KKTC'de hükümetin düşmesine yol açan Maraş açılımı nedir?

KKTC'de hükümetin düşmesine yol açan Maraş açılımı nedir?
KKTC'de Maraş açılımının mimarı olan Dışişleri Bakanı Özersay'ın devre dışı bırakıldığını belirten Halkın Partisi koalisyondan çekilmiş, bu kararla hükümet düşmüştü.

KKTC'de Dışişleri Bakanı Kudret Özersay'ın başında olduğu hükümet ortağı Halkın Partisi (HP) Maraş açılımını işaret ederek koalisyondan çekilme kararı adlı. HP Genel Başkanı Yenal Senin'in Maraş açılımının mimarı olduğunu belirttiği Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’ın devre dışı bırakıldığını belirterek koalisyondan çekilmesi üzerine hükümet düştü.

HAYALET ŞEHİR 'KAPALI MARAŞ' NERESİ?

Kıbrıs adasının eskiden en ünlü bölgesi olan Maraş, yapılan anlaşmalar sonrası büyük bir kısmı yerleşim ve iskana kapatılmıştı.

İkinci Kıbrıs Harekâtı sırasında Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından ele geçirilen Maraş, 1974 öncesi Akdeniz'in en ünlü tatil merkezlerinden biriydi. Birleşmiş Milletler tarafından denetlenen ve Kıbrıs adasını ikiye ayıran "Yeşil Hat" tampon bölgesinde bulunan Maraş, TSK mensupları ile orduevi yanında bulunan kız öğrenci yurdunda kalan öğrenciler dışında girişi yasaklı bir bölgeydi.
Akdeniz’in ‘Las Vegas’ı olarak bilinen Maraş, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin aldığı karar uyarınca hem yerleşime hem de iskâna kapatılmıştı. Kapalı Maraş’ta 1974’ten önce; 10 bin yataklı 45 otel ve 60 apartman tipi otel bulunuyordu. Rum turizminin yüzde 58’i bu bölgedeydi. 3 bin ticari birim, 99 eğlence merkezi, 143 Yönetim ofisi, 4 bin 649 özel ev, 21 banka, 24 tiyatro ve sinema, 380 bitirilmemiş inşaat, İngilizce, Yunanca ve Türkçe 8 bin 500 kitabın olduğu bir kütüphane yer alıyordu.

MARAŞ AÇILIMI NEDİR?

KKTC hükümeti, 1974'ten beri kapalı olan Akdeniz’in gözde şehirlerinden Maraş'ın açılması yönünde geçen sene Haziran ayında bir karar almıştı. Projenin mimarı olduğu belirtilen KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, kapalı Maraş'a uzman bir ekibin girerek, envanter çalışması kararı alındığını belirtmiş, "Bu konuyla ilgili bilimsel envanterlerin değerlendirileceğini" söylemişti.

ERDOĞAN: BU BİRİLERİNİ RAHATSIZ EDECEK

Başbakan Ersin Tatar’ın 8 Ekim’de 46 yıldır kapalı olan ‘Hayalet Şehir’ Kapalı Maraş’ın perşembe günü halkın kullanımına açılacağını söylemişti. Erdoğan ile dün yaptığı açıklamada 46 yıldır kapalı olan Maraş’ın yarın açılacağını söyleyen Tatar, "İlk somut adımı attık. Kendi toprağımızın kamuya ait olan sahil ve demokrasi caddeleri ile kıyı bölgesini halkımızın istifadesine sunmak üzere fiilen çalışmalarımızı başlatıyoruz. İnşallah perşembe günü sabah saatlerinde halkımızın Maraş sahilinden istifade etmeye hep birlikte başlayacağız" demişti.

Erdoğan ise bu kararın ise birçok yeri rahatsız edeceğini belirterek, "Maraş’ın KKTC toprağı olduğu tartışmasız bir gerçektir. Buradaki tasarruf hakkı da Kıbrıs Türk makamlarına aittir. Bu hakikat ışığında hazırladığınız yol haritası çerçevesinde Maraş’ın güzel sahil şeridini halkınızın istifadesine sunma kararınızı sonuna kadar destekliyoruz. Sizi bu cesur kararınız ve dirayetli tutumunuz için şahsım ve milletim adına tebrik ediyorum" demişti.

KENTİN ACI ÖYKÜSÜ

Peki KKTC’de hükümetin düşmesine neden olan 'Kapalı Maraş'ı bölgeden ayrılmak zorunda kalan yerlileri nasıl anlatıyor? BBC’den Richard Hooper ve Vibeke Venema’nın 16 Ocak 2014'te Maraş ile ilgili yaptığı haberde, kentin hikayesi şöyle anlatılmıştı:

"Kıbrıs'ın 1974'te bölünmesinden önce Maraş (Varosha), Gazimağusa'nın (Famagusta) yıldızı parlamış kıyı beldesiydi. Adanın en iyi plajlarına sahip bölge, zenginlerin ve ünlülerin akın ettiği bir yöreydi. Richard Burton ve Brigitte Bardot, bu kıyılarda görülmüştü. Elizabeth Taylor'un gözdesinin, Kennedy Bulvarı'ndaki Argo oteli olduğu söyleniyordu.

Annesi Maraş'ta doğup büyümüş olan, 34 yaşındaki Kıbrıs Rum kökenli Amerikan vatandaşı Vasia Markides, BBC’ye yaptığı açıklamada "Maraş'tan çıkıp gelen herkeste, romantik bir bakış var geçmişe. Maraş'ın bir sanatsal ve entelektüel merkez olduğunu anlatılır. Kıbrıs'ın Riviera'sı diye nitelenir" diyor.

Ancak 40 yıl önce, uzun yıllar süren toplumlararası şiddet olayları ardından adada, Yunanistan'daki cuntanın desteğinde bir darbe düzenlenmiş, ardından da Türkiye, askeri güçlerini adanın kuzeyine çıkarmış ve buradaki toprakları ele geçirmişti.

Türk askerleri Rumların yaşadığı Maraş'a yaklaşırken, kent halkı, durum sakinleşince geri dönmek niyetiyle kaçmıştı. Ancak Maraş, Türk birliklerince tellerle çevrelenmiş ve o günden bugüne bir hayalet şehre dönüşmüştü.

1984 çıkarılan bir BM kararı, Maraş'ın, örgütün kontrolüne teslim edilmesini öngörüyordu. Kenti terk etmek zorunda bırakılanlardan başka herhangi bir kimsenin yöreye yerleşmesini yasaklandı.

Maraş'tan kaçanlardan biri, Markides'in annesi Emily'ydi. Daha yeni evlenmişti. Aile evi terk ettiğinde düğün hediyeleri tavan arasında duruyordu. Diğer kimseler, ateşte pişerken bırakılan yemek tencerelerini, yaşamın öylece donuverdiğini anlatıyordu.

‘KIYAMET SONRASI BİR KABUS’

2003'te ilk kez iki taraf arasında seyahat kısıtlamaları kaldırıldı. Her iki taraftan Kıbrıslıların, "Yeşil Hat" diye bilinen, BM denetimindeki tampon bölgeden geçiş yapmasına izin verildi.

Ailesinden kalma evi ilk kez ziyaret eden Vasia Markides, yaşadıklarını, "Hayal ettiğim görüntü cennet gibi bir yerdi. Ama karşıma çıkan kıyamet sonrası bir kabus gibi bir şeydi. Doğa, kontrolü ele geçirmişti. 6 kilometre karelik yörenin tamamına, firavun inciri bitkisi yayılmıştı. Oturma odalarının içinden ağaçlar çıkıyordu. Bir hayalet kente dönüşmüştü yöre" diye anlatıyor.

Maraş'ı çevreleyen tellerde, merakla yasak bölgeye bakan turistlere "fotoğraf ve film çekmenin yasak olduğunu" hatırlatan levhalar asılı. Telleri aşanlar ölüm tehlikesiyle yüz yüze kalabilir. Eskiden Maraş'ta yaşamış insanlar, dikenli tellere sık sık aşk mektupları ve çiçekler iliştiriyor.

Türk askerlerinin dışında Maraş'a girebilenler çok az. Girenler de, olağanüstü görüntülerle karşılaştıklarını anlatıyor.

Bir oto galerisinde hala 1974 model otomobillerin görüldüğü, giyim mağazalarının vitrinlerinde modası çoktan geçmiş giysilerin yer aldığı, kıyı boyunca el konulmuş kum tepeciklerinde nadir deniz kaplumbağalarının yuvalarının bulunduğu anlatılıyor.

Maraş'ın yaşadığı perişanlığı resmeden fotoğraflar internette dolaşıyor ama fotoğrafları çekenler bu resimleri kendilerinin çektiğini söylemiyor pek.

Maraş'ta değerli olan her şey çoktan yağmalanmış. Yörenin altyapısı da onarılamayacak derecede tahrip olmuş.

MARAŞ’I  BİR EKOŞEHİR YAPMA DÜŞÜ

Ama Markides'in Maraş konusunda büyük planları var. "Maraş'ı gördüğüm andan itibaren burasının yeniden canlandırılması isteğine kapıldım. Yörede bir zamanlar varolan enerjiyi, yapılabilecek şeyleri görebiliyorsunuz" diyor Markides.

Halen New York'ta yaşamakta olan Vasia Markides, Maraş'ı bir 'eko şehir'e dönüştürme, sürdürülebilirlik ve barış içinde bir arada yaşayabilme modeli yaratma önerisinin başını çekiyor. Markides'in planları Kıbrıs'ın Rum ve Türk kesimlerinde destek görüyor. Ve bu çalışma çerçevesinde, umulmadık dostluklar gelişiyor.

Maraş'a bakan bir evde doğup büyüyen 34 yaşındaki Ceren Boğaç, "Hayaletlerle komşuluk yapar gibiydik. Evlerde çiçek saksıları, perdeler vardı ama içlerinde kimse yaşamıyordu. Bırakılıp gidilmiş bir yerdi" diyor. Ceren'in okulu da Maraş'ın tel örgülerinin yanı başındaymış. Topa yanlışlıkla fazla sert vuran olur da, top fazla uzağa giderse, koşup almak mümkün olmazmış.

Ceren Boğaç'ın büyükanne ve büyükbabası ise güney Kıbrıs'taki Larnaka kentinden. Terk edip gelmek zorunda kaldıkları eve karşılık, kendilerine bir Rum ailenin evi verilmiş. Ceren Boğaç işte o evde büyümüş. Ama 5-6 yaşlarındayken kendisini rahatsız edecek bir şey bulmuş evde.

"Bir gün bir kutuda başka birilerine ait kişisel eşya buldum. Fotoğraf albümleri, günceler... Büyükanneme sordum, bunlar kime ait diye. O da bana, 'bu evin asıl sahiplerine ait' diye cevap verdi. İşte o zaman ilk defa, yaşadığımız bu evin bize ait olmadığını fark ettim" diye anlatıyor.

Ceren Boğaç, şöyle sürdürüyor:

"Şoka uğramıştım. Bunun nasıl olduğunu düşünmeye başladım. Bu insanlar evlerini neden bırakıp gitmişti? Evlerinden kaçıp giderken neler hissetmişlerdi? Çocuklarının oyuncaklarını, fotoğraf albümlerini, her şeylerini geride bırakmalarını gerektirecek, ne gibi bir durumla karşı karşıya kalmışlardı?"

Çocuk yaşlarında ortaya çıkardığı bu gerçek, Ceren Boğaç'ın tüm meslek hayatını belirlemiş. İnsanların bir başkasının evinde yaşamasının nasıl etkiler yarattığını anlamak amacıyla, psikoloji ve mimarlık eğitimleri almış.

AKILDAN ÇIKMAYAN ŞEHİR

Araştırmaları sırasında, Vasia Markides'in 2008 yılında çektiği ve Mağusalı Rumlarla Türklerin, bölünme hakkında ne düşündüklerini anlattıkları "Kumda Saklı" adlı belgeseli izlemiş.

Boğaç, belgeselin yönetmenine bir e-posta atmış ve ardından yazışmaya başlamışlar.

Günün birinde Markides telefon edip sormuş: "Hala Maraş'la ilgileniyor musun? Zira bu durum benim hiç aklımdan çıkmıyor" demiş.

Ceren Boğaç da, "Evet, benim de hiç aklımdan çıkmıyor" diye yanıtlamış. Ve ondan sonra durumu nasıl geliştirebilecekleri konusunda fikir alışverişi yapmaya başlamışlar.

Hedef, Maraş'ın yeşil teknolojiler için bir modele dönüştürülmesi.

Yabani yaşamın Maraş'ı ele geçirmesine değinen Markides, "Doğanın bizlere verdiği işaretlere dikkat etmemiz gerekiyor. Fosil yakıtlara bel bağlamak yerine, güneş enerjisini kullanmak gerekiyor; ki Kıbrıs'ta bu çok fazla var. Bu müthiş bir fırsat bizim için. Bir kenti sıfırdan, yeniden kurmak. Bu defa niye doğru bir şekilde yapmayalım? 1970'lerde kıyı şeridinde inşa edilen bütün o oteller, saat 1'den sonra güneşin plaja vurmasını engelliyordu" diyor.

DİKENLİ TELLER AŞILIR MI?

Ancak projenin önünde, hala bir pürüz var: Dikenli teller ve devriye gezen askerler...

Kıbrıs'ın bölünmüşlüğü devam ettikçe, Maraş, dikenli teller ardında kalmaya devam edecek gibi görünüyor.

Taraflar arasında anlaşma sağlanabilmesi için çözüm gerektiren en önemli nokta, toprak düzenlemeleri. Kıbrıslı Rumlardan alınan malların tümüyle iadesi, birçok Kıbrıslı Türkün başka yerlere yerleştirilmesini gerektirecek.

Dikenli teller ardındaki Maraş'ta yer alan yapıların hemen hepsi Kıbrıslı Rumlara ait. Ve bu binalarda hiç kimse yaşamıyor. Rumlar, 2012 Mart'ından bu yana askıda olan barış görüşmelerinin yeniden başlayabilmesi için Maraş'ın kendilerine iadesinin, olumlu bir "güven artırıcı önlem" olacağını savunuyor.

Mağusa Ekoşehir Projesi'nde yer alan ekonomist Fiona Mullen, "Bu hassas bir konu. Maraş'ın iadesi, Kıbrıslı Rumların Türkiye'yi algılamalarında çok büyük bir değişim yaratacak olsa da, Türkler ve Kıbrıslı Türkler, Maraş'ı geri verirlerse, Kıbrıslı Rumların bu iadeyi cebe indirip karşılığında hiçbir şey vermeyeceğinden kaygılı" diyor.

Dolayısıyla Türkiye'nin ve Kıbrıslı Türklerin, "Maraş'ın geniş kapsamlı bir çözümün parçası olması" şeklindeki tutumu sürüyor.

Ceren Boğaç ise, önlerindeki yüksek çıtalara rağmen, umutlu.

"Kıbrıs'taki sorun siyaset değil. Sorun, bizim, başkalarından, gelip kendi ülkemizde bir şey başlatmalarını bekliyor olmamız. Ama eğer, ilk kez böyle bir hareketi biz başlatacak olursak ekonomik ya da mali gelişmelere de hazırlıklı olabiliriz. Bu şehir için bir şey yapmalıyız." diyor Boğaç.

Vasia Markides de, Boğaç'ın iyimserliğini paylaşıyor.

"Savaşın, ihmalin, nefretin ve terkedilmişliğin simgesi olan bir yeri alıp, onu, tüm dünyanın kullanabileceği bir modele dönüştürmek, sadece bilinçlendirme sağlamak ve başka toplumlar için örnek oluşturmakla kalsa bile, bence bir başarıdır" diyor."

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar