Newroz Uysal Aslan: Hasta mahpuslar ATK eliyle ölüme terk ediliyor

Newroz Uysal Aslan: Hasta mahpuslar ATK eliyle ölüme terk ediliyor
DEM Parti Milletvekili Newroz Uysal Aslan hasta mahpusların durumunu ve verdikleri soru önergelerine aldıkları cevabı Artı Gerçek’e anlattı: Tahliye edilip tedavilerinin yapılması için verdiğimiz soru önergelerine sadece teknik cevap alıyoruz.

Esra ÇİFTÇİ


Artı Gerçek - Ağır hasta mahpuslar, hastalıklarının son dönemlerine gelmelerine rağmen tahliye edilmiyorlar. Hastane raporlarının Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından kabul edilmemesi ve verilen raporların ya da alınan kararların “güvenlik” gerekçesi ile uygulanmaması ağır hasta ve hasta mahpusların durumlarının ciddiyetini artırmakta. İnsan Hakları Derneği’nin hazırladığı 2022 hapishane raporunda yer alan bilgilere göre Nisan 2022 itibariyle tespit edebildikleri 651’i ağır hasta olmak üzere toplam 1517 hasta mahpus bulunmakta. Hasta mahpusların akıbeti hakkında mecliste sürekli soru önergeleri veren milletvekillerinden biri olan DEM Parti Şırnak Milletvekili Avukat Newroz Uysal Aslan hem hasta mahpusların durumunu hem de mecliste verdikleri soru önergelerine aldıkları cevabı Artı Gerçek’e anlattı.

'SORU ÖNERGELERİMİZE VERDİKLERİ CEVAP KANUN MADDELERİNİ SIRALAMAK OLUYOR'

Mecliste verdikleri soru önergelerine genellikle verilen cevapların kanun maddelerini sıralamak olduğunu söyleyen DEM Parti Şırnak Milletvekili Avukat Newroz Uysal Aslan, en çok soru önergesi verdikleri konulardan bir tanesinin de Türkiye’deki cezaevleri ve hasta tutsaklar olduğunu ifade ediyor. Aslan, hasta
mahpusların hukuki, vicdani ve politik olarak kendileri açısından önemli bir mesele olduğunu da belirtiyor. Cezaevlerinde sağlığa erişim konusunda engel olduğunu ama politik mahpusların sağlığa erişmesini daha da ağırlaştıran durumlar olduğunu söyleyen Aslan, bunların neler olduğunu şöyle açıklıyor:

“Bu konu çok yönlüdür. Uygulamada cezaevi idaresinin politik mahpuslara karşı cezalandırma olarak haklarını kısıtlama, onların iradelerini kırmak için sağlık hakkını tedavi imkanını sağlamamak, cezaevinin insanlık dışı kimi kötü muamelelerinden kaynaklı. Örneğin çıplak arama yapılması, ağız içi arama, ringe kelepçeli bindirilme, yine kelepçeli muayene gibi uygulamalardan kaynaklı tedaviye erişime dolaylı engelleyen durumlar söz konusu. Bu uygulama ve benzeri yansımalarının da bilinçli yapıldığı açıktır. Bizden önceki milletvekillerinin vermiş olduğu soru önergelerinde de bizim bu dönem içi verdiğimiz soru önergelerinde de genellikle verdikleri cevaplar kanun maddelerini sıralamak oluyor”

'SORULARIMIZI YANITSIZ BIRAKIYORLAR'

Aslan, hasta mahpuslarla ilgili mecliste sundukları soru önergelerinin ya yanıtsız kaldığını ya da yetersiz cevaplar aldıklarını söylüyor:

“Bakanlık bizim soru önergelerimizde olayı özetliyor, kanun maddelerini sıralıyor en sonunda da hangi makam ile yazışma yapmışsa bu konuda onun görüşünü yazarak “iddiaların” gerçeği yansıtmadığını yazarak, ‘cezaevlerinde kısıtlama, aksaklık, engelleme, hasta mahpusların sağlık sorunlarında aksaklık
yok’ cevabını alıyoruz. Mesela bir hasta mahpusun cezaevinden hastaneye naklinin gecikmesini, hasta mahpusa doğru ve zamanında teşhisin, cezaevi revirinin yetersizliğini, uygun yere nakli, veri istatistik talepleri, ilaçlarına erişim gibi konularda somut soru soruyoruz ancak gelen yanıtlarda kanun maddesini
ilgili yönetmelik maddelerini sıralayarak sorularımızı yanıtsız bırakıyorlar”

'BİZ SORU ÖNERGELERİYLE BAKANLIĞIN İLGİLİ KONULARA DİKKATİNİ ÇEKİYORUZ'

Aslan, bakanlıktan gelen cevapların sadece teknik bilgiler içerdiğini ya da hiç cevaplanmadığını şu örneklerle anlatıyor:

“Örneğin bir hasta mahpus için soru önergesi veriyoruz. İki buçuk aydır hastane randevusunun verilmediğini, bu randevunun neden geciktirildiğini ve ne zaman randevu verileceğini sorduğumuzda, randevunun şu tarihte verildiğini, şu tarihte hastaneye götürüleceğini yazıyorlar ama iki buçuk ay neden bekletildiğine ilişkin açıklama alamıyoruz. Şunu da eklemek gerek, sadece benim İnsan Hakları Komisyonu üyesi olarak sunduğum, çoğunluğu hasta mahpuslar, cezaevinde kötü muamele iddialarına veya infaz yakmalara ilişkin 35 soru önergesinden sadece 12 tanesine bakanlık cevap verdi. 15 günde bir cevap vermesi gerekirken, bu cevaplar bir aydan uzun süreyi buluyor. Halihazırda temmuz ayında verdiğimiz halen yanıtlanmayan önergelerimiz de var. Geçmiş yasama yılında da en fazla önergesi cevapsız bırakılan parti HDP olmuştu.

'SÖZLÜ CEVAPLARLA YAZILI CEVAPLAR ÇELİŞİYOR'

Hasta mahpuslar konusunda geçmiş yıllara göre hiçbir iyileşmenin olmadığını aksine daha da kötüleştiğini dile getiren Aslan, bir iyileşmeden söz etmek için hem cezaevi boyutu ile mahpuslara hem de aile, avukat ve kamuoyuna yansıyan sonuçları bulunması gerektiğini belirtiyor. Aslan, şu an acil durumda olan hasta mahpusların durumuna dikkat çekerek sözlerini tamamlıyor:

“Şu an yeni bir Adalet Bakanı geldi. Yeni Adalet Bakanlığının cezaevlerine ilişkin politikalarının hasta mahpuslara nasıl bir etkisi olduğuna baktığımızda; Kemal Tanhan yanı başımızda yaşamını yitirdi. Ondan önce Şakir Turan yaşamını yitirmişti. Şu an cezaevinde olup ameliyat günü bekleyen, randevusu alınmayan mahpuslar var. Yine cezaevi idaresinin bakanlığın özellikle idari gözlem kurullarına vermiş olduğu geniş yetkinin sadece infaz yakmalarda değil, hasta mahpuslar üzerinden de kendini gösterdiğini görebiliyoruz. Makbule Özer, M. Emin Özkan’ın infaz ertelemelerinde de ne denli yavaş ve gayri insani kalındığını gördük. Şu an aciliyeti olduğu için bir örnek vereyim. Batman M Tipinde bulunan Abdulhalim Kaya 80 yaşında, daha önce bir kez infazı ertelenmiş, hastalıklarına rağmen yeniden cezaevine gönderildi. Tahliye talebi için ATK raporu bekletiliyor. Bakanlığın verdiği yanıtlar ise “Kurumda tüm uygulamalar mevzuat hükümlerine uygun olarak yürütüldü, soru önergesinde belirtilen aksi yöndeki iddiaların gerçeği yansıtmadığı bildirilmiştir, bilgilerinize sunulur” diye sonlanıyor. Oysaki bizler her bir olayda aileden, avukatlardan, doğrudan cezaevi idaresinden, Ceza Tevkif Evleri kurumundan bilgi almaktayız. Aslında bu makamların sözlü cevapları ile yazılı cevapları dahi çelişmektedir. Özetle varlık
sözlü kabul edilse de resmi yazışmada inkâr ile kabullenmeme hali var, ya da hiç cevap vermeyerek sorumluluktan kaçınma refleksi gösteriliyor”

Öne Çıkanlar