Avukat Keskin ve (Mülteci Der) Genel Koordinatörü Erçoban: Türkiye'de nefret suçlarının artmasının nedeni siyasi partiler
Rojhat BİLMEZ - irfan TUNCÇELİK
ANKARA - Türkiye’de son yıllarda ırkçılık ve milliyetçilikten kaynaklanan “nefret suçları”nda artış görülüyor. Sığınmacı ve mültecilere yönelik linç girişimleri ve siyasetçiler tarafından nefret söyleminin kullanımı, sorunun bir başka boyutu. Fakat mevcut yasalar açık bir şekilde “nefret suçları”nı yasaklamıyor. Şu ana kadar hiç kimse ırkçılık veya ayrımcılık yaptığı ya da nefret suçu işlediği için yargılanmadı. Raporlar, bazı televizyon ve sosyal medya kanallarının Suriyelilerin ve Afganların toplum düzeni için tehdit oluşturdukları algısı yaratılarak sığınmacı kimliğini suçla ilişkilendirdiğine işaret ediyor.
MEVZUATTA NEFRET SUÇLARINA YER YOK!
Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Ofisi’nin (ODIHR) paylaştığı resmi bilgilere göre Türkiye’de Nisan 2019-Nisan 2020 tarih aralığında kollukta 79, savcılıkta 248, mahkemelerce mahkûmiyet hükmü verilen 319 olmak üzere toplam 646 nefret suçu verisi bulunuyor. Türkiye’de veri sayısının düşük görünmesinin sebebinin mevzuatta nefret suçunun dayandığı norm eksikliği olduğu belirtilen raporda, Türkiye’de 2019 yılında 13 ırkçı şiddet, 3 anti-semitist şiddet; 16 inanç özgürlüğüne karşı, 58 cinsel kimlik ve cinsel yönelime karşı duyulan nefret temelli şiddet vakaları yaşandığı açıklandı.
İHD 2021 Türkiye İnsan Hakları İhlalleri Raporu'na göre ise, ırkçı saiklerle nefret saldırısına uğrayan kişilerden 12’sinin yaşamını yitirdiği 60’nın ise yaralandığı belirtildi.
Norveç Helsinki Komitesi İnanç Özgürlüğü Girişimi'nin yayınladığı, 'Türkiye’de Din, İnanç̧ veya İnançsızlık Temelli Nefret Suçları 2021 Raporu'na göre; Aleviler 12, Hristiyanlar 10, Yahudiler 5, ateistler ise 2 nefret suçu veya olayının hedefi oldu. Raporda, genel bir eğilim olarak nefret suçlarının yaşanandan az ihbar edildiği ve raporlandığı ve buna bağlı olarak ortaya çıkan sayıların yalnızca genel bir resmi yansıttığı belirtildi.
“TÜRKİYE SIĞINMACILARA KARŞI AYRIMCI BİR POLİTİKA UYGULUYOR”
İHD Eş Genel Başkanı, avukat Eren Keskin ve Mültecilerle Dayanışma Derneği (Mülteci Der) Genel Koordinatörü Pırıl Erçoban Türkiye’de artan nefret söylemlerini Artı Gerçek’e değerlendirdi.
Çıktığı bir programda Suriyeli ve Afganlar nedeniyle akşam dışarıya çıkamadığını iddia eden bir katılımcının yorumlarını sorduğumuz İHD Eş Genel Başkanı Av. Eren Keskin, kadınların Suriyeliler ya da Afganlar nedeniyle değil, erkekler nedeniyle ve erkek egemen politika nedeniyle dışarı çıkamadığını söyledi.
Devletin, sığınmacı-mülteci ayrımı üzerinden büyük bir ayrımcı politika uyguladığını belirten Keskin, Türkiye’nin sadece Avrupa’dan gelenlere mültecilik hakkı verdiğini ifade ederek şöyle dedi:
“Türkiye; Ortadoğu’dan, Afganistan’dan, Suriye’den, Irak’tan, İran’dan ve Filistin’den gelenlere mültecilik hakkı vermiyor. Sığınmacı, statüsü olmayan, hiçbir hakkı olmayan sığınmacılık adı altında statüsüz yaşamaya mahkûm ediliyor. Türkiye sığınmacılara karşı ayrımcı bir politika uyguluyor. Oradan gelenler mülteci değil, mülteci kavramı yanlış kullanılıyor çünkü mülteci hakkı verilmiyor. Statüsüz bir şekilde burada sadece yaşama hakkı veriyor. “
"NEFRET SUÇLARININ ARTMASININ NEDENİ SİYASİ PARTİLER!"
Bütün haksızlıkları ve insan hakkı ihlallerini sığınmacılara bağlayan ırkçı bir zihniyetin olduğuna ve ülkede karşılık bulduğuna dikkat çeken Keskin, bunun siyasi partiler eliyle yapıldığını vurguluyor. Keskin, “Bunu en fazla yapan Zafer Partisidir. CHP de çok yapıyor. CHP de son derece kötü bir afiş hazırlamıştı hatırlarsak; ‘Sınır Namustur’ diye. Bu hem erkek egemen namus anlayışına sahip çıkmaktır hem de sığınmacılara karşı ırkçı bir söylem anlamına geliyor. Yani hemen hemen bütün siyasi partiler zaten bunu yapıyor ve politik bir söylem olarak da halkın içinde yayılıyor. Bu nedenle bu siyasi bir mesele. Halkın bu tepkisinin nedeni de siyasetçilerin tavrı. Kimse şunu sormuyor, neden Suriyeliler burada? Sorundan önce neden Türkiye Cumhuriyeti devleti Suriye’de sorusunu sormak gerekiyor. Devlet orada olduğu için bu çatışmalı ortamdan siyasi olarak nemalandığı için de Suriyeliler burada yani Suriyeliler geldiği için diğerleri de geliyor. Çünkü kendi ülkelerinde savaş var, büyük bir hak ihlali var. Son derece baskıcı sistemler var, o nedenle geliyorlar” dedi.
Keskin, sığınmacılara yönelik ırkçı söylemlerin önlenmesi siyasilerin çözmesi gereken bir sorun olduğunu belirterek, “Bu savaş mağduru insanları her türlü kötülüğün nedeni olarak gösteriyorlar ve bu insanlar öldürülüyor, işkence yapılıyor, kadın cinayetleri işleniyor. Bu son derece ırkçı bir uygulama. Bu ırkçı uygulamaların siyasi temeldeki en büyük sözcülerinden biri de Tanju Özcan hala CHP’de görev yapabiliyor” diye konuştu.
“SOSYAL MEDYADA ALGI OLUŞTURULUYOR”
Seçim süreci yaklaşırken mültecilerin ve göçmenlerin hedef haline getirildiğine işaret eden Mülteci Der Genel Koordinatörü Pırıl Erçoban, göçmenlerin iç politikanın bir aracı olarak kullanıldığını hatırlattı. Erçoban sözlerine şöyle devam etti:
“Ülkedeki bütün olumsuzlukların sorumlusu olarak mülteci ve göçmenleri göstermek çok tehlikeli bir yere gidiyor. Özellikle siyasiler ve medyanın çok dikkatli olması gerektiğini düşünüyorum. İnsanlar sosyal medyada veya medyada çok dikkatsizce hazırlanmış, çoğu temelsiz haberler, görüşler üzerinden bir algı oluşturuyorlar. Mültecilerin çok sık suça karıştıkları algısı var oysa resmi verilerde bu durum son derece az. Her toplumda suçlu-suçsuz vardır. Bizim toplumda da suça karışmış insanlar vardır. Ama bu suça karışan insanların olması bütün toplumu suçlu haline getirmez.“
“NEFRET SALDIRILARI CEZASIZ KALMAMALI”
Erçoban, sığınmanın temel bir hak olduğunu ve insan haklarına saygı duyulması gerektiğini söyleyerek, “İnsanları, bütün bir grup suçluymuş gibi lanse etmek, bu şekilde hedef göstermek hem ciddi bir hak ihlali, hem insanlık dışı ve hem de çok tehlikeli bir durum. Sırf bu söylemler üzerinden mültecilere saldırı arttı; bilindiği gibi İzmir’de 3 Suriyeli genç yakılarak öldürüldü. Ankara Altındağ olayı var. Maalesef son derece kutuplaştırıcı bir toplum olduk. Ama nerdeyse herkesin anlaştığı konu mülteci düşmanlığı konusudur. Özelikle siyasileri ve medyayı hak temelli düşünmeye ve söylemlerini gözden geçirmeye insanları hedef haline getirmemeye davet ediyoruz. Bu tür nefret söylemi yapanların ve nefret saldırıları yapanların da asla cezasız kalmaması gerekiyor” dedi.