Naci Görür: 2045’te ölecek insanlar bizim insanımız değil mi?

Naci Görür: 2045’te ölecek insanlar bizim insanımız değil mi?
Prof. Dr. Naci Görür, deprem uyarılarını sürdürüyor. Görür son olarak, İstanbul için yaptığı uyarılara karşı çıkan bilim insanlarına tepki göstererek, "Bunlar nasıl bilim insanı? 2045’te ölecek insanlar bizim insanımız değil mi?" dedi.

Artı Gerçek - Prof. Dr. Naci Görür, olası Marmara depremi konusunda İstanbul başta olmak üzere birçok kent için yaptığı uyarıları 'küçümseyen' bilim insanlarına tepki gösterdi. Görür, "Biz seneler önce Maraş’ta deprem olacak diye bağırdık. Hiçbir şey yapılmadı. Ne oldu, 50 binden fazla insanımız gitti" derken, İstanbul ile ilgili tartışma için de "Bunlar nasıl bilim insanı?" çıkışı yaptı.

BirGün gazetesinden Esat Aydın'a konuşan Görür, Prof. Dr. Celal Şengör'ün evinin sağlam olmasına rağmen önlemleri yetersiz bulduğu için İstanbul'dan taşınmayı düşündüğüne dair açıklaması hakkındaki soruyu yanıtladı. Görür, "Celal Şengör’ün söylediklerinden yola çıkarsak İstanbul için Kocaeli, İzmir için Muğla kaçış bölgesi. İstanbul’dan kaçış çözüm mü?" sorusuna yanıtında tedbir vurgusu yaparak şunları söyledi:

'CELAL'İN SÖYLEDİKLERİ TAMAMEN DOĞRUDUR'

"Celal Hoca kaçış demiyor, Celal Hoca genç bir doktora öğrencisiyken bu ülkeye geldi, ben getirdim, bu yaşa kadar ülkesine, halkına hizmet ediyor. Millet biraz uyansın diye söylüyor. Farkında olsun diye söylüyor. Bunu bile anlamadan başka türlü söyleyip bir de utanmadan Celal’i suçlama yönünde söyleyenler çıkıyor. Bunu kesinlikle reddediyorum. Celal’in söyledikleri tamamen doğrudur, hiçbir abartı da yoktur.

Eğer beklenen deprem olursa bu Güneydoğu depreminden daha fazla sıkıntı çekeriz Marmara’da; bütün Türkiye’nin ekonomisi mahvolur. Kimi bilim insanları da beni ya da Celal’i kötülemek için “bu eskiden böyleydi, yapılan son hesaplamalarla 2045’te deprem olacak” diyor. İçim parçalanıyor. Bunlar nasıl bilim insanı, bilimsellik anlayışı? 2045’te ölecek insanlar bizim insanımız değil mi? Belki sen görmeyeceksin, sen ölmeyeceksin ama çoluk çocuğun ölecek.

'İSTANBUL'DA SEN BU LAFI NASIL EDİYORSUN?'

Ya da “ha o denilen kadar değil, İstanbul’da olacak deprem” deniyor. İnsanların kafasını kurcalıyorlar. Sanki tarih boyunca İstanbul’da büyük depremler olmamış gibi. Kıyamet-i Kübra diye isimler vermişler. İstanbul’da sen bu lafı nasıl ediyorsun. Zaten depremi bir kenara atma, işlerine bakma, kendi kendilerini kandırmaya hazır bir topluluk varken böyle bir şey söylenir mi?

'SENELER ÖNCE MARAŞ İÇİN BAĞIRDIK'

Ben halka evin deprem dirençli mi değil mi, muayene ettir derken ona inanmıyor. Diyor ki “benim babam bina yapılırken temelini görmüş, koca koca kaya çıkmış, nerdeyse müteahhit zarar edecekmiş” diyor. Rahat uyuyor. “Hocam bizim apartman sağlam, müteahhit oturuyor bizim apartmanda” diyor. Şimdi bu halet-i ruhiyeye sahip bir toplumda, kabul ediyorum insanlar birtakım hikâyelere inanabilir; ama bir biliminsanı bizi kötüleme adına bunları söyler mi? Biz seneler önce Maraş’ta deprem olacak diye bağırdık. Hiçbir şey yapılmadı. Ne oldu, 50 binden fazla insanımız gitti. Hiç kimsenin derdi toplumu korkutmak değil; ama çağdaş bir dünyada, akıllı bir toplumda gerçekleri görmeyerek gaflet içine düşerek depremi karşılamak doğru değildir. Tedbir almak, yapılacakları yapmak gerekir."

Naci Görür, "Sizce ülke genelinde en riskli yerler/bölgeler neresi? Yakın zamanda şiddetli deprem üretebilecek, önlem almamız gereken yerler hangisi? Mesela İzmir, Manisa, Milas hattında büyük deprem olabilir mi?" sorusuna da şu yanıtı verdi:

ADIYAMAN-HAKKARİ HATTI İLE İZMİR-ANTALYA ARASINA DİKKAT ÇEKTİ

"İzmir riskli, Marmara Bölgesi, Erzincan Karlıova arası Yedisu fayının olduğu yer. Karlıova-Bingöl arası Göynük kesimi. 1860’tan beri Karlıova-Göynük arası kırılmamış. Maraş’ı, Elazığ’ı sayıyorduk, bitti. Bir de belli ölçüde Adana havzası ve o yöre. Adıyaman-Hakkâri arasındaki kuşak. İzmir, Milas, Muğla, Antalya hattı. Bunu derken de adı sanı olan bir deprem diyorum. Bunu özellikle vurguluyorum. Bir ülkenin depremselliği tümünde varken, riski fazla olan, özen gösterilecek, dikkat edilecek yerler anlamında bunu söylüyorum.

'DALMA-BATMA ZONU ÖNEMLİ BİR DEPREM KAYNAĞI'

Biz 17 Ağustos’tan beri bunu söylüyoruz zaten. Muğla-İzmir yöresinde Helen-Kıbrıs yayı çok önemli, dalma batma zonu önemli bir deprem kaynağı. İzmir’i kesen faylar Batı Anadolu deprem kaynakları var burada. Bu son depremler bindirme hattını, Adıyaman-Hakkâri arasını biraz daha dikkatli hale getirdi.

Bunu söylememizin nedeni de şu; belediye başkanları, valilere halk söylediklerimizi duyursun, bu yöneticilerden talep etsin; “Bakın, biliminsanları bunu söylüyor, siz de deprem çalışmaları yapıyor musunuz?” desin. Bu yöneticiler de bizim bu uyarılarımıza kulak asarak hastanesine, yoluna bugünden başlasın, yapabildiğince depreme dayanıklı hale getirsin.

'17 AĞUSTOS'UN YILDÖNÜMÜNDE MESAJIM BU OLSUN'

17 Ağustos’un yıldönümündeki mesajım bu olsun. Bu bizim ayıbımız, 23 senedir biz İstanbul’u depreme hazır hale getirememişsek; bu bize yakışmıyor. Bizim şimdi Marmara Bölgesini konuşmamız gerekiyordu. Ha, bugün bölgede çok şey yapıldı; ama baktığımız zaman Marmara depreme hazır mı derseniz, hazır değil. Peki ne kadar hazır derseniz yani %20 hazırsa ben öpüp başıma koyayım. Ama ürkmeyelim, ders çıkaralım."

'BİTLİS ÇEVRESİNDE DEPREM OLASILIĞI VAR'

Prof. Dr. Görür, son dönemde Konya Kayseri, Adana, Antalya gibi yerlerde olan depremlere ilişkin yorumunda da, Maraş depremlerinde ortaya çıkan enerjinin bir kısmının komşu faylara transfer edildiğini belirterek Bitlis'e işaret etti:

"Şimdi bu deprem 7,7- 7,6 iki peş peşe deprem sonucunda oldu bunlar küçük depremler değil, yani doğal olarak büyük depremler. Bu büyük depremlerin olması nedeniyle depremin olduğu yerlerdeki enerjinin bir kısmı da o sınır fayına ilişkili olan veya ona yakın olan faylara transfer edilir; yani deprem olduğu zaman enerji tümüyle boşalmaz. Levhalar arasında birikmiş olan enerji tümüyle boşalmaz. Büyük bir kısmı boşalırken yaklaşık % 20 kadarı o sınır fayının kırılmamış yerlerine veya çevredeki komşu faylara transfer edilir.

O transfer nedeniyle de transfer edilen faylardaki stres alanında değişiklikler meydana gelebilir. O fayların da deprem oluşturmasına neden olabilir veya deprem oluşturmasını geciktirebilir. Dolayısıyla bu Doğu Anadolu fayında olan bu Maraş ve Gaziantep depremleri sonucu Arap levhası, Anadolu levhası bir yer değiştirme olmuştur; 6-7 metre, neyse olmuştur. Ama işte bu depremler sonucunda açığa çıkan enerjinin bir kısmı da transfer olmuştur kimi faylara. Kimi faylar derken komşu levha Adana havzasında fayları var.

Bu Doğu Anadolu fayıyla ilişkili Kayseri’de yakın faylar var. Bir de bindirme kuşağı var. Yani Adıyaman-Hakkâri arasındaki o bindirme kuşağı çünkü Arap levhası kuzeye gittiği zaman Anadolu’yu sıkıştırıyor ya, Doğu Anadolu’yu işte o sınır bölgesi bu Bitlis Zagros dağları dediğimiz kuşaktır. Onun için bu bölgelerde stres alanındaki değişim nedeniyle deprem olma olasılığı vardır, fazladır diyelim." (Kaynak)

Öne Çıkanlar