İstanbul için deprem raporu: Hangi belediye tehlikenin ne kadar farkında?

İstanbul için deprem raporu: Hangi belediye tehlikenin ne kadar farkında?
Bir grup akademisyen İstanbul’da 37 belediyenin depreme dair stratejik plan yaklaşımlarını inceledi. İlçe ilçe hasar riskine değinilen rapora göre, afet yönetiminde en iyi organizasyona sahip belediyeler Beylikdüzü, Kadıköy, Maltepe, Zeytinburnu.

Müzeyyen YÜCE


İSTANBUL - Uzmanların, Marmara'da beklenen depremin yıkıma yol açacağı konusunda yıllardır uyarıda bulunduğu İstanbul’daki 37 ilçe belediyesinin depreme ilişkin stratejik planları incelendi. Rapora göre belediyelerin büyük bölümü kendi hazırladıkları planları içselleştiremedi. Öyle ki belediyelerin büyük bölümü depreme ilişkin sorumluluklarını kabul etmiyor, yeterli bütçe ayrılmıyor.

Türkiye’de 17 Ağustos 1999 yılında yaşanan Marmara Deprem’inin üzerinden tam 25 yıl geçti.

Bu süreçte pek çok bilim insanı en az 7 büyüklüğündeki olası İstanbul depremine dikkat çekerek kentin yapı stoku açısından hazır hale getirilmesi için uyarılarda bulunuyor.

YIKILMA RİSKİ OLAN 1.3 MİLYON KONUT

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yetkililerine göre kentte yıkılma riski olan 1,3 milyon konutta yaklaşık 3 milyon kişi yaşıyor.

Yerel yönetimler de kenti depreme dayanıklı hale getirmek üzere stratejik planlar hazırlıyor, dayanıksız yapı stokuna karşı kentsel dönüşüm projeleri yürütüyor.

Peki belediyelerin depreme dayanıklılık bağlamında hazırladığı stratejik planlar yeterli mi?

Depreme dayanıklılık ve afet yönetimine ilişkin kâğıt üzerindeki planlamalar kamu politikası ve uygulamalarına dönüşüyor mu?

37 İLÇE BELEDİYESİNİN DEPREM STRATEJİSİ İNCELENDİ

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehircilik Uygulama ve Araştırma Merkezi (MSGSU-ŞUAM) öncülüğünde bir araya gelen bir grup akademisyen İstanbul’da 37 ilçe belediyesinin depreme ilişkin 2020-2024 yılları arasındaki stratejik plan yaklaşımlarını mercek altına aldı.

Belediyelerin başta depremler olmak üzere afetlere ve kentsel dayanıklılığa dair yaklaşımlarını ve stratejilerini inceleyen akademisyenler, çalışmalarını bir rapor haline getirerek yayımladı.

Raporda, İstanbul'un en çok bina hasarı alma riski olan ilçeleri ile en az bina hasarı alması öngörülen ilçelerine de yer verildi.

‘BELEDİYELERİN DEPREME İLİŞKİN STRATEJİK PLANLARINA KATKI VERMEK İSTEDİK’

Deprem raporunun koordinatörlüğünü yürüten Prof. Dr. Murat Cemal Yalçıntan, 2023’ün şubat ayında yaşanan ve 40 binin üzerinde kişinin hayatını kaybetmesine yol açan Maraş merkezli depremlerin bu araştırmanın çıkış noktasını oluşturduğuna dikkat çekiyor.

Deprem öncesinde uzmanlar tarafından yapılan uyarıların dikkate alınmadığına ve hemen akabinde yaşanan yıkımın sonuçlarının ağır olduğuna vurgu yapan Yalçıntan, kentlerin depreme dayanıklı hale getirilmesinde yerel yönetimlerin görevlerinin bu çalışmada yeniden hatırlatıldığını kaydediyor ve ekliyor:

“31 Mart yerel seçimler sonrasında belediyeler depreme ilişkin 2025-2029 Stratejik Planlarını hazırlayacak. Bu anlamda karar alıcıların depreme bağlı afet risklerini daha önemli ve öncelikle görmelerine katkı vermek istedik.”

‘BİNA HASARI EN ÇOK FATİH, KÜÇÜKÇEKMECE, EN AZ ÇEKMEKÖY, ÇATALCA’

İstanbul’un 37 ilçe belediyesinin stratejik planları kapsamında ‘afet ve dayanıklılık’ olguları incelendi. Resmî kurumların risk değerlendirme raporları baz alınarak hazırlanan araştırmada ilk olarak 37 ilçeye yönelik can kaybı/yaralı ve bina hasar durumları ortaya kondu.

Buna göre Bahçelievler, Küçükçekmece, Fatih, Bağcılar ile Esenyurt en fazla can kaybı ve yaralanma vakasının ön görüldüğü ilçeler arasında gösterilerken, bu ilçeleri Bakırköy, Güngören, Zeytinburnu ve Esenler takip ediyor.

Bina hasarları açısından bakıldığında Fatih başta olmak üzere Küçükçekmece, Bağcılar ve Esenyurt en yüksek risk seviyesine sahip ilçeler arasında yer alıyor.

Can kaybı ve yaralı verisinden farklı olarak, Marmara Denizi kıyısında yer alan Silivri, Büyükçekmece, Pendik ve Tuzla’da ise bina hasarının diğer ilçelere nazaran yüksek olabileceği öngörülüyor.

Bina hasarının en düşük olması beklenen ilçeler arasında ise Çekmeköy, Çatalca, Arnavutköy, Beşiktaş, Şişli ve Kağıthane yer alıyor.

risk-harita.jpg

AFET FARKINDALIĞI EN FAZLA OLAN BELEDİYELER

Araştırmada ‘afet farkındalığı’ en fazla olan belediyeler arasında Kadıköy, Şişli, Küçükçekmece, Maltepe ve Beşiktaş bulunuyor.

İRAP ve İBB çalışmalarında ilçelerin risk düzeylerine göre yüksek riskli görülen Küçükçekmece de dahil Bağcılar ve Sultanbeyli belediyeleri stratejik planlarındaki yaşam hakkı ve deprem dayanıklılık yaklaşımlarıyla araştırmada öne çıkarken, hesaplanan yüksek risk seviyelerine rağmen Bahçelievler, Esenyurt ve Başakşehir belediyelerinin stratejik planları ortalamanın altında kaldı.

afet-analiz.jpg

‘BELEDİYELER HAZIRLADIKLARI DEPREM STRATEJİSİNİ İÇSELLEŞTİREMEMİŞ’

Öte yandan Prof. Dr. Yalçıntan geçtiğimiz aylarda yerinden yıkılan bir binayla gündeme gelerek yapı stoku tartışılan Küçükçekmece’nin araştırmada ‘afet farkındalığı’ yüksek çıkan belediyeler arasında yer almasına ilişkin tezatlığı ise şu şekilde açıklıyor:

“Biz bu araştırmada belediyelerin yükümlülükleri doğrultusunda hazırladıkları deprem stratejik planlarını kentsel dayanıklılık üzerinden inceledik. Dolayısıyla bu tezatlık şuradan doğuyor; bazı belediyeler kâğıt üzerinde ‘afet ve dayanıklılık’ konularında başarılı bir stratejik plan hazırlamış. Yani amaç ve yöntem belirlenmiş ancak bunu kamu politikası ve uygulamasına dönüştürmede içselleştirme sağlanamamış.”

’12 BELEDİYE DEPREM YÖNETİMDE SORUMLULUĞU KABULLENMİYOR’

Belediyelerin afet yönetimi konusundaki yetki ve sorumlulukları 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 53. maddesiyle düzenleniyor.

Raporda bu mevzuata da yer verilerek bazı belediyelerin stratejik planlarında afet yönetimine dair sorumluluklarını içeren bir bölümün bulunmadığı ortaya kondu.

Çalışma kapsamında incelenen 37 stratejik plandan 28’inde belediyelerin yetki ve sorumluluklarına dair ilgili bölümlere yer verilse de sadece 19 belediye afet yönetimine dair sorumluluğu olduğunu kabul ediyor. Araştırmaya göre 18 belediye ise stratejik planlarında belediyelerin afet yönetimindeki sorumluluğunu hiçbir şekilde ele almadı.

Diğer bir yandan da 37 belediye içerisinde 25 tanesi afet yönetimi kapsamında depremlerin kendi sorumluluk alanlarında olduğunu kabul ederken, 12 belediyenin stratejik planında ise bu konuya yer verilmedi. Stratejik planlarında deprem/afet yönetimiyle ilgili yetki ve sorumluluk alanlarına ilişkin herhangi bir ifadeye yer vermeyen belediyeler arasında Tuzla, Gaziosmanpaşa ve Esenler yer alıyor.

‘15 BELEDİYENİN AFETLE MÜCADELE BİRİMİ 6 ŞUBAT DEPREMİNDEN SONRA KURULDU’

Araştırmada olası bir depremde belediyelerin acil eylem durum planı, kriz koordinasyon merkezi, afet yönetim ve hazırlık çalışmalarıyla ilgili kapasiteleri de incelendi.
Buna göre 36 belediyede arama /kurtarma birimi bulunurken, bunlardan 20’sinde afet koordinasyon merkezi yer alıyor. Öte yandan araştırmaya göre afetlerle ilgili bürokratik bir birime sahip olan 25 belediyenin sadece 10’unda, ilgili birim ya da müdürlük 6 Şubat depremlerinden önce kuruldu. 15 belediyede ise depremlerden sonra idari mekanizmasına afet odağında çalışan müdürlük ekledi.

Belediyelerin afet yönetiminde en iyi organizasyona sahip olan ilçeler arasında Beylikdüzü, Kadıköy, Maltepe ve Zeytinburnu yer alırken, Çekmeköy, Esenler, Gaziosmanpaşa, Güngören ve Ümraniye Belediyelerinin ise sadece arama kurtarma ekibine sahip olduğu görüldü.

İstanbul ilçe belediyelerinin afet müdürlüklerinin çok yeni kurulduğuna dikkat çeken araştırma ekibinden Dr. Özgün Sayın, belediyelerin sadece 7 tanesinde acil durum eylem planı olduğuna dikkat çekerek, idari organizasyon yapısı ve kurumsal kapasitelerinin de afet yönetim konusunda zayıf olduğuna vurgu yapıyor.

belediye-deprem-organizasyon.jpg

‘AFET YÖNETİMİNE YÜZDE 0,3, KENTSEL DÖNÜŞÜME YÜZDE 3 BÜTÇE’

Araştırmada belediyelerin stratejik planlarında afet yönetimi ve risk azaltımı için ayırdıkları bütçe ve kaynak tahsisleriyle ilgili oranlara da yer verildi.

Buna göre belediyelerin kentsel dönüşüme ayırdıkları kaynak ele alındığında sadece 29 belediye tarafından afet yönetimine kaynak tahsis edildi.

Ayrılan kaynakların diğer stratejik hedeflere ayrılan toplam maliyetle değerlendirildiğinde belediyelerin afet yönetimine çok kısıtlı bir kaynak ayırdığı vurgulanan raporda, şu ifadelere yer verildi:

"Herhangi bir kaynak aktardığı belirlenen 29 belediye üzerinden yapılan bir değerlendirme ile İstanbul ilçe belediyeleri afet yönetimine tüm faaliyetler bütçesi içinde ortalama yüzde 0,3’lük bir kaynak ayırdığı tespit edildi. Kentsel dönüşüme yönelik hedefler çerçevesinde planlanan faaliyetlere dair yapılan maliyet tahminleri üzerinden yapılan bir hesaplamayla kentsel dönüşüme ayrılan payın ise yüzde 3 civarında olduğu hesaplandı."

‘TÜM BELEDİYELER DEPREME BAĞLI AFET RİSKİNİ ÖNCELEMELİ’

Dr. Özgün Sayın, söz konusu araştırmanın sonucuna bakıldığında belediyelerin deprem stratejisi konusunda ciddi bir aşama kaydetse de kâğıda döktüğü planlamaları kamu hafızası ve uygulamaya dönüştürme noktasında içselleştiremediğini söylüyor. 2025-2029 dönemi için belediyeler tarafından hazırlanan stratejik plan ve bütçelemelerde bu rapordan yararlanılabileceğini ifade eden Sayın, yapılması gerekenleri şu şekilde anlatıyor:

“Araştırma sonucuna baktığımızda belediyelerin ciddi bir aşama kaydettiği görülüyor. Ancak stratejik planlarında yer alan afet ve dayanıklılık kavramlarının kurumsal hafızaya yeterince oturmadığı anlaşılıyor. Yani depreme ilişkin konuyu belediyeler içselleştirememiş. Diğer bir deyişle aslında belediyelerin stratejik planları referans alındığında ilçe belediyelerinin depreme bağlı afet risk yönetimini asli yetki alanları ve sorumluluklarında görmediği gözlendi. Dolayısıyla seçilmiş ve atanmış tüm kamu karar alıcılarının görevlerinin yetki alanında yaşayan kişilerin can ve mal varlığını korumak olduğunun hatırlanmasına ihtiyaç var. Tüm ilçe belediyelerinin mevcut durum analizinde depreme bağlı afet riskini öncelik olarak görmesi gerektiği anlaşıldı. Bütünsel ve detaylı risk analizleri yapmadan belediyelerin depreme bağlı afet risklerini etkili biçimde azaltması mümkün olmayacak. Tüm belediyelerin başta belediye başkanlarının yaşam hakkını korumak, afet veya deprem riskini yönetimi ya da dayanıklılık gibi kavramları söylemlerine yansıtması gerek. Depremin bir bütüncül yaklaşımla ele alınması şart.”

Öne Çıkanlar