Kobane Davası 5'inci gününde: Deniz’in ailesine, partimize, Türkiye ve Kürt halkına başsağlığı diliyoruz
HABER MERKEZİ- DBP önceki dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, "Buradan yargılananlar olarak bunun son olmasını istiyoruz. Deniz’in ailesine, partimize, Türkiye ve Kürt halkına başsağlığı diliyoruz" dedi. Duruşma salonunda "Jin jiyan azadî" sloganları atıldı.
Aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in de bulunduğu 24’ü tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 3’üncü duruşması 5’inci gününde Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Kobane Davası’nın 3’üncü duruşmasına 21 Haziran’da devam edilecek.
TAHLİYE EDİLENLER SEGBİS’LE BAĞLANDI
Sincan Hapishane Kampüsü Duruşma Salonu’nda görülen duruşmaya, Figen Yüksekdağ, yerine kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önceki dönem Eşbaşkanı Gültan Kışanak, DBP önceki dönem Eş Genel Başkanı Emine Ayna, HDP önceki dönem Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Zeynep Ölbeci, tutuklu bulundukları cezaevlerinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı. Geçtiğimiz oturumlarda tahliye edilen HDP önceki dönem MYK üyeleri Can Memiş, Cihan Erdal, Berfin Özgü Köse ile tutuksuz yargılanan İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder, duruşmaya İstanbul’dan SEGBİS ile bağlandı.
DBP önceki dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Ayla Akat Ata, HDP önceki dönem Sözcüsü Günay Kubilay, HDP Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Ali Ürküt, HDP önceki dönem milletvekilleri Emine Beyza Üstün, İbrahim Binici, HDP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Nazmi Gür, HDP MYK üyesi Alp Altınörs, Meryem Adıbelli, HDP önceki dönem saymanı Zeki Çelik, HDP önceki dönem MYK üyeleri Pervin Oduncu, Ayşe Yağcı, Bircan Yorulmaz, Bülent Parmaksız, İsmail Şengül, Dilek Yağlı ile Sibel Akdeniz duruşma salonunda hazır bulundu.
Duruşma kimlik tespiti ile başladı. Dosyaya gelen evrakları okuyan mahkeme başkanı Emniyet Genel Müdürlüğü’nün tahliye olan siyasetçiler hakkında itiraz dilekçesinde bulunduğunu belirtti.
‘PARTİ KAPATMAYA DAVET EDENLER KATLİAMDAN SORUMLUDUR’
Duruşmada Sebahat Tuncel, HDP İzmir il binasına yönelik gerçekleşen saldırıda katledilen Deniz Poyraz için konuştu. Bu katliamın tek olmadığını bildiklerine dikkat çeken Tuncel, bu katliama zemin sunan gelişmeler ve siyasi durumu da bildiklerini kaydetti. Sebahat, "Elini kolunu sallayarak ve güvenliğin aldığı binamıza giriyor ve katliam yapıyor. 40 kişinin katılacağı bir toplantı planlanmıştı. Bu toplantı iptal edilmeseydi şu an daha fazla insanın katledildiğini konuşacaktık. Bunların hepsi Kürt düşmanlığının sonucudur. Bu ülkeyi yönetenler özellikle Cumhur İttifakı, Kürtlere karşı her ağzını açtığında ‘terörist’ diyor. Milletvekili hakkında her gün ithamda bulunuyor. Parti kapatmaya davet edenler, partimizin önünde oturma eylemi çağrısı yapanlar bundan sorumludur" dedi.
‘ARKADAŞLARIMIZIN BOĞAZINI KESTİLER IŞİD YÖNTEMİYLE’
Siyasi partilerin İzmir’de yaşanan saldırıyı kınayan açıklamalar yaptığını belirten Tuncel, "Bu olaydan üzüntü duyuyorlarsa ırkçı, dinci, milliyetçi söylemden vazgeçip en önemlisi Kürt düşmanı politikalardan vazgeçilmeli. Bu katliamın sorumlusu, çözüm sürecini bitirenler, barışçıl demokratik çözümün önüne engel koyanlardır. Çete lideri açıklama yapıyor ‘devamı gelebilir’ diye. Belli ki bir organize var. Eğer bu saldırı kınanıyorsa bir an önce yapılması gereken şey, Türkiye’nin demokratikleşmesi konusunda adım atılmalı, aksi takdirde iç savaş çıkarmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürer. Birilerinin amacı bu olabilir HDP’ye Alevi örgütlerine saldırın bugünlerde çıkması tesadüf değil. Hafızamızı unutturmak istiyorlar. Ama biz unutmuyoruz yanı başımızda Ankara’da HDP il binamızda arkadaşlarımızın boğazını kestiler IŞİD yöntemiyle. Her gün parti binamıza saldırı oluyor. İstanbul’da 3 kadın infaz edildi. Ankara, Suruç katliamları yaşandı. İnsanlar Kürtçe konuştuğu için linç edildi. Ankara’da bir genç Kürtçe şarkı dinlediği için katledildi" ifadelerini kullandı.
‘ÖRGÜTLÜ SALDIRILAR’
"Deniz Poyraz arkadaşımız yaşamıyorsa HDP’ye yönelik saldırılar devam ediyor demektir" diyen Tuncel, önceki gün "müşteki" olan bir grubun provokasyon yaratarak attıkları sloganları hatırlattı. Heyetin bir tane tweet için uğraşarak kaç gündür niyetlerini sorguladıklarını söyleyen Sebahat, şöyle devam etti: "Adam silahlarla SADAT’a gönderilmiş, eğitim yaptırmış, ‘emrinizdeyiz’ diyor. Resimler çektiriyor silahlarla. Bu ülkede bir savcı harekete geçip sorgulama yapmış mı? Ama Kürtler duygusunu paylaşmış, AKP politikasını eleştirmiş diye aylardır yargılanıyoruz. Halklar arasında bölen politikalar budur. AKP bize bu ülkede yaşamak için bedel ödetiyor. Halkların kardeşliğine de yapıyor. Çeteler siyasetçilerimizi öldürüyor, savcı bey orada oturuyor bir tane soruşturma yaptı mı? Parti binamıza yapılan saldırılar, ya ‘sarhoş’ ya da ‘hırsız’. Bunlar örgütlü yapılan saldırılardır."
‘KEŞKE KÜRSÜYÜ BU KONUŞMA İÇİN KULLANMASAK’
HDP’ye yönelik yapılan saldırının ırkçı, milliyetçi örgütlülüğün sonucu olduğunu vurgulayan Sebahat, bunu kabul etmediklerini belirtti. Bu saldırıların karşısında kürsüyü kullanarak mücadele vermeye devam edeceklerinin altını çizen Sebahat Tuncel, "Burada adalet arayacağız. İnsan yaşamı gidince gelmiyor. Bu katliamı unutmadık, unutmayacağız. Deniz Poyraz’ın katillerinin açığa çıkması için cezasızlık politikasının uygulanmaması, demokrasi için bir şeyi geliştirebilir. Kürt ve Türkiye halklarına başsağlığı diliyoruz. Keşke böyle bir konuşma yapmak için bu kürsüleri kullanmak zorunda kalmasak" şeklinde konuştu.
Tuncel konuşmasını, "Jin jiyan azadî" sloganı atarak bitirdi. Sebahat Tuncel ile birlikte salonda bulunan diğer kadın siyasetçiler de "Jin jiyan azadî" sloganı attı.
YÜKSEKDAĞ: PROVOKASYON DAVASI
DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in ardından HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ söz aldı. İzmir’de partilerine yönelik saldırıda katledilen Deniz Poyraz’ı anan Yüksekdağ, "Davanın gidişatı bizim ve sizin açısından hatırlatılması gereken bir hakikati var. Bu bir provokasyon davasıdır. Bu provokasyon içinde bu davayı sürdürmeye çalışıyorsunuz. Kobanê sürecinde bizim hakkımızda açılan dava ve bir haftadır gerçekleşen dava figüran değiştirilerek güncelleniyor ve yeni bir Kobanê provokasyonu düzenleniyor. Bunun sorumluları Soylu, Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP’dir. Bu azmettiricilerin HDP ve milyonlarca halka karşı bir linç girişimidir. Biz bu davanın siyasi kumpas davası olduğunu söyledik" dedi.
DURUŞMA SALONUNA GELECEK
Mahkeme salonundaki arkadaşlarının tahliyesinin önü açılması için bugüne kadar söz almadıklarına dikkati çeken Yüksekdağ, "Ama bu ısrara rağmen dava devam ediyor. Bu bir dava değildir, işkence yapılıyor. İnsanlar işlemedikleri bir suçu neden işlemediklerini kanıtlamak zorunda kalıyor. Amerika tarzı çapraz sorgu yapılıyor. Bir kanıt odası oluşturulmuş ve insanlar baskı altında ifadeye zorlanıyor. İşkence yapılıyor, açık ve net bir şekilde işkencedir. Heyet, bakın ilk defa gelmek için dilekçe gönderiyorum. Geleceğim o duruşma salonuna. Arkadaşlarımı bırakın ve bu provokasyonu düzenleyenlere sesleniyorum; Ben orada olacağım peşini bırakmayacağız. Aksini kabul etmek mümkün değil. Arkadaşlarımıza yapılan işkencenin izletilmesi işkencesine maruz kalıyoruz. Kamuoyuna duyduğumuz saygı gereği geldik mahkemeye. Siz buna değer vermiyorsunuz" şeklinde konuştu.
‘HAKİKAT’ VURGUSU
Yüksekdağ, "kumpas" olarak nitelendirdiği davaya paralel bir şekilde partisi hakkında kapatma iddianamesi hazırlandığına işaret ederek, "Mahkeme salonun önünde duran, bağıran provokatörlerin diğer tarafında katliamlar yaşanıyor. Siz bu duruşmayı sürdürürken HDP’ye dönük toplu katliamlar yürütülüyor. İsteniz de istemesiniz de sizler bir maşa haline geldiniz. Bir katliam davası haline geldi. Herkesin gördüğünü söylemek gerekiyor. Siz de baskı altına olabilirsiniz ben de bu durumdan kaynaklı baskı altındayım. Bu ülkenin iyiliği için hala söz kurmaya devam ediyoruz. Bu hakikat her yerde açılacak. Parti binalarımızı da yaksalar linç de etseler bu hakikat her yerde açığa çıkacak. Arkadaşlarımızı tahliye edin, bu duruşma işkence haline gelmiştir" dedi.
MAHKEMEYE: MUHATABIMIZ DEĞİLSİNİZ
Ankara 22’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin 21’inci yüzyılda tarihe adı geçilecek bir provokasyonun merkezine yerleştirildiğini söyleyen Yüksekdağ, konuşmasının devamında şunları söyledi: "Esas muhatap biziz, arkadaşlarımızı serbest bırakın. Ama bizim muhatabımız siz değilsiniz. Yürekleri yok. Sizi karşımıza çıkarıyorlar. Ben sizinle tartışmayı, karşı karşıya gelmeyi ister miyim? Çıksınlar, esas muhataplar karşımıza çıksınlar. Zamanı geldiğinde emaneti, canı teslim ederiz ama kimsenin hak, hukuk adı altına provokasyon düzenlemeye, işkence etmeye hakkı yok. Duruşmada başından itibaren düşüncelerimizi yargılama kalkıyorsunuz. Öyle sorular soruluyor ki ağlayasım geliyor. Bu bir trajedidir.
Meclis’te kurmadılar komisyonu; Bizimle siyaset meydanında yüz yüze, söz söze karşı karşıya gelmeye yürekleri yetmedi. Bu bir kalleş siyasetidir. Böyle bir kalleşlik olamaz. Kimse bu kalleşliği normal görüp muhatap olmasını beklemesin. Sorulan sorulara izin vermeyiz. Biz bunların hepsinin açıklamasını yaptık. Daha da fazlasını yapacağız. Ben ‘yaptım’ dedim. Neden o kadar kişiye dava açtınız? Maksat bu değil ki, maksat insanlara zulmetmek, işkence etmek. Bu işkence ve zulmün hesabını bu halk sorar.
Bu mahkeme salonunun çıkışında bir katliam yapılamayacağı garantisini verir misiniz bana? Siz hukuk bildiğiniz kadar siyaset de biliyorsunuz. O salonun kapısının önünde bekletilen linç gruplarının benim arkadaşlarıma saldırmayacağının güvencesi yok. Bizim tek güvencemiz haklılığımız. Bunu da siz elimizden alamazsınız, bu mahkeme hiç alamaz.
‘SİZ KİMSİNİZ’ DEMEYE GELECEĞİM
Usul tartışmaları bitsin bu davanın esas muhatapları ile karşı karşıya gelelim. Ne yapacaklarsa yapsınlar. Ben geleceğim. O duruşmada, bu davanın ve bu suçlama adı altındaki saldırıların hepsinin cevabını vereceğim. Konuşmamız gerekiyorsa ben oraya mücadeleye geleceğim. ‘Siz kimsiniz’ demeye geleceğim kimse de benim ifademi alamaz. Siz de yazarsınız bir müebbet daha. Yazın, öldürün, diriltin. Tekrar öldürün bunu da göğüsleriz ama bunun hesabını da soracağız. Hesabını verecekler. Halkın vicdanının önünde bunun hesabını verecekler. Hukuka inanmıyorum, ama halkın önünde hesabını verecekler. Bu davanın muhatapları ile yüz yüze gelin. Bizim karşımıza çıkmaya yürekleri yok. Olsun yine de biz varız.
KIŞANAK: DAVA IŞİD ZİHNİYETİYLE AÇILDI
Daha sonra konuşan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak ise, katledilen Deniz Poyraz’a anarak konuşmasına başladı. Kışanak, "Deniz kadınların mücadelesinde yaşayacak. Sonsuza kadar kadın özgürlük mücadelesinde kalacak. Kadınları asla ve asla sindiremeyecekler, susturamayacaklar. IŞİD orada insanlık suçu işledi. Kadınları kaçırdılar, tecavüz ettiler ve köle olarak kullandılar. Tüm bunlara rağmen kadınların mücadelesini durduramadılar. Şengal’de yaşananlar Kobanê’de yaşanmasın diye çağrı yaptık. Bu dava İŞİD zihniyetiyle açılan bir davadır ve bu zihniyet bugün Deniz Poyraz’ı katletti. Bu zihniyetin arkasında duranlar bizi burada yargılamaya çalışanlardır. Nerede bu memleketin yürekli savcıları, nerede bu devletin sahibiyim diye ortalıkta gezenler?" diye sordu.
DENİZ’İN KATİLLERİ
Deniz’i katleden kişinin, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve SADAT’tan cesaret aldığını kaydeden Kışanak, şöyle devam etti: "Bu cinayetin üstünü örten Kobanê’de katledilen masum insanların üzerine kontrgerilla güçlerini sürdüler. Bundan cesaret alıyorlar. Deniz’in katilleri bunlardır. Deniz’in katili sadece o tetikçi değil, katilini çok iyi biliyoruz. Bu davayı kim kumpas davası olarak önünüze koyduysa, o çetelerin elinden tutup Suriye’de Kürtlere karşı kim savaştırıyorsa, katilin sosyal medyada silahlı fotoğraflar yayınlanmasına kim izin verdiyse Deniz’in katilleri onlardır. Siz de bu davayı kabul ederek suça ortak oluyorsunuz. Bu gerçekliğin üzerine kapatma davasıdır. Bu insanlar son derece demokratik insani bir taleple çıktılar. IŞİD, insanları katletmesin diye çıktılar. Orada ‘insanların katledilmesine göz yumamam sen de göz yumma’ diyen insanların üzerine provokasyonları kim saldı bunu bulun.
IŞİD DAVADAN CESARET ALIR
İnsanlar vicdanlarıyla, kamuoyuna çağrı yaptılar. Bu gerçeğin önünü örtemezsiniz. Yoksa IŞİD bu davadan cesaret alır. Siz her gün HDP’yi hedef olarak gösteriyorsunuz. O IŞİD'cilere cesaret veriyorsunuz. Orada katliam yaparak bizi de sindireceklerini sanıyorlar. Bu ülkede demokrasi ve özgürlük isteyen insanları sindireceklerini sanıyorlar. Kadınların eşit, özgürlük taleplerini sindireceklerini sanıyorlar. Hiç kusura bakmayın. Biz kadınlar ite boyun eğseydik bugün burada olmazdık."
‘DENİZ ONURUMUZDUR’
Mahkeme Başkanı, konuşması sürerken Kışanak’a müdahale ederek, DAİŞ üyeleri hakkında verdikleri mahkumiyet kararlarının olduğunu belirtti. Kışanak, bunun üzerine, "Bunların bir kapıdan alınıp diğer kapıdan saldığınızı da biliyoruz" yanıtını verdi.
Kışanak, "Biz bu ülkenin hakikatini bilerek geldik. ‘Kimin elinin kimin cebinde’ olduğunu mafyadan aldıkları paralarda çeteleri nasıl beslediklerini biliyoruz. AKP’nin atadığı savcılar bunu çok iyi biliyor. O mafyadan alınan paralar ile beslenen çeteler açığa çıksın. Bu sistem çarkını açığa çıkarın. Denizler katledilmesin, Deniz bizim onurumuzdur. Yüreğimizde, mücadelemizde sonsuza kadar yaşayacak. Deniz, kadın özgürlük mücadelesinin bayrağıdır. Halkımızın başsağlığı diliyorum. Bunu sözünü veriyorum. Nefesimin son anına kadar bu özgürlük mücadelesinin neferi olacağız. IŞİD zihniyeti karşısında mücadele edeceğim, bana boyun eğdiremezsiniz. Onurum için yaşıyorum, onurum olmadan bir gün bile yaşamayı zul sayarım" ifadelerini kullandı.
DAVAYI BİTİRME TELAŞI
Mahkeme Başkanı, bir kez daha Kışanak’ın sözünü keserek, "Talepleriniz varsa alalım" dedi. Başkana, "Davayı bitirme telaşınız var. Patronlarınız tepenizde dikilmiş bir an önce bitsin diye" yanıtı veren Kışanak, şunları söyledi: "Biraz vicdanınız olsaydı yapılan alçak saldırının üzerine dururdunuz. Gerçekten hakikat ve gerçeği sembol eden yargıç olsaydınız bunu yapardınız. Ama yapmayacağını biliyoruz. Şunu da biliyoruz; İşkence tezgahlarında da 12 Eylül zindanlarında da haykırdık, susmayacağız. Çünkü derdimiz var. Derdimiz; Demokratik özgür bir yaşamdır. IŞİD zihniyetine biat etmeyeceğiz. Kimse bize bunu dayatamaz. Siz de bu operasyonun bir parçası olmuşsunuz. Zerre kadar hukuka saygınız varsa bunun parçası olmayın durdurun davayı."
21 HAZİRAN’A KADAR ARA
Oturumda talep edilenlere ilişkin kararını açıklayan mahkeme heyeti, bir kısım siyasetçilerin aynı cezaevine alınmaları talebine yönelik daha önce yazı yazılmasından kaynaklı talebi reddetti. Heyet ayrıca, "Bir kısım sanık müdafilerinin duruşma salonu içerisindeki polislerin duruşma salonundan çıkarılması talebinin yargılama sırasında dışarıda protesto gösterilerinin olması, bu protestolar sırasında sanıkların can güvenliğinin olup olmadığı mahkeme heyetine sormaları nazara alınarak duruşma salonu ve salonda bulunanların güvenliğinin sağlanması noktasında zorunlu bulunduğundan" talebin reddine karar verdi.
Kobanê Davası’nın 3’üncü duruşmasına 21 Haziran’da devam edilecek.