.”

‘REZERV ALANLAR KAMULAŞTIRILDIKTAN SONRA EN RİSKLİ ALANLARIN TAHLİYESİ YAPILMALI’

Depreme hazırlık noktasında, politika yapıcıları eleştiren her iki uzman da sorunun konut yapmakla çözülmeyeceğine işaret etti. Öyle ki Pelin Giritlioğlu, doğal gaz, elektrik ve baz istasyonları ile alt yapının depreme hazırlıklı olması gerektiğini ifade etti. Konut meselesinin bütünün bir parçası olarak gördüğünü sözlerine ekleyen Giritlioğlu, “Devlet, insanların can ve mal güvenliğini sağlama sorumluluğunu bugüne kadar yerine getirmedi” dedi.

Rezerv alanların kullanımıyla ilgili sözlerini sürdüren Giritlioğlu, bütün dünyada rezerv alanlarının hassas korunacak alan olarak değerlendirildiğini söylerken, bu durumun Türkiye’de tam tersi, yani ‘rant’ için değerlendirildiğini belirtti.

“Şu andaki rezerv alan tanımı, ihtiyaçlara karşılık vermiyor. Rezerv alan kamu arazisi olacak ki insanları oralara taşıyabilesiniz. Bizde rezerv alanlar özel mülkiyette, nasıl tasarrufta bulunulacak, kamulaştırma gerekiyor. Amacına uygun kullanım olacaksa, hafif yapılaşmayı kamunun hayata geçirmesi gerekiyor. En riskli alanlardan buralara tahliye olmalı, riskli alanları güçlendirip sonra insanların geri gönderilmesi lazım. Rezerv alanı bütün toplumun can güvenliğinin sağlanması için kullanılmalı.”

‘KAMULAŞTIRMA KANUNU BUNA EL VERİYOR’

Olması gerekene dair çerçeveyi anlatan Giritlioğlu, iktidar partisinin rezerv alanlarda kalıcı ve ranta dayalı inşaatlar planladığını söyledi: “Konut üretim meselesine iktidar hep rant elde etmek için baktı. Yıllardır sosyal konut yapılmasını söylüyoruz. TOKİ’nin elinde bir sürü boş konut var ve satmaya çalışıyorlar. Tüm İstanbul’daki boş konutlara baktığımızda yüzbinlerce boş konut var. Ancak bir kısmı boş gibi gösteriliyor. Ortada bir otorite boşluğu var. Afet durumunda geçici olarak da olsa el konulması gerekiyor. Kamulaştırma kanunu buna el veriyor. Böyle bir araç var.”

‘KANUNLAR MÜTEAHHİTLERİ ZENGİNLEŞTİRMEK İÇİN VAR, DEPREMLE İLGİLİ DERTLERİ YOK’

Sosyal konut meselesinin kalıcı çözüm olarak önemli olduğuna vurgu yapan Giritlioğlu, yıkılan gecekonduların yerine 10 katlı binaların yapıldığını hatırlatarak şu ifadeleri kullandı:

“Müteahhitler bu kadar para kazanmasa ne olur? Sadece müteahhitti zenginleştirecek bir sistem var. Vatandaşın insanı ölçekte konut sorununu kamu çözebilir. Emlak Bankası neden Emlak GYY oldu? Emlak Bankası 1926’da dar zamanında sosyal konut üretti. Burada bir tercih var. Sürekli bir aciliyet durumu yaygarası var ancak pratiğin kendisi afete hazırlanmaktan uzak. Türkiye’de müteahhitlik kanunları var. Bu sistemle depreme hazırlanamazsınız. Kredilere bakın, sıfır konutta müteahhit anlaşmasına para veriyorlar. Neden insanlar eski ama güvenli konutta yaşayamasın, neden bahçeli evde yaşamasın ki, yasal araçlar var. Devlet, ‘işçi-emekli maaşına endeksli kredi vereceksiniz’ diyemez mi? İsterlerse yaparlar. Birkaç tane büyük inşaat firmasını zenginleştirmekten başka derdiniz yoksa siz zaten depremi önemsemiyorsunuz demektir.”

Giritlioğlu, kamunun samimiyetini göstermesi ve para kazanma mantığından sıyrılması gerektiğini belirterek, gerekirse maliyetine ya da zararına sosyal konut üretmesinin elzem olduğunu söyledi.

‘MECLİS AÇILIR AÇILMAZ YASAL DÜZENLEMELER YAPILMALI’

Prof. Dr. Tüysüz de ilk elden İstanbul’daki bir depremle çökmesi ya da ağır hasar alması beklenen 90 bin binanın tahliye edilmesi gerektiğini söyledi. Problemin büyüklüğüne işaret eden Tüysüz, iktidar partisi ile il, ilçe belediyelerinin ortak bir koordineyle hareket etmesi durumunda çözüm yollarının kolaylaşacağını sözlerine ekledi.

Hukuki eksikliklere değinen Tüysüz, İstanbul’da çok farklı niteliklerde binalar olduğunu belirterek şu örneği verdi:

“Mesela imar aflarıyla affedilmiş binalar, tarihi binalar var. Kaçak iki kat yapılmış, imar barışıyla af almış. 4 katlı binaya kaçak 2 kat yapılmış af almış ama yıkıldığı takdirde oraya 4 kat yapılabilir. Bu sorun nasıl çözülecek? Bir diğer konu rezerv alanlar var. Yerinde dönüştürülemeyen bölgelerin güvenli tahliyesi için kamunun elinde, riski olmayan yerler kullanılmalı. Bizdeki rezerv alanlar rant için kullanılıyor. Meclis açılır açılmaz, bu yıl içerisinde yasal düzenlemeler yapılmalı. Kentsel dönüşüm için sitelerde 3’te 2 çoğunluk aranıyordu, gerekiyorsa bunun da değişmesi lazım.”

Öne Çıkanlar